Güçlü ESG yatırımları yapan ve halihazırda zengin bir ESG yatırım portföyüne sahip firmalar, yeşil dönüşüm ekseninde yapılan düzenlemelere uyum sağlamakta daha az zorlanacakları gibi, aynı zamanda da uzun vadede daha fazla stratejik özgürlüğe erişme potansiyeline sahipler.
Arzu Deniz AKSOY, Sosyal Etki Girişimcisi, Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi, arzudeniz.aksoy@gmail.com
Şirketlerin sürdürülebilirlik konusundaki performansı ve bunun finansal başarıya etkisi, son yıllarda iş dünyası ile birlikte akademi için de önemli bir tartışma konusu haline geldi. 2016 yılında Aaron Yoon tarafından yapılan “Corporate Sustainability: First Evidence on Materiality” başlıklı çalışma, bu alandaki algıları önemli ölçüde değiştirdi. Çalışma, finansal olarak önemli olan çevresel, sosyal ve yönetişim (ESG) faktörlerine odaklanmanın portföy getirilerini ve hissedar değerini olumlu yönde etkilediğini göstererek ESG yatırımlarının popülerleşmesine büyük katkı sağladı. Aynı yazarın geçtiğimiz Şubat ayında Harvard Business Review’da yayımlanan “Two Factors that Determine When ESG Creates Shareholder Value” (A. Yoon, HBR, 2024) isimli çalışması iki önemli noktaya parmak basıyor: Yüksek yetenekli yöneticilerin kârlı ESG projelerini seçmedeki rolü ve tedarik zincirlerindeki ESG uygulamalarının uzun vadeli değeri. Çalışma, yetenekli liderlere ve güçlü ESG yatırımlarına sahip olan şirketlerin, iş dünyasındaki diğer rakiplerinden daha iyi performans gösterdiğinin ve rakiplerinden daha yüksek getiri elde etme potansiyeline sahip olduğunun altını çiziyor. Bulgular, ESG çabalarının kaynak tahsisi açısından önemini ve hissedar değeri üzerinde nasıl somut bir etkiye sahip olduğunu göstererek ESG’nin yatırım çekme potansiyelini ortaya koyuyor.
Kazan-Kazan: Ama Nasıl?
Bugün sürdürülebilirlik kavramı, şirketlerin uzun vadeli değer yaratma stratejilerinin merkezinde yer alıyor. Günümüzde yalnızca finansal getirileri değil, aynı zamanda çevresel ve sosyal etkileri de dikkate alan bir yönetim anlayışı -ne mutlu ki- oldukça yaygın bir hale geldi. Ancak bu değişimin somut etkilerini ölçmek ve finansal performansa olan etkisini belirlemek birçok akademik çalışmada da vurgulandığı gibi hâlâ oldukça karmaşık bir süreç. ESG faktörlerinin finansal performansa etkisini araştıran çalışmalar, çoğunlukla çelişkili sonuçlar ortaya koyuyor. Çünkü (Impact of ESG performance on firm value and profitability, 2022) ESG faktörlerinin performanslarını isabetli bir şekilde ölçmek son derece zor.
Bununla birlikte 1970’lerden bu yana ESG’nin firma değerini nasıl etkilediğini anlamaya yönelik yapılan çalışmalar gösteriyor ki ESG ile firmanın finansal performansı arasında oldukça olumlu bir korelasyon var. Ek olarak sosyal faaliyetlerin ve yönetişim ile ilgi faktörlerin, firmaların finansal performansı üzerindeki etkisinin çevresel faaliyetlere kıyasla daha büyük olduğunu da belirtmek gerekir. Çevreyle ilgili eylemlerin, sosyal veya yönetimle ilgili eylemlerle karşılaştırıldığında ölçülebilir bir fayda sağlamak için çok daha fazla zamana ihtiyaç duyması bunun başlıca nedeni olarak gösterilebilir. Bazı çevresel projelerin etkilerinin firma değeri üzerinde fark edilir bir etki yaratması yıllar alabiliyor. Yani sürdürülebilirlik projeleri doğaları gereği bolca vakit ve bolca nakit gerektirirken sosyal ve yönetişim alanındaki faaliyetlerde durum böyle değil. Örneğin, bir şirketin çevreye duyarlı üretim tekniklerine geçişi veya yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırım yapması kısa vadede maliyetli olacağı gibi, bu yatırımın meyvelerini toplamak da uzun vadeli bir bekleyiş gerektirecektir.
