Hazal Özkan Art Gallery’de, 26 Ekim’e dek görülebilecek Ebediyen Dönüş sergisinin küratörlüğünü yapan sanat tarihçi Hazal Özkan ile bir söyleşi gerçekleştirdik. Serginin fikir altyapısı ve oluşum süreci hakkında konuştuğumuz Özkan; genç sanatçıların eserlerinde iklim krizi, ekolojik sorunlar, sürdürülebilirlik gibi temalara sıklıkla yer verdiklerini belirterek “Gençlerin çok daha bilinçli yetiştiklerini ve kendilerini geliştirdiklerini söyleyebilirim” diyor.
Yazı: Elif YAŞAR ÖZYÜREK
Ebediyen Dönüş sergisinin, 17. İstanbul Bienali’nin “Kompostlaşma” başlığından da esinle, döngü ve dönüşüm kavramlarını ele alış biçiminden söz edebilir misiniz?
Bu yıl İstanbul Bienali önceki yıllardan farklı bir yaklaşımla oluştu. Bir tema ya da başlık değil, bir süreç bağlamında izleyicinin karşısında… Hazal Özkan Art Gallery’de görülebilen Ebediyen Dönüş sergisinde ise kompostlaşmayı döngü ve dönüşüm kavramları üzerinden ele aldık. Bunu yaparken de Bienal’in altını çizerek kaynak ve kaynak kullanımı konularını sanatın kaynağı bağlamında odağımızda tuttuk.
Sanatçılardan sergiye iki farklı yoldan yaklaşmalarını talep ettik. İlk yaklaşım biçimseldi ve burada kaynakların ön planda olmasını istedik. Sergide, geçmişten gelen kaynakların geçmişin bir arşivi olarak pasif kalmaktansa kullanıma sunulduğunu görebilirsiniz. Güncel kaynaklarla birleştirilen geçmiş kaynaklar, yeni formlar ve yaşamlar bularak yeniden döngüye karıştı ve sanat eseri olarak karşımıza çıktı. Eve gelen kargo ambalajları, antika lunapark salıncağı, 1930’lardan kalma berjer ve eski kitaplar… Malzemeler sanatçılarımızın yeniden kullanımıyla sergideki eserleri oluşturdu.
İkinci yaklaşım daha kavramsaldı. Bu defa sanatçılarımızdan döngü ve dönüşüm kavramlarına Nietzsche’nin “bengi dönüş” teorisinin merceğinden bakmalarını istedik. Nietzsche fikirlerini, insanların ulvi amacı olmayan bir hayvan türü olduğu esasına dayandırdı. Bu, Nietzsche’nin yaşamı sürekli tekrar eden döngüler açısından tanımlayan bengi dönüş teorisinin oluşumunda rol oynadı. Bengi dönüş veya ebedi tekerrür kavramı kısaca, kişinin hayatını her ayrıntıyı yineleyerek tekrar tekrar yaşaması olarak açıklanabilir. Sanatçılarımızı da varlığın döngüsel doğası ve tekrarın sanat eserine nasıl hizmet ettiği üzerine düşünmeye çağırdık ve onlara şu soruları sorduk: “Tekerrür, süreci veya sonucu nasıl etkiler? Değiştirir mi? Mükemmelleştirir mi? Radikal bir kırılma düşünmek buna neden veya tanık olmak mümkün müdür? Tekrar eden hareketler özgünlüğü ortadan kaldırır mı yoksa bize nihai farkı veren yegane eylem tekrar etmek midir?”
İleri dönüşüm, kaynak ve kaynak kullanımı meselesi çağdaş sanatçıların gündeminde giderek daha fazla yer tutuyor. Serginiz, sanatın kaynağına hangi perspektiften yaklaştı?
Ebediyen Dönüş; sanatçıların eserleri için kullandıkları malzemelerin/medyumların nesneleştiği, yeni formlara büründüğü ve atık olacak maddelerin önceki işlevlerinden dönüşerek sanat eseri olarak izleyiciye sunulduğu bir sergi.
Farklı sanat pratiklerinden gelen sekiz sanatçının; Hazal Özgür, Rajab Eryiğit, Şevval Konyalı, Ece Kibaroğlu, Büşra Çeğil, Mehmet Ali Yıldız, Elifko ve Ecem Ümitvar’ın sergi için özel olarak ürettikleri eserlerine yer verdik. Eserler, 26 Ekim’e kadar galerimizde görülebilecek.
Küratörlerin ve sanatçıların üretimleriyle iklim krizi konusunda bir arşiv oluşturmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de iklim krizi farkındalığı için sanatsal çalışmalar ve aktiviteler gerçekleştiriliyor. İklim krizi özellikle son yıllarda çok daha önemli bir hale geldi ve dolayısıyla sanatçılar da üzerlerine düşeni yaparak bilinçlendirme projeleri üretiyorlar. Yanı sıra küratörler de dönüşümün bir parçası oluyorlar; bireysel katılımın artırılması, işbirliklerinin oluşturulması için çözüm önerileri getiriyorlar. Kültür-sanat sektörünün iklim sorununa karşı toplumda farkındalık yaratmasına yönelik adımlar atmasını son derece değerli buluyorum.
Ebediyen Dönüş serginizde sekiz genç sanatçı ile birlikte çalıştınız. Sergi çalışmalarınız özelinden yola çıkarak genel olarak gençlerin ve genç sanatçıların iklim krizine yönelik düşünceleri/tutumları hakkında neler söylemeyi istersiniz?
Gençlerin çok daha bilinçli yetiştiklerini ve kendilerini geliştirdiklerini söyleyebilirim. Genç sanatçıların eserlerinde iklim krizi, ekolojik sorunlar, sürdürülebilirlik gibi temalara sıklıkla yer verdiklerini görüyorum. Hem Türkiye’de hem de dünyada iklim, doğa ve sürdürülebilirlik konularına değinen sergiler, üretimler, sanatçı misafir programları ve girişimlerle karşılaşıyoruz.
17. İstanbul Bienali ve Bienal ekseninde düzenlenen sergiler, iklim krizi ve iklim kriziyle ilintili konulara dikkat çekerken aynı zamanda sanatçıların üretim pratiklerine de katkıda bulunuyor. Örneğin, WWF geçtiğimiz yıl iklim kriziyle mücadele için gerçekleştirdiği bir fon toplama kampanyasında Tracey Emin, Anish Kapoor gibi çağdaş sanatçılarla işbirliği yaptı. Keza Olafur Eliasson da çevresel sorunları ve iklim krizini sanat üretiminin odağına alan bir sanatçı.
Ülkemizde de bu temalar etrafında sergiler yapılıyor. Geçtiğimiz yıl küratörlüğünü Dr. Feride Çelik’in üstlendiği iklim krizine dikkat çeken Alenen Sanat projesi vardı. Bu yıl ise iki genç sanatçının, Ecem Dilan Köse ve Egemen Kemal Vuruşan, eserlerini gelecekteki gıda krizine dikkat çekmek için bir araya getiren Original by Nature sergisi son derece etkileyiciydi.