Topluluk destekli bir yayıncılık modeli oluşturan Ekofil; Pfeiffer Center Biyodinamik Araştırma Merkezi yöneticisi, dünyaca ünlü arıcılık eğitmeni Gunther Hauk’un Balarasını Kurtarmak adlı kitabını okurlarla buluşturuyor. Kitabın çevirisi İlknur Urkun Kelso tarafından yapıldı.
Balarısı tür olarak 130 milyon yıl öncesine, Krateas dönemine dayanıyor. Henüz kıtaların birbirinden ayrılmamış olduğu bu dönemde çiçekli bitkiler polenlerini taşımayacak böcekleri cezbetmek amacıyla renkli, desenli taç yapraklar ve onlar için muhteşem bir enerji kaynağı olan tatlı nektarlar üretmeye başlar.
Balarıları polen ve nektarları toplamak, taşımak ve depolamak konusunda ustalaşarak evrilmiştir. Homo sapiens’e evrimleştiğinden bu yana balı doğadan binbir zahmetle toplayan insan ise tarım yapmaya başladığında hem bal hasadını kolaylaştırmak hem de bahçelerinde tozlaşmayı ve dolayısıyla verimi artırmak için balarısını da evcilleştirmeye, kendi yaptığı sepet ve kutulara yerleştirmeye başlamıştır. Bugün gıda üretimimizin yaklaşık %35’inin arıların tozlaştırdığı bitkilerden oluştuğu tahmin ediliyor. Balarısı tarımın vazgeçilmez bir parçası.
Balarısı ve İnsan
İnsanlık zaman içinde faydalandığı tüm canlı varlıklara yaptığı gibi balarısını da “iyileştirme” ve “daha verimli” hale getirme hevesine kapılmış, bilhassa Yeşil Devrim’le birlikte laboratuvarda geliştirdiği sentetik kimyasalların kullanımı ve koloni demografisine yapılan çok ciddi müdahaleler aracılığıyla balarısı ile aralarındaki kadim dostluk ve işbirliğini sömürüye dönüştürmüştür.
Sürdürülebilirliğini Yitiren Arıcılık
Yerel ve doğal bir üretim olma özelliğinden koparılmış olan arıcılık, bugün sürdürülebilirliğini yitirme tehdidi altında ve çözüm üretemediği bir tıkanma noktasına gelmiştir. “Taşımalı endüstriyel arıcılık” olarak tarif edilebilecek güncel uygulamada; arıların doğal yaşam döngüleri bozulmakta, farklı bölgelerin popülasyonları birbirine karışmakta, hastalıklar yaygınlaşmakta, bal sadece bir ticari meta olarak görüldüğü için kârlılık sağlandığı sürece arıların refahı göz ardı edilebilmekte, yerel arı ırk ve ekotipleri kendi doğal ortamlarından uzaklaştırıldığı için yerel bitkilerin döllenmesi yetersiz kalmaktadır.
Süreci tersine döndürüp merkeze arıyı, arıcıyı ve doğru bal ve diğer arıcılık ürünlerini koyan, gözleme dayanan geleneksel bilgi ile araştırmalara dayanan bilimsel bilgiyi birleştiren modern koloni ve arılık yönetimini içeren bir model benimsenmedikçe bu karmaşadan çıkış olası görünmemektedir.
Biyodinamik Yaklaşım
Pfeiffer Center Biyodinamik Araştırma Merkezi yöneticisi, dünyaca ünlü arıcılık eğitmeni Gunther Hauk’un kaleme aldığı Balarasını Kurtarmak adlı kitap, balarısının yaşam döngülerini ve onların refahını ön planda tutan teknik ve uygulamaları ayrıntılı bir şekilde sunmakla birlikte özünde arıcılık öğretmeyi değil, balarısı hakkında daha sağlıklı bir bakış açısı sunmayı amaçlıyor.
Biyodinamik yaklaşım çiftliği bir bütün, yaşayan bir organizma olarak görür ve bu organizmanın organları olan, insan, toprak, toprak canlıları, bitkiler ve hayvanlar birbirlerinden bağımsız düşünülemez. Biyodinamik yaklaşımda arılar tarımın ayrılmaz bir parçasıdır ve balarısının refahı verdiği ürünlerden önce gelir.