The New York Times’ın eski bilim muhabiri, iki defa Pulitzer Ödülü’ne aday gösterilen ve Amerikan Psikoloji Derneği’nin Yaşam Boyu Başarı Ödülü’nü alan Goleman, iş ilkelerini ve tüketim alışkanlıklarını değiştirecek yeni bir zekâyı hayatlarımıza sokuyor.
Goleman’ın ilk kitabı olan ‘Duygusal Zekâ’, tüm dünyada 5 milyondan fazla sattı. Üçlemenin ikinci kitabı ‘Sosyal Zekâ’ydı ve şimdi de son kitabı ‘Ekolojik Zekâ’ EKOIQ Kitaplığı tarafından Türkçe olarak da yayımlandı. Daniel Goleman’ın öne sürdüğü bu kavram geçtiğimiz günlerde Time dergisi tarafından ‘Dünyayı Değiştiren 10 Fikir’den biri seçildi.
İnsanoğlu, bir kararın eşiğinde. Kentler oluşturup kültürler inşa ederken kullandığı zekâsını, bugün yeni bir uygarlık için kullanabilecek mi? Yeşil bir sıfat değil, bir fiil olabilecek mi? Yılların gazetecisi Bill Moyers, bu sorunun yanıtını Daniel Goleman’la birlikte arıyor.
Kitabını bitirdiğimde şöyle bir not aldım: Satın aldığımız ve kullandığımız şeyler genellikle gizli bir fiyat etiketine sahip. Ve eğer bu etiketi okumazsak, çocuklarımız bir felaketle karşı karşıya gelecek. Doğru mu?
Doğru. Üzücü olan nokta, mağazalarda gördüklerimiz, evlerimize aldıklarımız, her gün kullandığımız tüm o mallar, alıştığımız tüm o dost ürünler, çevre, sağlık, ekosistemler ve onları bizzat üreten kişiler üzerindeki etkileriyle ilgili gizli bir mirasa sahipler. Bu durum, ürünün içe-riğindeki malzeme üretildiği anda başlayan bir süreçtir. Üretimden, taşımaya, oradan kullanıma ve çöpü boylamasına giden bir süreç. Bu sürecin her adımında, bir ürünün tüm ömrünü kapsayan yeni bir metodoloji uygulanıyor. Buna yaşam döngüsü analizi adı veriliyor.
Ama bu yeni bir şey değil ki. Yani, uzun zamandır biliyoruz ki her birimiz zamanın kumları üzerinde karbon ayakizleri bırakıyoruz. Bu bahsettiğin şeyde yeni olan nedir?
Bence iki şey yeni. Bunlardan biri, yaşam döngüsü analizi herhangi bir noktadaki karbon ayak izinin çok ötesine gidiyor. Örneğin, bir cam şişeyi analiz ediyorlar ve üretiminde 1959 adım olduğunu görüyorlar. Her adımın çevre, sağlık ve insanlar üzerinde çok büyük etkileri var. Bu nedenle, öncelikle etkinin ne olduğuna dair daha geniş ve daha doğru bir bakışa sahip oluyoruz.
İkincisi, ki bu büyük bir gelişme, artık alışveriş yaparken bu bilgiye ulaşabiliriz. Yani, daha iyi karar vermek için enformasyonu kullanabiliriz.
Nasıl?
Harika bir web sayfası var. Adı GoodGuide. GoodGuide.com. 200 veri tabanından yararlanıyor ve bunları bizim için özetliyor. Bir ürünün çevre sağlığını nasıl etkilediğini ve sosyal etkilerini, aynı türdeki diğer ürünlerle karşılaştırarak puan veriyor. 10 puan en iyisi, bir puan en kötüsü. Bu da bize radikal şeffaflık denen şeyi sağlıyor. Bir anda hepimiz karbon ayakizlerinden haberdar olduk. Şimdi de tam olarak hangi ürünün daha iyi olduğunu bilebileceğiz.
Markete gittiğimde elimde GoodGuide’ımı taşımamı ve bir şey almadan önce web sayfasına bakmamı mı istiyorsun?
