Sürdürülebilirlik standartları sistemleri, aktörlerin sürdürülebilir uygulama ve sistemlere yönelmelerini, zararlı uygulamalardan uzaklaşmalarını ve bunu yaptıkları sürece ödüllendirilmelerini sağlayan küresel yaklaşımlardır.
YAZI: Gülin YÜCEL, Brika Sürdürülebilirlik, [email protected]
Günümüzde artık daha çevreci tercihler yapmaya çalışıyoruz, özellikle hızlı tüketim alanında alışkanlıklarımızı gözden geçiriyoruz. Peki satın aldıklarımızın gerçekten sürdürülebilirlik yolunda bir değer yarattığına nasıl emin olabiliriz?
Gönüllü sürdürülebilirlik standartları işte tam bu noktada devreye giriyor. Tüketicilere yönelik sürdürülebilirlik kriterlerinin uygulandığını tescillemiş oluyorlar. Üreticiler ve eko-etiket üreticileri birlikte çalışarak ürünler hakkında doğru ve geçerli bilgileri tüketicilerin hizmetine sunuyorlar. Dolayısıyla “yeşil yıkama-yeşil boyama”, yani bir şirketin çevresel sorumluluğa sahip olduğu imajını vurgulamak için yayma eğiliminde olduğu yanlış bilgiyi, paydaş ve süreç odaklı, güvenilir bir noktaya çekiyorlar.
Bu standartlar farklı isimlerde karşımıza çıkabiliyor. Özel standartlar, eko-etiket, standart sistemleri, sertifikasyonlar olarak anılan terimler, gönüllü sürdürülebilirlik standartlarının bilinen başlıkları. “Özeller”, çünkü sadece özel sektör olmasa da devlet harici paydaşların birlikte çalışması ile ortaya çıkıyorlar. “Sistem” olarak anılanlar genelde birden fazla standardı içerisinde barındırıyorlar.
Sürdürülebilirlik standartları sistemleri, aktörlerin sürdürülebilir uygulama ve sistemlere yönelmelerini, zararlı uygulamalardan uzaklaşmalarını ve bunu yaptıkları sürece ödüllendirilmelerini sağlayan küresel yaklaşımlardır. Uzun dönemli hedef oluştururlar. Bu sistemler, olgunlaşmalarıyla birlikte başka amaçlar için de kullanılabiliyorlar. Örneğin LEED Standartları, ABD’de yeşil binalara yönelik devlet ve yerel yönetim politikalarının içerisine girdi. Organik tarıma yönelik IFOAM Standartları, Tunus’ta tarım politikalarına şekil verdi. Avrupa Birliği, biyoyakıt ve orman ürünleri uyumluluk doğrulamasında gönüllü standart uygulamalarını tanıyor. Birçok kamu satın almasında yine bu standartlara bakılıyor.
Bu standartların “Gönüllü” Olması Neden Önemli?
Sürdürülebilirlik standartları, sürdürülebilir üretim ve tüketimi teşvik etmek için kullanılan yaratıcı pazar yaklaşımlarıdır. Zorunlu devlet uygulamalarının veya mevzuatın dışındaki mekanizmalardır. Sürdürülebilir ürünlere olan talebin yaratılmasını hedeflerler. Alıcılarına ise (tüketici veya kurumsal müşterilere) sürdürülebilirlik uygulamalarının güvencesini verirler.
Gönüllü sürdürülebilirlik standartları kuşkusuz özel sektöre başta tedarik zinciri olmak üzere, tüketici talepleri yönetimi ve kanuni uyumluluklar kaynaklı riskleri yönetmede yardımcı oluyor. Gelinen noktada hiçbir kurum tedarik zincirlerinden kaynaklı, sürdürülebilir olmayan uygulamalara kayıtsız kalamaz. Standartlar, tüketicilere kurum ve ürünler için bir güvence sunuyor.
Bu doğrultuda özel sektörün uygulamaları benimsemek ve yaygınlaştırmak adına sivil toplum ile farklı işbirliklerine girdiklerini görüyoruz. Bu da toplumsal ve bireysel olarak sürdürülebilirlik olgusunun ilerlemesine destek verecek bir gelişme. Başarılı uygulamalara örnek olarak, kağıt ürünleri satın alırken ürünlerin sürdürülebilir ormanlardan geldiğinin güvencesi olan FSC (Forest Stewardship Council) veya deniz ürünlerinin sürdürülebilirliğine yönelik MSC’yi (Marine Stewardhip Council) verebiliriz.
2010’da yapılan bir çalışma, orman ürünlerinin %18’inin FSC veya benzer standarda sahip olduğunu, dünya muz üretiminin %20’sinin, kahve üretiminin ise %17’sinin sürdürülebilirlik standartlarına bağlı üretildiğini ortaya koydu.
Esasında 1940’larda ilk defa organik tarım etrafında başlayan standartlar, 1990’lar sonrasında hızla artmaya devam etti. Ecolabel Endeksi’nin 2013 rakamlarına göre şu an 195 ülkede 435 eko-etiket mevcut. Madencilikten (örneğin, Responsible Jewellery Council) petrol sektörüne (örneğin, Eguitable Origin) kadar farklı sektörler, kendi alanlarında standartların oluşması için çaba gösteriyor.
