Ekonomi

GreenBiz’den Yeşil İş Durumu 2012 Raporu “Enseyi Karartmaya Gerek Yok”

Andrew Winston “Yeşil Şenlik mi, Kıtlık mı?” diye manşet atmış ama Kaliforniya merkezli GreenBiz kuruluşunun Yeşil İş’in Durumu 2012 Raporu’na göre belki ortada bir şenlik havası yok ama kıtlık diye bir şey de söz konusu değil. Amerikan Yeşil İş dünyasında “Lüzumsuzsa Almayın”dan Paylaşım Ekonomisi’ne kadar her türlü parlak fikir uçuşuyor. Rapor’a göre, şirketler çevre hedeflerini aşıyor, ISO 14001’inse artık haber değeri bile yok. Yeşil İş’in Durumu EKOIQ’nun büyütecinin altında, huzurlarınızda…

Yazı: Balkan Talu

Son zamanlarda sürdürülebilirlik üzerine bir tarama yapanlar ufaktan karamsarlığa kapılabilirler. Zira, büyük şirketlerin yeşile yönelik heveslerinin tavsamaya başladığına dair muhtelif emareler var. Girişimci sermayedarların eli sıkılaşmaya başlamış durumda. Tüketiciler ise dünyayı korumak işlerinden ziyade işsiz kalmama ve evlerini kaybetmemekle daha çok ilgileniyorlar sanki. Bu durum bizim de gurularımızdan olan Andrew Winston’un da kafasını karıştırmış ve Harvard Business Review’daki (HBR) blogunda “Yeşil Şenlik mi, Kıtlık mı?” başlıklı bir makale kaleme almış. Winston’un bu makaleyi yazmasındaki temel etken ise ABD merkezli yeşil iş sitesi Greenbiz’in hazırladığı 2012 Raporu. Raporda ölçümlenen 20 şirketin 6’sının performansında düşüşler yaşanıyor. Önceden hızla yüzen şirketler şimdilerde sığ sularda boy veriyor veya daha önce yerinde sayanlarsa dibe batmaya başlıyor.

Andrew Winston bu durumun sebebini sürdürülebilirlik konusundaki eforların hâlâ bireysel çabalarla veya büyük kurumlardaki bir veya iki ara departmanın çalışmalarıyla sınırlı kalmasına bağlıyor. Winston aynı zamanda şirketlerin sürdürülebilirliği hâlâ fiziki bir alan olarak algıladıklarını ve bunun bir hata olduğunu vurguluyor. Winston’a göre sürdürülebilirlik inovasyon ve kalite gibi niteliksel bir iş olmalı. Diğer bir deyişle şirket yöneticilerinin “Sürdürülebilirlik nedir” yerine “Sürdürülebilirlik nasıl olur” sorusunu sormaları gerekiyor.

