Hızlı moda, yalnızca çevreyi tehdit eden değil, aynı zamanda etik sorunlar da teşkil eden çok yönlü bir problem. Toplumlar küresel olarak hayatın tüm alanlarında daha sürdürülebilir bir yöne doğru ilerlerken, tekstil endüstrisi de, tüketiciler başta olmak üzere aynı eğilimi gösteriyor.
YAZI: Kathleen Fernandez
ÇEVİRİ: Eren Baltaş
Hızlı Modadaki Sorun Nedir?
Moda endüstrisinin ihtiyaç duyduğu kaynakların ve yarattığı atığın miktarı, tartışılamaz olarak çok büyük. BM Sürdürülebilir Moda Birliği’ne göre, moda endüstrisi dünyadaki atık suların yaklaşık %20’sinin ortaya çıkmasına yol açıyor; yani en büyük ikinci su tüketicisi konumunda. Endüstri, aynı zamanda küresel karbon emisyonlarının %8 ila %10 arasındaki devasa bir miktarından da sorumlu. Bu oran, deniz ticareti ve uluslararası uçuşların yarattığı emisyon miktarının toplamından daha fazla.
Bu emisyonun bir kısmı, ihtiyaç duyulan sulama suyundan yağ bazlı böcek ilaçlarına ve hasatta kullanılan yanlış makinelere kadar, sürdürülebilirliğe uygun olmayan koşullarda yetiştirilip hasat edilen pamuktan kaynaklanıyor. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’nin tahminlerine göre, moda endüstrisinin sebep olduğu emisyonların 2030 yılına kadar %60 oranında artması bekleniyor.
Üstüne üstlük, tüm bu ürünlerin dünyanın dört bir yanına ulaştırılmasında ve insanların sürekli değişen modaya ayak uydururken eskileri çöpe atması sonucu açığa çıkan emisyon de cabası.
Finlandiya’nın Aalto Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmaya göre, tekstil endüstrisi küresel olarak yılda 92 milyon tondan daha fazla suyu atık haline getiriyor. Küresel Moda Ajandası ise 2030 yılına kadar bu sayının yılda 148 milyon tona kadar fırlayacağını öngörüyor.
Kirsi Niinimäki ve diğer araştırmacılara göre, giderek ciddileşen bu problemin çözümü yavaş moda. Ancak bu yeni çerçevenin uzun vadede etkili olmasının yolunun, tasarımcılardan üreticilere ve nihayetinde tüketiciye kadar, bütün ilgili aşamalarda gösterilecek ortak çabadan geçtiğini söylemeyi de ihmal etmiyorlar.
Hızlı moda endüstrisi ayrıca, iş gücü aşamasında da işçilerin adil bir ücrete ve güvenli çalışma haklarına dair etik problemlere yol açıyor. Bir tişörtün maliyetinin yalnızca 2 dolar olması, o işte çalışanların sömürüldüğünün ve az ücret aldığının, aynı zamanda da o üretimin çevre dostu olmadığının garantisi anlamına geliyor.
Toplum, bir bütün olarak hızlı modanın yarattığı problemlerin farkına vardıkça, giderek daha fazla giyim markası ve tüketici toplulukları hızlı modaya sürdürülebilir alternatifler aramaya başlıyor.
Hızlı Modaya Alternatifler: Sürdürülebilir Moda Nedir?
Sürdürülebilir moda, en basit haliyle, sosyal, ekonomik ve çevresel faktörler göz önünde bulundurularak üretilen kıyafetler anlamına geliyor. Bu, üretimde çalışan işçilere adil ücretler ödenmesinden, güvenli ve sağlıklı iş koşullarına ve ortaya çıkan ürünün çevreye olan etkilerinin göz önünde bulundurulmasına kadar her şeyi kapsıyor.
Hızlı modanın bu alternatifleri, hammaddenin sürdürülebilir biçimde üretimi ve hasadına, daha az doğal kaynak ve toksik materyal kullanımına ve karbon ayakizinin en aza indirilmesine yardımcı olabilir.
“Sürdürülebilir moda” terimi, bazen “etik moda” ve işin özellikle çevresel boyutunu ön plana çıkartan “eko moda” gibi başka terimlerle aynı anlamda da kullanılabiliyor.
Vox’ta yayımlanan bir röportajda, Fashionopolis dergisi yazarı Dana Thomas, modayı tüketme biçimimize yönelik ciddi bir değişiklik için en büyük sorumluluğun, markaları sürdürülebilir tercihler yapmaya zorlaması gereken tüketicilerin üzerinde olduğunu söyledi.
Thomas’a göre; “değişimin yaşanması için, tıpkı insanları adeta bir sopayla dürtüp duran Stella McCartney gibi, gerçekten azimli değiştiricilerin olması gerekiyor. Değişimin ekonomik olarak uygulanabilir ve yasalarla güvencelenmiş olması gerekiyor. Ama değişim, asıl olarak markalara dayanıyor.”