Bu yatırımlar uzun vadede hem işletme maliyetlerini azaltabilir hem de rekabet avantajı sağlayabilir. Dolayısıyla yatırımcının yüzü gülerken firmanın da yüzü gülecektir ancak söz konusu faaliyetlerin hisse senetleri üzerindeki etkilerini ölçebilmek için bu oldukça uzun bir süreç. Aksine, örneğin etkili, etik ve fayda ekseninde bir yönetişim için ipleri eline alan yetenekli bir lider yapacağı kaynak transferleri ve yatırımlar ile piyasada anında pozitif beklenti ve heyecan yaratarak yatırım çekmeyi, dolayısıyla hisse senetlerinin değerini artırmayı çok daha kısa bir sürede başarabilir! Kısaca ESG’nin hemen her çeşidi yatırımcının risklerini azaltırken şirketlerin rekabet avantajını artırıyor, ders kitaplarında bulunabilecek türde bir kazan – kazan örneği!
Potansiyeller
A. Yoon (2024) tarafından yürütülen araştırmaya göre yetenekli liderlere ve ESG yatırımlarına sahip herhangi bir firmanın portföyü, düşük yetenekli liderlere ve ESG yatırımlarına sahip herhangi başka bir firma portföyünden yılda ortalama %6,64 daha iyi performans gösteriyor. Bunun yanında yönetişim anlamında başarılı ve ESG yatırımları konusunda zengin olan firmalar, ESG’ye düşük yatırım yapan ancak yüksek yönetim yeteneğine sahip firmalardan da daha iyi bir performans gösteriyor. Evet, iyi bir yönetişim daha az risk ve daha istikrarlı getiri anlamına geliyor. Bu da firmanızı yatırımcılar için cazip bir hale getiriyor. Öte yandan bu iyi yönetişimi ESG ilkeleriyle harmanlamak, uzun vadede şirketlerin, çevresel ve sosyal risklere karşı daha dirençli olmasının yanı sıra yeni pazarlara girme, yenilikçi ürünler geliştirme ve yeni müşteri tabanları çekme gibi yeni büyüme fırsatlarını da sunuyor. Güçlü bir ESG portföyü, şirketin itibarını, dolayısıyla da marka değerini artırıyor. Bu da potansiyel olarak daha fazla müşteri sadakati, daha kolay yetenek çekimi ve daha düşük borçlanma maliyeti gibi anlamlara geliyor. Tüm bunlara ek olarak, bugün birçok toplum ve insan tarafından talep edilen ve ne mutlu ki daha yeşil ve daha iyi yarınlar adına sunulan yeşil dönüşüm, sayısız yasal düzenleme ve regülasyonu da beraberinde getiriyor.
Bugün güçlü ESG yatırımları yapan ve halihazırda zengin bir ESG yatırım portföyüne sahip firmalar, yeşil dönüşüm ekseninde yapılan düzenlemelere uyum sağlamakta daha az zorlanacakları gibi, aynı zamanda da uzun vadede daha fazla stratejik özgürlüğe erişme potansiyeline sahipler. Çünkü ESG uyumu, firmaların gelecekteki yasal yükümlülüklerine uyum sağlamalarını neredeyse garanti altına alırken aynı zamanda da potansiyel yaptırımlardan kaçınma olanağı sağlayacaktır. Kısaca hissedar değerini en üst düzeye çıkarmak için hem iyi liderlere hem de yüksek ESG yatırımına ihtiyaç olduğu aşikar!
Bu yazı, ekoIQ’nun 112. sayısında yayımlanmıştır. Dergiye buradan ulaşabilirsiniz.