Finans Sorumluları Boyalı Kuş mu?
Amerika’da dibe dalmaya başlayan yeşil sektörlerin en göze çarpanlarından biri güneş enerjisi yatırımcıları. 2012 yılına gelindiğinde çok sayıda büyük güneş pili üreticisi kepenk kapatmak zorunda kalmış. Bu durumun en büyük sebeplerinden biri işgücünün, gelişmekte olan marketlere göre çok daha pahalı olması. Öte yandan burada hayra yorabileceğimiz bir veri, aynı zamanda uyarı da koyuyor ortaya: Güneş panelleri geçmiş yıllara göre epey ucuzlamış durumda.
Bu kadar karamsarlık yeter, şimdi de iyi haberlere geçelim. GreenBiz editörleri bizlere yaygın karamsar anlayışın yanlış olduğunu, enseyi karartmamamız gerektiğini söylüyor. İlk sevindirici (GreenBiz editörlerinin deyimiyle sürpriz ve mucizevi) haber, çok sayıda şirketin ortaya koyduğu çevresel hedefleri tutturmak bir yana aşmış durumda olması. Editörlere göre çok sayıda şirketin yan çizmesine rağmen yeşil aktivistlerin yeşil ekonomi vurgusu devam ediyor. Yeşili ciddiye alan şirket sayısı da kademeli olarak artıyor. Üstelik bu şirketler sadece kendi faaliyetlerini sürdürülebilirliğe adapte etmiyorlar, tedarikçilerinin enselerinde de sürekli boza pişiriyorlar.
Şirketlerde sürdürülebilirlik konusunda sohbet edilebilecek en son insanlardan biri de mali yöneticilerdir. Finans sorumluları (CFO), sürdürülebilirliğin sadece fuzuli masraf kapısı olmadığına nasıl ikna edilir? Büyük şirketlerin ara departmanlarında görev yapan bahtsız çalışan veya yöneticilerin cevap bulması gereken ahret sorularından biri budur. Bu noktada GreenBiz yöneticileri yüreğimize su serpiyor ve CFO’ların sürdürülebilirlik konusunda daha müdahil olduklarının müjdesini veriyor. İlk olarak seragazı emisyonları, zehirli maddeler, tehlikeli bileşenler, temiz su kaynaklarına erişim gibi kalemler artık nihayet maddi risk faktörü olarak kabul ediliyor. Son dönemde büyük finans şirketleri, CFO’ları mali raporlara gösterdikleri özeni sürdürülebilirlik raporlarına da göstermeleri konusunda teşvik etmeye ve yardımcı olmaya çalışıyorlar. Ernst&Young, PricewaterCoopers ve KPMG gibi kurumsal şirketler yeni geliştirilen bütünleşik raporlarla sürdürülebilirlik ölçümlemesi ve geleneksel mali raporlama modelini harmanlanıyor.

Bir Şirket, “Ürünümüzü Almayın” der mi?
Biz kendi ağzımızı sürdürülebilir tüketim lafına ne kadar alıştırırsak alıştıralım bu tamlama ilk etapta kulağa epey bir tuhaf geliyor. Öte yandan piyasada bu kriterlere uygun binlerce ürün dolaşıyor ve bu seçeneklerin duyuru ve reklamlarının eninde sonunda yapılması gerekiyor. İyi ama, sürdürülebilirlik namına da olsa onu değil bunu tüketin demek ne kadar anlamlı acaba? Rapor’un 2012’nin En Başarılı Sürdürülebilir İş Eğilimleri bölümündeki Sürdürülebilir Tüketim başlığı altında, bu soruya yönelik en yaratıcı cevaplardan birini ünlü outdoor giyim markalarından Patagonia’nın verdiği belirtiliyor. Patagonia, tam sayfa yayınladığı gazete ilanlarının üst başlığına “Bu Ceketi Almayın” yazmaya cesaret etmiş. Patagonia’nın amacı sadece yaratıcı bir provokasyon yapmak değil. Hatta şirket, müşterilerine de sorumluluk yükleyen bir sözleşme imzalatıyor. Markanın internet sitesinde bulunan sözleşmede şunlar yazıyor: “Patagonia, dayanıklı, tamir edilebilir ve geri dönüştürülebilir ürün seçenekleri sunmayı taahhüt eder. Ben de müşteri olarak sadece ihtiyacım olan ürünü alacağımı, ürünüm yıprandığında bozulduğunda tamire getireceğimi, aldığım ürünü tekrar kullanacağımı ve paylaşacağımı taahhüt ederim.”
Yine Sürdürülebilir Tüketim bölümünde, Puma’nın artık kompost edilebilir kıyafetler üretmeye, Nike’ın ise Düşünülmüş Tasarım Konsepti altında minimum hammadde kullanan ürünler üretmeye başladığı anlatılıyor. Nike’ın kullandığı malzemeler demonte edilebiliyor, doğada çözülebiliyor veya geri dönüştürülebiliyor.
Rapor’a göre, elektronik eşyalarda da kiralama yöntemi giderek yaygınlaşmaya başlıyor. Sözgelimi, ünlü elektronik perakende satış mağazalarından Best Buy bu konuda bir abonelik sistemi geliştirdi. Bu sistemle müşteriler önden cüzi bir depozito ödüyorlar. Eğer alıcı, ürünü iki seneden önce iade ediyorsa ürün bedelinin yarısına kadar bir meblağı geri alabiliyor. Bunun atık yönetimine nasıl bir katkısı olacağı bilinmiyor ama elektroniklerin artık bir mal olarak değil, hizmet olarak görülmeye başladığı da aşikâr.

