#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
“Hedefimiz, Kendi Kanatlarıyla Uçabilen İnsanlar”

“Hedefimiz, Kendi Kanatlarıyla Uçabilen İnsanlar”

Temel İhtiyaç Derneği (TİDER) tarafından 2015 yılında İstanbul Maltepe’de hayata geçirilen Destek Market, bugüne kadar 5000’e yakın aileye temel ihtiyaç malzemesi sağladı. Bununla da kalmadı, Destek İK modülü ile 56 kişinin farklı sektörlerde istihdam edilmesine önayak oldu. Bu model, Mart ayında dünyanın dört bir yanından gıda bankalarının oluşturduğu Global FoodBanking Network’ün düzenlediği yarışmada İnovasyon Ödülü’ne layık görüldü. Bu ödülün sosyal yardımlaşma sisteminin değişimine öncülük edeceğini söyleyen TİDER Yönetim Kurulu Başkanı Serhan Süzer ile modelin işleyişini ve önümüzdeki döneme dair planlarını konuştuk.

YAZI: Nevra YARAÇ

Destek Market sistemi nasıl işliyor, biraz anlatabilir misiniz?

Öncelikle ihtiyaç sahiplerini belirliyoruz. Bunun için de kaymakamlıklara başvuruyoruz. Kaymakamlığa bağlı sosyal yardımlaşma ve dayanışma vakıflarıyla işbirliği yapıyoruz. Belirlenen kişilerin cep telefonlarına mesaj göndererek “Bu ay aile olarak Destek Market’te 200 TL limitiniz var, gelip kullanabilirsiniz” diyoruz. Bunun üzerine aileler geliyor, kasada cep telefonlarına gelen mesajı ve kimlik numaralarını gösteriyorlar. Biz de sistemde eşleştiriyoruz. Ancak alışveriş öncesinde, yine burada bulunan insan kaynakları masamıza uğramalarını söylüyoruz. Ailede kaç kişi bulunduğu, kaçının çalışabilir durumda olduğuna dair bilgileri alıyoruz. Sonra alışverişe başlıyorlar. Maliyetine satılan ürünler limitten düşülüyor. Kontör sistemi gibi, kapalı devre bir sistemimiz var ve herhangi bir ödeme yapmıyorlar. Genelde iki aylık ihtiyaçlarını karşılayacak ürün alabiliyorlar. Sadece kıyafetler bedava. İkinci el sağlam kıyafet kabul ediyoruz, yıkıyoruz ve askılara asıyoruz. Bu şekilde Maltepe ilçesinden 5000 aileye destek oluyoruz. Ama bunu başka ilçelere de yaygınlaştırmayı planlıyoruz. Buradaki ürünleri Anadolu yakasındaki Carrefour’lardan ya da doğrudan üretici firmalardan tedarik ediyoruz. Hepsi buraya yakın, lojistik planlaması önemli. Bağcılar’a bir market açacağımız zaman da oradaki marketlerden alacağız.

İnsan kaynakları masasına başvurunun ardından süreç nasıl devam ediyor?

İşbirliği yaptığımız sektörel dernekler var; Çağrı Merkezi Derneği, Otelciler Birliği, perakende alanında iki dernek… Ya da doğrudan muhatap olduğumuz firmalar var. Oradaki açık pozisyonlara yönlendiriyoruz görüştüğümüz aile üyelerini. İletişim yeteneği kuvvetliyse, çağrı merkezi sektörünü öneriyoruz. Kişi kabul ettiği takdirde çağrı merkezindeki iş potansiyelini gösteriyoruz, firmaya yönlendiriyoruz ve orada bir iki hafta meslek eğitimi görüyor. Sonrasında da işe giriyor. Başka biri de güvenlik görevlisi olarak istihdam ediliyor örneğin. Sonrasında aileye “siz kendi ayaklarınız üzerinde durabiliyorsunuz” diyoruz ve Destek Market ile ilişkilerini kesiyoruz. Amaç, bize ihtiyaçları olmamasını sağlamak. Derneğin logosu da kendi ayaklarının üzerinde durabilen, kendi kanatlarıyla uçabilen insan figürü. İşin sürdürülebilir tarafı da bu.

Destek İK ile Destek Market arasında gelir modeli anlamında bir ilişki var mı?

Derneğin altında bir iktisadi işletme kurduk. O işletmeye İŞKUR’dan istihdam bürosu belgesi aldık. Tıpkı bir insan kaynakları firması gibi işe yerleştirdiklerimiz için ücret alıyoruz, bu da derneğe gelir olarak kalıyor. İki yılda 56 kişi istihdam edildi. En büyük sıkıntımız ise insanımızın çalışmak istememesi; biz onları ikna etmeye çalışıyoruz.

Yerel yönetimlerle işbirliği yapıyor musunuz?

