İnsan faaliyetleri ve yine insan kaynaklı iklim değişikliği nedeniyle göç yolları bozulan veya yok olan balık türlerine dikkat çekmek amacıyla 21 Nisan ve 25 Mayıs tarihlerinde, “Dünya Balık Göçleri Günü” çerçevesinde farkındalık etkinlikleri düzenleniyor.
Balıklar, küresel ısınmanın ve ekosistem üzerindeki insan tahribatının en çok etkilediği türlerin başında geliyor. Sayı ve tür olarak giderek azalan balıklar, vahşi avlanma yöntemlerini bir yana bırakırsak dolaylı ve doğrudan insan faaliyetleri ve çevresel değişiklikler nedeniyle kendi doğaları gereği, tatlı sulardan denizlere, denizlerden tatlı sulara ya da tatlı sular içinde oluşturdukları göç yollarından sapmak zorunda kalıyor. Su yollarını kesintiye uğratan barajlar ve su yolu değişiklikleri, göç edilen habitatların kalitesini düşüren su kirliliği ve sıcaklık değişikliğiyle aşırı hava olaylarının göç zamanlamasını etkilemesi balık göçlerinin en büyük düşmanı.
Göç eden balık türleri, hem tatlı su hem de tuzlu su ekosistemlerinde bulunabilir ve bu süreç, ekosistemlerin sağlığı ve biyoçeşitliliği için hayati öneme sahip. Bazılarının 10 bin km’den fazla gittiği bilinen balık popülasyonu ciddi oranda azalırken son 50 yılda göç eden balıklardan Yılan balıkları, Somon balıkları ve Mersin balıkları gibi türler %55 oranında azaldı, bazıları da tamamen yok oldu. Yok oluşun ana nedeni ise akarsulardaki habitat kayıpları. Bu balıklar ekonomik öneme sahip olmalarına karşın sucul alanlarda yaşam alanı bulmakta zorlanıyor. Yalnızca Avrupa nehir sularında 1 milyondan fazla bariyer ya da engel var. Dünyadaki büyük nehirlerin ancak %33’ü engel olmadan özgür akıyor.
Mevcut sorunlara dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla dünya ölçeğinde bazı STK’lar “Dünya Balık Göçü Günü” adı altında farklı etkinlikler düzenliyor. Etkinliklerde, yurttaşlardan sorunun değil, çözümün bir parçası olmaları isteniyor. Yerel ve merkezi otoritelere etkin kararlar almaları konusunda çağrılar yapılan etkinliklerde; balık göçünü engelleyen bentlerin ve barajların yıkılmasının, balıkların özgürce göç ederek üreme ve nesillerini devam ettirebilmesi için ortam yaratılmasının önemi vurgulanıyor.
Balıkların Toprakla ve Suyla Bağı
Dünyadaki deniz ve hava olaylarını araştırmak amacıyla ABD’de kurulan Ulusal Okyanus ve Hava Dairesi (NOAA) bu etkinliklerin ilkini üstleniyor. Her yıl 21 Nisan’ı “Dünya Balık Göçü Günü” ilan eden kurum bu yıl “Özgür Akış” temasıyla dünyanın farklı yerlerinden örgütlerin katılımıyla etkinlikler düzenleyecek. Dünya Balık Göçü Günü’nün bu yılki temasıyla paralel olarak, göç eden balıklar ve akışkan nehirler, balıkların toprakla ve suyla bağlantıları ele alınacak. Nehirler daha özgürce aktıkça balık türlerinin nasıl daha sağlıklı şekilde çoğaldıklarına yönelik bilgilendirmeler yapılacak, yeni planlar ve eylemler üzerinde düşünülecek.
Göç balıklarının sorunlarına dikkat çeken bir başka STK ise Hollanda’da 2014 yılında kurulan Dünya Balık Göçü Vakfı. İki yılda bir küresel eylemler düzenleyen ve 25 Mayıs’ı “Dünya Balık Göçü Günü” ilan eden ve yaptığı eylemler sonucunda Hollanda’da derelerdeki balıklar için tüm engelleri kaldırmayı başaran vakıf, bu yıl “Nehirleri, Balıklar ve İnsanları Birleştirmek” temasıyla etkinlikler düzenleyecek. Amaç doğrultusunda, insan yaşamında ve kültüründe önemli yer tutan balıkların; nehirlerin, göllerin ve denizlerin sorunlarına dikkat çekmek için organizasyonlar gerçekleştirilecek.
Türkiye’deki Lüfer ve İnci Kefali Göçleri de Tehlikede
Dünya Balık Göçü Günü Türkiye’de yeterince bilinmemekle birlikte ülkemizde de göç eden balıklar hakkında farkındalık yaratacak birtakım eylemler ve kampanyalar düzenleniyor. Bu balıklar arasında Lüfer, hiç kuşkusuz en çok öne çıkan tür. Ülkemizde Mayıs ayında Marmara ve Boğazlar’da kalan Lüfer; beslenmek, üremek ve yazı geçirmek üzere kanal yolu ile Karadeniz’e çıkıyor. Mayıs ayına kadar yumurtalarını Marmara Denizi’ne bırakan Lüfer, sonra Boğaz’a doğru yol alıyor. Yazı Karadeniz’de beslenerek geçiren ve havaların soğumasıyla beraber Ağustos ortalarında yeniden Boğazlar’ı takip eden Lüfer, aşırı avlanma, denizlerdeki kirliliğin ve iklim değişikliğinin etkisiyle deniz suyu sıcaklıklarındaki artışlar ve değişimler yüzünden yok olmak tehlikesiyle karşı karşıya.
Türkiye’de bilinen 409 tatlı su balık türünün 3’te 1’inin nesli tehlike altında bulunurken şu ana dek dört tatlı su balık türünün tamamen yok olduğu biliniyor. Tatlı su balıkları arasında, Van Gölü’nün tuzlu ve sodalı suyunda yaşayan İnci kefali de Türkiye’de en çok bilinen ve nesli tehlike altında bulunan bir başka göç eden balık türü. Soğuk akarsu kaynaklarına karşı yaptığı ters yüzme hareketi ile üreme göçü yapan İnci kefali, yumurtalarını derelere bıraktıktan sonra göle geri dönüyor. Ancak Van Gölü’nün etrafında yaşayan nüfus yoğunluğu, göl ve derelerdeki kirliliğin artışına neden oluyor ve bu durum inci kefalini tehdit etmeye devam ediyor.