Zorluklar ve Düşünülmesi Gerekenler
Talebin Karşılanması: Talebin karşılanmasına yönelik pazarın ve tedarik sistemlerinin yeterince hızlı gelişememesi, onaylı ve sertifikalı tedarik zincirinin oluşamaması karşılaşılan sorunlar. Tersi durumda, fazla oluşması da yine pazar dinamikler iaçısından tercih edilmeyen bir durum oluşturuyor. Talebin karşılanamaması tüketiciler tarafında bir güvensizlik yaratacak, satın alma alışkanlıklarının oluşmasını geciktirecektir. Dolayısıyla pazar talebinin öngörülmesi, pazarın yapılandırılması, alıcı ve satıcıların bağlantılarının düzenlenmesi, kapasite yapılanması ve denetimler, standartları oluşturanlar tarafından düşünülmesi gereken konular.
Erişilebilirlik: Standartlar uzun dönemli sürdürülebilirlik dönüşümü için çok faydalı. Ancak ilk erişim maliyetlerinin de sürdürülebilirliği önemseyen fakat maddi boyutunu da dikkate alan kurumlar için ulaşılabilir, yapılabilir olması gerekli. Ötesinde, denetleme ve doğrulama süreçleri de yine uygun maliyetli olmalı.
Standart sistemleri, pazarlar ve tedarikçileri birleştirici olmalı. Dolayısıyla sürdürülebilir standartlarda iş yapmaya çalışan sağlayıcılar için kolaylaştırıcı ve kapasitelerini destekleyici ortam sağlamalı. Finansal desteklerin sağlanması bir yol. Diğer bir müdahale noktası da standartların sürecini gözden geçirmek olabilir. Sınır ötesi paydaş gruplarının oluşturulması ile bu standartlar ulusal uygulama standartlarına dönüştürülebilir. Bu sayede erişim ve kapasite yapılanması sağlanabilir.
İzlenebilirlik: Hangi noktaya kadar izlenebilirlik düşünülmelidir? Azı kadar fazlası da sektör ve kurumları dönüşüm için gerekli esneklikten uzaklaştırabilir. Örneğin Avrupa Birliği inisiyatifi olan RED (Renewable Energies Directive), yenilenebilir enerji kaynaklarında, özellikle biyoyakıtlarda koyduğu yüksek izlenebilirlik ile yaygınlaşmanın önünde engeller oluşturduğuna yönelik eleştiriler alıyor.
Standartlardan Beklenen Artıyor
Standartları kullananların artması ile standartlardan beklentide günden güne artıyor. Kullananlar ve tüketiciler, bunların sürdürülebilirlik faydasının arttığına ve olumsuz uygulamaların azaldığına emin olmak istiyorlar. Buna yönelik olarak, standart sistemleri bağımsız araştırmacılar ile etki analizleri yaptırıyor. Bu sonuçlar şeffaf olarak kamu ile paylaşılmalı. Ayrıca standardın yönetişim modelinde yine şeffaflık olmalı.
70 sene öncesinde organik tarım etrafında başlayan gönüllü sürdürülebilirlik standartları son 20 senedir hızla büyüyor. Bu, sürdürülebilirlik dönüşümü için pazar odaklı dinamikleri ortaya koyan önemli bir gelişme.
Standartların kullanım şekli ve doğası da bu süre içerisinde değişiyor, yeni ihtiyaçlara göre gelişiyor. Yol alınması gereken kısım ise, sürdürülebilirlik standartlarının maliyetleri azaltmasına yönelik inovatif yaklaşımlar geliştirmesi ve bu standartlara erişim maliyetlerinin düşmesi. Ayrıca bu standartların sürdürülebilirlik için bir fark yarattıklarını ve hedeflere doğru ilerletebildiklerini göstermeleri gerekiyor.
Geçmiş döneme bakarsak sürdürülebilirlik standartlarının gelişeceğini düşünüyoruz. Her kurumun kendi etki alanına göre bu standartların bir veya birkaçını benimsemeleri, pazar ve tüketici iletişimleri açısından gerekli. Bu şekilde tüm paydaşları için değer ve fırsat yaratmaya devam edebilecekler.
Standartlarda Ne Aranmalı?
Birçok standart arasında hangilerinin kurum veya sektörler tarafından benimseneceği belirlenirken aranması gerekenler şöyle sıralanabilir:
Amaç: Bu standart neye hizmet edecek?
Kapsam: Hangi kurum ve coğrafi bölgeyi kapsayacak?
Tip: Uygulama bazlı mı, performans bazlı mı olacak?
Hitap Edilen Kitle: Kim kullanacak? Kimin için?
Uyumluluk: Nasıl ve kim tarafından yapılacak? Nasıl belirlenecek?
Çizgiler: Kapsam ve uyumluluk hangi titizlik ile belirlenecek? Ne kadar esneklik tanınacak?
İletişim ve Etiketler: Markanın tanıtımı nasıl yapılacak?
Sıklık: Hangi aralıklarla uyumluluk gözden geçirilecek?
* ISSP, Understanding and Using Sustainability Standards, Nisan 2019 Notları, Marueen Hart