Türkiye’nin yenilenebilir enerji finansmanındaki deneyimi, kalkınma finansmanı kuruluşları başta olmak üzere uluslararası finansal kuruluşlarla olan uzun döneme dayalı ilişkileri, finans sektörünün gelişkinliği ve adaptasyon yeteneği, dönüşümü sağlayacak finansmanı mümkün kılacak.
Yazı: Yael TARANTO, SHURA Enerji Dönüşüm Merkezi Kıdemli Enerji Analisti
2022 yazında dünya, enerji temininde sancılı bir dönemden geçiyor. Enerjiye uygun maliyetli erişim bugünlerde yalnız azgelişmiş ve gelişmekte olan ülkeleri değil, başta Avrupa olmak üzere gelişmiş ülkeleri de etkisi altına alan bir sorun haline geldi. Dünya ölçeğinde orta sınıfların şimdiye dek nispeten kolaylıkla ulaşabildiği ısıtma, aydınlatma, elektrikli ev aletleri, bilgi-iletişim hizmetleri için gereksinim duyulan enerjinin temini yakıcı bir başlık haline gelirken temel ihtiyaçlara yönelik sanayi, hizmetler ve tarımda da enerji maliyetlerinde büyük artışlar ortaya çıktı.
Enerji dönüşümü perspektifinden çelişkili görünen bir dönemin içindeyiz -bir yandan kısa dönemde karşılanması gereken acil ihtiyaçlar, öte yandan iklim değişikliği ile mücadele ve geniş çaplı yeşil dönüşüm hedefleri. Oysa çelişkili gibi görünen bu durum yeşil dönüşümü engellemek bir yana daha da hızlandırma potansiyeli barındırıyor. Günümüzde yenilenebilir enerji ve enerji verimliliğinin sağladığı olanaklarla temiz, güvenilir ve düşük maliyetli enerjiye erişebiliriz.
Önümüzdeki 10 yıllık dönemde bu dönüşümü sağlamak için gerekli yatırımların yapılması kritik önem taşıyor. Peki, bu süreci nasıl finanse edeceğiz? Haziran sonunda SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi tarafından yayımlanan “Yeşil Yeni Düzen Bağlamında Türkiye’de Enerji Dönüşümünün Finansmanı” raporu sorumuzu yanıtlamayı amaçlıyor. SHURA’nın elektrik üretiminde %30’luk payı rüzgar ve güneş olmak üzere %50 yenilenebilir enerji payı, mevcut planlara kıyasla %10 daha yüksek enerji tasarrufu, konutlarda 2 milyon adet ısı pompası ve trafikteki elektrikli araç sayısının 2,5 milyon adet olduğu, hidrojen ve diğer yeni teknolojilere de yatırım öngörü senaryosuna göre, 2030 yılına dek Türkiye’nin enerji dönüşümüne yıllık ortalama 13,5 milyar dolar yatırım yapması gerekecek. Yatırımlarda geçmişe kıyasla iki kat artış anlamına gelen bu tutarı Türkiye hangi kaynaklarla ve nasıl finanse edecek? Türkiye’nin süregelen tasarruf açığı ve finansmanın yapısı dikkate alındığında yurtdışından temin edilecek kaynaklara olan ihtiyacın da artacağı öngörülebilir.
Tüm dünyada uluslararası siyasi sorunlar, enflasyon baskısı ve mali sıkılaşma eğiliminin finansman iklimini zorlaştırmasına karşın enerji dönüşümü ve iklim finansmanı için harekete geçirilebilecek kaynakların yine de mevcut olduğu görülüyor. Küresel ölçekte kurumsal yatırımcılar, uluslararası kalkınma bankaları, diğer finansal kuruluşlar ve kamu/hükümet kuruluşlarının bu alanda 50 trilyon dolar civarında kaynağı sağlayabileceği öngörülüyor. Özellikle kurumsal yatırımcıların kontrol ettiği 87 trilyon dolar büyüklüğündeki fonlardan enerji dönüşümüne ayrılabilecek kaynaklar önemli bir potansiyele işaret ediyor. Türkiye’nin enerji dönüşümü için hesaplanan finansman ihtiyacı bu tutarın ancak %0,5’i seviyesinde.
