#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

“İklim Farkındalığı Olmadan Biyoçeşitliliği Koruyamayız”

Son 40 yılda vahşi canlı yaşamının %60’ı insan faaliyetleri sonucunda yok oldu. İklime Dair Raporu’na göre biyoçeşitliliğin korunması için iklim farkındalığı şart.

TSKB Ekonomik Araştırmalar, Yeşil Kuğu Platformu kapsamında yayımladığı “İklime Dair”in beşinci sayısında, biyoçeşitlilik kaybının tüm canlı türleri üzerindeki olumsuz etkilerini ve bu etkilerin ekonomik boyutlarını mercek altına aldı. Biyoçeşitliliğin bozulmasıyla zarar görebilecek doğal ekosisteme ilişkin önemli tespitlerde bulunan rapor, bu sorunun önüne geçilebilmesi için iklim farkındalığının gerekliliğini vurguladı.

İklime Dair’in yeni sayısı, biyoçeşitliliğin korunmasına yönelik açıklanan finansal destek paketleri ve politika adımlarını da incelendi. Bununla birlikte, çalışmada Glasgow’da gerçekleştirilen 2021 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 26. Taraflar Konferansı’nda (COP26) öne çıkan gelişmeler “COP26 Özel” başlığı altında değerlendirildi. Konferans kapsamında dünya liderlerinin mesajlarının aktarıldığı COP26 Özel’de, ülkelerin açıkladığı net sıfır karbon emisyonu hedeflerine de yer verildi.

Biyoçeşitliliğin 8 milyon bitki ve hayvan türü ile onları barındıran ekosistem ve aralarındaki genetik çeşitliliğinin toplamı olarak tanımlandığını hatırlatan TSKB Ekonomik Araştırmalar Müdürü Burcu Ünüvar, küresel ısınmanın 1,5 derece ile sınırlanması durumunda, 2100’e kadar böceklerin %6’sının, bitkilerin %8’inin ve omurgalı hayvanların %4’ünün şu an iklime elverişli olarak yaşadıkları doğal alanların yarıdan fazlasını kaybedeceklerini belirtti.

Küresel ısınmanın 1,5 derece yerine 2 derece ile sınırlandırılması durumunda ise söz konusu oranların ikiye üçe katlanacağını ifade eden Ünüvar, insanların şu anda doğadan talep ettiklerinin karşılanabilmesi için mevcut yerkürenin 1,6 katına eşit bir gezegene ihtiyacı olduğuna dikkat çekti. Böyle bir gezegenin elimizde olmadığına dikkat çeken Ünüvar, “iklim krizi popülerliğini iklim krizi farkındalığına çevirmek bizim sorumluluğumuz!” diyor.

Turizm Sağlıklı Biyoçeşitliliğe İhtiyaç Duyuyor

Biyoçeşitliliğin tüm dünyada turizm sektörü için kilit bir önem taşıdığına dikkat çeken TSKB Ekonomik Araştırmalar Yöneticisi Cem Avcıoğlu, turizm aktivitesi görece yüksek oranda doğal kaynaklara bağlı Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için biyoçeşitliliğin korunmasına yönelik politikaların zorunlu olduğunu ifade ediyor. Akdeniz Havzası’nın dünyanın en popüler turizm destinasyonu olduğuna işaret eden Avcıoğlu, “Türkiye, Ege ve Akdeniz sahilleri ile turizmde önemli bir konumu elinde tutuyor. Dünya Doğayı Koruma Vakfı’nın (WWF) geçtiğimiz haziran ayında yayımladığı raporda, iklim değişikliğinin etkisiyle deniz sıcaklığının, Akdeniz’de küresel ortalamadan %20 daha hızlı arttığı ve Akdeniz’in dünyanın en hızlı ısınan en tuzlu suyu olduğuna değiniliyor. Akdeniz’in ısınmasına bağlı olarak bugün 1000’e yakın yabancı türün göç ederek, yerel türlerin yerini aldığı belirtiliyor. Deniz tabanındaki türlerin varlığı hem yaşam ortamı sundukları diğer birçok canlının varlığı için hem de doğal karbon yutağı fonksiyonu dolayısıyla iklimin geleceği için çok önemli” ifadelerini kullanıyor. Avcıoğlu, sürdürülebilir turizm uygulamalarının yaygınlaşmasının uzun vadede istihdam ve gelir yaratımını desteklemek açısından büyük bir önem taşıdığını vurguluyor.

