Gıda

“Hayatımızdaki Fazlalıklardan Kurtulmak Lazım”

“Evde yapılabilecek bir şeyler var mıdır?” diye düşünürken klasik olarak yoğurt mayalamakla işe başlayan Gürkan Yeniçeri, olayı biraz “abartarak”; peynir, sirke, sucuk, salam, şarap, turşu yapmaya kadar vardırmış işi… Avustralya’da yaşayan Yeniçeri, bu uğraşlarını blogunda yazmakla kalmamış aynı zamanda kitaplaştırmış ve bu konuda workshoplar düzenlemiş. Çevreci Etkinlikler Kurucusu Emrah Kurum’un sorularını yanıtlayan Gürkan Yeniçeri, şehir atmosferine rağmen sürdürülebilir bir yaşam kurmanın ipuçlarını veriyor.
Emrah KURUM

EKOIQ Dergisi Genel Yayın Yönet­meni Barış Doğru’nun 2009’da Op­timist / EKOIQ Kitaplığı Dizisi’nde yayınlanan Umudu Yeşertenler – Ekoloji Söyleşileri kitabı uzun süredir aklımda olan ve devamının gelmesini arzuladığım bir kitap. Çünkü yaşanan sorunlara karşı çözümü başkalarından bekleyen birey­lerin yanında, varolan sorunları kendine dert edinip Umudu Yeşertenler’in olduğu­nu bilmek bizlerin de umudunu yeşerti­yor… Mart 2016’da 3 yaşında olacak olan Türkiye’nin ilk ve tek çevre etkinlikleri sitesi Çevreci Etkinlikler’in umudunu ye­şerten Barış Doğru’dan bayrağı devralıyo­ruz! Barış Abi, Umudu Yeşertenler’in ikin­ci kitabını yayınlar mı bilmiyoruz ama bu kitabı okuduktan sonra biz çevremizdeki Umudu Yeşertenler’e sorular sormaya başladık. Umudu Yeşertenler’in ilk ceva­bı Avusturalya’daki dostumuz Gürkan Yeniçeri’den geldi…

Çocuk sahibi olmasıyla birlikte “ben evde yapacak bir hobi bulayım” diyerek peynir yapımına merak salmış, bahçesin­de sebze meyve yetiştiren Gürkan Yeni­çeri kimdir?
Esas işim yazılım mühendisliği ve uzun bir süredir ailemle beraber yurt dışındayım. Aslen İstanbulluyum. Üniversiteyi Kıbrıs’ta okudum. Nerede ikamet etsem hep küçük bir bahçem oldu. Küçükken yaz tatillerini Şile’de babannemin yanında geçirmiş ve bahçe işleri ile uğraşmış olmam bunda bü­yük rol oynuyor. Amcam da arıcıdır. Peynir yapımını ilk olarak babannemde gördüm ama o zamanlar daha ufaktım. Sonra kendi ailem olunca içgüdüsel olarak bu hobilere kaydım ve güzel de oldu.

Evinde peynir, sucuk, salam, sirke, ek­mek, reçel, bira ve elma şarabı yapmak, bahçende sebze yetiştirmek gibi birçok şey yapıyorsun. Kendine yeterli/sürdü­rülebilir bir yaşama geçişte senin moti­vasyonun neydi? Nasıl gelişti bu süreç?
Günümüz teknolojileri ile ticari bir ürün üretilirken kullanılan katkı maddeleri, kim­yasallar ve işlemler çok korkutucu. Bunun farkına varmak ise daha da korkutucu. “Evde yapılabilecek bir şeyler var mıdır?” diye düşünürken, klasik olarak yoğurt yapmakla başladım. Zaten ekmek yapı­yordum. Sonra peynir, sirke, şarap, mey, turşu derken yapılabilecek şeylerin hem basit hem de ne kadar fazla olduğunu an­ladım. Bir de üstüne bahçenizde sebze ve meyve yetiştiriyorsanız, bunları nasıl kon­serve yapacağınızı araştırıyorsunuz ve olay gittikçe genişliyor. Biraz da gönül olayı tabii. Ortaya çıkan ürünler ise hem sağlıklı hem de besleyici. Tabii sürdürülebilir ise. Örneğin bira yapmak için tüm malzemeyi dışarıdan satın alıyorum ama bal veya elma şarabı için her şey bende mevcut. Bira yap­mak sürdürülebilir değil. Diyeceksiniz ki; “Ekmek için unu da dışarıdan alıyoruz”, ama onun öncelik sırası en üstte ve evde yapılmış ekmeğin kalitesi market ekmeği­nin 100 kat ötesinde. Biranın önceliği ise daha altlarda…