Bunu bir defa yapman yeterli. Yani her hafta, her ay muhtemelen aynı şeyleri alıyorsun, ben öyle yapıyorum.
Ancak insanlar Wal-Mart’a bir nedenle gidiyor, o da en ucuz ürünü bulabilmek. Bu malın üretimi esnasında Çin’de neler olup bittiği hakkında düşünmüyorlar. Walton ailesinin bu marketi inşa etmek için kestiği ağaçları düşünmüyorlar. Malı onlara satan kasiyerin ne kadar kazandığını düşünmüyorlar. En ucuz olanı almayı düşünüyorlar. Sorunun arkasındaki varsayımı sorgulamama izin ver. Bu varsayım, daha pahalı olanın daha iyi olduğu düşüncesi. Skin Deep isimli bir web sayfası kimyasallar açısından kişisel bakım ürünlerini değerlendiriyor. Bir şişe şampuanın içinde 50 bileşim var. Web sayfasında bunların her biri tıbbi bir veritabanında inceleniyor. Örneğin bu kimyasal, farelerde kansere neden oluyor mu? Şampuanlar, saç bakım ürünleri, rujlar gibi çeşitli ürünlerin ne kadar tehlikeli olabileceğini ve en güvenlisinin hangisi olduğunu değerlendiriyor. Örneğin bir bebek şampuanının.
Bu da bize daha iyi olanla ilgili bir karar verme şansı tanıyor. En iyi ve en kötü 10 şampuana baktım ve tahmin et ne gördüm. En pahalı olan şampuan, en kötüler listesinin başında geliyor. Yani, fiyat ile güvenliği her zaman eş tutamazsın.
Tüketim malzemesi üreten en büyük firmalar, neden oldukları en kötü etkinin ne olduğunu görmek için yaşam döngüsü analizini zaten kullanılıyor. Büyük bir deterjan firması, ürettikleri deterjanın ılık suda kullanılması gerekliliğinin çevreye verdikleri en kötü zarar olduğunu gördü. Ne yaptılar? Soğuk suda da aynı ölçüde iyi temizleyen bir deterjan ürettiler. Yani, bu düşünce biçimi şirketlerde de rağbet görüyor. Aslında, şirketler bu konuda tüketicilerden daha önde.
Yani yaşam döngüsü analizi yapılmış ürünler için bir pazar oluştuğunu mu söylüyorsun?
Bana göre bu biraz daha farklı. Ürünlerimiz ve aldığımız mallarla ilgili, ekonomide asimetri dediğimiz şey oluyor. Yani, satıcılar alıcıların bilmediği şeyleri biliyor. Yakınlarda ekonomide bir gerileme yaşadık çünkü ‘toksik kazançlar’ vardı. Bankalar ne olduklarını tam anlamadıkları şeyler satın aldılar ve bunlar zehirliydi.
Ve satıyorlardı da. Örneğin mortgage…
Kesinlikle, aynı zamanda da satıyorlardı. Evimize aldığımız şeyler için de durum böyle. Bir anlamda toksik ürünler satın alıyoruz. Çevre sağlığına zararlı ürünler. Ve bu konuda hiçbir fikrimiz yok. Sonra bir an geliyor ve devrimsel olan da işte bu radikal şeffaflık denilen şey doğuyor. Artık tüketiciler ürünün içinde ne olduğunu biliyor. GoodGuide’ı kullanınca iki muhteşem şey yapabilirsiniz. Birincisi, bir tıklamayla firmaya o markayı neden almadığınızı ya da onların ürününü neden tercih ettiğinizi söyleyebiliyorsunuz.
Bu çok güçlü bir enformasyondur. Aynı zamanda tüm arkadaşlarınızı da bundan haberdar edebilirsiniz. Bu enformasyon yayıldıkça, ekolojik açıdan ‘temiz’ olmak pazar payıyla ilgili bir mesele haline gelecek. Ve şirketler bunun ayak seslerini duyuyorlar.
