#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
guzel seyler ugruna gunu kutlu olsun

“Güzel Şeyler Uğruna” Günü Kutlu Olsun!

Takipçilerimiz bilirler, birçok kere tekrarladık: İklim Değişikliği, uzak coğrafyalarda, kutuplarda, Amazon ormanlarında değil, hepimizin ayakucunda başlıyor. İngiltere’nin en eski siyasi düşünce kuruluşu Fabian Society’nin benzer bir fikri dillendiren son raporundan, Guardian’da Adam Corner imzasıyla yayınlanan bir yazı sayesinde haberdar olunca, okurlarımızla paylaşmamak olmaz diye düşündük. Çeviri için Filiz İnceoğlu’na sonsuz teşekkürler her zamanki gibi…

Takipçilerimiz bilirler, birçok kere tekrarladık: İklim Değişikliği, uzak coğrafyalarda, kutuplarda, Amazon ormanlarında değil, hepimizin ayakucunda başlıyor. İngiltere’nin en eski siyasi düşünce kuruluşu Fabian Society’nin benzer bir fikri dillendiren son raporundan, Guardian’da Adam Corner imzasıyla yayınlanan bir yazı sayesinde haberdar olunca, okurlarımızla paylaşmamak olmaz diye düşündük. Çeviri için Filiz İnceoğlu’na sonsuz teşekkürler her zamanki gibi…

İklim değişikliğinin, şu ana kadar karşı karşıya olduğumuz en kafa karıştırıcı “kolektif eylem” sorunu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Sadece günümüz dünya nüfusunun menfaati için değil, aynı zamanda daha doğmamış kişilerin olası menfaatleri için de kolektif bir şekilde hareket etmek zorundayız.
Bazen sosyal sermaye olarak da adlandırılan; anlaşılması zor ama yaygın kullanılan bir top­luluk konsepti olan Ortak Kimlik duygusu­nu geliştirmenin, insanları, iklim değişikliği konusunda kolektif küresel eylem çağrılarına yanıt verir hale getirmesi gerekiyor.
Ancak, İngiltere’nin en eski siyasi düşünce kuruluşu olan ve eşitlikçi politikalar konu­sunda 1884’ten bu yana çalışan Fabian Society’den gelen yeni bir rapor, bu tartışmayı bir adım ileri­ye taşıyor. Raporun yazarları Natan Doron ve Ed Wallis’e göre, insan­lar çevreyi içgüdüsel olarak karbon emisyonları ve iklim değişikliği açı­sından değil de, yaşadıkları yer ve orada yaşayan insanlar açısından önemsiyor.
Çoğu insan için çevreyi korumak, tehlikeli iklim değişikliği konusun­da uluslararası bağlayıcılığı olan global bir anlaşma ile değil, evlerinde başlıyor. Antisosyal davranış, köpek dışkısı ve çöp probleminin yanı sıra iklim değişikliği konusunda en büyük sorundur. İnsanlar, yurttaşlık kavramının zayıfladığını ve beraber çalışma fırsatlarının sınırlandığını hissediyor.
Buna karşın, raporda, insanların ye­rel çevrelerini geliştirme işine dahil olabildiklerini hissederlerse, çevre kampanyalarının dünya çapındaki hedeflerini de destekleme ihtimal­lerinin arttığı tartışılıyor. İnsanlar kendi bahçelerinde bir şeyleri de­ğiştirebildiklerini düşünürlerse, dünyayı değiştirebileceklerine olan inançları da artıyor.

Sevdiğimiz Şeyler için Mücadele Etme   

Raporun bulguları, insanların “biryere bağlılık” hissinin (fiziki coğraf­ya kadar, yerel topluluklar ve sosyal uyumla da ilgilidir), iklim değişikliği ve diğer çevresel konularla ilgili gö­rüşleri üzerinde çok etkili olduğu­nu ileri süren bir diğer araştırmayı da (Personally Relevant Climate Change: The Role of Place Attach­ment and Local Versus Global Message Framing in Engagement, University of Victoria, British Co­lumbia, Kanada) destekliyor. Ayrı­ca bunun, insanlarla iklim değişik­liği arasındaki psikolojik mesafeyi azalttığı, uzun zamandır bilinen bir gerçek. İklim değişikliği, uzak ve so­yut bir konu olarak kaldığı sürece, insanların gözlerini kapatıp kendili­ğinden yok olup gitmesini dilemesi kolaydır.