Yaşantını sürdürülebilir kılmanın yanın­da edindiğin deneyimleri Artizan Şarkü­teri ve Artizan Arıcılık isimli iki kitapla paylaştın. Kitapların içeriğinden biraz bahseder misin? Ayrıca kitapları nasıl edinebiliriz?
İnternette peynir yapımı ile ilgili ingilizce kaynak çok fazla, kitaplar da var ama Türkçe kaynak bulmak zor. Bazı kay­naklar bizim peynirlerin tariflerini verse de bunlar çok üstünkörü verilmiş tarif­ler ve ayrıntıya girmiyor. Benim Artizan Şarküteri kitabım Türkiye’de bu boşluğu dolduruyor, zaten bir benzeri de yok. İngilizce aynı seviyede yazılmış kitaplar­dan daha fazla bilgi ve tarif barındırıyor. Kitabımı alan pek çok peynirci var ve ba­zıları P. Candidum mantarını ilk benim kitabımdan öğreniyorlar. Yakın gelecekte ülkemizde üretilen peynirlerin daha da çeşitleneceğini söyleyebilirim. Kitabımı edinmek için gurkan.yeniceri@gmail.com adresine bir mesaj atmak yeterli.
Artizan Arıcı kitabım ise hobi arıcılara yönelik, doğal metodları ve kovan çeşitle­rini anlatan bir kitap; bitmek üzere. Yine aynı adres üzerinden bağlantı kurulursa; içeriğini görebilir ve deneme sürümlerine sahip olabilirsiniz.
Şu an yazdığım Meyve ve Sebze Bahçesi isimli bir kitabım daha var. Dışarıdan güb­re almadan, tamamen sürdürülebilir, or­ganik bir sistem geliştiriyorum. Bu bahçe ölçeklenebilir bir yapıda olacak ve ürettiği ürünlerle hem aileyi besleyecek hem de pazara ürün sunabilecek.

Deneyimlerini, yazdığın kitaplarla ve blog sayfanda – artizanpeynirci.blogs­pot.com.tr- paylaşmanın dışında atölye -workshop- çalışmaları da yapıyorsun. Biraz da bu çalışmalardan bahseder mi­sin, neler yapıyorsun?
Son yıllarda sürdürülebilir yaşam alanın­da meraklı kişi sayısı oldukça arttı. İnsan­lar arayış içine girince sektör de kendi kü­çük eko-sistemini oluşturuyor. Ben zaten bu konular hakkında 2008’den beri yazıp çiziyorum. İlk olarak blogumu okuyan bir dükkan sahibi, peynir yapımı konusunda sunum verebilir miyim, diye sormuştu. Bu olaydan hareketle “Çalıştay şeklinde yapabilir miyim?” diye düşündüm. Peynir yapımı en az 2-3 günlük bir süreç. 3-4 sa­atlik bir çalıştay, konunun ana hatlarını uygulamalı öğretebiliyor. Gerisi öğrenciye kalmış. Telemeyi alıp evde süzmesi ve sa­lamuraya yatırması gerekiyor. Çok eğlen­celi geçiyor bu çalıştaylar ve her zaman yeni insanlarla tanışıyorsunuz. Doğal Arı­cılık hakkında sunumlarım var. Peynir ve yoğurt yapımı konusunda zaten yoğunuz. Yakında akuaponik, sebze yetiştirme, meyve yetiştirme konularında da sunum­larım olacak. Bildiğim, uyguladığım konu­ları meraklı insanlara bu şekilde aktarmak çok sevindirici. İçlerinden birkaçı bu işleri uygulamaya koysa ve onlar da çevrelerine feyz olsa, benim görevim tamamlanmış demektir.

