Anneler, yaşama sağlıklı başlamayı sağlayacak ve iklim değişikliğinin etkilerinden en fazla etkilenecek hedef nüfus. Annelerin iklime duyarlı beslenme konusunda farkındalığı artırılmalı ve hızla, pratik programlarla eğitimleri sağlanmalı.
Prof. Dr. E. Didem EVCİ KİRAZ, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı AD. Öğretim Üyesi, Disiplinlerarası Çevre Sağlığı Anabilim Dalı Başkanı
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) tarafından yayımlanan değerlendirme raporlarının beşincisinde (AR5), insan nüfusunun sağlığının iklim değişikliğine duyarlı olduğu belirtildi. AR5, iklim değişikliğinin sağlık alanında, çarpan etkisi aracılığıyla kırılganlıkları daha da artıracağını vurguladı. Özellikle gıda güvensizliği, güvenli suya ve gelişmiş sanitasyona sınırlı erişim üzerinde duruldu. Yakın vadede kırılganlığı azaltmak için en etkili önlemlerin temel halk sağlığı prensiplerini benimseyen, uygulayan ve geliştiren programlar olduğunu tespit etti. AR6’da, AR5’ten bu yana iklim değişikliği ile insan sağlığı ve refahı arasındaki bağlantılara ilişkin hakemli yayınlarda önemli artışlar olduğunu belirtti. AR6 “iklime duyarlı hastalık” kavramına yer vererek literatür incelemesiyle çeşitli sonuçları tartıştı.
İklim Dostu ve İklime Duyarlı Yaklaşımlarının Farkları
İklime duyarlı yaklaşımı, iklim değişikliğinin ikiz eylemleri olan azaltım ve uyumun, uyum boyutu için çok önemli. İklim dostu beslenme yaklaşımı ise daha çok azaltım boyutunda ele alınıyor. Paul M. Lohmann ve arkadaşlarının karbon ayakizi etiketlerinin bireysel gıda tercihleri üzerindeki nedensel etkisine yönelik çalışmasında da ele alındığı gibi karbon emisyonlarının gıda sektöründen kaynaklanması, karbon emisyonlarının gıda sektörüne etkisi, gıda ürünlerini tercih etme alışkanlıkları ve beslenme düzenini değiştirme gücü gibi birbirini tetikleyen ilişkilere yönelik çalışmalar arttı.
İklim dostu beslenmeyi tercih edenler iklim değişikliğinin etkisini artıran bazı unsurların azaltımına katkıda bulunacaklar. İklime duyarlı beslenmeyi tercih edenler ise iklim değişikliğinin etkileri nedeniyle azalan, değişen, kalitesi bozulan ve yok olan gıda ürünlerinin farkındalar. Bununla birlikte yaşam tarzlarını ve beslenme şekillerini değiştirmişler. Aynı zamanda iklim değişikliğinin beraberinde getirdiği koşullara uygun şekilde gıda ürünlerinin temizliğini, pişirilmesini, saklanmasını, sunulmasını, tüketilmesini öğrenmişler.
İklime Duyarlı Beslenmeye Geçiş
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) 2030-2050 yılları arasında, her yıl, 95.000 daha fazla çocuğun beslenme yetersizliğinden öleceğini belirtiyor. Yaşama sağlıklı başlamak iklim değişikliğinin etkilerine karşı dirençliliği artıracaktır. Dirençlilik çalışmaları çocukların önlenebilir nedenlerle ölmemesini sağlamakla başlamalı. 95.000 daha fazla çocuğu korumak elimizde ve iklime duyarlı beslenme sayesinde başarılı olunabilir. Anneler, yaşama sağlıklı başlamayı sağlayacak ve iklim değişikliğinin etkilerinden en fazla etkilenecek hedef nüfus. Annelerin iklime duyarlı beslenme konusunda farkındalığı artırılmalı ve hızla, pratik programlarla eğitimleri sağlanmalı. Elbette, beslenme yalnızca tarım ürünleri ile sınırlı değil. Tarım ürünlerinin yetişmesini, yıkanmasını, pişirilmesini, sunumunu sağlayan sular da besin maddesi. İklim değişikliği su kıtlığına, su kalitesinin bozulmasına, suyun yok olmasına yol açıyor. İklime duyarlı beslenmede suyun sanitasyonu ve dezenfeksiyonu önem kazanıyor. İklim değişikliğinin krize dönüşmesi durumunda kaynağı güvenli olmayan suların kullanılması bir zorunluluk haline gelebilir. Günümüzde ilerleyen teknoloji sayesinde suyun sanitasyonu ve dezenfeksiyonu rahatlıkla sağlanıyor. Öte yandan iklim değişikliğinin etkileri enerji kaynaklarının devre dışı kalmasına neden olabilir ve ileri teknoloji kullanılamaz hale gelebilir. Güneş, açık hava, klor, kaynatma, tülbentten geçirme en büyük yardımcılarımız. Suyu güneşte bırakmak, imkan varsa kaynatmak, havalandırmak, tülbentten geçirmek, klorlamak: şehirlerimizde yer alan su arıtma tesislerinin temel birimlerinin fonksiyonlarını yerine getiren geleneksel işlemler. Suda kalıcı etkisi nedeniyle klor vazgeçilmez. Klorla yeniden tanışmak, tanıştırmak iklime duyarlı beslenme için en hassas konu.
