Siemens Sürdürülebilir Şehirler Projesi Koordinatörü Ali Rıza Ersoy “Eko Şehir Modelleri Geliştiriyoruz”
Geleceğin sürdürülebilir kentleri üzerine kapsamlı projeler üreten firmalardan biri de Siemens. Siemens Sürdürülebilir Şehirler Projesi Koordinatörü Ali Rıza Ersoy, yeşil hastanelerden elektrikli arabalara, Avrupa Yeşil Şehirler Endeksinden çölden elektrik üretmeyi hedefleyen Desertec Projesine kadar Siemens’in “gelecek yanıtlarını” EKOIQ okurlarıyla paylaştı.
Siemens’in geçtiğimiz ay İstanbul’da düzenlediği uluslararası etkinliğinin ismi “Sürdürülebilir Bir Gelecek: Siemens’in Yanıtları” idi. Bu çerçevede Siemens nasıl bir geleceğe dair yanıtlar arıyor?
Siemens’in sürdürülebilirlik anlayışının bir parçası olan çevreci portföy gelecekteki büyüme için önemli bir itici güç niteliği taşıyor. Sunduğu ürünlerle şimdiden bir dünya lideri konumuna ulaşmış durumda. Siemens gelecekte de, sürdürülebilir bir iş dünyasının sağladığı fırsatlara daha da yoğun bir şekilde odaklanmayı amaçlıyor. 1 Haziran günü Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Salonunda düzenlenen “Sürdürülebilir Bir Gelecek: Siemens’in Yanıtları” konferansı da Siemens’in bu alanda attığı dev adımları göstermesi açısından büyük önem taşıyor. Sürdürülebilir büyümenin tartışıldığı konferansta Siemens’in dünya kaynaklarını daha verimli kullanmaya yönelik çözümleri paylaşıldı. Verimli enerji üretimi ve tüketimi, etkin sağlık hizmetleri, atık su dönüşümü, çevre dostu akıllı trafik sistemleri, şehir güvenlik sistemleri gibi alanlardaki gelişmeler masaya yatırıldı.
Sürdürülebilir ve sorumlu büyüme bugün dünya ekonomisinin karşı karşıya olduğu en önemli konu. Şirketler yeşil göz boyama mı yapıyor, yoksa gerçekten yeşil yani çevre dostu işler mi yapıyor, işte bu önemli. Yeşil ekonominin bugün için yarattığı pazar 1,5 trilyon Euro civarında, şirketler için bu pazarda çok büyük fırsatlar var.
Bundan sonra farklı bir büyüme, farklı bir dünya olacak. Sürdürülebilir geri kazanımda büyümeyi etkileyen faktörler önem kazanacak. Bu yeni ekonomik ortamda sürdürülebilir büyümeye son derece hazır, genç nüfusu ile yeni meydan okumalara çok aç. Kısa vadede krize dönük çözümler üzerinde duruluyor. Ancak uzun vadede sürdürülebilir büyüme üzerinde daha çok durulacak. Bugün sadece yenilikçi ürün ve hizmetler üretmenin değil aynı zamanda çevreye duyarlı ürünler geliştirmenin ve sunmanın zamanıdır. Hatta bunların yanına Siemens olarak bir de şunu eklemekteyiz: Biz sadece daha yeşil ve çevreci ürünler sunmuyor aynı zamanda şirketimiz bünyesinde bu uygulamaları bizzat gerçekleştiriyoruz.
Yine elimizde Siemens’in çok kapsamlı bir “Sustainable Cities” broşürü çalışması var. Çalışmada, spordan sağlığa, ulaşımdan güvenliğe, binalardan kamu yönetimine uzanan bir çerçeve var. Bu bağlamda Siemens, “Sürdürülebilir Kentler” için neler tasarlıyor?
Tüm enerji zincirine uygun ürün ve çözümIeri tek bir merkezden sunabilmek bizler için çok önemli. Bu içerisinde petrol dolum tesisIeri, rafineriler, fosil yakıt, nükleer veya yenilenebilir enerji kaynakları kullanan santraller; iletim hatları ve indirici merkezlerden oluşan iletim şebekesi ile dağıtım şebekesi yer alıyor. Siemens bu zincirin tüm halkalarını içeren kapsamlı çözümlerini tüm dünyadaki müşterilerine sunuyor. Siemens, şirketlerin hem kısa sürede kâra geçmeIerini sağIayacak hem de gelecekte de var olmalarını destekleyecek bir anlayış geliştirdi ve buna da “SieQuence” adını verdi. Siemens, SieQuence yaklaşımıyla bir şirketin büyümesi ve sürekli olarak faaliyette kalması için üç temel konuda firmalara çözüm sağlıyor: İş sürekliliğinin sağlanması, çevreye daha duyarlı olarak faaliyetlerin gerçekleştirilmesi ve kaynakların daha verimli planlanması.
