Bakü’de başlayan COP29’un açılışında söz alan Birleşmiş Milletler (BM) İklim Şefi Stiell, enflasyonun fosil yakıtlara olan bağımlılığın devam etmesinden kaynaklanacağını ve iklim kriziyle mücadelenin ekonomik sorunların çözümüne de yardımcı olacağını söyledi. COP29’un Başkanı Mukhtar Babayev ise BM’nin zirve öncesinde yayımladığı raporlara da değindi ve mevcut politikalarla dünyanın 3 derecelik bir ısınma yolunda olduğuna dikkat çekerek “Paris Anlaşması’nın ilk 10 yılının sonuna geldik. Felakete doğru gidiyoruz” dedi.
COP29, ABD’yi Paris Anlaşması’ndan çıkaracağına ve karbon emisyonlarını azaltma taahhütlerini iptal edeceğine söz veren Donald Trump’ın yeniden seçilmesinin gölgesinde kaldı. Bilim insanları, Trump’ın iklim eyleminin aksi yönündeki vaatleri nedeniyle dünyanın önemli sıcaklık sınırlarını aşabileceğini vurguluyor.
Birleşmiş Milletler İklim Şefi Simon Stiell, COP29’un açılış oturumunda enflasyonun fosil yakıtlara olan bağımlılığın devam etmesinden kaynaklanacağını ve iklim kriziyle mücadelenin aynı zamanda ekonomik sorunların çözümüne de yardımcı olacağını söyledi.
“Tüm Küresel Ekonomi Diz Çökebilir”
Stiell, ulusların en az üçte ikisinin emisyonları hızlı bir şekilde azaltmayı göze alamamaları durumunda, her ulusun acımasız bir bedel ödeyeceğini söylemekle birlikte, “Eğer uluslar tedarik zincirlerinde dayanıklılık oluşturamazsa, tüm küresel ekonomi diz çökebilir. Hiçbir ülkenin buna karşı bağışıklığı bulunmuyor” dedi.
ABD’nin yeni başkanlığına üstü kapalı ama sert bir gönderme yaparak, tüm ülkelerin iklim değişikliği ile mücadelede rol oynaması gerektiğini belirterek, “İklim finansmanının hayır amaçlı olduğu fikrinden vazgeçelim. Yeni ve iddialı bir iklim finansmanı hedefi, en büyük ve en zengin ülkeler de dahil olmak üzere, tamamen her ulusun çıkarınadır” şeklinde konuştu.
BM İklim Zirvesi Başkanı Muhktar Babayev ise özel sektörün gelişmekte olan dünyanın düşük karbonlu bir ekonomiye yatırım yapması için nakit sağlaması gerektiğini, aksi takdirde iklim bozulmasının sonuçlarıyla karşı karşıya kalacaklarını ifade etti.
Bu yılki iklim konferansına ev sahipliği yapan Azerbaycan’ın çevre bakanı Muhktar Babayev Guardian’da şu sözleri kaleme aldı: “Sorumluluk tamamen hükümetin bütçesine yüklenemez. Gelişmekte olan ülkelerin geçiş süreci için özel finansmanın serbest bırakılması uzun zamandır iklim müzakerelerinin bir hedefi olmuştur. Özel sektör olmadan iklim çözümü olamaz. Dünyanın daha fazla fona ihtiyacı var. Tarih, gereken kaynakları harekete geçirebileceğimizi gösteriyor; bu artık siyasi irade meselesi.”
Yoksul Ülkelerin Finansman Talebi
COP29’da ülkeler, gelişmekte olan ülkelerin seragazı emisyonlarını azaltmak ve kötüleşen aşırı hava koşullarının etkilerine uyum sağlamak için ihtiyaç duydukları fonları sağlamak amacıyla yeni bir küresel çerçeve oluşturmaya çalışacaklar. Yoksul ülkeler, iklim finansmanının bugün yılda yaklaşık 100 milyar dolardan 2035 yılına kadar her yıl en az 1 trilyon dolara çıkmasını istiyor.
