Salgınlar üzerine hazırlanan güncel bir rapor, iklim değişikliğinin türlerin dağılımını, göç desenlerini ve patojenlerin ekolojisini de etkilediği için salgınların artışını tetiklediğini aktarıyor. Rapora göre, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki Mpox salgını ile Gazze’deki çocuk felci vakalarındaki artış bu duruma örnek teşkil ediyor.
Dünya tarihi binlerce yıl boyunca farklı dönemlerde çok büyük salgınlar yaşadı. Ancak 21. yüzyılla birlikte küresel sağlık tehditlerinde önemli bir artış söz konusu. Günümüzde salgınlar nadir olaylar değil, süreklilik arz eden bir tehdit haline gelmiş durumda.
Salgınlardan en önemlisi geçtiğimiz yıllarda yaşanan Covid-19 pandemisiydi. Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu, yüz binlerce insanın ölümüne neden olan bu salgından edinilen tecrübelerin ışığında, gelecekte ortaya çıkabilecek herhangi bir salgına karşı hazırlıklı olmanın önemine dikkat çekmek amacıyla, 2020 yılında 27 Aralık tarihini “Uluslararası Salgına Hazırlık Günü” olarak ilan etti.
Gün kapsamında her yıl farklı ülkelerin farklı koşullarına ve önceliklerine uygun bir şekilde eğitim ve farkındalığı artırma faaliyetleri düzenlenirken, salgın hastalıkların önlenmesi, hazırlıklar için yapılacaklar ve yine bu salgınlara karşı ortaklıkların önemini vurgulamak amaçlanıyor.
Sağlıklı Yaşamı Her Yaşta Güvence Altına Alma Hedefi
Küresel sağlık krizleri; halihazırda aşırı baskı altında bulunan sağlık sistemlerini daha da kötü hale getirme, küresel tedarik zincirlerini kesintiye uğratma ve insanların geçim kaynaklarında, özellikle kadınlar ve çocuklar olmak üzere, en yoksul ve en savunmasız ülkelerin ekonomilerinde orantısız bir yıkım yaratma tehdidi taşıyor.
Dolayısıyla uluslararası düzeyde hazırlıklı olmama durumunda, gelecekte yaşanabilecek salgınların, yoğunluk ve zarar bağlamında öncekileri aşabilme tehlikesi söz konusu. Bu tehdide karşı da özellikle Dünya Sağlık Örgütü, salgınlara karşı verilecek yanıtları koordine etmek, salgınların etkilerini önlemek, hafifletmek ve ele almak için ulusal, bölgesel ve uluslararası çabaları desteklemede hayati bir rol oynuyor. Tüm bu faaliyetlerin ve hazırlıkların da 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nın (SKA’lar) önemli bir başlığı olan “Sağlıklı ve güvenli bir yaşamı her yaşta güvence altına almak”la uyumlu bir şekilde yürütülmesi gerekiyor.
Öte yandan 2018 yılında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) ve Dünya Bankası tarafından küresel sağlık krizlerine karşı hazırlığı izlemek ve bu tür krizlere yönelik yanıtları güçlendirmek amacıyla kurulan bağımsız bir izleme kurulu olan Küresel Hazırlık Gözetim Kurulu (Global Preparedness Monitoring Board – GPMB) 2024 Salgın Riski raporunu yayımladı.
Raporda öncelikle yüksek hareketliliğe sahip popülasyonlarda hastalıkların yayılma hızının, kentleşme ve uluslararası ticaretle daha da arttığına vurgu yapılıyor. Hayvanlar ve hayvansal ürünlerin ticaretindeki artan hacim ve değişen ticaret desenlerinin hayvan patojenlerinin yayılmasına etki ettiğinin belirtildiği raporda; uluslararası bağlamdaki güven eksikliğinin, kontrol önlemlerine uyumu zayıflatarak hem yeni virüslerin ortaya çıkmasına hem de salgınların büyümesine yol açabileceği ifade ediliyor. Yanı sıra raporda; insan, hayvan ve çevre etkileşimlerinin yoğun olduğu ve hızla değişen yerlerin, yeni ve salgın potansiyeli taşıyan hastalıkların ortaya çıkması için uygun noktalar haline gelebileceğinin de altı çiziliyor. Bununla birlikte rapor, iklim değişikliğinin aynı zamanda türlerin dağılımını, göç desenlerini ve patojenlerin ekolojisini de etkilediği için salgınların artışını tetiklediğini de aktarıyor.
Rapora göre, dünya çapındaki çatışmalar enfeksiyon hastalıklarının tespitini, verilecek yanıtı ve kontrolünü geciktiriyor. Örneğin rapora göre, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki Mpox salgını ile Gazze’deki çocuk felci vakalarındaki artış bu duruma örnek teşkil ediyor.
Hazırlıklı Olmanın Üç Temeli: Uyum, Koruma ve Bağlantı Kurma
GPMB raporu salgınlara hazırlık konusunda uyum sağlama, koruma ve bağlantı kurma başlıklarını öne çıkarıyor. Buna göre her ülke öncelikli olarak kendi özgün salgın risk faktörü değerlendirmesini hazırlayarak, hem ulusal hem de bölgesel seviyelerde bu hazırlık planlarının birbirleriyle uyum içinde olmasını sağlamalı.
Birçok salgın riski kolayca veya hızla hafifletilemediğinden ülkelerin artan korumaya ihtiyacı bulunuyor. Dolayısıyla sağlık sisteminin dayanıklılık kapasitesini artırmak, uluslararası bağlamda işbirliği içinde olmak ve tehlikeli patojenlerin kazara yayılımına karşı koruma sistemleri geliştirmek de önem kazanıyor.
Rapor tüm bunların yanı sıra insan sağlığı, hayvan sağlığı ve çevre sağlığının birbirine bağlı olduğunu ve bu sağlık alanlarındaki sorunların ortak bir şekilde ele alınması gerektiğini savunan Tek Sağlık (One Health) yaklaşımının önemine vurgu yapıyor. Bu yaklaşımla salgın riskine dahil olan birçok alanın etkileşim halinde çözüm bulmayı hızlandıracağı ve salgınların tüm karmaşıklığıyla ele alınmasını sağlayacağı düşünülüyor.