Sağlık alanında sürdürülebilirliği desteklemek üzere geliştirilen Yeşil Hastane konsepti, Siemens’in uzmanlık alanını oluşturan farklı sektörlerin benzersiz ürün ve uygulamalarını bir arada sunuyor: Enerji iletim ve dağıtımı, bina otomasyonu, IT ve iletişim altyapısı, sağlık teknolojileri ve iş akış optimizasyonu.
Siemens’in endüstri alanında sunduğu tüm ürün ve çözümIerin temeIde iki hedefi var: Endüstri yaşam döngülerini otomatize etmek ve çevreyi koruyan çözümler geliştirmek. Sunduğumuz tüm çözümleri bu iki ana başlık altında toplayabiliriz. Bugün otomasyon sistemleri ile üretimde ürün yaşam döngülerini ve süreçleri, planlıyor, optimize ediyor ve yönetiyoruz. Bina teknolojilerimizle, havalandırmadan aydınlatmaya ve güvenliğe, uyum içinde çalışan elektrik ve elektronik çözümler sayesinde, binaların yaşam döngülerini optimize ederek, verimliliği artırıyoruz. Ulaşım sistemlerimiz artan ihtiyacın en verimli ve çevreci şekilde karşılanabilmesi için çözümler üretiyor. Anahtar teslimi çözümler sunduğumuz Endüstri Çözümleri bölümümüz şirketlerin, toplumun ve şehirlerin sürdürülebilirliğine yönelik projeleri tüm portföyümüzü bir araya getirecek şekilde hayata geçiriyor.
Siemens, dünya kentlerinde sürdürülebilirlik alanında ne gibi çözümler üretti? Bu konuda yapılan uygulamalarla ilgili örnekler verebilir misiniz?
Şehirler, gelecek için büyümenin itici güçleridir, ama aynı zamanda CO2 emisyonlarında en büyük paya sahipler. Dünya genelinde, iklimimiz üzerindeki belirleyici faktör şehirlerdir. Siemens, benzersiz çevreci portföyüyle, sürdürülebilir şehirlerin gelişimi için mükemmel bir ortaktır.
Siemens bu aralar Tongji Üniversitesinin Kentsel Planlama Okulu ile birlikte “eko şehir” modelleri geliştirmekle de meşgul. Bu modeller, mega- şehirlerin daha fikir aşamasındayken bile mümkün olduğunca sürdürülebilir kılınması için tasarlanıyor.
Şanghay’da düzenlenen 2010 Ex-po’da “Daha İyi Şehir, Daha İyi Yaşam” temasının benimsenmiş olması boşuna değildi. Şehirler, sürdürülebilir bir geleceğin anahtarlarıdır; Siemens, benzersiz sürdürülebilir teknolojiIer portföyünü bu mücadelenin kullanımına sunmaya, 21. yüzyılda ve sonrasında sürdürülebilir yaşam alanları yaratma çabalarında şehirlere yardım etmeye hazır. Expo fuar alanının tam merkezinde yer alan Çin Pavyonunda bu teknolojilerin bir bölümünü sergileme fırsatı bulduğumuz için çok mutluyuz. Fuar alanındaki beş kalıcı yapıdan biri olan Pavyonu en gelişmiş çevreci teknolojilerimizle donattık. Pavyon, konvertör kabinlerinden aydınlatma ve yangın algılamaya kadar, enerji açısından en verimli ürünlerimizle dolu. Yenilikçi güç dağıtım ekipmanları arasında, düşük/orta voltaj anahtarları, bir düşük voltaj kontrol kutusu ve konvertör kabini de vardı. Tüm bu donanım, yüzde 50’ye varan enerji tasarrufu sağladı. Son derece düşük işletim maliyetleri, kompakt bir tasarım ve bileşenlerin yapımında kullanılan geri dönüşümlü malzemeler gibi ek avantajlar da söz konusu.
Siemens bir “Avrupa Yeşil Şehirler İndeks” çalışması hazırladı. Bu çalışma ile neyi hedefliyor? İstanbul veya Türkiye’nin diğer kentIeri için bu indekste nasıl bir yer görünüyor?
Avrupa Yeşil Şehirler Endeksinde, Kopenhag 87,31 puanla ilk sırada, İstanbul 45,20 puanla 25. sırada yer aldı. Kiev ise 32,33 puanla son sıraya oturdu. sekiz kategoride yapılan araştırmada İstanbul en az karbondioksit salımı yapan 16. şehir olarak belirlendi. İstanbul, binaların enerji kullanımında 28. ve çevre yönetimi konusunda ise 29. sırada yer aldı. Hazırlanan raporda 12,6 milyon kişinin yaşadığı İstanbul, kişi başına 3,25 tonluk karbondioksit (CO2) üretiyor. Şehirde kişi başına tüketilen yenilenebilir enerji miktarı ise yüzde 5,12. Geri dönüştürülen çöp miktarı da sadece yüzde 3,12. İstanbul’da bir yılda kişi başına 68,3 metreküp su tüketilirken, toplu taşıma kullanım oranı yüzde 54,02.