Babayev metne, bazı tarafların eleştiri yağmuruna tutabileceği şu sözlerle devam etti: “Rekabet eden öncelikler nedeniyle dünyada, uyum ve kayıp ve zararı bir kenara bırakın, gelişmekte olan ülkelerin temiz enerjiye geçişini yalnızca hibeler veya imtiyazlı finansman yoluyla finanse etmeye yetecek kadar para yok.”
Pek çok sivil toplum grubu özel sektörün rolünün genişletilmesi konusunda temkinli davranıyor. Christian Aid’in küresel savunuculuk lideri Mariana Paoli şunları söyledi: “İklim değişikliğiyle mücadele söz konusu olduğunda devlet finansmanı özel finanstan çok daha iyi. Gelişmekte olan ülkelerin iklim krizine yönelik artan ihtiyaçlarını karşılamanın tek yolu, hükümetlerin hibe şeklinde finansman sağlayabilmesidir. Özel finans, kârlar tarafından yönlendirilir ve neredeyse her zaman kredilerden oluşur. Bu nedenle birçok gelişmekte olan ülkenin karşı karşıya olduğu borç krizi daha da kötüleşir.”
“Özel Şirketler Paris Anlaşması’na Karşı Sorumlu Değil”
Paoli, bunun, “Yeni Kolektif Sayısallaştırılmış Hedef” (NCQG) olarak bilinen, gelişmekte olan ülkelerin talep ettiği meblağlara dahil edilmemesi gerektiğini de savundu: “Özel şirketler Paris Anlaşması’na karşı sorumlu değil. İklim değişikliğiyle ilgili yaptıkları her türlü yatırım memnuniyetle karşılanıyor ancak bu, Bakü’deki müzakerelerde tartışılması gerekenlerden farklı.”
Gelişmekte olan birçok ülke, özel finansmanın bir rol oynaması gerektiğini kabul ediyor. Küçük Ada Devletleri İttifakı’nın bir sözcüsü şunları söyledi: “NCQG’nin merkezinde, Paris Anlaşması kapsamındaki taahhütlerini yerine getiren gelişmiş ülkeler yer alıyor. Temel odak noktalarından biri gelişmiş ülkelerden gelişmekte olan ülkelere kamu finansmanının sağlanması. Bir yandan da gelişmiş ülkeler, belirli kamu müdahaleleri yoluyla özel finansmanı harekete geçirmeli. Gelişmiş finansmanı ilerletme sorumluluğu kamuya ait olmalı.”
COP29 Başkanı: “Felakete Doğru Gidiyoruz”
Zirvenin açılışında konuşan COP29’un Başkanı Mukhtar Babayev, BM’nin zirve öncesinde yayımladığı raporlara da değinerek mevcut politikalarla dünyanın 3 derecelik bir ısınma yolunda olduğunu söyledi: “Paris Anlaşması’nın ilk 10 yılının sonuna geldik. Felakete doğru gidiyoruz.”
BM Çevre Programı (UNEP) yıllık Emisyon Açığı raporu; mevcut tüm NDC’ler uygulansa bile dünya yüzyılın sonuna kadar 2,6 derece ısınmaya doğru ilerlediğini, daha fazla önlem alınmazsa, sıcaklıkların 3,1 dereceye yükselebileceğini ve bunun ekonomiler, ekosistemler ve toplumlar üzerinde yıkıcı etkileri olabileceğini ortaya koymuştu.
“Afrika bozkırları çorak. İnsanlar İspanya’da sel felaketiyle, Avustralya’da orman yangınlarıyla karşı karşıya. Pasifik’te deniz seviyesi yükseliyor. İnsanlar karanlıkta ölüyor” diyen Babayev, müzakerelerdeki temel beklentilerini şu şekilde sıraladı: “Birincisi, güçlü hedefleri teşvik etmek ve ikincisi, iklim eylemini etkinleştirmek. Daha da önemlisi, bu unsurların her ikisi de daha fazla finansman sağlanmasına katkıda bulunmalı. Bu yaklaşım, iklim sorunlarının etkili bir şekilde ele alınması için çok önemli.”