İklim Değişikliğine Uyum Politikalarında İklime Duyarlı Beslenme Stratejileri ve Eylem Planları
2024-2030 yıllarını kapsamak üzere İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem Planı hazırlık çalışmaları Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) aracılığı ile yürütülen; Avrupa Birliği ve Türkiye Cumhuriyeti tarafından finanse edilen “Türkiye’de İklim Değişikliğine Uyum Eyleminin Güçlendirilmesi Projesi” kapsamında başlatıldı. 2030 yılına kadar geçerli olacak stratejilerin ve eylemlerin belirlendiği İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem Planı 2024-2030 hazırlandı. Planda yer alan strateji ve eylemler; Kent, Su Kaynakları Yönetimi, Tarım ve Gıda Güvencesi, Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri, Halk Sağlığı, Enerji, Sanayi, Turizm ve Kültürel Miras, Ulaşım ve İletişim, Sosyal Kalkınma ve Afet Risk Azaltma olarak sıralanan 11 sektör ve yatay kesen konulardan oluşuyor.
İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem Planı 2024-2030 “beslenme” anahtar kelimeleri kullanılarak tarandı.
-Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Sektörü:
“Ülkemizde bulunan binlerce türün her birinin iklim tehlikelerinden farklı derecede etkilenmesi bekleniyor. Çünkü her türün popülasyon büyüklükleri, uyum kapasiteleri ve kolonizasyon yetenekleri, göç hızları, iklim değişikliği haricindeki tehdit unsurları, beslenme alışkanlıkları gibi ekolojik özellikleri ve istekleri farklılık gösteriyor”.
-Halk Sağlığı Sektörü:
“İklim değişikliğinin olumsuz etkilerinden en etkilenebilir sektörlerden biri sağlık sektörü. Sektörel hedef nüfuslar sayısal olarak değişebilir. Örneğin; enerji ve tarım sektöründen hizmet alanların sayısı gibi. Yeterli gıda ürünleri yetişmezse, gıdaların işlenmesi, hazırlanması ve sunumu için enerji olmazsa beslenme yetersizliği ve buna bağlı hastalıklar bütün toplumun sorunu olacak”.
-Sosyal Kalkınma Sektörü:
“İklim değişikliğinin etkileri; sosyal eşitlik ve insan hakları normları üzerinden birlikte değerlendirilmeli. Çünkü bu etkiler yeni yoksulluk alanları yaratıyor, eşitsizlikleri derinleştiriyor ve toplumun barınma, beslenme, sağlık ve yer değiştirme gibi sorunlarını artırıyor”.
“Türkiye’de iklim değişikliğinin toplum kesimlerine etkilerini analiz etmek için temelde ihtiyaç duyulan husus; sosyal belirleyicilerin durumu (eşitsizlik/hakkaniyet, gelir dağılımı/yoksulluk, eğitimde fırsat eşitliği, işsizlik/iş kaybı), savunmasız grupların hangi kesimler olduğu ve insanların iklim değişikliğinin etkilerine karşı uyum kapasitesini etkileyen sonuçları (can, mal kaybı, beslenme, barınma sorunları, sağlık vb.) hakkında ayrıntılı ve güvenilir bir resim çıkarıyor”.
-Yatay Kesen Eylemler:
“Gıda kalitesindeki değişimler, biyosidal ürünlere karşı gelişen direnç, yetersiz ve sağlıksız gıdalar nedeniyle beslenme bozukluğu gibi halk sağlığı sorunlarına yol açabilir”.
Ulusal planlarla paralel, yerel eylem planları da hazırlanmalı. İklim değişikliğine yerelde uyum için Kent, Su Kaynakları Yönetimi, Tarım ve Gıda Güvencesi, Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri, Halk Sağlığı, Enerji, Sanayi, Turizm ve Kültürel Miras, Ulaşım ve İletişim, Sosyal Kalkınma ve Afet Risk Azaltma olarak sıralanan 11 sektör sorumluluk sahibi. Yerel yönetimler (valilik, belediye, tüm kamu kurum ve kuruluşları) iklime duyarlı beslenme stratejileri ve eylem planlarının, her bir sektör ve özellikle de yatay kesen konular kapsamında ele alınmasını sağlamalı.
Bu yazı, ekoIQ’nun 113. sayısında yayımlanmıştır. Dergiye buradan ulaşabilirsiniz.