Raporda İstanbul’un diğer kategorilere göre daha düşük karbondioksit tüketmesindeki en önemli etken, kişi başına düşen otomobil sayısının az olması. Ancak bu rakamın önümüzdeki dönemde hızla artması bekleniyor. Endeks, kişi başı karbondioksit salım miktarı, geri kazanım oranı, toplu taşıma araçlarının kullanımı, su ve hava kalitesi ve belediyelerin çevre politikaları gibi istatistiklere dayandırılarak oluşturuldu.
Siemens Türkiye’de ne gibi çalışmalar yapıyor?
Temsa ile birlikte hayata geçirdiğimiz Türkiye’nin ilk hibrid otobüsü son dönemde tasarladığımız ürünlerden biri. 2009 Kasım ayında lansmanı yapılan otobüs, Türk otomotiv sektöründe bir dönüm noktası oldu. Elektrik Tahrik Sistemi Siemens tarafından sağlanan Hibrid Avenue yokuş çıkarken aldığı takviye dizel motora gelen yükü, doIayısıyla yakıt tüketimini azaltıyor. Bu yılın son çeyreğinde seri üretime girmesi planlanan Temsa Hibrid Avenue, frenleme esnasında ise elektrik enerjisi üretip depolayacak ve hem dizel hem elektrik motor ile çalışacak.
Enerji üretebilen özelliği sayesinde, fazla enerjiyi sisteme geri kazandırmak üzere bir e-car tasarlandı. E-oto- mobil faaliyetleri kapsamında geliştirilen geleceğin elektrikle çalışan araçları, fosil yakıtlara olan bağımlılığı ortadan kaldırırken, aynı zamanda kendi kendini yenileyen enerjiyi üreterek ulaşımda daha esnek ve güvenilir bir çözüm sunuyor. Siemens Corporate Technology, elektrikli otomobillerin hem ulaşım aracı hem de mobil enerji kaynağı olarak kullanılabilmesi için çalışmalar yürütüyor. E-car, Siemens’in çevreci portföyünün önemli bir parçası haline gelecek. Böylece, temiz bir ulaşımın ötesinde gelir sağlayan yenilenebilir kaynaklardan gelen enerjiyi depolayan bir mobilite kavramı doğacak.
Güneşe Ulaşacağız: Desertec
Desertec Girişimi’yle ikarus gibi güneşe ulaşmayı hedefliyor, çölden enerji elde etmeye çalışıyoruz. Birçok kişi bunun yeni bir teknoloji olduğunu sanabilir. Oysa yaklaşık 100 yıl önce Edison ve Frank Shuman gibi bilim insanları, “Çöllerde güneş enerjisinden faydalanabilir ve iletim hatlarıyla dünyanın farklı noktalarına ulaştırabiliriz” demişlerdi. Hatta enerjinin Avrupa’ya nakli konuşuluyordu. O dönem için erken bir projeydi. Ancak erken olması bu teknolojinin hiçbir zaman gerçekleştirilemeyeceği anlamına gelmiyor. O dönemde fosil yakıtlar çağı başladı. Dolayısıyla dünyadaki mevcut fosil kaynakları kullanmak daha ucuz ve daha kolay bir yol olarak görüldü. Sürdürülebilir, uzun vadeli bir geleceği inşa etmek yerine daha kârlı bir çözümdü. Bugün ise yakıtların yerini alabilecek enerji kaynaklarına yönelmeye başladık. Dünya üzerindeki çöller, altı saat içinde, insanoğlunun bir yıl içerisinde tükettiğinden daha fazla enerji alıyor. Sahra Çölünde güneş, bir yılda 4 bin 800 saat boyunca, temiz enerji potansiyeli sunuyor. 300 km’ye 300 km bir alanda kurulacak olan güneş enerjisi santralleri, dünya çapındaki tüm enerji ihtiyacını karşılamaya yeterli olabilir. Desertec Girişimi kapsamında yer alan çöl bölgelerinde üretilen elektriğin Kuzey Afrika’dan Avrupa’ya ulaştırılması için 2 bin kilometrelik bir iletim hattına ihtiyaç var. Desertec Girişimi, güneş ve rüzgâr temelli elektrik üretmek suretiyle, 2050 yılı itibariyle Avrupa’daki enerji ihtiyacının yaklaşık yüzde 15-20’sini karşılamayı hedefliyor.