Yeraltı suyu kaynaklarının tarımda sulama nedeniyle aşırı kullanımı nasıl daha iyi yönetilebilir? Dr. Josselin Rouillard, Kaliforniya, İspanya ve Fransa’dan diğer uzmanlarla birlikte Water Resources Research (Su Kaynakları Araştırması) dergisinde yayınlanan yeni bir makalede bu sorunu yanıtlıyor. Araştırma, su kullanıcılarının ve kamu yetkililerinin nasıl iş birliği yapabileceklerine ve yeraltı sularının kullanımını toplu kurallar aracılığıyla nasıl düzenleyebileceklerine odaklanıyor.
Haber: S. Sena AKKOÇ
Dünyanın birçok bölgesinde yeraltı suyunun tarımda sulama nedeniyle aşırı kullanımına karşı mücadele etmek için yeraltı sularına erişimi ve kullanımı konusunda giderek daha fazla düzenleme yapılıyor. Yeraltı suları, nehirler ve göllerin yanı sıra önemli karasal ve su ekosistemlerini besliyor. Yeraltı sularının nehirlerde, özellikle de nehirler için ana su kaynağı olduğu kuraklık dönemlerinde, sağlıklı çevresel akışın korunmasında önemli bir rolü var.
Geçmişte devlet, yeraltı su kaynaklarının tarımsal kullanımını etkili bir şekilde düzenlemek için kapasitesinin sınırlı olduğunu göstermişti. Bu makale, tarım sektöründe yeraltı sularının kullanımını kontrol etmeye yönelik bir yaklaşım olarak ortak yönetimi inceliyor. Yakın zamanda Fransa, İspanya ve Kaliforniya yeni bir yeraltı suyu yönetim modeli olan ortak yönetimi benimsemişti. Makale, bu üç örnekte yeraltı suyu kaynaklarına erişim ve kullanım kararlarının nasıl alındığını gösteriyor. Ayrıca makale, üç bölgenin yeraltı suyu bölüşümünü etkileyen kurumsal ve kullanıcılar ile kamu yetkililerin bu kurumlar üzerindeki görece katılımını ve gücünü değerlendiriyor.
Araştırma, Schlager ve Ostrom’un haklar paketi (bundle of rights) çerçevesine dayanarak, su tahsisi üzerinde toplu karar almak için kurulan yönetişim de dahil, yeraltı sularına erişimi ve kullanımı düzenleyen kuralları incelemek üzere kurumsal bir analiz yapıyor.
Makale, kullanıcıların dağıtım kararları üzerinde katılım ve yetki düzeylerinin büyük ölçüde siyasi, tarihi ve kültürel faktörlere göre farklılık gösterdiğini ortaya koyuyor. Ancak, her üç durumda da devletin benzer bir kapsayıcı rolü var:
- Önceki yeraltı suyu havzalarını tanımlamak,
- Sürdürülebilirlik hedeflerine ulaşmak için sorumlu kullanıcı örgütlerin kurulmasını teşvik etmek,
- Bu hedeflere ulaşılamaması durumunda müdahale etme ayrıcalığını elinde tutmak.
Bu muhtemel devlet müdahalesi, yerel eylemin mümkün olmasını sağlamak ve kullanıcıların çevresel hedeflere ulaşma taahhütlerini sağlamak için anahtar bir rolde.
Makale aynı zamanda bu üç yönetim modelinin uzun vadedeki performanslarını sorguluyor. Her örnek, düzenleyiciler ve kullanıcılar arasında başarılı bir işbirliği sonucunda karar alınmasını sağlarken farklı sorunlarla karşılaşacağının altını çiziyor. Ortak yönetimin ne kadar etkin olacağı, devletin sürdürülebilir çözümlerin uygulanması üzerine taahhütlerine, yönetim kararlarının meşruiyetine, kararların yerel koşullara uygun hale getirilmesine ve son olarak da yeni çevre standartlarını destekleyen kullanıcılara dayanıyor. Bu, yalnızca yönetişim seviyeleri arasında (güvenilir düzenleyici tehditler gibi) kurumsal kontrol ve denge oluşturmanın değil, aynı zamanda yeraltı sularının kullanımını düzenleme ihtiyacı üzerine ortak bir anlayış sağlayacak devlet aktörleri ve kullanıcıları arasında güven oluşturmanın ve sosyal öğrenme süreçlerinin önemini vurguluyor.