Çevre Bilimi Uzmanı ve Peyzaj Mimarı
Dr. Sibel Ağı Günerhan “Farklı yerler görmek için yolculuğa çıkıp, kendi iç yolculuğumda farklı duraklara uğrar ve dönerim; ta ki yeni bir yolculuğa kadar” diyor ve özellikle de “Benim ülkemde olmalı” diye düşündüğü şeyleri fotoğraflıyor. Bisikletin daha fazla görünür ve kullanılır olması dileğiyle Kanada’nın Halifax, Hollanda’nın Amsterdam kentinden örnek uygulamaları, fotoğraflarıyla birlikte sayfalarımıza taşıyor bu yazısıyla. Onun dileğine katılmamak mümkün değil, benzeri uygulamaları Türkiye’de gerçekleştirmekse neden mümkün olmasın…
Sibel AĞI GÜNERHAN
Seyahat etmeyi çok severim ve imkanlar elverdiğince gezerim. Farklı yerler görmek için yolculuğa çıkıp, kendi iç yolculuğumda farklı duraklara uğrar ve dönerim; ta ki yeni bir yolculuğa kadar. Bol bol da fotoğraf çekerim. Gördüğüm yerlerdeki güzel uygulamalar dikkatimi çeker, Instagram hesabım için çektiğim fotoğrafların haricinde “Benim ülkemde de olmalı” diye düşündüğüm şeyleri de ayrıca fotoğraflarım. Seyahat dönüşü de yazarım gördüklerimi; bazen bir öneri, bazen de sadece bir tespit olarak, ama en çok da unuttuğum şeyleri hatırlamak amacıyla, dönüp tekrar okumak için yazarım.
Aşağıda okuyacağınız yazıyı da hem tespit hem de öneri kategorisinde değerlendirebilirsiniz.
Bu yazıda, gelişmiş ülkelerde bisiklet kullanımını değerlendirmek üzere örnek olarak Kanada’nın Halifax, Hollanda’nın da Amsterdam kentini ele alacağım ve gözlemlerimi aktaracağım.
Halifax, Kanada
Pazar Günleri Bazı Sokaklar Sadece Bisikletlilerin
Halifax’ta bisiklet kullanacaksanız eğer, hangi yaşta olursanız olun kask takmanız gerekiyor, bu yasal bir zorunluluk (1). Kaskı taktıktan sonra rahatlıkla trafiğe çıkabilirsiniz. Özel olarak bisiklet yolları bulunmuyor. Araç yolunun kenarında çizgiler ve işaretler ile ayrılmış bölümlerde bisikletinizi kullanıyorsunuz (2). Yolun yeteri kadar geniş olmadığı durumlarda bisiklet ve otomobillerin yolu ortaklaşa kullanması gerektiği uyarısı tabelalarla sürücülere hatırlatılıyor. Böyle olunca da trafikte bisikletinizle güvenle ilerleyebiliyorsunuz.
Halifax kenti iki ayrı bölümden oluşuyor (Halifax ve Dartmouth) ve iki bölüm birbirine İstanbul’daki Boğaz Köprüsü’nün benzeri (ama daha kısası) bir köprü ile bağlanıyor. Köprüde araçlar için geliş-gidiş çift şeritli yol varken, köprünün bir bölümünde yayalar için, diğer bölümünde ise bisikletliler için ayrılmış bölümler bulunuyor. Yayaların yürüdüğü bölüme bisikletlilerin girmesi, bisikletliler için olan bölüme de yaya girişi yasak. İşaretlerden hangi yolu kimin kullanması gerektiği anlaşılıyor (3).
Halifax Limanı ve Darthmouth arasında hareket eden feribotlarda da bisikletler için ayrılmış bölümler var. Böylece bisikletinizle yapacağınız seyahat kesintiye uğramıyor, feribot yolculuğunuz bittiğinde bisikletinizi alıp yolunuza onunla devam edebiliyorsunuz (4).
Aynı şeyi belediye otobüslerinde de yapabiliyorsunuz. Bisiklet önünde bulunan bisiklet taşıma aparatları ile bisikletinizi otobüsün önüne yerleştirip yolculuğunuzun bir bölümünü otobüsle yapabiliyorsunuz. İstediğiniz yerde de inip yeniden bisikletinizle yola devam edebiliyorsunuz (5). (Bu konuda daha önce yazdığım blog yazımın sosyal medyada bisiklet platformları tarafından benimsenmesiyle İstanbul, Kocaeli ve İzmir’de bisiklet aparatlı otobüsler uygulamaya geçti. Yazımın linki: https://bit.ly/1kHF138).
Bütün bunların dışında, şehir merkezinde her yerde bisiklet parkı olarak ayrılmış alanlar var. Yaya geçişini engellememek için de bazen bu parklar bisikletin duvarda asılı olarak durabileceği şekilde tasarlanmış (6). Ayrıca pazar günleri bazı sokaklar belediye otobüsleri de dahil olmak üzere araç girişine kapatılıyor ve insanlar dilediğince bisiklete binebiliyorlar.