2002’den beri Avustralya’da yaşıyorsun. Peki, bu atölyelerini Türkiye’de de ya­pıyor musun yada yapmak ister misin? Planların neler?
Ekim ayı içinde Türkiye’de olacağım ve Tangala Keçi Çiftliği’nden Buket Hanım­la -Buket Ulukut- beraber bir workshop vereceğiz. Ayrıntıları Facebook sayfam­dan ve blogumdan paylaşacağım. Daha sık yapmak isterim tabii fakat faturaları ödeyen işim buna pek imkan vermiyor. Tatillerim de kısıtlı fakat geldiğimde ziya­ret etmek istediğim çiftlikler ve yapmak istediğim workshoplar her zaman oluyor, ama tabii zaman imkan verirse. Belki emeklilikte daha fazla vaktim olur.

Sürdürülebilir bir yaşama geçmek is­teyen biz şehirli insanlara önerilerin neler? Bir zamanlar ekşi mayalı ekmek yapan ben, uzun süreli hale getireme­dim. Motivasyonumuzu da kaybetmeden, yoğun iş temposu arasında bunu nasıl başarabiliriz?
Bu işin iki yöntemi var. Birincisi tama­men şehir hayatından kopmak ve kırsala göçmek. İkincisi ise şehirde sürdürülebi­lir olmak. Bu iki seçeneğin parametreleri çok farklı. Şehirde ekip biçeyim derse­niz bu füzyon oluyor. Şehir hayatı ve hele apartmanda yaşıyorsanız yapılacak şeylerin kısıtlı olduğunu düşünür herkes, ama aslında bu kısıtlılık olgusu daha ya­ratıcı olmamızı da sağlar. Öncelikle haya­tımızdaki fazlalıklardan kurtulmak lazım. Örneğin para ve enerji harcadığınız her şeyin bir listesini yapın. Çıkardığınız çöpün miktarını ölçün. Harcadığınız zaman, mus­luktan akan su, lambada tüketilen elektrik azaltılabilir mi? Haddinden fazla aldığımız kalori, yağ, protein azaltılabilir mi? Tele­fon, internet daha ucuza başka bir yerden alınabilir mi? Hayatımızdaki plastik azaltı­labilir mi? Çöpümüzü organik ve inorganik olarak ayırabilir miyiz? Bu listeleri yaptığı­mızda ve öncelikleri belirlediğimizde haya­tımız daha da iyi olacaktır.
Akıl sağlığımız için de yapılacak şeyler var. Ofiste masanıza bir kaç bitki koyun veya olamıyorsa renkli tablolar tercih edin. Balkon varsa ve güneş alıyorsa bir­kaç saksı sebze yetiştirin. Teras varsa ve boşsa değerlendirin. Ben kiradayım bu yaptıklarım ziyan olacak diye düşünme­yin, sizin akıl sağlığınız bu meditasyonla düzelirken belki sizden sonra geleceklere de bir zemin hazırlamış olursunuz.
Şehir hayatın bir sistem olarak ele alır­sak, bu sistemin girdi ve çıktılarını çok iyi bilirsek, sürdürülebilir bir şehir hayatına doğru adım atmış oluruz. İlla evde ekmek yapmak ile olmuyor. Hele ekşi mayalı ile harcadığım unun haddi hesabı yok. Şehir hayatı bir çiftlik hayatından farklı girdi ve çıktılarla çalışıyor. Bunun farkına varıp planı ona göre yapmak lazım.
Eklemek istediklerin…
Okuyucular şayet buraya kadar okudularsa konuya meraklı kişilerdir. Uygulamaya geç­mek çok önemli. Bazen o kadar fazla plan yapıyoruz ve olası kötü yanları o kadar düşünüyoruz ki işten soğuyoruz. Bence bir şey yapmak istiyorsanız, konu hakkında bir kitap okuyup yapmaya başlayın. Bir kere başladıktan sonra sizin ihtiyaçlarınıza göre olay şekillenecek ve evrim geçirecektir. Yapmaya başlamadan hayatınızın nasıl şekil alacağını kestirmek olası değil. O yüzden “başlamak” çok önemli.

About Post Author