Siyasette ve tüm kurumlarda, Z kuşağının yaratıcılığına, hızlılığına, çevreci, eşitlikçi ve etik değerlerine hiç olmadığı kadar ihtiyaç var.
YAZI: Doç. Dr. Ahu ERGEN, Bahçeşehir Üniversitesi Öğretim Üyesi
Her kuşak büyüdüğü zamanın ruhundan, müziğinden, siyasi olaylarından, filmlerinden, felaketlerinden, önemli olaylarından derinlemesine etkilenir. O kuşağın mensupları temel kültürel, siyasi ve ekonomik deneyimleri paylaşır, ortak bakış açılarına ve değerlere daha yatkın olurlar. Ayrıca karşılaştırmalı çalışmalarda her kuşağın güçlü ve zayıf yönlerinin bulunduğu da görülmektedir.
1995-2012 arası doğanlara Z kuşağı deniyor. Farklı kaynaklarda farklı yıl aralıklarına da rastlamak mümkün. Dünya nüfusu içindeki payları yaklaşık %32. McKinsey araştırmasına göre bugün küreselde tüketicilerin %40’ı Z kuşağına mensup. İklim değişikliğine etkileri ve uyumları bakımından dikkatle anlaşılması, konuyla ilgili eğitilmesi ve harekete geçirilmesi gereken bir kuşak.
İklim değişikliğinin en önemli nedeni bilindiği gibi artan seragazları. Bu artışta, kömür ve petrol gibi fosil yakıt kullanımı, ormanların yok edilmesi, sentetik gübre kullanımı, sorumsuz üretim ve aşırı tüketim başı çekiyor. Z kuşağının önemsediği değerler, hayata bakış açıları, üretim, tüketim, moda, beslenme gibi meselelere yönelik tutumları ve en önemlisi davranışları iklim kriziyle mücadelede son derece önemli.
Tüketimde Fayda-Değer Dengesini Bulmak İstiyorlar
Z kuşağa yönelik araştırmalarda karşımıza çıkan temel başlıkları özetlemek isterim. Dijital doğmuş ve onu en iyi anlayan ve kullanan kuşak olarak kapsayıcı ve eşitlikçi yönetişim bekliyorlar. Devletlerden de şirketlerden de. Çevrimiçi ortamda hızla örgütlenme becerileri yüksek. Ayrımcılığa duyarlılar. Gelir adaletsizliği konusunda kaygılılar.
Tüketimde fayda-değer dengesini bulmak konusunda hassaslar ve marka sadakatleri yok denecek kadar az. İklim krizi ve sürdürülebilirlik konusunda hem farkındalıkları yüksek hem de kaygı düzeyleri. Markalardan çevreye duyarlı olmalarını bekliyorlar. Çoğunun marka tercihinde, etik ve sürdürülebilirlik önemli kriterler arasında. İşletmelerden topluma ve gezegene fayda bekliyorlar.
Diğer yandan stres ve kaygı düzeyleri önceki kuşaklardan daha fazla. Bu durum orta vadeli küresel riskler arasına da maalesef girmiş durumda. Hem ekonomik nedenlerden hem de israf, atıl kapasiteyi değerlendirme, çevre hassasiyeti gibi nedenlerden dolayı paylaşım ekonomisine meyilliler. İkinci el ürün satın alma, ev, bisiklet, araba, cihaz paylaşmaya istekliler.
Prestij sahibi olma, beğenilme, statü vb. nedenlerle aşırı tüketen gruplar olsa da bilinç düzeyi yüksek, sade yaşayan ve sürdürülebilir tüketen gruplar da azımsanmayacak sayıda. Küçülmeden yana olanlar, vejeteryan ve veganlar, iklim aktivistleri, gönüllü sade yaşayanlar Z kuşakta oldukça çok. Bir diğer tüketim kalıbı ise Z kuşağın önceki kuşaklara göre somut ürünlerden ziyade deneyim satın almaya meraklı olmaları. Bu da karbon ayak izini düşürme potansiyeli olan bir eğilim. Tıpkı paylaşım ekonomisinde olduğu gibi.
Seller, orman yangınları gibi aşırı hava olaylarına, iklim krizi etkisiyle artan göçlere, kuraklık ve su sorununa, dolaylı olarak artan yoksulluk ve eşitsizliklere, bulaşıcı hastalıklara maruz kalan ve bunların etkilerini bizzat yaşayan Z kuşağın, alacakları nitelikli eğitim ve mevcut deneyimleri sonucunda dünyamıza daha iyi bakacaklarını ve iklim kriziyle mücadelede çok daha hızlı adımlar atacaklarına inanıyorum.
Diğer yandan ülkemiz de dahil pek çok devletin yeşil kalkınma politikaları geliştirdiği bu günlerde, gençlerimizi kararlara daha fazla dahil etmeye ihtiyaç var. Siyasette ve tüm kurumlarda, onların yaratıcılıklarına, hızlarına, çevreci, eşitlikçi ve etik değerlerine hiç olmadığı kadar ihtiyaç var.