Yeditepe Üniversitesi Kamu Yönetimi bölümünden öğretim üyesi Barış Gençer Baykan, insanlığın karşılaştığı en büyük ve karmaşık sorunlardan biri olan iklim değişikliğinin gençlerin sosyal, ekonomik ve siyasal yaşamlarına yeni yükler ve sorun alanları getirdiğini belirtiyor.
YAZI: Erhan ARCA
Ülkelerin iklim politikalarında gençlere yaklaşımı gelişmişlik düzeylerine göre nasıl değişimler gösteriyor?
Gelişmekte olan ülkelerde, özellikle Asya ve Afrika’da yaşayan gençler, iklim değişikliğinden ve onun olumsuz sonuçlarından gelişmiş ülkelerde yaşayan gençlere oranla daha çok etkileniyor. Olağandışı hava olayları, yüksek sıcaklık, su kaynaklarının kıtlığı, sağlıklı olmayan koşullar, tarım ve gıda sektöründe yaşanan olumsuzluklar, doğal kaynakları ele geçirmek amacıyla yaşanan iç çatışmalar, gençlerin sağlığını ve güvenliğini tehdit ediyor. Göç ve çatışmalar da iklimdeki istikrarsızlıkların sonucu olarak ortaya çıkabiliyor. Çok sayıda genç, olağanüstü hava olaylarının en sert şekilde vurduğu yerlerde yaşıyor. Kuraklık riskinin yüksek olduğu Sahraaltı Afrika, ciddi sel tehlikesiyle karşı karşıya olan Güney Asya, Orta Amerika, Karayipler ve Pasifik Adaları’nın kıyı bölgelerinde olağanüstü hava olaylarının yoğunlaşması, bu bölgelerdeki gençlerin sağlığını ve güvenliğini tehlikeye atıyor. Dünya gençliğinin dörtte biri, genel dünya nüfusunun ise en az üçte ikisi uygun sanitasyona erişimi olmayan ülkelerde yaşıyor.
Tüm bu ülkeler Afrika, Asya ve Okyanusya’da bulunuyor. İklim değişikliği sonucu oluşan uzun kuraklık dönemleri temiz suya erişimi kısıtlıyor. Bu durum kötü beslenme, su kaybı ve yetersiz temizlik gibi sağlıkla ilişkilendirilebilecek sonuçlara yol açabiliyor. Yüksek sıcaklıklar, gençlerin vektör aracılı hastalıklar gibi sağlık risklerine maruz kalmasını artırabiliyor. Dünya Gıda Programı’na göre insan sağlığına en büyük tehdit açlık ile kötü beslenmenin bileşimi. İklim değişikliği özellikle 1 milyar genç kadın ve erkeğin yaşadığı Afrika, Asya, Latin Amerika ve Karayipler’de gıda güvenliğini tüm açılardan etkileyecek.
Küresel Kuzey, iklim değişikliği etkilerinden daha az etkileniyor. Gelişmiş ülkelerde gençlerin karar mekanizmalarına katılabilmesi, iklim politikalarında az da olsa söz sahibi olması, olumsuz etkileri azaltacak politikaların oluşmasına katkıda bulunabilir. Aslında bu ülke yönetimlerinin gençlere verdiği değerle yakından alakalı. Sağlık, barınma, enerji ve eğitim politikalarında gençleri önceleyen politikalar varsa iklim politikalarına da sirayet ediyor.
Yapılan nüfus projeksiyonları Türkiye’de şu an yaşamakta olan gençlerin gelecek genç nesillerden daha kalabalık bir nüfusa sahip olduğunu gösteriyor. İklim politikalarında bu kalabalık grup ve karar mekanizması ilişkisi nasıl geliştirilebilir?
