#ekoIQ Mimari Güneş Binaları Soğutacak
Mimari

Güneş Binaları Soğutacak

Geliştirdiği güneş enerjili soğutma sistemiyle, 2005 yılında çevre alanının en prestijli ödüllerinden biri olan Dünya Enerji Ödülünü BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan’ın elinden alan Ahmet Lokurlu’nun yenilenebilir enerjinin geleceğiyle ilgili hiçbir kaygısı yok. Asıl sorun, biz bu yarışta daha ne kadar geri kalacağız?

Röportaj: Balkan TALU Fotoğraf. Saygın SERDAROĞLU

Her şey basit gibi gözüken bir soruyla başladı: “Genellikle ısıtma amaçlı kullanılan güneş enerjisi soğutma amaçlı kullanılamaz mı?” Bu soru göründüğünden daha zor bir soru çünkü büyük tesislerde esas enerji soğutma aşamalarında harcanıyor. Bu sorunu ortaya koyan da, gece gündüz çalışıp çözümü geliştiren de bilim adamı ve girişimci Dr. Ahmet Lokurlu oldu. Antalya’da bir güneş çarpması ertesinde bu fikir üzerine kafa patlatmaya başlayan ve sözkonusu projeyle birçok uluslararası ödül kazanan Ahmet Lokurlu deneyim ve birikimlerini EKO IQ dergisiyle paylaştı.

Güneş enerjisini soğutmada kullanma fikri nereden düştü aklınıza?
Güneşin yoğun olduğu ülkelerde en büyük sorun ısıtma değil, soğutmadır. Güneş enerjisini soğutmada kullanma fikri de böyle ortaya çıktı. 1993’ten itibaren laboratuar ortamında ilk çalışmalara başladık. 1998 yılından itibaren laboratuar ortamında çalışan prototipler oluşturuldu. Ben bu arada çeşitli üniversite ve araştırma merkezlerinde çalışmalarıma devam ediyordum. Zaman içinde iş benim hobim haline geldi. Düşünün ki, yaz aylarında Türkiye’nin güney kesiminde sarf ettiğimiz enerjinin çok büyük bir kısmını soğutma için kullanıyoruz. Arap ülkelerinde bu oran yüzde 80-85’e kadar çıkıyor. Böyle bir durumda soğutmayla ilgili proje kamuoyundan büyük ilgi gördü. Pozitif tepkiler alınca bu bana daha da cesaret verdi ve bir firma kurdum. Gündüzleri bilimsel araştırmacı olarak çalışıyorum. Akşamlarımı da yeni kurduğum ofiste geçiriyorum. Türkiye’de bir firma kuruldu. Reel ortamda çalışan birkaç prototip yapıldı. Onların çıkardıkları sorunlarla ayrıca uğraştık.

Türk bilim dünyasından bir destek alabildiniz mi?
Hayır bir tek TÜBİTAK’tan proje bazında destek aldık.

Bize biraz Solitem’in hikâyesini anlatabilir misiniz?
Geceleri ofiste çalıştığım başlangıç döneminden sonra Almanya ve Türkiye’den birer ortak aldık. Şirketin merkezi Almanya Aachen’da. Türkiye’de iki, Amerika’da bir firmamız var. Çeşitli ülkelerde joint venture çalışmaları yürütüyoruz. Şirkette şu an 45-50 kişi çalışıyor. Bir de biz bugüne kadar “appending” yapıyorduk yani parçaların bir kısmı Almanya’dan bir kısmı Türkiye’den geliyordu. Şimdi ise Türkiye’de muazzam bir yatırım yapıp robot sistemler kurduk. Parabolik sistemlerin bütün hatları robotlar tarafından üretiliyor.
Kapasite dramatik bir şekilde arttı. Daha önce günde 3-5 tane yapabilirken şimdi tek vardiyada 50 tane yapabiliyoruz. Sözkonusu sistemleri iç pazara da satıyoruz, dışarıya da ihracat yapıyoruz. Bunlar arasında Meksika, Fas ve Tunus gibi ülkeler var.

Sanırım Demirdöküm’le ortak bir proje yürütüyorsunuz…
Biz şimdiye kadar kurduğumuz sistemleri daha çok, büyük tesislere göre düzenliyorduk. Demirdöküm, öncekilerden farklı olarak, soğutma sistemlerini küçültmeyi, ev bazında kurmayı önerdi. Biz de bunu gerçekleştirmek için çalışmalara başladık. Demirdöküm’ü satın alan Vailant ile bu süreci devam ettiriyoruz.

Geliştirdiğiniz sistemi ilk nerede kurdunuz?
Dalaman’a bağlı Sarıgerme’deki Iber Otel, ilk uygulama projemizdi. 2003 yılında sistemi kurduk, 2004’te işletmeye başladık. Zaman içinde geliştirdik, optimize ettik. Geçen yıl sistemin kapasitesini iki katına çıkardık. Onun dışında bir sürü proje gerçekleştirdik. Bunlardan biri de Antalya’daki Metro süpermarketinin soğutma sistemidir. Yine Tarsus’ta güneşten buhar ürettik, Gebze’de bir tesis kurduk. Yurtdışında da Fas, Ürdün, Almanya ve Kıbrıs’ta sistemler kurduk. Şu anda Meksika’da çalışıyoruz. Yakın bir zamanda da Brezilya’da benzer bir sürece başlayacağız.

