Ekosfer Yönetim Kurulu Üyesi Hazal Acar Eceçelik, ilkokul, ortaokul ve lisede okutulan ders kitaplarının çoğunda iklim krizinden bahsedilmediğini söylerken, iklim değişikliğinden söz edilen yerlerde ise sorunun kaynağına yer verilmediğini belirtiyor.
RÖPORTAJ: Bulut BAGATIR
Ekosfer olarak ilkokul, ortaokul ve lisede okutulan ders kitaplarında iklim krizinin nasıl yer aldığını inceleyen bir çalışma gerçekleştirdiniz. Bu çalışmanın nasıl çıktıları oldu?
Bu kitaplarda iklim değişikliği, iklim krizi, fosil yakıtlar, yenilenebilir enerji gibi çok sayıda kavram üzerine bir tarama yaptık. İklim değişikliği veya iklim krizi kavramlarının yer aldığı kısımların oldukça sınırlı olduğunu gördük. Nedenleri ve sonuçlarıyla en geniş iklim değişikliği anlatımı lise son sınıfta. Onun dışında iklim krizi doğrudan konuşulmuyor ama fosil yakıtlar dediğimiz kömür, petrol ve doğalgazdan bahsediliyor ve aslında kafa karıştırıcı bir biçimde yer alıyor. Bu müfredattan geçen bir öğrenci, derslerde kömür, petrol ve doğalgazın ulusal bir zenginlik olduğunu öğrenir ancak son sınıfa geldiğinde bunların iklim değişikliğine neden olduğu bilgisiyle tanışabilir.
Çalışmaya göre bazı kitaplar Türkiye’nin iklim konusundaki çabalarını övüyor. Türkiye’nin hangi eylemleri bu övgüye neden oluyor?
8.Sınıf Fen Bilgisi kitabında şu satırlar yer alıyor: “Türkiye, gerçekleştirdiği düzenlemelerle küresel iklim sisteminin korunmasına yönelik önlemleri almaya başlamıştır. İklimsel değişimin önlenebilmesi, seragazı salımlarının azaltılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının etkin kullanılması ve çevre ile ilgili kanunların üzerinde hassasiyetle durulması sonucunda, küresel iklim değişikliği konusunda ülkemizde umut verici gelişmeler kaydedilmiştir”. Bu kitap yazıldığı sırada Türkiye Paris Anlaşması’nı onaylamamıştı, halen de seragazı emisyonlarını artırma hedefine sahip bir ülke. Yanlış bir yorum olduğu ortada ama daha da önemlisi objektif olmayan, politik bir görüşün ders kitaplarına girmesi. Bu iddia bir nedene de bağlanmamış zaten.
Dahası, sonrasında iklim değişikliğini durdurmanın tüm ülkelerin işbirliği ile mümkün olabileceği söylenip, gündemde olmayan Kyoto Anlaşması’ndan bahsedilmiş. Paris Anlaşması yalnızca 12. Sınıf Coğrafya kitabında kısa bir açıklama ile var ama bu kitaplar yazıldığında ve dağıtıldığında Türkiye anlaşmanın imzacısı olmasına rağmen henüz mecliste onaylamamıştı. O nedenle üstü kapalı geçmeyi uygun bulmuş olmalılar.
Ek olarak, 9. Sınıf Coğrafya kitabında Kanal İstanbul ve 3. Havalimanı ile ilgili birer okuma parçası var, herhangi bir bağlama oturmuyor. Hazal Acar Eceçelik, Ekosfer Yönetim Kurulu Üyesi
Çalışmanızda ayrıca “Tasarruf, filtre gibi önlemlerle konu hava kirliliğiyle karıştırılıyor” ifadesi bulunuyor. Bunu biraz açabilir miyiz?