Gençliğin nüfus içindeki oranı azalıyor. Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi (ADNKS) sonuçlarına göre 2021 yılı sonu itibarıyla Türkiye’nin toplam nüfusu 84 milyon 680 bin 273 kişi iken 15-24 yaş grubundaki genç nüfus 12 milyon 971 bin 289 kişi oldu. Genç nüfus, toplam nüfusun %15,3’ünü oluşturdu. Genç nüfusun %51,3’ünü erkek nüfus, %48,7’sini ise kadın nüfus oluşturuyor. Nüfus projeksiyonlarına göre genç nüfusun toplam nüfus içindeki oranının 2025 yılında %14,3; 2030 yılında %14,0; 2040 yılında %13,4; 2060 yılında %11,8 ve 2080 yılında %11,1’e düşeceği öngörülüyor.
Türkiye’nin genç kuşaklarının iklim değişikliğinden nasıl etkileneceği, kırda veya kentlerde hangi gençlik gruplarının ne şekilde zarar göreceği; sağlık, doğal kaynaklara erişim ve tarım gibi alanlarda gençlerin iklim değişikliğinin sonuçlarından nasıl etkileneceğine dair çalışmalar yapılmadı. Öte yandan insanlığın karşılaştığı en büyük ve karmaşık sorunlardan biri olan iklim değişikliği gençlerin sosyal, ekonomik ve siyasal yaşamlarına yeni yükler ve sorun alanları getiriyor.
Gençlerin karar alma mekanizmalarında temsil edilmemesi iklim politikalarının planlanması, geliştirilmesi ve uygulanmasında etkinliği azaltıyor. Bu açıdan bakıldığında sivil toplumdan yerel yönetimlere, üniversitelerden Birleşmiş Milletler (BM) İklim Zirveleri’ne kadar birçok alanda genç nesillerin karar mekanizmalarına katılmaları, iklim değişikliği ile mücadele ederken geleceklerini sürdürülebilir bir şekilde yapılandırma imkanı verecektir. Türkiye 27 yıldır iklim müzakerelerine katılıyor ama gençlik delegasyonunu henüz oluşturmadı. Gençlik örgütleri, siyasi partilerin gençlik teşkilatları, üniversitelerdeki çevre ve iklim toplulukları, Kent Konseyleri’nin Gençlik Meclisleri yerel ve ulusal tüm karar alıcı mekanizmalarda söz sahibi olmalı. Temsili katılımın ötesine geçmeli, oy ve sandalye sahibi olmalı.
Türkiye’de gençler sosyoekonomik eşitsizliklerin yol açtığı birçok sorunla karşılaşıyorlar. Yeşil adil dönüşüm için bu eşitsizliklere de müdahale edilmesi gerektiği düşünüldüğünde, gençlerin iklim kriziyle mücadelede gözetmesi gereken unsurlar nelerdir?
Gençler gerçekten zor bir dönemden geçiyor. Türkiye’de gençlerin %28,3’ü ne eğitim alıyor ne de bir işte çalışıyor. İklim mücadelesini konuşmak lüks hale gelebiliyor. Belki bir bütün olarak bakarsak daha anlamlı olur. Ekonomik ve ekolojik sorunların birlikte çözülebileceğini anlamalıyız. Enerji politikası, tarım politikası, su politikası, kent politikası birbiriyle iç içe olan politikalar olmasına karşın ayrı kulvarlarda değerlendiriliyor. Kalkınma politikamızı gözden geçirmemiz ve bu politikayı toplumun ve gençlerin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde tasarlamamız gerekiyor. Büyük kentlerdeki barınma sorunu, gıdaya erişim, enerjiye erişim gençlerin önüne sürekli sorun olarak çıkacak. Ne yazık ki bu sorunlar tek başına gençlerin çözebileceği konular değil; politika kanalları tıkalı, örgütlenmede baskılar var. Dünyada gençlerin iklim hareketine ağırlıklarını koymasıyla seçme ve seçilme yaşının düşürülmesi de gündeme geldi. Yerel seçimler başta olmak üzere, 16 yaşa seçme hakkı verilmesi yaygınlaşıyor.
