Gezi Parkı direnişi sürerken, sürdürülebilir ve yeşil bir kentin nasıl inşa edileceğine dair güzel örneklere de bakmakta fayda var diye düşünüyoruz. Bunlardan birini, Fransa’nın Nantes kentindeki deneyime Mart 2013 sayımızda yer vermiştik. Gelin bu deneyime tekrar bakalım.
*Ece Ayhan
Endüstri Şehrinden Sürdürülebilirlik Merkezine Nantes
Bir zamanlar liman ve tersaneleriyle Fransa’nın en önemli endüstri merkezlerinden biri olan Nantes şehri 1980’lerin sonunda yaşadığı çöküşten sonra adeta küllerinden yeniden doğdu. İklimden ulaşıma, biyoçeşitlilikten kentsel alanın değerlendirilmesine kadar sürdürülebilirliği önüne koyan şehir, başarısını “2013 Avrupa Yeşil Başkenti” unvanını alarak taçlandırdı. theatlanticcities.com internet sitesinde Kaid Benfield imzalı yazı, bizim kentlerimiz için de ilham verici bir hikâyeyi aktarıyor.
Yazı: Kaid BENFIELD
Çeviri Fırat DEMİR
Fransa’nın en büyük beşinci şehri Nantes, ülkenin kuzeybatısında bulunan tarihi Loire Nehri ile Atlantik Okyanusu’nun buluştuğu yerdeki bir haliç üzerine kurulu. İkinci yüzyıla kadar uzanan ve fütürist romancı Jules Verne gibi isimleri de içinde barındıran zengin bir tarihe sahip olan şehir, uzun süre liman ve tersane olarak kullanıldığından, ekonomik açıdan oldukça canlıydı. Ancak 1960’lar ve 1970’lerde Batı Avrupa’da gemicilik ve gemi yapımı büyük bir düşüşe geçince Loire’de geride kalan tersanelerin çoğu Nantes’ın 50 kilometre batısındaki St-Nazaire limanına doğru taşındı. Nantes’taki son büyük tersane ise 1986’da kapandı.
Tabii işler böyle gidince, bu görkemli şehir çekim merkezi olabilmek için kendisine yeni bir kimlik edinme ihtiyacı duydu. Bu kimlik önce kültür, sonra da sürdürülebilirlikle şekillendi. Şimdilerde ise, bu ikisi son derece inovatif yöntemler kullanılarak bir araya gelmiş durumda. İşte bütün bu süreç de Avrupa Birliği’nin Nantes’ı “2013’ün Yeşil Başkenti” seçmesini sağladı. Her yıl başka bir şehre verilen “Yeşil Başkent” unvanını hangi kentin hak edeceğine Avrupa Komisyonu karar veriyor. İlki 2010 yılında Stockholm’e verilen bu prestijli unvanı, 2011’de Hamburg ve 2012 yılında da Bask Özerk Bölgesi’nde yer alan Vitoria Gasteiz taşımıştı. İklim, ulaşım, su ve biyoçeşitliliğe karşı gösterdiği hassasiyetler ise Nantes’a 2013 Yeşil Başkent unvanını getirdi.
Kentsel Bir Yeşil Marka Yaratmak
Bazı ortak bölgesel yönetimlerin de olduğu Nantes’ın kentsel alanı, 24 belediye ve 600 bin sakinden oluşuyor. Nüfusun 2030’a kadar 100 bin kişi daha artmasının öngörüldüğü Nantes, yine 2030’a kadar karbon emisyonunu 1990 düzeyine göre yüzde 30 azaltmak amacıyla bir iklim eylem planı benimsemiş durumda. Ayrıca, iklim üzerine yapılan uluslararası görüşmelerde de başı çeken bir kent oldu.
Şehrin, iklim planının uygulanması için tam zamanlı çalışan 15 kişilik bir ekibi bulunuyor. 600 binlik bir nüfus için bu sayı oldukça etkileyici. Buna ek olarak, Fransa’da tramvayı (hafif yaylı taşıtları) modern bir ulaşım aracı olarak kullanan ilk şehir olan Nantes, ülkedeki en yoğun üçüncü ulaşım sistemine sahip. 2015’e kadar tüm sistem kısıtlı harekete sahip herkese ulaşabilir olacak. Şehirde ayrıca iyi işleyen bir otobüs yolu ve bisiklet paylaşım sistemi de mevcut.
