Yazı: Barış Gençer BAYKAN*
Uzun yıllar boyunca çevre korumanın, gelişmiş çevre politikalarına sahip olmanın ekonomiye ve yatırımların çevresel kriterlerle de değerlendirilmesinin istihdama olumsuz etkileri olacağı düşüncesi sıkça işlendi. Ekonomik ve siyasi çevrelerde yaygınlaşan bu kanı, çevrenin iktisat politikalarına girmesini zorlaştırdı. Çevre siyasetini marjinal bir konumda tuttu. Ekonomik ve ekolojik krizi birlikte yaşadığımız bu dönemde yeni gelişmeler bu düşünceyi geçersiz kıldığı gibi istihdam sorununa da çeşitli yanıtlar geliştirmeye başladı. Bunlardan biri de geleceğin düşük karbon ekonomisi çalışanlarının ana gövdesini oluşturacağı tahmin edilen yeşil yakalılar.
UNEP/ILO/UTEC tarafından hazırlanan “Green Jobs: Towards Susta-inable Work in a Low-Carbon VVorld” raporunda “yeşil işler” imalat, tarım, hizmet ve Ar-Ge sektörlerinde insanlığın karşı karşıya olduğu çevresel tehditleri gidermeyi amaçlayan işleri tanımlamak için kullanılıyor. Bu sektörlerde çalışanlar da “yeşil yakalılar” olarak tanımlanıyor. Yeşil yakalıların yoğun olduğu sektörler arasında öncelikle yenilenebilir enerji (rüzgâr, güneş, jeotermal, biyogaz), enerji verimliliği, organik tarım, yalıtım sektörlerini sayabiliriz. Çevre mühendisleri çevre danışmanları, ekolojik mimarlar, çevre avukatları, çevre eğitmenleri, çevre koruma ve ekoteknoloji alanında çalışanlar bu kategoriye giriyor. Somut olarak rüzgar tribünlerini ve güneş panellerini projelendirenler, üretenler ve yerleştirenler; binaların yalıtımını yapanlar; ekolojik ürün üreticileri yeşil yakalı kabul ediliyor.
Son dönemde küresel iklim değişikliğinin önüne geçilmesi için çevre teknolojilerinin gelişmesi ve fosil yakıtlara bağımlı olmayan sektörlerde çalışanların ön plana çıkmasıyla birlikte bazı mavi ve beyaz yakalılar, yeşil yakalı olarak adlandırılmaya başlandılar. American Solar Energy Society’nin verilerine göre ABD’de 2006 yılında yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği sektörlerinde 8,5 milyon kişinin çalıştığı tahmin ediliyor ve 2030 yılında bu rakamın 40 milyona ulaşabileceği varsayılıyor. Alman hükümetinin yaptığı bir araştırmada 2006 yılında yenilenebilir enerji endüstrisinde 245 bin kişinin istihdam edildiği belirtiliyor. Birleşmiş Milletler Çevre Programınca yapılan projeksiyonda bugünkü politikalar sürdürülürse Avrupa Birliği 15 üye ülkesinde sadece yenilenebilir enerji sektöründe 2010 yılında dolaylı ya da dolaysız 950 bin tam zamanlı iş yaratılabilecek. Yeşil işlerin büyüme-sindeki en önemli etken, en az verimliIik kadar önemli bir etken de iklim değişikliğinin etkilerini azaltma ve değişen iklim koşullarına uyumu sağlamanın yolunun ekonomiyi dönüştürmekten geçtiğinin siyasi ve ekonomik aktörler tarafından kavranmaya başlamış olması.
ElE’nin verilerine göre Türkiye’de şu anda güneş enerjisi kapasitesinden ancak binde 1 oranında yararlanılabiliyor. Bu alanda da önemli bir istihdam yaratılması ayrıca mümkün.