Türkiye ekonomisinin küresel büyüklüğü, üretim yapısının gelişmişliği ve ticari ilişkileri dikkate alındığında bu tutarın erişilebilir olduğu görülüyor. Ancak kaynaklara uygun maliyetli erişimin geçmiş dönemlere kıyasla daha zor olduğu, daha fazla koordinasyon, kamu öncülüğü ve öngörülebilirlik gerekeceği vurgulanmalı.
İhtiyaç duyulan kaynaklara erişebilmek için Türkiye’nin bir yeşil finansman stratejisi oluşturması, enerji dönüşümü ile birlikte düşük karbonlu ve yüksek katma değerli üretime yönelmesi önem taşıyor.
İklim Bankası Önerisi
21. yüzyılın ortasına doğru ilerlerken Yeşil Yeni Düzen olarak adlandırılan ve enerji dönüşümü ile dijital dönüşümü içeren bir kalkınma paradigması küresel olarak yaygınlaşıyor. 2050’de tüm AB bölgesini karbon nötr hale getirmeyi amaçlayan ve bu doğrultuda Fit for 55, RePowerEU gibi detaylı eylem planlarını uygulamaya koyan Avrupa Yeşil Mutabakatı, bu yeni düzenin en gelişkin örneği olarak karşımıza çıkıyor. Daha genel anlamıyla Yeşil Yeni Düzen karbonsuz veya düşük karbonlu üretim ve tüketimle birlikte toplam faktör verimliliğini artırarak ekonomik refahı ileri seviyeye taşımayı hedefliyor. Bu yönelim büyümenin finansmanında sıkışıklıklar yaşayan Türkiye’nin yapısal dönüşüm ihtiyaçlarıyla da örtüşüyor.
Bununla birlikte makroekonomik ortam ve finansal kaynaklara erişimin güçleşmesi iklim diplomasisi, kalkınma ve finansman bağlamlarında stratejik planlamanın önemini artırıyor. Bu doğrultuda finansman alanına yönelik olarak kamunun da öncü, koordinatör ve zaman zaman da yatırımcı olarak rolünün belirginleştiği sekiz politika ve eylem alanı öneriliyor.
Bu başlıklardan birincisi halen sürmekte olan uzun dönem enerji ve iklim planlaması çalışmalarından yola çıkarak bütüncül bir enerji dönüşümü stratejisi oluşturulması. Bu stratejinin Yeşil Yeni Düzen paradigması ve önümüzdeki yıl hazırlanacak 12. Kalkınma Planı kapsamında sanayi, ulaştırma, enerji ve finansman politikalarıyla uyumlu ve karşılıklı bir şekilde destekleyici olması, 2030 ve 2053 hedeflerini içeren bir yol haritası sağlaması, yatırımları yönlendirecek ve destekleyecek unsurları içermesi önem taşıyor. Yine bu başlığa benzer şekilde kamu öncülüğünün ağır bastığı diğer bir politika alanı önerisi de öncelikli yatırım alanlarını belirlemek, sürdürülebilir projeleri ve faaliyetleri uygun koşullarda finanse etmek için yatırım alanlarına ilişkin net bir tanım ve ortak bir sınıflandırma sistemi olan “ulusal taksonomi”nin geliştirilmesi. Hem AB’deki mevcut taksonomiye uyumu hem de Türkiye’nin özgün koşullarını içeren bir sınıflandırma finansmanı yönlendirmeye yardımcı olacaktır. İlk iki alanla ilintili üçüncü bir politika alanı başlığı ise finansmana erişimin artırılması ve kaynakların çeşitlendirilmesi. Bu kapsamda özellikle yeşil finansman stratejisinin geliştirilmesi ve bu stratejinin koordinasyon ve uygulamasından, özellikle uluslararası finansman kaynaklarına erişimden sorumlu bir “iklim bankası” kurulması başlıca öneriler olarak öne çıkıyor.