1999’da Nantes’daki evlerin yüzde 80’inin 300 metre yakınında bir ulaşım istasyonu bulunuyordu. Bu oran şimdilerde yüzde 95’lere kadar yükseldi. Şüphesiz, otomobil kullanımındaki artıştan onlarca yıl sonra, 2001 ve 2002’de Nantes, kişisel araç kullanımı oranlarını da düşürmeyi başardı. Toplu taşıma, bisiklet ve ortaklaşa araç kullanımı ile yaya olarak gerçekleştirilen ulaşım yüzdesi ise artmaya devam ediyor.
Şehrin yeşil markasını yaratmakiçin ne kadar ciddi olduğu ortada. Nantes ayrıca bu yıl Eylül ayında, Yeşil Çatılar ve Cepheler için Fransız Birliği (French Association for Green Roofs and Facades) tarafından hazırlanan Dünya Yeşil Altyapı Kongresi’nin hemen ardından, sürdürülebilir şehirler üzerine bir zirve olan Ecocity 2013’e de ev sahipliği yapacak. Şehirde Ekim ayında da sulak araziler üzerine uluslararası çapta büyük bir toplantı daha düzenlenecek. Bunlar dışında Nantes bu yıl içinde geniş kapsamlı ve çevre temalı altı tane daha toplantıya ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor.
Şehrin Kalbinde Büyük Bir Yeniden Gelişme
Amerikan şehirleri ile kıyaslandığında Nantes, gelişmiş bölgelerin haricinde, daha az dağınık bir alana yayılmış durumda. Ama buna rağmen daha fazla yeşil alana sahip. Nantes’in üzerine kurulu olduğu alan hâlâ tarımsal ya da doğal tabanlı. Ancak şehirde yer yer dağınık yerleşmenin olduğundan da bahsedebiliriz. Nantes Belediyesi yerel ajansının verilerine göre, şehirde imara açılan arazi miktarı, nüfusa oranla yüzde 50 daha hızlı büyümüş durumda.
Şehirde uygulanması planlanan projelerden en iddialısı ise terk edilmiş 350 hektarlık bir endüstri bölgesinin, 20 bin kişiye ev sahipliği yapacak bir eko-bölgeye çevrileceği Nantes Adası (Ile de Nantes) adlı proje. Nantes’ın bazı bölgeleri dağınık kentleşmeden oldukça muzdarip durumda. Bu nedenle şehir merkezindeki bu tarz kullanım dışı alanların yeniden geliştirilip yapılandırılması, Nantes için en iyi yol gibi görünüyor. Yakın zamana kadar parçalanmış ambarlar ve eskiden gemi yapımında kullanılan paslanmış devasa makinelerle dolu olan bu tür alanlar, söz konusu proje ile birlikte yerini, içinde yaratıcı sanat alanlarının ve yeşil proje tanıtımlarının yapıldığı, toplu taşıma ve tramvay tesislerinin, hastanenin, büyük bir parkın ve geniş bir yürüme alanının bulunduğu, farklı gelir gruplarından insanların farklı kullanımları için tasarlanmış mahallelere bırakacak.
Bu tabii ki halihazırda inşa edilmiş ve inşası devam eden 1 kilometrekarelik bir alana sahip büyük bir proje. Proje içinde 3 bin 450 apartman, 450 bin metrekarelik alışveriş alanı, 137 bin metrekarelik kentsel donanım ve 380 bin metrekarelik kamuya açık bir alan bulunuyor.
İkamet edilecek evlerin finansmanında, devlet yüzde 25’lik bir bölümü karşılayacak. Yüzde 25’lik bir diğer bölüm orta seviyede fiyatlandırılacak, geri kalan ise piyasaya sürülecek. Projenin daha da büyümesi tahmin edilirken, şimdiden taahhüt edilip tasarlanan ancak yapılmaya başlanmayan işler bu rakamları ikiye katlayacak.