Türkiye’de yeşil yakalılar
Türkiye’de yeşil yakalıların toplam sayısı henüz bilinmiyor. Avrupa Rüzgâr Enerjisi Birliği verilerine göre Avrupa Birliğinde yeni kurulacak her bir MVV’Iıkgüç için 15 kişi istihdam edilebiliyor. Ülkemizde hâlihazırda işletmede olan 433 MW gücünde rüzgâr santrali olduğu düşünülürse rüzgâr endüstrisinde yaklaşık 6 bin beş yüz kişilik istihdam yaratıldığı söylenebilir. Tabii bu rakamın tamamının sürekli iş olduğunu varsayamayız. Yeşil yakalıların yenilenebilir enerji sektörünün ötesinde tarımda da kendine çalışma sahası bulduğunu göz önünde bulundurmamız gerekir. Örneğin organik tarımda çalışan 14 bin üretici var; ekolojik pazarlarda, ekolojik ürün dağıtımı ve satışında alışanları eklersek bu rakam daha da artacaktır. Yalıtım sektöründe 15 bin kişinin çalıştığı tahmin ediliyor. Çevre Mühendisleri Odasına kayıtlı 6000 çevre mühendisi var ve yetkililere göre bir o kadar da Oda’ya kayıtlı olmayan çevre mühendisi var. Güneş enerjisi sektöründe 2001 rakamlarına göre 2 bin kişi istihdam edilmiş. Kamu kurum ve kuruluşlarında 2007 yılı itibariyle çalışan 8 bin beş yüze yakın yeşil yakalı da kişi de dahil edildiğinde günümüzde Türkiye’de yaklaşık 50 bin yeşil yakalının çalıştığını söyleyebiliriz.Bununla beraber Türkiye’nin potansiyelinin bu rakamın çok üzerinde olduğu tartışma götürmez. Rüzgâr enerjisi üzerinden devam edersek Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğünün (EİE) hesaplamalarına göre Türkiye’nin rüzgâr potansiyeli 48 000 MW
civarında. Enerji Bakanlığı’na göre kurulu güç 2020 yılma kadar 20 bin MW’a çıkarılacak. Avrupa Rüzgâr Enerjisi Birliği’nin verdiği yukarıdaki orana göre rüzgâr enerjisi sektöründe 2020’ye kadar 20 bin MW’a ulaşılırsa 300 bin kişilik istihdam sağlanmış olacak. Bu sektörde özellikle rüzgâr tribünlerinin yurtiçinde imal edilmesiyle daha fazla iş alanı yaratılacak. Ayrıca EİE’nin verilerine göre Türkiye’de şu anda güneş enerjisi kapasitesinden ancak binde 1 oranında yararlanılabiliyor. Bu alanda da önemli bir istihdam yaratılması ayrıca mümkün. Aynı şekilde yenilenebilir enerji endüstrisinin diğer alanlarında – jeoter-mal, hidroelektrik, biokütle – çalışan ve ileride çalışabilecek yeşil yakalıların bir envanteri de çıkarılabilir.
Tablo 1: Dünyada çeşitli ülkelerde Yenilenebilir Enerji sektöründe çalışanlar | |||
Yenilenebilir Enerji Kaynağı | Dünya | Seçili Ülkeler | |
Rüzgâr | 300,000 | Almanya ABD spanya Çin Danimarka Hindistan | 82100 |
Güneş fotovoltaik | 170,000 | Çin Almanya İspanya ABD | 55,000 |
Güneş termal | 624,000 + | Çin Almanya spanya ABD | 600,000 |
Biokütle | 1,174,000 | Brezilya ABD Çin Almanya İspanya | 500,000 |
Hidroelektrik | 39,000 + | Avrupa ABD | 20,000 |
Jeotermal | 25,000 | ABD Almanya | 21,000 |
Yenilenebilir, toplam | 2,332,000 | ||
Kaynak: UNEP Green Jobs Report |
Kamuda çalışan yeşil yakalılar
TÜİK’in 2002 yılı Çevresel İstihdam ve Harcamalar Envanteri’nde kamu kurum ve kuruluşlarının çevresel faaliyet konulan şöyle sıralanıyor: Dış Ortam havasını ve İklimi Koruma; İçme ve Kullanma Suyu, Atıksu Yönetimi; Atık Yönetimi; Toprağın, Yeraltı ve Yüzey Sularının Korunması ve İyileştirilmesi; Gürültü ve Vibrasyonun Azaltılması; Biyolojik Çeşitliliğin ve Peyzajın Korunması; Radyasyona Karşı Koruma (dış güvenlik hariç); Enerji, Araştırma ve Geliştirme ve diğer çevre koruma faaliyetleri.