Amsterdam/Hollanda Bebekler Bile Bisiklete Biniyor
Öncelikle Amsterdam’da ve genel olarak Hollanda’da bisiklet kullanımının inanılmaz yaygın olduğunu söyleyeyim. Anlatımım yetersiz kalabilir, görmek, deneyimlemek lazım. Bizdeki katlı otoparklar gibi orada katlı bisiklet parkları var. Binlerce bisiklet bir arada iken pek de çevreci bir araç gibi değil, korkunç bir metal yığını şeklinde görünüyor olsa da o görüntü çok etkileyici gerçekten (7).
Bebekler neredeyse doğar doğmaz bisiklete biniyorlar; özel oturaklar sayesinde anne ve/veya babalarının arkasında ya da önünde… Bisiklet sürme becerisi gelişir gelişmez de anne ve babalarına bisikletleriyle eşlik ediyorlar. Bazı bisikletler aile tipi, iki ya da üç kişinin aynı anda pedal çevirebileceği cinsten. Bu kadar bireysel bir aracın ortak kullanılma görüntüsü de görülmeye değer.
Amsterdam’da çok sayıda bisiklet parkı bulunmasına rağmen, kanalların çevresindeki bütün köprülere de bisikletler bağlanmış durumda. Amsterdam’da çekilen fotoğraflarda bisiklet bulunmayan bir kare bulmak hayli güç (8)!
Şehir merkezinde bisikletliler için trafik sinyalizasyonları var. Yol kenarında bisiklet için ayrılmış yollarda gidip gelen bisikletliler bizim gibi bisiklete alışkın olmayan kişiler için tehlike teşkil edebiliyorlar, çünkü oldukça hızlı ilerliyorlar.
Şehir içi trafik levhalarında mesafelerin “metre” cinsinden ifade ediliyor olması da önceliğin otomobille ulaşımdan daha çok bisiklete endeksli olduğunu kanıtlıyor.
“Çok Büyük Yatırımlar Gerekmiyor”
Sonuç olarak belirtmeliyim ki, seyahat etme olanağı bulduğum ülke ve şehirlerde “gelişmişlik” oranı ne oranda yüksekse bisiklet kullanma oranı da aynı oranda yüksek. Bu iki örnekten yola çıkarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim; bisiklet yolları yapmak çok büyük yatırımlar gerektirmiyor. Sinyalizasyonla ve yollarda çizgilerle/sembollerle o kısmın bisikletin kullanımı için olduğunu belirtmek çoğu kez yeterli.
Bizdeki temel sıkıntı, kaldırıma ve yol kenarlarına araçların park etmesi. Bu durum ise sıkı denetimlerle, uyarılar ve cezalarla aşılabilir. Burada “kararlılık” anahtar sözcük. Bu noktada özellikle yerel yöneticilerimize büyük görev düşüyor. Onların atacağı her adım bisikletin görünürlüğünün artmasına imkan tanıyacak, daha çok insan bisiklete yönelecek, böylelikle günlük yaşamda daha fazla bisiklet kullanılmasına, bisiklet kültürünün oluşmasına katkı sağlanacaktır. Bisiklet aparatlı otobüslerin hayata geçirilmiş olması bisikletin görünürlüğü ve kullanımının yaygınlaşması açısından önemli bir aşama.
Bunun dışında; bisiklet köprüleri, bisiklet üstgeçitleri yapılabilir. Yeni yapılacak her yol için yolların genişliği, bisikletli geçişe izin verecek şekilde düzenlenebilir. Her semtin belirlenecek sokaklarında arabasız gün ilan edilip bisiklet ve yaya ulaşımı desteklenebilir. Pilot bölgeler seçilerek okullarda öğrencilere eğitim verilip afişler, seminerler vb. ile konu hakkında halk bilgilendirilebilir, mobil konteynerlerde broşür vb. görsel unsurlarla halk, öğrenciler, öğretmenler, esnaf, ev hanımları, kısacası tüm kesimler bilinçlendirilebilir.
Bisikletin kullanımının yaygınlaşması ile: Sağlıklı yaşam-obeziteyle savaş (Sağlık Bakanlığı), hava kirliliği-küresel ısınma (Çevre Bakanlığı ve Sağlık Bakanlığı), cari açığın azaltılması (Enerji ve Ekonomi Bakanlıkları) gibi pek çok alanı ilgilendiren ve etkileyen bir olumlu zincirleme katkı oluşacaktır.
Daha az araç ile daha az gürültü ve görüntü kirliliği meydana gelecek, stres kaynaklarımızdan biri olan bu kirlilik unsurları ortadan kalkacaktır.
Bisikletle ulaşım yaygınlaştığında engelliler de daha rahat dolaşabilecek. Çünkü bisiklet için engel olan unsurlar, yaşlılar ve engellilerin dolaşımını engelleyen faktörler ile aynı. Hatta o kadar ki bisiklet ile rahat dolaşım sağlanırsa, itfaiye ve ambulanslar da o kentte daha rahat ilerleyebileceklerdir. Zaten ambulansın, itfaiyenin, engellinin, yaşlının rahat hareket edemediği şehirlerin gelişmişliğinden, “modern”liğinden söz etmek mümkün değil.
Bisikletin daha fazla görünür ve kullanılır olması dileğiyle…