Her Ekim ayının ikinci Cuma günü 2009’dan bu yana “Uluslararası İklim Eylem Günü” olarak kabul ediliyor. Tüm çabalara karşın iklim eylemiyle ilgili veri ve eylem yetersizliği, eylemlerin çeşitliliğinin artırılması ihtiyacı, bilimsel bilgi ile kamu politikaları arasındaki açık ve karar verme süreçlerindeki yavaşlık en önemli sorunlar olarak ortada duruyor.
Dünya, son birkaç on yıldır insan faaliyetleri kaynaklı iklim değişikliğinin sonuçlarını daha sık yaşadıkça, bu krizle giderek daha fazla yüzleşiyor. Yüzleşmek tek başına yetmeyeceği için bu krizin çözümüne yönelik acilen eyleme geçmek de gerekiyor. Bu bağlamda 2009 yılında, Birleşmiş Milletler (BM) İklim Değişikliği Konferansı’nın (COP15) öncesinde, iklim değişikliği konusunda farkındalık yaratmak amacıyla “Uluslararası İklim Eylemi Günü” başlatıldı. Her yıl Ekim ayının ikinci Cuma günü olarak belirlenen bu gün, iklim değişikliğiyle mücadele konusunda toplumu harekete geçirmeyi ve hükümetleri daha etkili politikalar almaya teşvik etmeyi amaçlıyor.
İklim eylemi için, başta ürettikleri karbon emisyonu seviyeleriyle iklim krizinin oluşumunda en fazla paya sahip ülkelerin emisyon azaltımı ve krizin sonuçları konularında sorumluluk almaları, yani “iklim adaleti” için çabalarını artırmaları elzem. İklim değişikliği konusunda bilim temelli karar verme süreçlerini desteklemek için öncü araştırmalar yapılmasını sağlamak ve bu araştırmaların sonucuyla yol haritaları çıkararak düşük karbonlu ve iklime dayanıklı bir geleceğe geçişi sağlamak önem taşıyor.
SKA’ların En Önemli Maddelerinden Birini Oluşturuyor
Tüm bunlara paralele olarak toplulukları değişen iklim koşullarına uyum sağlamaları için güçlendirmek, ülkelerin hem iklim değişikliği ile mücadele etmesine hem de uyum sağlamasına yardımcı olmak için iklim finansmanının yolunun açılmasını sağlayacak sürdürülebilir mekanizmalar yaratmak gerekiyor.
İklim eylemi, BM’nin 2030 Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’nda (SKA’lar) da önemli bir yer tutuyor. “İklim değişikliği ve etkileriyle mücadele etmek için acil eylemler almak” başlıklı SKA’da ilk amaç, iklim değişikliği ile ilgili felaketlere karşı dayanıklılığı ve uyum yeteneğini güçlendirmek. İkinci amaç ise iklim değişikliği önlemlerini politika ve planlamaya entegre etmek, üçüncü hedef ise bilgi ve kapasite oluşturmak. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi’ni (UNFCCC) uygulamak ve iklim değişikliği ile ilgili etkili planlama ve yönetim için kapasite artırıcı mekanizmaları teşvik etmek de diğer amaçlar arasında yer alıyor.
İklim Eylemi Ölçeğinin Artması Gerekiyor
Dünya iklim eylemi konusunda giderek daha çok farkındalık edinse ve harekete geçse de, BM Çevre Programı (UNEP) çok önemli beş temel açığa dikkat çekiyor. Bunlardan ilkini çevre ve iklim verilerindeki açıklar oluşturuyor. Son on yıllarda iklim biliminin kaydettiği ilerlemelere rağmen etkili iklim eylemini engelleyebilecek önemli veri boşlukları hâlâ mevcut. Özellikle, çevresel hedefler için SKA’larla ilgili göstergelere dair veri toplama ve uyum konusunda bir hayli geride kalınıyor. Bir yandan da sorunları çözme ve iklim eylemine katılma adına daha fazla insanı tüm bu süreçlere yönlendirmek de büyük bir sorun olarak ortada duruyor. İklim değişikliği üzerine edilen “sözler” ile “eylemler” arasındaki boşluğun kapatılmaması halinde iklim hedeflerinin tamamen erişilemez hale gelme tehlikesi günbegün artıyor.
BM ve Dünya Meteoroloji Örgütü (WMO) tarafından kurulan İklim Değişikliği Hükümetlerarası Paneli’ne göre (IPCC), önümüzdeki birkaç yıl içinde gerekli olan eylem ölçeği, mevcut durumdan daha fazla insan ve kuruluşun harekete geçirilmesini gerektiriyor. UNEP’e göre, iklimle ilgili süreçlere daha geniş bir yelpazeyi içeren insan ve bakış açısı katmak da bir başka sorun. İklim eyleminde çeşitlilik açığını kapatmak, enerji sistemlerinin sürdürülebilir, adil ve eşit bir geçişi ile iklim değişikliğine uyum sağlama eylemi için hayati öneme sahip.
İklim değişikliği ile başa çıkmak için kritik öneme sahip olan bilimsel bilgi, yaşanan deneyimler ile kamu anlayışları arasındaki mesafeyi kapatmak da önem arz ediyor. Bu boşluk kapatılmadığında, kamu anlayışını ve iklim değişikliğine dair verilere erişim sorunu yaşayan bilim insanları, bilimsel modellerin ve araştırmaların daha doğru, ilgili ve insanların ihtiyaçlarına uygun hale gelmesini sağlamalarında sorunlar yaşayabiliyorlar.
Karar verme süreçlerindeki boşluğu kapatmak da bir diğer önemli sorun başlığı. Örneğin, enerjide dönüşüm veya iklimle ilgili hasarların maliyetlerini kimin ödeyeceği konularında uzlaşmak, bu konular üzerine geliştirilen politikaların farklı topluluklar üzerindeki etkilerine dair neyin adil olduğunu belirlerken karşıt görüşler ve çıkarlar arasındaki boşlukları kapatmanın zorluğu, iklim eyleminin ölçeği ve hızında önemli bir engel olmaya devam ediyor.