Yerel yönetimlerle işbirliği olabilir tabii ama bizim birincil muhatabımız kaymakamlık. Birçok belediye bu tip yardımları yapıyor. Onlarla görüştüğümde bu işleri STK’ların yapması gerektiğini söylüyorum, çünkü belediyeler bu ürünleri para ödeyerek alıyorlar. Bu da bütçede bir ağırlık oluşturuyor. Bu işi bizim gibi STK’lar yaparsa sponsor desteğiyle, belediyeler o parayı altyapı projelerinde ya da diğer işlerinde kullanabilirler. Lojistik anlamda destek alabiliyoruz kimi zaman. Çocuklar için programlar yapıyoruz. Onlara çok önem veriyoruz, çünkü ailelerde kolon görevi gören, aileyi taşıyan insanlar ve tüketenler var. Biz o kolon görevi görecek insanların sayısını artırmaya çalışıyoruz. Çocuklar da geleceğin kolonları olacak. Farklı programlarımız var. Tiyatroya götürüyoruz çocukları, İstanbul Modern’de bir program yaptık. Belediyelerden ulaşım için minibüs istiyoruz örneğin.

Global FoodBanking Network’ün İnovasyon Ödülü’nü hangi noktada fark yaratarak aldınız?

Bu ödül için İngiltere, Singapur, Kolombiya, Arjantin gibi ülkelerden sekiz proje finale kaldı, biz en fazla oyu aldık ve bu ödüle insan kaynakları modülümüz olan Destek İK ile layık görüldük. Bu çok önemli bir gelişme ve sosyal yardımlaşma sisteminin değişeceğinin habercisi. Bütün gıda bankaları artık “sadece vermek” yaklaşımının değişmesi gerektiğinin farkında. Bu değişimi de sürdürülebilir kılmak gerekiyor. O yüzden insan kaynakları projesini onayladılar. Yurtdışındaki gıda bankaları bilgi almak üzere bizimle iletişime geçiyor. STK anlamında gerçekten gurur duyulacak bir konu. Kendi yarattığımız bir konsepti dışarıya taşıyabileceğiz.

Böyle bir model yok mu başka yerlerde?

Bu şekilde entegre eden, bizim kadar sistemli ilerleyen, bunun için bir platform oluşturan; “ana misyonumuz aslında insanların bize gelmemelerini sağlamak” diyebilen yok.

Önümüzdeki süreçte bu modelin yaygınlaşması için nasıl adımlar atacaksınız?

İlçe bazlı gideceğiz, ihtiyacı olan ilçelere Destek Market açacağız. Akreditasyon sistemi üzerinde çalışıyoruz. Dört prensibimiz var: Tarafsızlık, şeffaflık, dürüstlük ve sürdürülebilirlik. Bu dört prensibe uyan kurumlar, dernekler ve vakıflarla işbirliği yapacağız. Örneğin Bayburt’tan Destek Market açma talebiyle bize geldiklerinde, bu prensiplere uyuluyorsa işbirliği yapacağız, hatta kendi sponsorlarımızı yönlendirip yardımcı olacağız. Açtırdıktan sonra da sürekli denetleyeceğiz. Oradan gelecek insan kaynağını da yine bizim sistem içinde değerlendireceğiz.

İnsanların kendi ayakları üzerinde durmasının iki yolu var. Ya meslek sahibi yaparsınız ya da kendi becerisini değerlendirebileceği bir ortam sağlarsınız. Eli iyi nakış tutar, kazak örer, o kazakları satabileceği bir yer oluşturursunuz. Dolayısıyla meslek edindirmeden sonraki hamlemiz yine kendi ayaklarının üzerinde durmaları için küçük KOBİ’ler ortaya çıkarmak. Bir diğer boyut kırsal kalkınma. Bu konuda Soma-Yırca köyünde bir deneyimimiz oldu. Uzun vadede başka kırsal kalkınma projeleri de gerçekleştirmek istiyoruz.

Bir de atık yönetimini hayata geçirmeyi planlıyoruz. Marketler son kullanma tarihine üç-dört ay kalan ürünlerini veriyorlar. Biz de bu tarihten önce tüketmeye çalışıyoruz, kalanları raflardan kaldırıyoruz. Atık yönetiminin seviyeleri var. Önce gıda bankaları, sonra hayvan barınakları ve/veya biyogaz tesisleri. Biz de atıkları toparlayıp biyogaz tesislerine vererek bu açıdan da sürdürülebilir bir model oluşturabiliriz.

İkinci el giysilerinizi ya bizzat ya da posta yoluyla TİDER’e ulaştırabilirsiniz. Yüklü miktarda giysi için araç da gönderilebiliyor. İletişim bilgilerini www.tider.org’da bulabilirsiniz.

 

 

EkoIQ Editör