“Enerji Sektöründeki Gelişmeler İklim Dostu Politikaların Seyrini Etkileyebilir”

TSKB Ekonomik Araştırmalar Grup Yöneticisi Şakir Turan, iklim hassasiyetinin artmasıyla yüksek seviyelere ulaşan karbon fiyatlarının doğal gaz gibi görece düşük emisyona sahip enerji kaynaklarına olan talebi artırdığına dikkat çekti. Turan, yazısına şöyle devam ediyor: “Bir süredir mevsim normallerinin üzerindeki hava sıcaklıkları ve yağışların yetersizliği gibi gelişmeler pek çok ülkede; güneş, rüzgâr, hidroelektrik santrallerden elektrik üretimini sınırladı. Yüksek seyreden enerji talebini karşılamak için doğal gaza olan talep artarken, fiyatlar üzerinde yukarı yönlü baskı arttı. Doğal gaz fiyatındaki artış, belli bir noktadan sonra ham petrol ve kömüre talebi artırdı. Bu kaynakların daha çok kullanılması karbon fiyatları üzerinde yukarı yönlü baskı yaparken, yeniden doğal gaza olan talepte ve fiyatlarda artışı besleyen bir döngüye yol açtı.” Şakir Turan yazısında enerji sektöründe önümüzdeki dönemde yaşanacak gelişmelerin iklim dostu politikaların seyrini etkileyebileceğini belirtti.

Raporda öne çıkan küresel gelişmeler şu şekilde:

  • Çin, gelişmekte olan ülkelerde biyoçeşitliliğin korunması için 233 milyon dolarlık fon oluşturdu.

Birleşmiş Milletler Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi 15. Taraflar Toplantısı’nın 11-15 Ekim 2021 tarihlerinde Çin’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen ilk oturumunda, biyoçeşitliliğin küresel seviyede 2030 yılına kadar iyileştirilmesine yönelik politika adımlarının hayata geçirilmesini hedefleyen Kunming Deklarasyonu imzalandı. Deklarasyona ek olarak, Çin Devlet Başkanı Xi Jinping gelişmekte olan ülkelerde biyoçeşitliliğin korunması için 1,5 milyon yuan büyüklüğündeki Kunming Biyoçeşitlilik Fonu’nu hayata geçirdiklerini duyururken, diğer katılımcı ülkeleri de fona katkı yapmaya davet etti.

  • Avrupa Yeşil Mutabakatı Biyoçeşitlilik Stratejisi yayınlandı.

Avrupa Komisyonu Avrupa Yeşil Mutabakatı kapsamında, biyoçeşitliliğin 2030 yılına kadar toparlanmasını sağlayacak insan ve gezegen odaklı Avrupa Biyoçeşitlilik Stratejisi’ni yayınladı. Raporda son 40 yılda vahşi canlı yaşamının %60’ının insan faaliyetleri kaynaklı yok olduğuna dikkat çekilirken, dünya ekonomisinin 1997-2011 döneminde yıllık 5,5-10,5 trilyon euro büyüklüğünde ekosistem hizmetini arazi bozunumu nedeniyle kaybettiği ifade ediliyor.

  • Doğayı Korumak için 10 Yıllık Plan hazırlanıyor.

Birleşmiş Milletler (BM) önümüzdeki on yıla ilişkin doğayı korumaya yönelik dünya çapındaki planın metni üzerinde çalışmaya devam ediyor. Hazırlanan Küresel Biyoçeşitlilik Çerçevesi’nin taslağında dünyadaki kara ve okyanusların en az %30’unun korunacağı belirtiliyor. Raporda, ayrıca plastik atıkların ve pestisit kullanımının en az üçte iki oranında azaltılmasının da hedefler arasında yer aldığı kaydediliyor.

  • Avrupa Birliği^nin (AB) 2025 yılına kadar 250 milyar euroya yakın yeşil tahvil ihracı bekleniyor.

AB ve İngiltere’nin ilk yeşil tahvillerine güçlü bir talep geldiğini vurgulayan İklime Dair raporunda, AB’nin ilk yeşil tahvil ihracını tamamladığı bilgisi paylaşılıyor. 15 yıl vadeli 12 milyar euro büyüklükteki tahvilin toplam 135 milyar euro tutarında talep topladığına dikkat çekilen raporda, “İngiltere’de ilk yeşil devlet tahvil ihracında toplamda 100 milyar sterlin talep toplandı. Toplanan fon, sel baskını savunma sistemleri, yenilenebilir enerji ile karbon yakalama ve depolama projelerinde kullanılacak” ifadelerine yer veriliyor.

  • 2030’a kadar kişi başı karbon salımı yıllık ortalama 2,3 ton olmalı.

Oxfam’ın Avrupa Çevre Politikası Enstitüsü ve Stockholm Çevre Enstitüsü’nün araştırmalarına dayanarak yaptığı çalışmaya göre, sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlandırabilmek için 2030’a kadar kişi başına düşen karbon emisyonlarının yılda ortalama 2,3 ton olması gerekiyor. Çalışmanın detaylarına göre, dünyanın en zengin %1’lik kısmının, sera gazı salımının %23’ünün Çin’de, %19’unun ABD’de ve %11’inin Hindistan kaynaklı olacağı tahmin ediliyor.

EkoIQ Editör