#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

En Tehlikeli ve Kirli Katı Fosil Yakıt: Linyit

Yerli kömür kaynak potansiyelini değerlendirmek için birbiri ardına adımlar atan Türkiye’nin bu adımları, ülkede çıkarılan linyit kömür miktarını, tüketimini ve dahi iklim değişikliğine sebep olan seragazı emisyonlarını artırıyor. Bu tercihin, Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelesini ve sorumluluklarını yerine getirmeyi zorlaştırdığı açık.

YAZI: Arif Cem GÜNDOĞAN

Türkiye, Milli Enerji ve Maden Politikası ile yerli kaynakla­rını sonuna kadar kullana­rak enerji güvenliğinin artırılması ve enerji ithalatından kaynaklanan cari açığın azaltılmasını hedeflerken Birleşmiş Milletler İklim Değişikli­ği Çerçeve Sözleşmesi (BMİDÇS) bağlamında iklim değişikliği ile mücadeleye ilişkin birtakım tedbir­ler almayı öngören bir yönelime sahip. Bu bağlamda yerli kömür kaynak potansiyelini değerlendir­mek için birbiri ardına adımlar atan Türkiye’nin bu adımları, ülkede çı­karılan linyit kömür miktarını, tü­ketimini ve dahi iklim değişikliğine sebep olan seragazı emisyonlarını artırıyor. Bu tercihin, Türkiye’nin iklim değişikliği ile mücadelesini ve sorumluluklarını yerine getirmeyi zorlaştırdığı açık. Emisyon faktörü diğer katı fosil yakıtlara göre daha yüksek olan linyit kömürüne yö­nelmek emisyonlardaki artışın da temel iticilerinden…

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 13 Nisan 2018’de payla­şılan son verilere göre Türkiye’nin 2016 yılı toplam seragazı emis­yon miktarının 1990 yılına göre %135,4’lük bir artış göstererek top­lam 496,1 milyon ton karbondioksit (CO2) eşdeğeri olduğunu belirterek kömüre ve özellikle linyite dayalı enerji üretim tercihinin iklim deği­şikliğini nasıl körüklediğine bir göz atalım. Öncelikle, veri şunu söylü­yor: Yaşanan artışın kaynağında çevrim ve enerji sektörü, ulaştırma sektörü, imalat sanayi ve inşaat sektörleri var. Termik santrallar, en ciddi emisyon “sıcak noktasını” oluşturuyor. Türkiye’de kişi başına düşen seragazı emisyon miktarı­nın da artış kaydettiğini belirtmek gerekiyor. Türkiye’deki seragazı emisyonlarındaki artışın artan birin­cil enerji talebi ve ekonomik göster­gelere paralel seyrettiğini biliyoruz. Buna ek olarak artışın uluslararası ve ulusal ekonomik krizlere paralel olarak yavaşladığını, özellikle 2001- 2008 krizleri arasındaki dönemdeki ekonomik büyümeye paralel hızlan­dığını görebilmek mümkün (Şekil 1).

Kümülatif emisyonlar nüfus artışına oranla daha hızlı artarken kişi başı­na düşen emisyon miktarının da ar­tış kaydediyor olması şaşırtıcı değil (Şekil 2).

Sektörel açıdan bakılınca Türkiye’nin emisyon profili nasıl? Termik santralların ve özellikle linyitin rolü ne? 2016 yılı seragazı emisyon istatistiklerine göre kümü­latif (yani toplam) emisyonlarda en büyük pay %72,8 ile enerji kay­naklı emisyonların olurken, bunu %12,6 ile endüstriyel işlemler ve ürün kullanımı, %11,4 ile tarımsal faaliyetler ve %3,3 ile atık takip etti (Şekil 3). 1990 yılından bu yana enerji sektörü toplamdaki payını dramatik ölçüde artırmış durumda (%64’ten %73’e). Türkiye’de sektö­rel olarak emisyonların nasıl artış kaydettiğini ise Şekil 4’te görebil­mek mümkün. Enerji sektörünün diğerlerine nazaran artışta ne denli belirgin bir payı olduğu açık.

