#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

İklim Limit Aşımında Geri Dönüş Yok!

Cape Town Üniversitesi ve University College London araştırmacıları, yaklaşık 30 bin deniz ve kara türü için güvenli olmayan sıcaklıklara maruz kalmaları durumunda limit aşımı etkilerini inceledi. Yayımlanan yeni araştırmaya göre, 2°C’nin üzerindeki sıcaklık artışı dünya genelinde biyolojik çeşitlilik ve ekosistemlerde büyük ve geri dönüşü olmayan hasarlara neden olabilecek. 

 Küresel iklim eylemlerinin, Paris Anlaşması’nın küresel sıcaklık artışını sınırlandırma hedefine ulaşmak için gerekli olan seviyenin gerisinde kalması nedeniyle birçok senaryo karar vericiler tarafından belirlenen küresel ısınma limitinin yıllar boyunca “aşılacağına” işaret ediyor. Bu kapsamda, 2100 yılına dek tehlikeli sıcaklık artışının karbon uzaklaştırma teknolojilerinin (carbon dioxide removal technology, CDR) hayata geçmesi öngörülüyor. Cape Town Üniversitesi (UCT) ve University College London (UCL) bünyesinde gerçekleştirilen yeni araştırma, limit aşımının dünya genelinde biyolojik çeşitlilik ve ekosistemlerde büyük ölçekli ve birçok durumda geri dönüşü olmayan hasara yol açabileceğini ortaya koyuyor.

“Normal” Koşullara Geri Dönüş Belirsiz

Philosophical Transactions of the Royal Society B: Biological Sciences isimli bilimsel dergide yayımlanan çalışma, dünya genelinde 30 bini aşkın türü ele alarak incelenen alanların en az dörtte birinde, limit aşımı öncesindeki “normal” koşullara geri dönüş şansının oldukça belirsiz olduğunu ya da böyle bir ihtimal olmadığını ortaya koyuyor.

UCT ve UCL’de görev yapan araştırma ekibi, sıcaklık limit aşımının küresel ölçekte biyolojik çeşitlilik üzerindeki etkisini araştırıyor. Biyolojik çeşitlilik kaybı, halihazırda iklim değişikliğinin etkisiyle ormanlarda ve mercan resiflerinde toplu ölümler şeklinde gerçekleşiyor. Araştırma, limit aşımı durumunda türlerin dağılımı ve üreme davranışlarının yanı sıra birçok parametrede ne gibi değişiklikler yaşanabileceğini ele alıyor. Araştırma ekibi, “Limit aşımının, küresel ısınmayı 2°C ile sınırlama hedefinin aşıldığı ve sonrasında sınırın altına inildiği durumda biyolojik çeşitlilik üzerindeki ne gibi riskler yaratabileceğinin modellendiği bu gibi çalışmalar, iklim değişikliği konusunda gerçekleştirilen araştırmalar kapsamında uzun süredir ele alınmıyordu” diyor.

Birçok Tür Aynı Anda Termal Niş Sınırlarının Ötesine İtilecek

Araştırmacılar, daha fazla ısınmanın birçok türün aynı anda termal niş sınırlarının ötesine itileceği anlamına geldiğinden çoğu bölgede türlerin birdenbire güvenli olmayan sıcaklıklara maruz kalacağını buldular. Bununla birlikte, bu türlerin termal nişleri içinde konforlu koşullara dönüşleri kademeli olarak gerçekleşebilecek ve sıcaklık düşüşünün gerisinde kalacak. Doğrusu, biyolojik çeşitlilik açısından risk barındıran limit aşımı etkisinin, sıcaklıkların 2°C’nin üzerinde seyredeceği ve yaklaşık 60 yıl sürecek aşıma kıyasla yaklaşık iki kat daha uzun süreceği tahmin ediliyor.

Bu risklerden en olumsuz etkilenecek yerler arasında tropik bölgeler yer alıyor. Hint-Pasifik, Orta Hint Okyanusu, Sahra Altı Afrika’nın kuzeyi ve Kuzey Avustralya’daki türlerin %90’ından fazlasının termal nişlerin dışına itileceği öngörülüyor. Yanı sıra dünyanın tür çeşitliliği açısından en zengin bölgeleri arasında yer alan Amazonlar’da, türlerin yarısından fazlasının tehlikeli iklim koşullarına maruz kalabileceği düşünülüyor.

Araştırma kapsamında incelenen, Amazonlar’ın da aralarında bulunduğu toplam alanların yaklaşık %19’u için limit aşımının etkilerine maruz kalan türlerin, aşım öncesi seviyesine geri dönüp dönemeyeceği belirsizliğini koruyor. Bu alanlardan %8’inin ise limit aşımı öncesi seviyelerine hiçbir zaman ulaşamayacağı tahmin ediliyor. Bu durum, küresel ısınmanın 2°C üzerine çıkması sonrasında artış trendinin tersine çevrilmesi durumunda dahi, türlerin yok oluşu ve ekosistemlerdeki radikal değişimler nedeniyle doğada geri dönüşü olmayan etkiler yaratacağı anlamına geliyor.

Göz Ardı Edilen Noktalar

Çalışma, limit aşımı senaryoları tartışmalarında zamansal perspektifin önemine dikkat çekiyor. “Nihai varış noktası” anlaşmaya varılan sınırlar içinde olduğu sürece, “yolculuk süresince” tehlikeli şekilde yükselen sıcaklıklar genellikle göz ardı ediliyor. Bu nedenle, son IPCC raporlarında talep edilen hızlı ve derin emisyon azaltımları gözden kaçabiliyor. Yazarlar aynı zamanda karbonun atmosferden uzaklaştırılmasının ekosistemler üzerinde yarattığı olumsuz etkilere dikkat çekiyor. Örneğin, büyük ölçekli ağaçlandırma ya da biyoyakıt üretimi, çok fazla arazi ve su gerektiriyor ve iklim sisteminde ikincil etkiler yaratabiliyor.

Cape Town Üniversitesi, Afrika İklim ve Kalkınma Girişimi’nden (African Climate & Development Initiative, ACDI) Dr. Andreas Meyer, “Bu durum, ormanların otlaklara dönüştürülmesi ve bunun sonucu olarak küresel ısınmayı engelleme kapasitemizin azalması ile birlikte çoklu ekolojik ve iklimsel sistemler üzerinde zincirleme etkilere sahip olacak önemli bir küresel karbon yutağının kaybı anlamına gelebilir” dedi. Afrika İklim ve Kalkınma Girişimi’nden Dr. Joanne Bentley ise şunları söyledi: “İklim değişikliğinin etkilerini azaltmak için sihirli değnek etkisi yaratacak bir çözüm olmadığını anlamak önemli. Seragazı emisyonlarını hızla azaltmak zorundayız. Ağaçlandırma gibi birçok karbon uzaklaştırma ve  doğa temelli çözümlerin olumsuz etki yaratma potansiyeli de bulunuyor. Çalışmamız, küresel ısınmanın 2°C hedefini aştığı durumda, biyolojik çeşitlilik kaybının bedelini ödeyerek geçim kaynaklarımız için zaruri olan ekosistem hizmetlerinden ödün vermemiz gerekeceğini ortaya koyuyor. Sıcaklık limit aşımını engellemek önceliğimiz olmalı. Bunu, limit aşımının süresini ve ölçeğini sınırlamak hedefi izlemeli.”

EkoIQ Editör