Gökçe ŞAHİN
Dünya Bankası Mayıs 2016’da “Yüksek ve Kuru: İklim Değişikliği, Su ve Ekonomi” (High and Dry: Climate Change, Water, and the Economy) adlı raporunu yayımladı. Rapora göre, iklim değişikliğinin şiddetlendirdiği su kıtlığı ekonomik büyümeye engel olurken, göç ve çatışmaların artmasına sebep oluyor. Buna rağmen, birçok ülke su kıtlığı ile ortaya çıkan olumsuzlukları, su kaynaklarını daha etkili kullanarak ve yöneterek nötr hale getirebilir.
Raporda öne çıkan bulgular:
- Su kıtlığı maliyeti bazı bölgelerde GSMH’nın %6’sına ulaşabiliyor.
- Büyüyen nüfuslar, artan gelirler ve genişleyen şehirlerin ortak sonucu olarak su talebi üstel (exponential) olarak artarken, su arzı daha düzensiz ve belirsiz oluyor.
- Yakın zamanda aksiyon alınmaz ise, şu anda su sorunu olmayan Orta Afrika ve Doğu Asya gibi bölgelerde ve halihazırda suyun az olduğu Ortadoğu gibi bölgelerde de su kıtlığı yaşanacak. Bu bölgelerde, 2050 yılına kadar GSMH’de su kıtlığının tarım, sağlık ve gelirler üzerindeki olumsuz etkisi sebebiyle %6’ya kadar düşüş yaşanacak.
- Su güvensizliği çatışma risklerini artıracak. Kuraklık nedeniyle gıda fiyatları artacak ve bu da göç, şiddet ve çatışmaların hızla artmasına sebep olacak.
- İklim değişikliğinin su arzı üstündeki olumsuz etkileri doğru politikalar sayesinde nötr hale getirilebilir ve daha iyi su yönetimi ile ekonomik büyüme %6 oranlarına kadar iyileşebilir.
- Gelişmiş su yönetimi standartları ve uygulamaları yapanlar ekonomik açıdan kazançlı olacak. Örneğin, verimli tarım sulama uygulamalarına yapılan teşvikler sayesinde bazı bölgelerde su kıtlığının azaltılması, hatta geriye çevrilmesi sağlanabilir.
- Dünyanın en kurak bölgelerinde verimli su kullanımı için politikaların ve yaptırımların daha katı olması gerekiyor.
- Ülkelerin daha güvenli suya erişimi ve iklimden etkilenmeyen ekonomilerin oluşması için bazı politika ve yatırımların gerçekleşmesi gerekli. Bunlar; daha iyi bir su kaynağı dağıtımı planı, su verimliliğini artırmak için teşvik planları ve daha güvenli su arzı ve erişimi için altyapı yatırımları.
Kaynak: Open Knowledge
Küresel Karbon Fiyatlaması Artışta
Dünya Bankası ve ECOFYS çevre danışmanlık firması Mayıs 2016’da “Karbon Fiyatlaması Takibi 2016” (Carbon Pricing Watch 2016) adlı bir rapor yayımladı. Aralık 2015’te Paris’te gerçekleşen COP21 toplantısında karbon salımlarının fiyatlandırılması, iklim değişikliği çalışmaları için en önemli unsurlardan biri olarak kabul edilmişti. Halihazırda 40 ülke, 20 şehir, eyalet ve bölge karbon fiyatlandırması yapıyor.
Rapora göre, 2015 yılı, gönüllü olarak karbon kirliliğine fiyat koyan ülkelerin artmasına, yani karbon salımlarını azaltma girişimlerine sahne oldu. 2015 yılında, karbon ticareti ve karbon vergisi gelirleri bir önceki yıla göre %60 oranında artış gösterdi. Halihazırda küresel salımların %13’üne denk gelen miktar, 7 gigatonluk karbon ticareti girişimleri tarafından kapsanıyor. Bu miktar, yılda 1800 termik santralın kapanmasına eşdeğer bir salıma denk geliyor. COP21’de küresel seragazı salımlarının %61’ini kapsayan 90’dan fazla ülke, ulusal planlarına karbon fiyatlamasını eklediler.
2015 yılında, hükümetler karbon ticareti ve karbon vergisi gibi karbon fiyatlama mekanizmaları sayesinde bir önceki yıla göre %60 oranında artışla 26 milyar dolar gelir elde ettiler. Bu mekanizmaların toplam güncel değerinin yaklaşık 50 milyar dolar seviyesinde olduğu tahmin ediliyor.
Raporda ayrıca, Kore Cumhuriyeti, Portekiz, Kanada ve Avustralya’da 2015 yılı itibarıyla yeni başlatılan karbon fiyatlama girişimleri ve Çin’in 2017’de başlatmayı taahhüt ettiği ulusal karbon salım ticareti planı detaylı olarak anlatılıyor. Rapora göre, Çin’in planı hayata geçerse, karbon fiyatlama girişimlerinin küresel değeri iki katına çıkarak 100 milyar dolar seviyesine ulaşacak.