Son beş yıldır iklim değişikliği ile ilgili siyasal, sosyal ve ekonomik tartışmaları kuşak kavramına değinmeden yapmak pek mümkün değil. Bu büyük ölçüde gençlerin iklim değişikliğini kuşaklar arası bir adalet sorunu olarak tanımlamalarından ve bu doğrultuda mücadele vermelerinden kaynaklanıyor. Günümüzde genç iklim aktivistleri, iklim değişikliğini yalnızca sürdürülebilirlik alanıyla değil, eşitsizlik üreten sistemik sorunlarla da ilişkilendiriyor. Teknik çözümlerden ziyade daha adil bir küresel sistem talep ediyorlar.
Uluslararası iklim anlaşmalarında gençliği kapsayan iklim politikaları süreç içerisinde ne gibi gelişmeler gösterdi ve sonraki süreçte ne gibi gelişmeler göstermesi gerekiyor?
Gençlik Konferansı (GK) 2005’ten bu yana gençlik delegasyonlarının önemli parçalarından biri haline geldi. Yıllık olarak BM İklim Değişikliği Konferansları’nın başlamasından bir hafta önce toplanan GK, dünyanın farklı yerlerinden gençleri uluslararası gençlik iklim hareketini inşa etmek üzere bir araya getiriyor. Hareketin üyeleri tarafından organize edilen GK, yüzlerce genç iklim liderini kapasitelerini artırmak, deneyimlerini paylaşmak ve BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC) sürecine bağlı olarak kampanyalar ve stratejiler üzerine işbirliği yapmak üzere bir araya getiriyor. Üç günlük konferanslar boyunca, GK genç delegeleri yaklaşan BM İklim Değişikliği Zirvesi’ne hazırlıyor ve YOUNGO’nun (UNFCCC Bünyesinde Gençlik ve Çocuklar Temsili) etkinliğini güçlendiriyor. GK’de geliştirilen ve dağıtılan araçlar sonrasında gençlik delegasyonları tarafından hem hükümetlerarası iklim değişikliği müzakerelerinde hem de kendi ülkelerinde kullanılabiliyor.
2009’dan bu yana gençlik örgütlerinin artan iklim müzakerelerinde yer alma taleplerini karşılamak üzere UNFCCC, temsiliyet statüsünü genişleterek gençlik STK’larına da UNFCCC konferanslarında resmi bilgi edinme, toplantılara katılma, konuşma süresi isteme ve lojistik destek alma hakkı verdi. BM iklim değişikliği ve gençlik ilişkisini yalnızca iklim müzakerelerinde temsiliyet üzerinden değil, diğer örgütlerinin rutin çalışmaları üzerinden de kuruyor. BM Çocuk, Gençlik ve İklim Değişikliği Ortak Çerçeve İnisiyatifi (UN Joint Framework Initiative on Children, Youth and Climate Change) 2008 yılından bu yana 16 hükümetlerarası birimi ve birçok gençlik örgütünün gençlerin iklim değişikliği ile mücadele ve iklim değişikliğine uyum eylemleri için güçlendirilmesi ve gençlerin iklim değişikliği ile ilgili politika geliştirme süreçlerine katılma çabalarını da destekliyor.
Öte yandan iklim müzakerelerinin meşruiyeti tartışmalı hale geliyor. Sivil toplum örgütleri müzakerelerden dışlanıyor, fosil yakıt lobileri devletlerle süreci beraber götürmeye çalışıyor. 2024 yılında toplanacak COP 28 (Taraflar Konferansı) başkanlığına Abu Dabi Ulusal Petrol Şirketi’nin CEO’su Sultan Al Jaber atandı. Dünyanın farklı ülkelerinden sivil toplum örgütleri bu karardan vazgeçilmesi için BM Genel Sekreteri António Guterres’a açık bir mektup gönderdi.
Derginin tamamına buradan erişebilirsiniz.