Entegre Yaklaşım
Diğer taraftan kamunun düzenleyici ve koordinatör rolüyle birlikte özel sektör, finans kuruluşları ve sivil toplum kuruluşlarının öncü, yatırımcı ve uygulayıcı olarak ağırlık kazanacağı, yenilenebilir enerji, enerji verimliliği ve elektrifikasyona yönelik projelerin finansmanına ilişkin öneriler tüketici odaklı entegre enerji yönetimi, şebeke ölçeği yenilenebilir enerji, dağıtık yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği başlıklarında ele alınıyor. Bu kapsamda özellikle sanayi, ticarethane ve konutlarda enerji verimliliği ve yenilenebilir enerji ile elektrifikasyonu birleştiren, enerji verimliliğine yönelik ekipman üretimi ve yeni teknolojilerin finansmanını da içerebilecek finansman paketleri öneriliyor.
Böyle bir entegre yaklaşım hem uluslararası finansman temininde bir ana tema olarak kullanılması hem de yenilikçi finansman mekanizmaları ve modelleri geliştirilmesi için baz oluşturabilecek, uluslararası ve yerel finansal kuruluşlar tarafından orta-uzun vadeli kredi tasarımını ve kullandırımını kolaylaştıracaktır.
Dağıtık yenilenebilir enerji yatırımlarında ek olarak “toplulaştırma” ve buna yönelik iş ve finansman modelleri ile kamu ve yerel yönetimlerin sosyal yatırımlarına yönelik destekler, ulaştırma elektrifikasyonu ve enerji depolamayı da içeren çözümler öneriliyor. Yatırımların finansmanında nispeten gelişkin bir alan olan şebeke ölçeği, yenilenebilir enerjide ise önerilerde garantili satın alma tarifelerine dayalı konvansiyonel kredilere ek olarak yeşil/sürdürülebilir tahvil ihracı, re-finansman, özel sektör yenilenebilir enerji satın alma anlaşmaları (PPA) ve sermaye iştirakleri vurgulanıyor. Enerji verimliliğinde enerji yönetimi paketine ek olarak taksonomi çalışmalarında enerji verimliliğinin ayrı bir alan olarak tarif edilmesi ve desteklenmesi, enerji performans sözleşmeleri ve enerji hizmet şirketi(ESCO) modelinin yaygınlaşması için kredi garanti fonu oluşturulması ve sürdürülebilirlik stratejisi ve taahhütleri olan kurumsal firmaların tedarik zincirlerinde yer alan ya da ihracat ağırlıklı KOBİ’lere yönelik olarak ESCO modelini etkin kılan finansman çözümleri öneriliyor.
Türkiye 2053’te net sıfır karbon hedefine doğru ilerlerken yeni teknolojilerin finansmanı da önemli bir başlık olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle elektrifikasyon, enerji depolama, hidrojen, alternatif temiz yakıtlar gibi alanlarda gelişimin sağlanabilmesi için kamunun düzenleyici rolünün ötesinde yatırımcı ve destek sağlayıcı olarak yer alması önem taşıyor. Bu kapsamda gelişim aşamasındaki projelerde Ar-Ge süreçlerinin desteklenmesi büyük ölçekli veya teknolojik ispat aşamasındaki projelere iştirak edilmesi veya TOGG örneğinde olduğu gibi kamu-özel işbirliği projeleri düşünülebilir. Yeni teknolojilere yönelik alanlarda düzenleme ve destek mekanizmaları ve finansman mekanizması tasarımıyla birlikte uluslararası işbirliklerinin geliştirilmesi de önem kazanacak.
Mevcut durumda küresel ve ulusal düzeyde yaşanan ekonomik güçlüklere karşın Yeşil Yeni Düzen enerji dönüşümünün finansmanı için yeni fırsatlar, gelişim olanakları ve nihayetinde toplumsal refahla birlikte temiz ve güvenilir enerjiye erişim için imkanlar sunuyor. Bu imkanlardan yararlanabilmek için öngörülebilirliği sağlayacak net hedef ve eylem planları ile etkin bir iklim diplomasisi ve “iklim bankası” dahil kaynaklara erişimde koordinasyonu sağlayacak mekanizmalar önemli role sahip olacak.
Türkiye’nin yenilenebilir enerji finansmanındaki deneyimi, kalkınma finansmanı kuruluşları başta olmak üzere uluslararası finansal kuruluşlarla olan uzun döneme dayalı ilişkileri, finans sektörünün gelişkinliği ve adaptasyon yeteneği dönüşümü sağlayacak finansmanı mümkün kılacak.