Bildiğiniz gibi, Türkiye’de Yenilebilir Enerji Teşvik Kanunuyla ilgili sıkıntılar devam ediyor. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Biz yaptığımız bu projelerle ilgili hiçbir destek almıyoruz. Tamamen ticari bir iş yapıyoruz. Konvansiyonel sistemlerin elektrik fiyatlarıyla karşılaştırıyor, kurulan sistemler rantable mı değil mi ona göre kararımızı veriyoruz.
Genel olarak Türkiye’nin yenilenebilir enerjiye yaklaşım ve desteğini çok yavaş, aksak ve sorunlu görüyorum. Diğer ülkeler bunu niye yapıyor diye kendimize sorduğumuzda olayın sadece iş yapıp, para kazanmakla sınırlı olmadığını görüyoruz. Yeni teknolojilerin gelişmesini teşvik etmek, yeni know-how sahibi olmak için teşvik yasaları çıkarıyorlar. Türkiye bu yasayı geciktirdiği müddetçe yerinde saymaya mahkûm. Türkiye şu anda enerji olarak yüzde 73 dışa bağımlı. 2020 yılında bu rakam yüzde 78 olacak. Hâlbuki Türkiye’nin çok fazla enerji kaynağı alternatifi var. Güneş, rüzgâr, jeotermal, biyoyakıt… Seçenekler sonsuz. Türkiye enerji fakiri değil, enerji zengini bir ülke. Bu yüzden Türkiye’nin yenilenebilir enerjiye dört elle sarılması lazım.

Almanya bu teşvikleri çok önceden sağlayarak önemli bir yol kaydetti, değil mi?
Yenilenebilir enerji işi zaten önce Almanya’da çıktı. İlk yasal düzenlemeler de Almanya’da yapıldı, oradan diğer ülkelere yayıldı. Şu anda 70 küsur ülkede yenilenebilir enerji yasası çıkmış durumda. Üretilen elektriğin bedelini hesaplıyor; onun yüzde bir veya ikisini yenilenebilir enerji yatırımlarına ayırıyorlar. Rüzgâr, güneş ve diğer yenilenebilir kaynakları için ne kadar megawatt’lık tesislerin destek kapsamına alınacağını belirliyorlar. Devlete hiçbir yükü yok; kasasından hiç para çıkmıyor. Parayı vatandaş ödüyor. Sanayiden de herhangi bir para alınmış olmuyor. Ev idareleri ödüyor bu bedeli. Almanya’daki Enerji Komisyonlarında şu karara varıldı: “Bu yükü sanayi çekerse, özellikle yoğun enerji harcayan sektörlerde rekabet gücü azalır.” Almanya’da yenilenebilir enerjinin bir hane için yıllık maliyeti fazla değil. Hane başına yıllık 30-40 Euro. İşte Almanya’da endüstri bu şekilde oluşturuldu ve şu anda bu sektörde 320 bin kişi istihdam ediliyor. Bunu gören diğer ülkeler yasaları satır satır uygulamaya başladı. Müthiş bir yarış yaşanıyor şu anda.

Afrika’da proje yapmak istediğinizi duyduk.
Afrika’dan o kadar çok talep var ki. Kıtadan çok sayıda kişi ve kuruluş iş yapmak istiyor. Aslında potansiyel de var ama burada belirleyici olan enerji fiyatlarıdır. Enerji fiyatları ucuzsa iş yapamazsınız. Size geri dönüşü olmaz. Bu açıdan enteresan olan yerler Güney Afrika, Fas, Tunus ve Cezayir gibi ülkelerdir. Enerji fiyatları yüksektir. Yatırım için idealdir. Enerji fiyatları en hızlı artan ülke Güney Afrika’dır. Dolayısıyla iş yapmak için en ideal ülke de orasıdır.

Ahmet Lokurlu Kimdir?
1963 yılında Kars’ta doğan Ahmet Lokurlu, 1987 yılında Kayseri Erciyes Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünü bitirdi. 1993 yılında Almanya’ya giden Ahmet Lokurlu, Essen Üniversitesinde Enerji ve Proses Mühendisliği okudu. Master ve doktorasını Almanya’da yapan Lokurlu 1998 yılından beri Jülich Araştırma Merkezinde çalışıyor. Güneş enerjisinden soğutma sistemleri geliştirmeyi başaran Lokurlu 1999 yılında Almanya Aachen’da Soliten şirketini kurdu. Kariyeri boyunca toplam 12 uluslararası ödülün sahibi olan Ahmet Lokurlu, 2005 yılında çevre alanının en prestijli ödüllerden biri olan Dünya Enerji Ödülünü BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan’ın elinden aldı. 2007 yılında Robert Redford, Al Gore ve James Hansen gibi isimlerle beraber, TIME dergisi tarafından seçilen Çevre Kahramanları arasında yer aldı.

About Post Author