İyi olan, iyi iş yapacak
Bu masa Twitter’sız bölge. Ama belki de Twitter’ın düşünebileceğim ilk faydalı kullanım biçimini söyledin bana.
Twitter bunun için uygun bir mecra… Ve böylesi bir enformasyonu edinip daha doğru tercihlerde bulunma gerekliliği duyduğumuzda, üç şeyi de yapmak durumundayız.
Bunlardan birincisi, satın aldığımız ürünlerin sebep olduğu etkiyi bilmek.
İkincisi, gelişmeleri desteklemek.
Ve üçüncüsü, ki en önemlisi de bu, enformasyonu paylaşmak. Tanıdığınız herkese anlatın. Çünkü bunun önemsenmesini sağlayacak şey budur. Bu konuya pazar payını değiştirebilecek kadar önem verilmesini sağlayacak budur.
Bunun böylesine önemli olmasının nedeni, şu anda şirketlerde ‘sürdürülebilirlik’ ile ilgili büyük bir farkındalık yaşanması. Bazıları, ahlaki açıdan doğru olduğu için böyle yapılması gerektiğini söylüyor. Diğerleri ise “Bana paradan bahset. Bunun üzerinden para kazanamayız” diyor. Ancak pazar payı değiştikçe, şirketlerdeki bu tartışmanın dayanak noktası da değişecek, çünkü artık doğru olanı yapmak pazara hâkim olmakla aynı anlama gelecek. İyi olanı yapmak, iyi iş yapmak anlamına gelecek. Sebep olunan tüm etkiler açısından bu, iş mantığı için radikal bir dönüşüm. (Radikal)
‘Böcekler gibi düşünmelisiniz’
Enformasyonu paylaşmaktan bahsettiğinde, kitabında okuduğum bir bölüm aklıma geldi. Söylediğin şey beni şaşırtmıştı. Böcekler gibi düşünmemiz gerektiğini yazmışsın. Belki bu şekilde ifade edince söylediğin şeyi biraz basitleştirmiş oldum ama böceklerin ‘kolektif akılları’ndan bahsediyorsun değil mi?
Evet, öyle. Bütün ürünlerin sebep olduğu tüm etkileri tek bir kişinin bilmesine imkân yok. Tek bir kişi, neleri satın almanız gerektiğini bilemez. Bu bilgiyi tek bir kişi sizinle paylaşamaz. Bunu hep beraber yapmalıyız. Ne kadar çok paylaşırsak, iyileşmeye o kadar çok yaklaşırız.
Öncü karıncalar, en güçlü feromon izini takip eder. Burası, yiyeceğin olduğu yerdir. Bence bizim için de aynısı geçerli. Yani bu konuda her birimizin birer uzman olması gerekmiyor.
Açıkçası kitabın beni üzdü.
Öyle mi? Neden?
Çünkü ‘yeşil’i bir serap olduğunu yazıyorsun. Yeşil diye sunulan şeylerin çoğunun bir yutturmaca olduğunu söylüyorsun. Bense burada The New York Times’ın yeşil zekâ dediği şeyi geliştirmek için didiniyorum. Ve yeşil ekonomiyi destekliyorum.
İçini rahatlatayım o zaman. Yeşile atılan her adımın yararı vardır. Fakat yeşil şeylere duyduğumuz çekim, ekolojik etkiler konusunda bilinçlenmenin başladığı bir geçiş dönemi, ancak bu bilinçlenme henüz kesinlik, derinlik, kavrayış ve açıklıktan yoksun. Endüstriyel bir ekolojistin itiraf ettiği gibi ‘Çevre Dostu’ terimi asla kullanılmamalı. İmal edilen her şey sadece görece böyledir. Kimsenin ekolojik etkileri düşünmediği bir çağın mirasıyla baş başayız.