Bazı çevre sorunlarının iklim değişikliğiyle karıştığını düşünüyoruz, bu da öğrencilerde kafa karışıklığı yaratacak. Fabrika bacalarından zehirli gazlar çıkıyor, bu hava kirliliğine sebep oluyor ama çözümü var, filtre takılmalı şeklinde bir anlatım ortaya koyulduğunda sorunun çözümü var gibi yansıtılıyor. Ama orada sorun da tek boyutlu değil. Ya da kuraklığın nedeni doğalmış, Türkiye’nin coğrafi konumunun doğal bir sonucuymuş gibi bahsetmek de sorunu görünmez kılıyor ve çözümü teknolojik yeniliklerde ve fidan dikmekte buluyor. Yenilenebilir enerjinin aktarıldığı bir yerde kaliteli kömür de kullanılabilir demek aynı şekilde son derece yanlış. [su_pullquote align=”right”] “Bu müfredattan geçen bir öğrenci, derslerde kömür, petrol ve doğalgazın ulusal bir zenginlik olduğunu öğrenir ancak son sınıfa geldiğinde bunların iklim değişikliğine neden olduğu bilgisiyle tanışabilir.”[/su_pullquote]
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum, önümüzdeki yıl okullarda çevre ve iklim değişikliğinin ders olarak müfredata konulacağını söyledi. Bu gelişmeyi nasıl yorumlarsınız? Sizin çalışmanızdan elde ettiğiniz bilgiler çerçevesinde burada nelere dikkat edilmeli?
Bunu çoktandır talep eden genç iklim aktivistleri var. Bizim amacımız da iklim değişikliğinin müfredata eklenmesi talebine katkıda bulunmak. O nedenle bunun olumlu bir adım olacağını düşünebiliriz ancak bu konuda da belirsizlikler var. Titizlikle araştırılıp çalışılmadan, uzmanlara danışılmadan oluşturulacak bir ders yine hatalı, özensiz olacaktır. Uzmanlara danışmaktan da kastımız farklı alanlardan, bağımsız uzmanlarla birlikte çalışmak, hükümetin iklim politikasını savunmak gibi amaçlardan uzaklaşmak. Geleceklerini bu denli ilgilendiren bir konunun farklı yaş gruplarında farklı biçimlerde ele alınması gerekir. Kitapta iklim değişikliği nedir, neden oluyor, nasıl oluyor, çözüm nerede sorularının yanıtlarını doğru bilgiyle vermenin dışında da yapacak işler var. En önemlisi iklim değişikliğinin bir ders olarak verilmesinden çok, tüm müfredatın ve hatta eğitim sistemimizin ekolojik bir yaklaşımla yeniden ele alınması gerektiğini düşünüyoruz.
Yurt dışındaki kitaplarda iklim krizi nasıl yer alıyor? Bir karşılaştırma yapabilme şansınız var mı?
Kitaplar üzerinde ayrıntılı bir çalışma yapmadık. Ama rastladığımız ilginç örnekler var, örneğin ABD’de Cumhuriyetçi partinin yönetimde olduğu eyaletlerde kitaplar iklim değişikliğinden kanıtlanmamış bir teori, bazı bilim insanlarının ısrarcı oldukları bir konuymuş gibi bahsedebiliyor. ABD’deki iklim hareketinden öğrendiğimiz konulardan biri buydu. Elbette bu da bilimi inkar eden, kendi devletini bile yalanlayan yanlış bir yöntem. Düşünsenize, bir yandan Paris Anlaşması gibi süreçlerin içindesiniz, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli gibi bilimsel yapıların çalışmalarını onaylıyorsunuz bir yandan iklim krizine “şüpheli” yaklaşıyorsunuz.
İstisnaları bir kenera bırakırsak iklim değişikliği eğitimi artık herkesin önem verdiği bir konu haline geldi, Paris Anlaşması’nın 12. maddesi de eğitim yoluyla iklim değişikliğine dair bilgiyi yaygınlaştırma gerekliliğinden bahsediyor. Dünyada da özellikle gençlerin iklim hareketinin görünürlüğünün ve taleplerinin bir sonucu olarak çok sayıda ülkede iklim değişikliği eğitiminin hayata geçirildiğini görüyoruz.