Türkiye’nin, iklim değişikliğine neden olan seragazı emisyonunu azaltmak amacıyla belirlediği 2030 iklim hedefi, Mısır’da devam eden 27. Taraflar Konferansı’nda açıklandı. Türkiye, 2030 yılı için açıkladığı yüzde 41 emisyon azaltım hedefi ile emisyonlarını bugüne göre yüzde 30’dan fazla artırmayı öngörüyor.
Türkiye adına Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın sunduğu “%41 artıştan azaltım” hedefini değerlendiren sivil toplum ve düşünce kuruluşları ile gençlik hareketleri açıklanan hedefin “artıştan azaltım” olması nedeniyle, seragazı emisyonlarını azaltmak yerine artıracağına dikkat çekti. Yapılan açıklamaya göre bu hedef, Türkiye’nin enerji dönüşümünü geciktirecek ve 2021 yılında Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşmanın maliyetini artıracak.
Bakanlığın 2038’i emisyon tepe noktası (pik yıl) kabul ederek bu tarihe kadar emisyonlarını artırmayı öngördüğünü vurgulayan kuruluşlar, azaltımın bugünden başlaması gerektiğini dolayısıyla tepe noktasının bugün olması gerektiğini belirtti.
Sivil toplumun yaptığı açıklamada, Türkiye’nin en güncel emisyon verisinin 2020 yılına ait 523,9 MtCO2e (milyon ton karbondioksit eşdeğeri) olduğu hatırlatıldı. Bakanlığın 2030 için açıkladığı 500 MtCO2e indirme hedefi ile anlaşılanın, 2015’te verilen baz senaryodaki gibi Türkiye’nin emisyonlarının önce 1.175 MtCO2e’ye çıkarılacağı ve idarenin alacağı önlemlerle 700 MtCO2e civarına indirileceği olduğu belirtildi. Bakanlık açıklamasının bir azaltım hedefi olmadığına dikkat çeken kuruluşlar, aksine bu hedefin 2030’a kadar %30’dan fazla artışa neden olacağını ifade ediyor.
İklim alanında faaliyet gösteren sivil toplum ve düşünce kuruluşları, Mısır’daki müzakereler öncesinde Türkiye’nin güçlü bir 2030 iklim hedefi vermesi yönünde ortak bir çağrıda bulunmuş ve köklü değişikliklere gidilmeden, %35 mutlak azaltım ile emisyonların mevcut seviyesinden 340 MtCO2e seviyesine inebileceğini ortaya koymuştu.
“2053 Net Sıfır Vizyonuna Ulaşmak Gerçekçi Bir Azaltım Hedeflenerek Mümkün”
WWF-Türkiye İklim ve Enerji Programı Müdürü Tanyeli Sabuncu, “Bakanlığın 2030’da ulaşmayı hedeflediği emisyon seviyesi 700 MtCO2e civarında. Bu, iklim STK’ları olarak sunduğumuz öngörünün (340 MtCO2e) iki katı” dedi. Türkiye’nin 2015 yılında sunduğu hedefin de aynı yaklaşımla %21 oranında artıştan azaltım hedefi vererek emisyonları iki kat artırmayı öngördüğünü hatırlatan Sabuncu “2053 net sıfır vizyonuna planlı ve daha az maliyetli şekilde ulaşmak ancak bugünden gerçekçi bir azaltım hedeflenerek mümkün” şeklinde konuştu.
“Açıklanan Hedef 2053 Net Sıfır Hedefi İddiasıyla Uyuşmuyor”
Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği (SEFiA) Direktörü Bengisu Özenç, açıklanan hedefin günümüzün gerçekleri ve 2053 net-sıfır hedefi iddiasıyla uyuşmadığını vurgulayarak “Türkiye’nin son 30 yıldaki yıllık ortalama emisyon artışının %üç olduğu düşünüldüğünde, azaltım senaryosunda öngörülen hedef basit bir şekilde tarihsel emisyon patikasından ayrılmayacağımız anlamına geliyor” dedi. Özenç, açıklanan ulusal katkı beyanının, Türkiye’nin geçtiğimiz yıl açıkladığı 2053 net sıfır hedefi ile küresel iklim diplomasisi içerisinde edindiği yeri koruyabilmesi açısından kaçırılmış tarihi bir fırsat olarak değerlendirdi.
“Bu Hedef Daha Güçlü 2030 Hedefleri Belirleme Kararı ile Uyumsuz”
Gerçek ve iddialı bir iklim hedefinin, mutlak emisyon azaltımı olması gerektiğini belirten İklim Değişikliği Politika ve Araştırma Derneği’nden Gülşah Deniz Atalar şunları söyledi: “Emisyonları mutlak olarak, yani ‘bugünden itibaren’ azaltmayı hedeflememiz gerekiyor. Bunun için azaltım hedefi, en son ve en güncel veriden yola çıkarak hesaplanmalı. Bakanlığın hesaplamasına göre, 2030’a kadar hiçbir önlem almadan Türkiye’nin neden olacağı seragazı emisyonları hesaplanıp, bu artan emisyon düzeyi üzerinden bir azaltım hedefi belirleniyor. Bu hedef geçtiğimiz Taraflar Toplantısı’nda alınan ‘daha güçlü 2030 hedefleri belirleme’ kararı ile uyumsuz.”
“Bu Emisyon Azaltım Projeksiyonu, 2053 Net Sıfır Hedefini Tehlikeye Atıyor”
Greenpeace Akdeniz Program Direktörü Sevil Turan, “Belirlenmiş bu emisyon azaltım projeksiyonu, 2053 için dile getirilen net sıfır hedefini tehlikeye atıyor ve ticari ve teknolojik yeterlilikleri sorgulanır olan karbon yakalama teknolojilerine ya da nükleer gibi ciddi güvenlik, çevre ve sağlık riskleri taşıyan ithal seçeneklere bağımlı kılıyor. Oysa, 2030 itibarıyla kömürden çıkış ve iklim krizine karşı toplumsal direnci aktif olarak artıracak adil dönüşüm politikalarını üretme tercihi, somut bir çözüm olarak burada ve erişimimizde” diye konuştu.
“Türkiye’nin Bir An Önce İklim için Adım Atması Gerekiyor”
Kömürün Ötesinde Avrupa Kampanyacısı Duygu Kutluay’ın değerlendirmesi ise şöyle: “Enerji üretimi için kullandığı fosil yakıtların (petrol, gaz ve kömür) %78’ini ithal eden Türkiye’nin fosil yakıt ısrarı, bize enerjide dışa bağımlılık, yüksek faturalar, giderek kötüleşen hava, su ve toprak kirliliği ile artan sağlık sorunları olarak geri dönüyor. Türkiye’nin bu iç içe geçmiş krizlerden çıkabilmesi için bir an önce iklim için adım atması gerekiyor. ‘Artıştan azaltım’, bu sorunları çözmek yerine, daha değerli kamu kaynaklarının uzun süre bu şekilde boşa harcanmaya devam edeceğini gösteriyor.”