Yeniden canlılık kazanan Ile de Nantes, mahalle içinde kendi ısıtma ve soğutma sistemine, gübreleme tesislerine, gelişmiş bir atık yönetim sistemine, ada çevresinde bir bisiklet yoluna ve güneş enerjisi üreten bir santrala da sahip olacak. Bir zamanlar go-kart alanı olarak kullanılan devasa bir yapı üzerine kurulmuş bir iş kuluçkası (business incibator) merkezi de mevcut. Adaya ziyaretçi çekmek için yapılanlar arasında çocuklar da unutulmamış. Kule şeklinde bir platform üzerine kurulmuş bir atlıkarınca ve uzun süredir şehrin ikonu olmuş ve arada yürüyüşe çıkan mekanik dev bir fil de Ile de Nantes’de hazır bulunuyor. Projenin bu kapsamıyla ortaya çıkardığı hava ise oldukça olumlu.
“Yarının Şehri”ni Hep Beraber Planlamak
Benzer bir hava da, kentsel alan için uzun dönem bir vizyon belirlemek için ortaya çıkan, yaratıcı ve geniş çaplı bir sivil katılım olarak kendini gösteriyor. Ma Ville Demain 2030 (Şehrim Yarın 2030) olarak adlandırılan ve 2010’da hayata geçirilen bir proje, farklı etkinlikler organize ederek, bölge sakinlerinin rüyalarını, korkularını, umutlarını, görüşlerini ve sorularını ifade etmeye yönelten kapsamlı bir süreçle başladı. Etkinlikler arasında 24 belediyedeki her eve gönderilen anketler, yüz civarı sunum, toplantı, vatandaşların endişelerini ve isteklerini yazabileceği bir internet sitesi de bulunuyordu. Anketi düzenleyenler, bölgenin kabaca ekonomisi, iklimi, mekânsal gelişimi, istihdamı, kimliği, iletişim ve inovasyon kapasitesi ve bireysellik gibi konulardaki durumunu ortaya koymak üzere dokuz kilit soruya cevap aradılar. 12 bin kişinin katıldığı ankette 1500’den fazla öneri geldi.
Yerel halk da şehirde yaşanan değişimden memnun. Ankete katılanların yüzde 80’inden fazlası Nantes kent bölgesinin “kültürel ve ekonomik” açıdan geliştiğini düşünüyor.
Bunun dışında, inovatif ve yaratıcı teknoloji sektöründen daha fazla faydalanmak ve hareketli yaşam alanlarını genişletmek amacıyla Nantes şehrinin daha fazla uluslararası bir hüviyet
kazanması da beklentiler arasında yer alıyor. Katılımcılar ayrıca yenilenebilir enerji için daha dayanıklı sistemlerin ve kendi kendine yetebilen yerel ekonomilerin gerekliliğini de vurguluyor.
Yeşil Başkent Kriterleri
“Yeşil Başkent” gibi bir unvanı hak eden kent belirlenirken birçok kriter göz önüne alınıyor. Avrupa Birliği’nin verdiği bu prestijli unvan uzun bir başvuru aşamasının ardından ve aşağıdaki 12 çevresel kriter göz önüne alınarak veriliyor.
– İklim değişikliğine yanıt
– Ulaşım
– Kentsel yeşil alanlar
– Arazi kullanımı
– Doğa ve biyoçeşitlilik
– Hava kalitesi
– Ses kirliliği
– Atık azaltma ve yönetimi
– Su tüketimi
– Atık su yönetimi
– Yeşil belediye yönetimi
– En iyi pratiklerin yaygınlaşması
Anketlerden Üç Alternatif Vizyon Çıktı
– İçerde ve dışarda mükemmelliği kovalamak
Bu vizyon tasarruflu arazi kullanımı ve ulaşımın yanında, uluslararası bir iş ortamı yaratmanın gerekliliğini vurguluyor. Alt başlıklardan birisi ise “Doğanın çevrelediği yoğun ve derli toplu bir şehir ve şehrin diğer bölgelerle ilişkileri üzerine.”
– Yaratıcılık ve inovasyona yatırım yapmak
Bu vizyon temel olarak yetenekli insanları, bu insanların kariyer planlarını ve inovasyon temelli tasarlanan bir geleceği çekici kılmayı amaçlıyor: “Doğa şehre doğru büyüyor ve yayılıyor.”
– Yerel kaynaklar ve güçlendirme üzerine inşa etmek
– Bu vizyon ise genel olarak yerel tarım, enerji tasarrufu, kümelenme, eve yakın işler ve “dayanışma” üzerine kurulu. Taslaktaki daha küçük yerleşimler bölgenin bütünlüğünden daha da önemli.
EKOIQ Dergisi Mart 2013 Sayı: 27