Ağ Gözüne Takılanlar
Sürdürülebilir tüketim konusunda büyük markalar, kâr amacı gütmeyenler de dahil olmak üzere, küçük kuruluşları daha fazla alıcı gözle inceleseler çok iyi olacak gibi. Çünkü son yıllarda kendisi de bir müteşebbis olan yazar Lisa Gansky’nin Ağ Gözü (The Mesh) ismini verdiği şirketler giderek yaygınlık kazanıyor. Gansky’nin 2010 yılında yazdığı The Mesh isimli kitabında gelecekte paylaşım ekonomisinin hüküm süreceğini, bizim bugünkü anladığımız anlamdaki sahipliğin sona ereceğini savunuyor. GreenBiz’in raporuna göre, bu ağ gözü ekonomisine adapte olan markalar çok daha az ürünle çok daha fazla para kazanabilirler.
GreenBiz’in raporunun Temiz Teknolojiler bölümünde, güneş ve rüzgâr gibi yenilenebilir enerji yatırımlarının nihayet güven bunalımını aştığı müjdesi veriliyor. Güneşte özellikle Hindistan büyük atılımlar yapıyor. Karbon meselelerinde en kızdığımız ülkelerden olan Çin’in bu konudaki atılımlarıyla temiz teknolojilerde ABD ve Japonya’yı sollamaya hazırlandığını artık sağır sultan biliyor. ISO14001 Çevre Sertifikası alan marka ve ürünlerse artık haber değeri bile taşımıyor. Uzun lafın kısası GreenBiz editörlerinin tabiriyle sürdürülebilirlik ana sahnede yerini alıyor ama bu sefer uvertür değil assolist olarak. Biz de Andrew Winston’un ilk uyarısına dönüyoruz ve diyoruz ki bu işin nasılı konusunda artık daha ciddi ve daha hızlı kafa yormalıyız.

Verimlilikte New York’tan İki Sürpriz Adım New York Borsası ve Empire State Building
GreenBiz Yeşil İş’in Durumu 2012 Raporu’na göre, hiç uyumayan şehir New York da hızla yeşilleniyor. Şehrin tarihi binalarından New York Borsası Merkezi’nin yüzü de yeşile dönmeye başlayanlardan. Serious Energy şirketi tarafından tedarik edilen ekstra kalın camlarla (normal cam levhalardan 6 kat daha kalın) yapılan izolasyon sayesinde enerji tasarrufunda çok önemli kazanımlar elde edilmiş. 104 yıllık binanın ısınma performansı yüzde 60 artmış; binanın doğal gün ışığından faydalanabilirliği artırılmış.
New York’ta yeşillenen tarihi binalardan biri de Empire State gökdeleni. Empire State Building’in yeşillendirilmesi çalışmalarına oldukça aşina olduğumuz bir isim olan Amory Lovins danışmanlık yapmış. New York Borsası’nda kullanılan aynı izolasyon camları Empire State’de de kullanılmış ve bu sayede yüzde 38,4’lük bir enerji tasarrufu sağlanmış. Enerji ihtiyacı akıllı sistemlerle sürekli izlenen binanın bu yeni düzenlemesiyle 15 yıl içinde karbon emisyonunda 105 bin tonluk (20 bin arabanın saldığı karbona eşit) düşüş sağlanabilecek. Empire State Building bu çalışmalarıyla, ABD Yeşil Binalar Konseyi tarafından verilen Leed Gold Sertifikası’nı da almayı başarmış.
EKOIQ Dergisi Eylül 2012  SAYI: 21

About Post Author