Yağmur ormanlarının korunması ve bu bölgelerin ürünlerinin sürdürülebilirliği için çalışan iki küresel organizasyon Rainforest Alliance ve UTZ bir süre önce birleşti. Türkiye’de başta fındık ve çay olmak üzere orman ürünleri üzerinde çalışan bu organizasyonun ülke temsilcisi Osman Tekinarslan, bölgenin ekosisteminin sağlığı ve ürünlerin sürdürülebilirliği için daha yapacakları çok çalışma olduğunu söylüyor. Rainforest Alliance ve UTZ gibi yağmur ormanları ürünlerinin sürdürülebilirliği ve orman varlığının korunması için çalışan iki büyük kurum birleştikten sonra, kahve, çay, fındık ve kakao ürünlerinin sürdürülebilirliği alanındaki tek kurum haline geldiniz. Bize biraz bu süreçten ve Türkiye’deki çalışmalarınızdan bahseder misiniz?
2018’in başlarında dünyanın en büyük iki Sürdürülebilir Tarım programı olan Rainforest Alliance ve UTZ, sorumlu iş yapmanın olmazsa olmaz bir kural haline gelmesi ile insanlar ve doğa için daha iyi bir gelecek yaratma hedefiyle bir ittifak kurarak birleşme kararı aldılar. Kısaca daha iyi bir gelecek için beraber çalışmak diyebiliriz.
Rainforest Alliance, tarım, orman ve iş dünyasının kesiştiği noktada uluslararası çalışan ve kâr amacı gütmeyen bir kuruluştur. Vizyonu, insanın ve doğanın ahenk içinde zenginleştiği sürdürebilir bir dünya için çalışmak olarak özetlenebilir.
Bu strateji ışığında Rainforest Alliance tarımsal standartlar geliştirerek tarımsal ürünlerin tedarik zincirinde gelişim sağlamaya çalışır. Dünya üzerinde 63 ülkede, 2 milyonun üzerinde üretici ve yüzlerce markanın sertifikalandırıldığı sürdürülebilir tarımsal sertifikasyon programlarını yönetiyor.
Rainforest Alliance 1987 yılından bu yana, sürdürülebilir ve sorumlu iş uygulamalarını yürütmek için program ortakları ile birlikte çalışıyor. Ayrıca, program ortaklarının taahhütlerini ve yapılan çalışmaların pozitif etkilerini duyurabilmelerine yardımcı oluyor. Çevreye saygı duyan ürünlere yönelik taleplerin her geçen gün arttığı bir dünyada, RainForest sürdürülebilirlik konusundaki çalışmalarıyla şirketlerin bu alanlarda daha çok gelişmelerine katkıda bulunuyor. Rainforest Alliance’ın dünyadaki sürdürülebilirlik programlarında; kakao, kahve, çay, palm yağı, orman ürünleri, muz ve fındık başta olmak üzere birçok üründe çalışmalar yürütüyoruz. Amacımız sürdürülebilir tarım kurallarını belirleyip, tarım tedarik zincirinde çiftçiden başlayarak tarımsal ürünlerin sürdürülebilirliğini sağlamak, bunun yanında ormanların bozulması başta olmak üzere doğayı koruyan uygulamaları standart uygulamalar haline getirmek. Türkiye’de ise başta fındık olmak üzere 40.000 üretici ile ve Avrupa ve Türkiye’de 200’den fazla marka ve tedarikçiyle çay, aromatik bitkiler, baharatlar, sebze ve meyve ürünlerinde sürdürülebilir tarım programları yürütüyoruz.
Fındık alanında sürdürülebilirlik açısından genel durumu nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye özelinde ne gibi eksiklikler var?
Türkiye dünya fındık üretiminin yıllara bağlı olarak %70-80’ini tek başına üreten ve yaklaşık 2.5 milyar dolar bir ihracat geliri elde eden bir ülke. Karadeniz bölgesinde, batıda İstanbul’dan doğuda Artvin’e kadar olan sahil boyunca, 450.000 üretici ile 16 ilde 5000 köyde fındık üretiliyor. Dolayısıyla bu bölgenin kalkınması ve Türkiye için çok önemli bir üründen bahsediyoruz. 2014 yılında fındık programına başlamadan önce Kalkınma Atölyesi ile yaptığımız ilk temel araştırma raporuna göre fındık sektörü ve tarımında en büyük zorlukları şöyle özetleyebiliriz:
– Üretici yaş ortalamasının 56 olması,
– Verimin 80kg/dekar ile diğer fındık üreten ülkelerin çok altında olması,
– Ortalama üretim alanının 14 dekar olması,
– Fındık bahçelerinin çok yaşlı ve yenilenmeye ihtiyacı olması,
– Yeni kuşakların tarımla ilgilenmemesi ve ana gelir kaynaklarının fındık dışına kayması,
– Fındık üreticisinin ve bahçe sahiplerinin üretim alanlarının dışında yaşaması,
– Üreticilerin birçoğunun tarımsal teknik bilgilere ulaşımının yetersiz olması,
– Özellikle çalışma koşulları ve çocuk işçilik konusunda risklerin bulunması, çevreye karşı farkındalığın az olması.
Rainforest Alliance olarak siz ne gibi çalışmalar yürütüyorsunuz?
2014 yılında 6 fındık ihracatçısı ve 1000 üretici ile fındık programına başladık. Bugün 20 ihracat firması (bu şirketler fındık toplam ihracatının %90’ını gerçekleştiriyor), ziraat odaları ve 7000’e yakın üretici ile 130’dan fazla Avrupa’da bu ürünleri satın alan marka ile çalışmalarımızı sürdürüyoruz.
Yaptığımız çalışmaları dört ana başlıkta toplayabiliriz. Bunlar; İç Yönetim Sistemin Kurulması, İyi Tarımsal Uygulamalar, Çalışma Koşulları ve Çocuk İşçiliği ile Mücadele ve Çevre-Ormanların Korunması (Biyoçeşitlilik, Toprak ve Su Kaynaklarının Korunması) olarak sıralanabilir.
Yaptığımız çalışmalarla sektörün kapasitesini geliştirici eğitimler vererek bugüne kadar 200’den fazla zirai ve sosyal uzmanın sektöre kazandırılmasına liderlik ettik. Bu uzmanlar doğrudan üreticilere ulaşarak üretimi geliştirmek ve başta çocuk işçiliği olmak üzere birçok konu ve alanda projeler yürütüyorlar.
Daha yayınlanmayan ama bir süredir çalışılan “Fındık, Çevresel Sürdürülebilirlik ve İklim Değişikliği” raporunuzdan bahsedebilir misiniz biraz?
Bildiğiniz gibi sürdürülebilirlik için ekonomik, sosyal ve çevresel faktörlerin tümünün ele alınması önem taşıyor. İklim değişikliği başta su kaynakları olmak üzere tüm tarımsal faaliyetleri etkilemeye başladı; dünyanın çok ciddi bir riskle karşı karşıya olduğu bilimsel olarak tüm kurumlarca artık ifade ediliyor.
Bizler daha önce fındık sektöründe böyle bir bilimsel çalışma yapılmadığını tespit ederek, Ekologos ile birlikte bu kapsamdaki ilk çalışmayı sektöre kazandırmaya çalıştık.
Bu araştırmada birçok akademisyen, sektör önderi ve paydaşların da konu ile ilgili görüşlerine yer verildi. Bu çalışmanın bundan sonra yapılacak araştırmalar ve çalışmalar için yol gösterici olabilmesini umuyoruz.