Endüstri çağı… Büyük büyük annem için hayatı hayal edemeyeceği ölçüde rahatlatan çağ…
Kesinlikle. Ve bugün bize gizli bir bedel ödetiyor. Kireçtaşının ve bazı kimyasalların 48 saat çok yüksek bir sıcaklıkta ısıtılmasıyla elde edilen beton 1820’lerde bulundu. Camı da benzer bir işlemle elde ediyoruz. Kumu, kostik sodayı ve başka maddeleri karıştırıyor, 24 saat boyunca ısıtıyoruz. Yani çok büyük bir enerjiden bahsediyoruz. Büyük annelerimizin hayatını kolaylaştıran bu parlak fikir, bugün ne yazık ki küresel ısınmanın başlıca nedenlerinden biri.
Geçen gün manava gittim. Bana verdikleri plastik torbayla eve döndüm. Seninle görüşeceğimi bildiğim için kendimi suçlu hissettim çünkü plastik torbalar hakkında hepimizin bildiği şeyleri ben de biliyorum. Yok olması 500 ila 1000 yıl sürüyor.
Kesinlikle. Evet.
Sonra keşke kesekâğıdı isteseydim diye düşündüm. Ama kitapta kâğıdın da tercih edilmemesi gerektiğini okudum.
Evet, işte sorun burada. Doğa, insanın imal ettiği hiçbir ürünü sevmiyor. Doğanın işleyişinde atık yok. Markete her gidişinde aynı bez torbayı kullanırsan, yani 1000 kesekâğıdı ya da 1000 plastik torba yerine bir bez torba kullanırsan doğa bu işten kârlı çıkar.
İşte yüzde 100 organik pamuk tişörtüm. Verdiğim para gerçekten içime oturmuştu. Ta ki kitabını okuyana dek.
Ben de onlardan bir tane satın aldım. Organik pamuk kullanılması çok iyi. Çünkü böcek ilacı kullanmadıkları ve çevreyi zehirlemedikleri anlamına geliyor. Suya karışarak sudaki canlıların ölümüyle sonuçlanan kimyasal gübreler kullanılmıyor.
Olumsuz taraf ise boyalı bir tişört olması. Tekstil boyalarının çoğu zehirlidir. Aslında boyahanelerde çalışan işçiler arasında lösemi oranının daha yüksek olduğunu uzun zamandır biliyoruz. Yani demek istediğim, bugün tamamen saf olan neredeyse hiçbir ürün yok. Ama bunu umursarsak belli bir noktaya varabiliriz.
Benim deneyimim, insanların genelde sadece enformasyonla eyleme geçmedikleri yönünde. Bazı duygusal yatırımlara da ihtiyaç duyuyorlar.
Doğru. Bence saklı etkiler, özellikle endüstriyel kimyasalların sevdiklerimiz üzerindeki etkileri hakkında daha çok bilgi sahibi oldukça, bu zehirleri ailemizin içine sokmak istemeyeceğiz. Evlerimize sokmak istemeyeceğiz. Bence en büyük duygusal yatırım bu. Küresel ısınma bir adım daha ileriye yönelik bir tehdit. Ama önemsediğim kişilerin sağlığı şu ana dair bir tehlike.
Sen bir bilim muhabirisin. Biz Amerikalıların ekolojik zekânın mesajına gerçekten kulak verdiğimize bir muhabir olarak seni ikna edecek herhangi önemli bir kanıt var mı? Yani, satın aldığımız ve tükettiğimiz ürünlerin gizli maliyeti hakkında düşünmeye başladık mı? Şirketlerin dümen kırdığına dair hiç gerçek bir kanıt var mı?
Oldukça umut verici bulduğum noktalardan biri nesil farkı. Sen ve ben plastiklerin sevildiği, tüketimin el üstünde tutulduğu bir çağda büyüdük. Saklı etkilerinin farkında değildik. Gençler, yani küresel ısınmanın gölgesi altında büyüyen insanlar, dünyayı korumak için ellerinden geleni yapma konusunda çok daha istekli. Ayrıca, sosyal ağları da hünerle kullanıyorlar. Gereken değişimi yaratacak bilgi paylaşımının ardındaki motor bence budur. Ve bu değişim, şirketler tarafından sadece tercihen uygulanabilir bir şey olmayacak, onlar için zorunlu hale gelecek.