Seragazları bazında emisyonların gelişimine bakıldığında Türkiye’nin emisyon profilinde CO2’nin baskın­lığı görülüyor. 2016 yılında tüm se­ragazları arasında CO2, aslan payını (%81) alıyor. Ardından CH4 – metan (%11) ve N2O – diazot monoksit (%7) geliyor. 1990’la kıyaslandığında bu profilde CO2’nin payının önemli öl­çüde yükseldiği (%70’den %81’e) anlaşılıyor. CO2 emisyonlarındaki 1990 yılına göre %174,5’lik artış, toplam emisyon miktarındaki asıl itici faktörlerden (Şekil 5).

Emisyon profilinde aslan payının sa­hibi olan CO2 emisyonlarının en bü­yük nedeni ise enerji kaynaklı CO2 emisyonları. TÜİK verilerine göre 2016 yılında toplam CO2 emisyonla­rının %86,1’i enerji sektöründen kay­naklandı. Enerji kaynaklı CO2 emis­yonlarının 1990’a kıyasla %177,9 oranında artmış olması CO2 emis­yonlarındaki değişimin ana faktörü (Şekil 6). Enerji sektörünün bir alt sektörü olan “yakıt yanması” diğer tüm alt sektörlere kıyasla en baskın CO2 emisyon kaynağı (Şekil 7).

“Yakıt yanması” alt sektörünü oluş­turan daha alt sektörler de mevcut. “Çevrim ve enerji” sektörü, 2016 yılında yakıt yanması alt sektörü­nün sebep olduğu CO2 emisyonları­nın %41’inin kaynağını oluşturuyor. Çevrim ve enerji sektörü 1990’dan bu yana en çok payını artıran alt sektör (%30’dan %41’e). Ayrıca 1990’a kıyasla %288,6’lık bir artış kaydetmiş durumdayız bu alanda.

Peki kömür ve özellikle linyit yakıt­lı santralların Türkiye’nin seragazı emisyonlarındaki itici rolünün de­tayları ne? Şekil 8 bir fikir verebilir:

Kömür kullanımı Türkiye’nin emis­yonlarına en fazla katkıyı yapan fak­törlerden ve Dünya Bankası verisine göre 2014 yılında 139 milyon ton CO2 emisyonuna yol açtığı görülü­yor. Bir çalışmaya göre aynı yıl için linyit santrallarından kaynaklanan emisyon 42 milyon ton CO2 civarın­da2. “Her kömürün eşit yaratılma­dığını” ve aradaki farkları vurgula­mıştık. Linyit bu bakımdan da daha sabıkalı bir fosil yakıt olarak öne çıkıyor. Türkiye özelindeki ortalama dönüşüm katsayıları ve emisyon fak­törleri ile birlikte ulusal enerji denge tabloları kullanılarak hazırlanmış emisyon faktörleri incelendiğinde (Tablo 1) linyitin diğer bitümlü ve düşük bitümlü kömürler arasında bile en yüksek emisyon faktörüne sahip olduğu; dolayısıyla iklim deği­şikliği bağlamında en tehlikeli katı fosil yakıt olduğu görülebilir.

İklim değişikliğinin termik sant­rallarda enerji üretimine etkisinin araştırıldığı bir projenin4 sonuçla­rında Türkiye’deki belli başlı linyit santrallarında (2004-2013 dönemi için) yıllık ortalama CO2 emisyonu­nun Şekil 9’daki gibi gerçekleştiği not ediliyor:

Türkiye’deki kurulu durumdaki kö­mür santrallarına ilişkin yapılan bir çalışmada (Çakmak vd. 2017) linyit yakıtlı santralların kurulu kapasite olarak %85’inin pulverize, %15’inin ise akışkan yatak teknolojisi ile çalıştırıldığı belirtiliyor. Linyit gibi düşük kaliteli bir kömür çeşidinin en verimli şekilde yakılabilmesi için gereken akışkan yatak teknolojisi­nin5 bunca az yaygın oluşu Türki­ye’deki linyit santrallarının buhar basıncı parametrelerinin kritik altı koşullarda çalıştığı bilgisi ile beraber değerlendirildiğinde Türkiye’deki linyit santrallarının CO2 emisyonları bakımından diğer yakıtlarla çalışan santrallara nazaran en “kirliler” arasında ve Türkiye’nin seragazı emisyonlarındaki artışta önemli pay sahibi oldukları söylenebilir. Kısa vadede devreye girecek yeni mev­zuatların (Kutu 1) bu gidişatı CO2 emisyonu açısından değiştirmesi geçmiş mevzuat uygulamalarındaki ülke performansı göz önüne alındığında yakın zamanda güç gö­züküyor. 2016 yılında 143 milyon ton CO2 emisyonuna yol açan çev­rim ve enerji sektöründe emisyon azaltımı için en mantıklı seçenek linyite dayalı üretim modeli yerine rüzgar ve güneş seçeneklerine ön­celik vermekten geçiyor.

Kutu 1

Türkiye’de Kömür Santrallarından Kaynaklanan Emisyonlara İlişkin Bazı Gelişmeler6

“30.03.2013 tarihli ve 28603 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan Elektrik Piyasası Kanunu’nun Geçici 8. Maddesi özelleştirilen ve kamu uhdesinde bulunan termik santralların 31.12.2019 tarihine çevre mevzuatında öngörülen gerekli çevre izin ve lisanslarını almaları öngörülmektedir.”

“6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanunu’nun Geçici 8. Maddesine İlişkin Uygulama Yönetmeliği ile Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkililerinden oluşan komisyon çalışmalarına başlamıştır. Bu kapsamda, gerekli çevre izinlerinin alınması ve ileride yürürlüğe girecek daha sıkı emisyon limit değerlerine uyulması amacıyla baca gazı arıtma sistemi bulunmayan santrallara gerekli sistemlerin kurulması ve var olan sistemlerin rehabilitasyonları ilgili komisyon tarafından takip edilmektedir.”

“AB çevre mevzuatına uyum kapsamında, 2010/75/EU sayılı Endüstriyel Emisyonlar Direktifinin Türkiye mevzuatına aktarılması çalışmaları Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından sürdürülmektedir. Yeni kurulması planlanan kömür yakıtlı termik santralların bu doğrultuda ileri teknoloji yakma ve arıtma sistemleri ile kurulması öngörülmektedir.”

Kaynaklar

1 Ozkaymak, M., Ceylan, M. A., Okutan, H., Atakul, H., Berrin, E., Coşkun, T., & Inanç, Ö. (2017). CO2 emission during the combustion of Orhaneli lignite coal. World Journal of Engineering, 14(1), 27-34.

2 Özcan M. ve Öztürk S. (2015) Türkiye’nin Elektrik Enerjisi Üretimi Kaynaklı Sera Gazı Emisyonunda Beklenen Değişimler ve Karbon Vergisi Uygulaması. EMO VI. Enerji Verimliliği, Kalitesi Sempozyumu Bildirisi.

3 Çakmak, E.G., Hilmioğlu, B., Oktan, H. (2017) Katı Yakıtlı Elektrrik Üretim Santrallerinin Mevcut Durumunun Belirlenmesi ve Sera Gazı Emisyonlarının Azaltımına Yönelik Uygulamaların Değerlendirilmesi. VII. Ulusal Hava Kirliliği Sempozyumu, Antalya Üniversitesi.

4 GTE Carbon, EÜAŞ, Newcastle Üniversitesi (2014) İklim Değişikliğinin Termik Enerji Üretimine Etkisi. Proje Özet Raporu. Ankara, Türkiye.

5 Ozkaymak, M., Ceylan, M. A., Okutan, H., Atakul, H., Berrin, E., Coşkun, T., & Inanç, Ö. (2017). CO2 emission during the combustion of Orhaneli lignite coal. World Journal of Engineering, 14(1), 27-34.

6 https://www.dunyaenerji.org.tr/ komur-yakitli-santrallerden-kaynaklanan-emisyonlar-uzerine-bir-degerlendirme/

EkoIQ Editör