“Dürtme eylemi tüketicilerden de gelebilir. Boykot kadar basit bir şey, bir çözüm olabilir. ‘Bu şeyler kötü, ve biz bundan sonra, siz değiştirene kadar bunların hiçbirini satın almayacağız.’ Plastik pipetlerden ne kadar hızlı biçimde vazgeçtiklerine bakın. Bu, tüketicilerin uğraştıkları zaman büyük şirketleri ne kadar hızlı değişime zorlayabileceklerini gösteriyor.”
Bir Tüketici Olarak Neler Yapabilirsiniz?
Bir moda tutkunu da olsanız, giyinmeye tamamen işlevsel olarak bakıyor da olsanız, moda endüstrisini daha etik ve sürdürülebilir bir modele doğru yönlendirmek için yapabileceğiniz şeyler var. Kısaca, sürdürülebilir moda için, hızlı modayı bırakmanız gerekiyor.
Bunu yapmanın yollarından birisi kıyafetlerinizin nereden geldiğine önem göstermek. Etik koşullarda yetiştirilmiş ve hasat edilmiş, doğal materyaller kullanan; geri dönüşüm yapan, sürdürülebilirliğe önem veren markalardan alışveriş yapmaya başlamak ise kolay ve hızlı bir adım.
Bir kıyafet markasının sürdürülebilir olup olmadığını anlamanın bir başka yolu ise, organik tekstil ürünleri için küresel standartlar ortaya koyan Global Organik Tekstil Standardı ve uluslararası alanda güvenilirlik içerisinde sürdürülebilirlik kontrolleri yapan Fairtrade gibi üçüncü parti kuruluşların logolarını aramak.
Bu kuruluşlar tarafından onaylı olan markalar genellikle bundan gurur duyar, sertifikalarını göstererek tüketiciye sürdürülebilir modeller kullandıklarını söylemek isterler. Bir markanın internet sitesi veya sosyal medya hesaplarına hızlıca göz atmak size yardımcı olacaktır.
Bu bağlamda, bir markanın materyallerini nereden aldıkları, ürünlerin nerede üretildiği ve onları kimlerin ürettiği gibi noktalarda açık olması, sürdürülebilirlik iddialarının da güvenilirliğine dair işaretlerdir. Bir giyim markasının tedarik zincirinin aşamalarına dair açık olmasının önemi yadsınamaz.
Ne yazık ki, piyasada markalarını öyle olmadığı halde yeşil dostu ve sürdürülebilir politikalar izliyormuş gibi gösteren, yani “greenwashing” yapan bir sürü şirket de var. Sertifikalarını ve sürdürülebilirlik konusundaki iddialarını kontrol etmek, bir markanın ne kadar yeşil dostu olduğun anlamanın basit yolları.
Hızlı modaya yönelik pek çok alternatiften birisi ise “yavaş moda” yaklaşımını benimsemek. Oxfam kuruluşundan bir sürdürülebilir moda uzmanı Fee Gilfeather, kıyafetleri aşırı tüketimimize yönelik bir çözüm olarak; “İkinci el giyinmek, kıyafetlere ikinci bir yaşam hakkı veriyor ve hızlı-moda döngüsünün yarattığı yıkımı yavaşlatıyor” dedi.
Bahsedildiği üzere; hızlı moda, ani değişen trendlerden, her hafta piyasaya sürülen yeni koleksiyonlardan, tüketicilerin yalnızca birkaç kez giydikten sonra atacakları kıyafetleri almaya devam etmelerinden besleniyor. Hatta bu durum artık öyle normalleşti ki, kıyafet üretimi bilinçli olarak uzun süre dayanmayacak şekillerde yapılıyor, böylece kısa süre içinde yeni kıyafetlerin alınmasını gerektiriyor.
Öte yandan, “yavaş moda” ise dayanıklı kıyafetler alıp onları uzun süre kullanmaya dayanıyor. Bu, ikinci el ve önceden kullanılmış kıyafetleri alarak, ürünün ömrünü uzatmaya ve genel karbon ayak izini azaltmayı da içeriyor.
Bir kıyafetin ömrünü uzatmaya yönelik bir başka işlevsel yaklaşım ise, eskiyen kıyafetleri bozulan bir fermuar veya yırtılan bir paçadan dolayı atmak yerine, tamir ettirerek kullanmaya devam etmek. Bu felsefeyi benimsemiş markalar bile var.
Bir tüketici olarak hızlı modaya tercih edebileceğiniz bir sürü alternatifiniz var. Daha da önemlisi tüketiciler, doğru yerlerden bilinçli alışverişler yaparak, şu anki korkunç hızlı moda endüstrisinin yerine daha sürdürülebilir ve etik bir modele doğru kalıcı ve anlamlı değişimler yaratma gücünü ellerinde bulunduruyorlar. Ortak çaba ile birlikte, hızlı moda problemi kolayca alt edilebilir.
Yazının aslına buradan ulaşabilirsiniz.