“Eylemsizliğin Maliyeti Çok Daha Fazla”
Babayev, ölçülebilir iklim finansmanı hedefi üzerinde anlaşmaya varılması gerektiğini söylerken şöyle devam etti: “İhtiyaç trilyonlarca dolarla ifade ediliyor. Ancak kamu sektörünün kapasitesi 100 milyarca dolarla sınırlı. Hedefin belirlenmesi finans piyasalarına güçlü bir mesaj gönderecektir. İhtiyacın trilyonlarca dolar olarak belirlenmesi çok büyük tutarlar gibi gelse de eylemsizliğin maliyeti çok daha fazla. Uyum tedbirlerinin finansmanının yetersiz olması, ön saflardaki insanların korunmasız bırakılması anlamına geliyor.”
Paris Anlaşması’na imza atan 194 ülkenin tamamının her beş yılda bir daha iddialı bir Ulusal Katkı Beyanı (NDC) sunması bekleniyor. İlk set 2015’te Paris Anlaşması’nın imzalanmasından hemen sonra üretildi, ikincisi 2020’deki COP26 iklim zirvesine denk gelen dönemde geldi. Üçüncü güncellemenin ise gelecek yıl şubat ayında tamamlanması bekleniyor.
Aynı zamanda ülkesinin Çevre Bakanı da olan Babayev de daha güçlü NDC’lere olan ihtiyacı vurgulayarak, “NDC’ler küresel ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandırılması hedefiyle uyumlu hale getirilmeli” dedi.
“Hepimiz aynı gemideyiz” diyen COP29 Başkanı, kararlılığa ve esnekliğe ihtiyaç duyulduğunu söylerken, “Azerbaycan bir köprü inşa edebilir ama köprüyü hepimiz geçmeliyiz. Hatta koşarak geçmeliyiz” şeklinde konuştu.
“Çok Büyük Bir Borcun Peşinatını İstiyoruz”
Yanı sıra COP29’a katılan iklim kampanyacıları da Küresel Kuzey’in Küresel Güney’e büyük bir “iklim borcu” olduğunu söyledi. Guardian’dan Damian Carrington’ın haberine göre, 130’dan fazla ülkede 1900’den fazla sivil toplum kuruluşunun küresel ittifakı olan İklim Eylem Ağı’nın (CAN International) Genel Müdürü Tasneem Essop, “Çok büyük bir borcun peşinatını istiyoruz. Yıllık 5 trilyon dolarlık bir peşinat” dedi.
İklim STK’ları, zengin ülkelerin fosil yakıt yakarak refaha kavuştuğunu ve şimdi aynı yoldan kaçınmak ve küresel ısınmanın körüklediği şiddetli sıcak hava dalgaları, seller ve fırtınalarla başa çıkmak için daha yoksul ülkelere fon sağlamaları gerektiğini söylüyor.
“Borcun çok daha büyük olduğunu biliyoruz, ancak buraya 5 trilyon dolar talep etmek için geldik” diyen Essop konuşmasına şöyle devam etti: “Hükümetler dünyayı olumsuz yönde etkileyen parayı bulma konusunda kesinlikle yetenekli. Askeri harcamalar için para buldular. Gazze’deki soykırımın parasını buldular. Fosil yakıt endüstrisini sübvanse edecek ve destekleyecek parayı buluyorlar. Buraya gelip paralarının olmadığını söylemeleri yalan ve kabul edilemez.”
Essop, zirvede iyi bir finans anlaşması sağlanamamasının, müzakere yapan ülkeler arasındaki güvene ciddi şekilde zarar vereceğini ve dolayısıyla azaltım planlarından işçiler için adil bir geçişe kadar COP29’daki diğer tüm iklim konularının bundan etkileneceğini de sözlerine ekledi.