Kamu kurum ve kuruluşlarında 2007 yılında çevresel faaliyetlerde 8 bin 485 personel istihdam edilmiş. Bunların yüzde 78’i sadece çevresel faaliyetlerle ilgili işlerde çalışırken, yüzde 22’si diğer faaliyetlerin yanı sıra çevresel faaliyetleri de yürütmüş. Kamudaki yeşil yakalıların yüzde 75’i erkekken, yüzde 25’i kadın; yüzde 62’si yüksekokul ve üzeri, yüzde 22’si lise ve dengi okul mezunu. 2007’de kamuda çevre istihdam rakamı neredeyse 1997 rakamına eşit. 1997’den beri sürekli artan personel, 2005 yılında 14 bin 500 kişiye ulaşmış ama son yıllarda önemli oranda azalmış. Bu azalış 2005 yılında Köy Hizmetleri Genel Müdür-Iüğü’nün İl Özel İdareleri’ne devrinden ve 2007 yılında Tarım Bakanlığı İl Müdürlüklerinde çalışanların sayılmamasından kaynaklanıyor. Hükümet tarafından açıklanan son istihdam paketi çerçevesinde 120 bin kişinin, ağaçlandırma, erozyon kontrolü çevre düzenlemesi gibi işlerde istihdamını hedefleniyor. Bu kamuda geçici de olsa çevresel istihdamı attıracaktır.
UNEP’in “Yeşil İşler” raporuna göre küçük bir grup ülke yenilenebilir enerjilerin yatırımlarının, araştırma ve geliştirmelerinin ve üretiminin büyük bir kısmını elinde bulunduruyor. Almanya, Japonya, Çin, Brezilya ve ABD yenilenebilir teknolojilerin gelişmesinde önemli roller oynuyorlar ve bu zamana kadar da yenilebilir enerji sektöründeki işlerin büyük kısmını yaratmış durumdalar.
Dünyada, tabloda gösterilen seçili ülkelerde rüzgâr enerjisi sektöründe 300 bin kişiye istihdam sağlandığı bildiriliyor. Güneş enerjisinde (fotovol-taik+termal) büyük çoğunluğu Çin’de olmak üzere yaklaşık 800 bin kişi çalışıyor. Yenilenebilir enerji sektöründe yaklaşık 1,2 milyon kişinin biokütle alanında çalışıyor ama bunun da çevresel etkileri tartışmalı olan biyoyakıt alanında önde gelen dört ülkede (Brezilya, ABD, Almanya, Çin) yoğunlaştığı görülüyor. Türkiye’deki duruma baktığımızda elimizde henüz diğer ülkelerle karşılaştıracak veriler yok ve bu sektörlerin gelişmelerinde alınacak çok yol olduğunu görebiliyoruz.
Dünyada, geri dönüşüm, enerji verimliliği, su sanitasyonu ve verimliliği ile sürdürülebilir ulaşımı içeren çevresel ürünlerin ve hizmetlerin toplam hacmi bugün 1000 milyar Euro olarak hesaplanırken bu rakamın 2020 yılında 2200 milyar Euroya ulaşması bekleniyor. Avrupa Komis-yonu’nun tahminlerine göre Avrupa Birliği’nin eko-endüstrisi, yıllık 227 milyar Euro hacmi ve Avrupa Birliği’nin toplam GSMH’sinin yüzde 2,2’si ile Avrupa’nın en büyük sektörlerinden bir tanesi durumunda. Bu
endüstri geniş bir şekilde tanımlanmış: Kirlilik kontrolü (çoğunlukla hava kirliliği kontrolü, atık yönetimi ve çevre yönetimi) ve kaynak yönetimi (yenilenebilir enerji tesisleri ve su tedariki) başlıca alanlar arasında. Komisyona göre eko-endüstri 3.4 milyon tam zamanlı istihdam yaratıyor ki bu hem otomotiv hem de ilaç sanayindeki istihdamdan daha fazla.