Doron ile Wallis, iklim değişikliği üzerine kampanya yürütenlerin ça­lışma şekillerini iyileştirmek adına bazı cesur tavsiyelerde bulunuyor. Küresel anlamda iklim değişikli­ği üzerine tutkulu eylemler için destek görmenin en hızlı yolunun, kampanyacıların bütçelerinin bir bölümünü uluslararası müzakerele­re lobi yapmak için harcamayı ke­ ip, lokal çevrelerini geliştirmek için organizasyonlar yapan toplulukları desteklemeye ayırmaktan geçtiğini öne sürüyorlar.
Popüler bir çevre hareketi oluştur­mak için, iklim değişikliği gibi kü­resel konuların, sıradan insanların kapısına getirilmesi ve mümkünse çevre ile ilgili yerel çalışmaların işe yaradığının gösterilmesi gerektiğini dile getiriyorlar. Hatta hafta ortasın­da gerçekleşecek ve ulusun dikkati­ni bu çalışmaya çekecek, kampanya sahiplerinin yerel çevre projelerini büyük ölçekte vurgulayabilmeleri­nin ve “olağan şüpheliler”in ötesine ulaşma fırsatının yanı sıra, medya­nın dikkatini de geniş çapta çeke­cek yeni bir ulusal tatil öneriyorlar.
Tavsiyelerdeki -değişimin evde başla­dığına dair- temel çıkış noktası, yeni lanse edilen For the Love Of (Gü­zel Şeyler Uğruna) kampanyasında vurgulanıyor (Konu üzerinde ben ve COIN’deki arkadaşlarım da çalış­tık). Araştırmamız, farklı geçmişlere sahip insanların (muhafazakârlar ve işçi sendikası üyeleri de dahil) iklim değişikliği tehdidi altındaki “insan­ların sevdikleri şeyler” için mücade­le etmesi fikrine olumlu tepki ver­diklerini gösterdi.
Kampanya videosu, farklı kültürler­den gelen birçok insanı ve futbol­dan bahçıvanlığa ve yaz mevsimine kadar bu kişilerin hoşlandıkları şey­leri gösteriyor. Sel baskını altında kalmış bir futbol sahası, dengesini yitirmiş hasat mevsimleri ve sıkla­şan yaz fırtınaları, iklim değişikliği ile insanların tutkulu oldukları ko­nular arasında doğrudan bir bağlan­tı kuruyor. Küresel ısınmanın yerel etkilerini gözler önüne seren etkili bir video…

Yerele Ağırlık Verirsek Geneli Unutur muyuz?
“Yerel düşün” (Go local) yaklaşı­mında bazı potansiyel tehlikeler olduğu açık. Başlangıç olarak, iklim değişikliği gibi dünya genelinde bir sorunu, bireylerin günlük mesele­leri arasına sokarak önemsizleştir­me riski taşıyor. Konunun küçük ayrıntıları yerine, insanları büyük meseleleri -iklim değişikliğinin ne­den olacağı yoksulluk ve yetersiz beslenmeyi- düşünmeye itse daha iyi olmaz mıydı?
Ancak, ister daha iyiye, ister daha kötüye götürsün, bu meseleler ço­ğumuz için genellikle ön sıralarda yer almıyor. Bu, insanların bu tür meselelere ilgisiz olduğu anlamına gelmese de; iklim değişikliği üzeri­ne bir konuşmanın, yerel çevremiz­le (ya da insanların sevdiği günlük şeylerle) bağlantılı meseleler ile çevresel değişimin küresel boyutları arasında bir köprü kurması gerekti­ği anlamına gelir.
The Fabian Society’nin raporundan çıkarılması gereken ders, topluluk içinde bir uyum yaratmak, kolektif çalışma duygusunu yerel çevresel konularla pekiştirmek ve makro meselelerden çok, mikro meseleleri desteklemek, dünya vatandaşı anla­yışının daha fazla yerleşmesi yolun­da bir kapı açabilir.
Transition Towns Network gibi gruplar bunu uzun zamandır dile getirseler de, henüz bu konuda ge­nel bir toplumsal algı yaratabilmiş değiller. Belki bir gün, yerel toplum­sal çalışmalarla global kampanyaları birbirine bağlayan değerleri kutla­mak için yeni bir ulusal tatil günü konması bunu gerçekleştirir: İklim değişikliği ile yüzleşmek için “Güzel Şeyler Uğruna” günü gibi…

EkoIQ Editör