Hükümetlerin yanı sıra, özellikle Asya ve Afrika’daki gelişmekte olan ülkelerdeki 1000’den fazla şirketin de karbon salımları için bir “iç fiyatlandırma” mekanizması oluşturma hazırlığında olduğu belirtiliyor.
Kaynak: Open Knowledge
Küresel Enerji Görünümü
Bloomberg Yeni Enerji Finansmanı (Bloomberg New Energy Finance) Haziran 2016’da dünya enerji pazarının uzun vadeli eğilimi hakkında hazırladığı yıllık raporlarının yenisi olan “Yeni Enerji Görünümü 2016” (New Energy Outlook 2016) adlı raporunu “değişen bir dünyayı güçlendirmek” ana teması ile yayımladı. 65 ülkenin bilgisinden ve 11 ülkeden teknoloji uzmanlarının deneyiminden faydalanılan rapora göre, kömür ve doğalgaz ucuz kalmaya devam ediyor, fakat yenilenebilir kaynaklar maliyet açısından hâlâ daha kazançlı.
Raporda öne çıkan bulgulardan bazıları:
- 2040 yılına kadar 7,8 trilyon dolar seviyesinde yenilenebilir enerji yatırımı yapılması öngörülüyor. Bu da fosil yakıtlara yapılan yatırımlardan daha fazlası demek. Bu yatırım öngörüsüne göre, yenilenebilir kaynakların 2027 yılında doğalgazı, 2038 yılında ise kömür kaynaklarını geçmesi bekleniyor.
- Küresel ısınmayı 2 derece artış sınırında tutmak için dünya çapında 5,3 trilyon dolar seviyesinde bir sıfır-karbon enerji yatırımına daha ihtiyaç var.
- Fosil yakıtlar gelecek 10 yılda 2,1 trilyon dolar seviyesinde yatırım alacak.
- 2040 yılında, sıfır-karbon enerji kaynakları toplam enerji kapasitesinin %60’ını karşılayacak.
- 2040 yılına kadar yeni eklenen kapasitenin %64’ünü rüzgar ve güneş enerjisi oluşturacak. Bu da 11,4 trilyon dolarlık yatırımın %60’ına denk gelecek.
- Uzun vadede kömürün %33, doğalgazın ise %30 oranında fiyat düşüşü yaşaması öngörülüyor.
- 2040 yılına kadar rüzgar enerjisinin %41, fotovoltaik güneş enerjisinin ise %60 oranında maliyet düşüşü yaşaması öngörülüyor.
- 2040 yılına kadar, elektrikli araçların elektrik talebini %8 oranında artırması bekleniyor.
Kaynak: Bloomberg
Amazonlar Elden Gidiyor mu?
WWF, Haziran 2016’da “Yaşayan Amazon Raporu” (Living Amazon Report 2016) adlı bir rapor yayımladı. Raporda, Amazon bölgesindeki sürdürülebilir olmayan ekonomik aktiviteler nedeniyle oluşan baskının bölgede beklenmeyen bir değişime sebep olduğu vurgulanıyor.
Sekiz ülkeden geçen Amazon bölgesinde, 34 milyon insan ve 350 yerel grup ile dünya biyoçeşitliliğinin %10’u barınıyor.
Dünyanın bu en büyük yağmur ormanlarının harikulade çeşitliliğe ve kritik öneme sahip olmasına rağmen, Amazon’da korunan bölgelerin azaltılması, küçültülmesi ve korunmadan çıkarılması gibi yasal uygulamalarda önemli bir artış görülüyor. Raporda, 31 “ağaçsızlandırılmış alan” da dahil olmak üzere, Amazon’daki orman kaybı analiz ediliyor. Tarım ve hayvan otlatma gibi aktivitelerin, sürdürülebilir olmayan ekonomik aktivitelerin başında geldiği belirtiliyor.
Rapora göre Amazonlar, ulusal seviyedeki politikaların tek başına yetmeyeceği kadar önemli ve yekpare bir oluşum. Bu nedenle, korunmasında da çokuluslu ve çok yönlü planlar ve işbirlikleri yapılması gerekiyor.
WWF, Amazonlar’ ın korunması için gelecek 10 yıldaki öncelikleri şu şekilde belirlemiş:
- Var olan alanın en az %50’sini korunmuş ve yerel grup alanları olarak tutmak.
- Ağaçsızlandırmayı azaltmak için etkili ve güçlü bir sürdürülebilir yeşil ekonomi yaklaşımı benimsemek (korunan alanların dışındaki ormanların sürdürülebilir kullanımını sağlamak).
- Anahtar sektörler için yeşil yatırımın dahil olduğu güçlü bölgesel kalkınma planları hayata geçirmek.
- Sürdürülebilir hidroelektrik planlamalarını hayata geçirmek.
- Tatlı su ekosistemini korumaya yönelik bölgesel stratejileri hayata geçirmek.
- Amazon ülkelerinde hidroelektrik ve diğer yenilenebilir enerji kaynaklarının genel enerji havuzu içinde dengeli bir şekilde kullanılmasını sağlamak
- Amazonlar’ın küresel iklim değişikliği ile mücadeledeki öneminin daha iyi anlatılmasını sağlamak.