Bu gelişmelerin ışında son yıllarda çeşitli politika önerileri geliştirildi ve seçim kampanyalarında işlenen bir konu haline geldi. İngiltere’de faaliyet gösteren New Economics Foundation, ABD eski başkanlarından Roosevelt’in 1930’Iarm ekonomik bunalımından çıkmak için önerdiği New Deal politikalarını dönüştürüp iklim değişikliği, işsizlik ve finansal kriz ile başa çıkmak için New Green Deal (Yeni Yeşil Düzen) adı altında 100 ayda uygulanacak bir program önerdi. Hemen ardından, Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) “Global Green NewDeaI” (Global Yeşil Yeni Düzen) raporunu açıkladı. Raporun amaçlan arasında dünya ekonomisini canlandırmak, istihdam yaratmak ve korumak; sürdürülebilir ve kapsayıcı bir büyümeyi teşvik etmek, “Milenyum Gelişim Hedeflerine” ulaşmak – özellikle 2015’e kadar aşırı yoksulluğu ortadan kaldırmak- ve karbona bağımlılığını ve ekosistemin bozulmasını engellemek yer alıyor. ABD Başkanı Barrack Obama, seçim kampanyası sırasında açıkladığı “Amerika için Yeni Enerji” planı çerçevesinde gelecek 10 yıl içinde 5 milyon “yeşil yakalı” istihdam yaratmak için 150 milyar dolarlık yatırım yapacağını belirtmişti. Haziran 2009’da yapılacak Avrupa Parlamentosu seçimlerinde İngiliz Yeşil Partisi de bir milyon yeşil iş yaratacağını vaat ediyor.
Gelişmiş ülkelerin yeşil işler yaratmalarında ve temiz enerji teknolojilerini geliştirmelerinde en önemli faktörlerden biri Ar-Ge’ye verdikleri önemdir.
Ne yapmalı?
Tanımlamadaki zorluklar, özel sektörde yeşil yakalıların istihdamını ortaya koyabilecek standartlaşmış ve güncel veri yokluğu, Türkiye’deki yeşil istihdamın boyutlarını tam anlamıyla izlememize olanak vermiyor. Bu alanda farkmdalığm ve araştırmaların artması yeşil yakalıların daha sağlıklı ve detaylı bir incelemesini yapmamıza yardımcı olacaktır. Devlet, kurumlar arası işbirliğini sağlayarak, teşvikler ve düzenlemeler öngörerek yeşil yakalıların önünü açabilir. Enerji, inşaat, tarım ve ulaşım gibi yeşil işlerin kolaylıkla gelişebileceği sektörlerde özel-kamu işbirliği, düşük karbon ekonomisi yaratmada önemli roller oynayabilir. Türkiye’nin, Avrupa Birliğinin çevre müktesebatma uyumu ve Kyoto Protokolü sonrasında ortaya çıkacak anlaşma çerçevesinde düşük karbon ekonomisi yaratmada teknoloji transferinden ve uluslararasıyardım mekanizmalarından faydalanmanın yollarını aranabilir.
Gelişmiş ülkelerin yeşil işler yaratmalarında ve temiz enerji teknolojilerini geliştirmelerinde en önemli faktörlerden biri Ar-Ge’ye verdikleri önemdir. Türkiye’de devlet ve özel sektör, çok düşük olan Ar-Ge harcamalarını arttırmalı ve önceliklerini gelişen yeşil teknolojiler doğrultusunda gözden geçirmelidir. Ayrıca mesleki eğitim düzenlemeleri gelecekte öne çıkabilecek çevresel sektörlerin ihtiyaçlarıyla uyumlaştırmalıdır. Yeşil işlerin gereksinim duyduğu teknolojilerin, politikaların ve düzenlemelerin yaratılması, hükümet, iş dünyası ve sendikaların etkin işbirliğinden geçiyor. Bu istihdamı yaratacak sürdürülebilir bir büyümenin büyük bir ekonomik krizden çıkarken nasıl şekilleneceği sorusu ise önümüzdeki günlerde tartışılacak konulardan biri olacaktır.)
*Bahçeşehir Üniversitesi Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi BETAM, Araştırma Görevlisi, [email protected]