Teyit.org’dan yazar Seçil Türkkan ile hem haber teyitlemeyi, hem iklim inkarcılığını, hem de yeşil badanayı konuştuk. Türkkan, “Aile WhatsApp gruplarına şüpheyle yaklaşın, şüphe kasınızı çalıştırmayı unutmayın” diyor.
YAZI: Burcu GENÇ
Özellikle sosyal medyanın yaygınlaşmasıyla “sahte haberlerin” yaygınlaşması da kolaylaştı. Herkes istediği bilgiyi, istediği şekilde yayabiliyor ve kaynağı belli olmayan birçok haber sosyal medyadan bildiğimiz, güvendiğimiz gazetelere kadar ulaşabiliyor. Teyit.org olarak bize teyitlemenin ve teyit.org’un ilk olarak nasıl ve hangi ihtiyaçlarla başladığını anlatabilir misiniz?
Pek çok bombalı saldırının yaşandığı 2015-2017 yılları arası, yanlış bilgiyle mağdur edilen insanların hikayeleriyle sık sık karşılaştığımız bir dönemdi. Bu dönemde açığa çıkan öfke, panik ve güçlü duygu dalgalanmaları yanlış bilginin nasıl hızla yayıldığını ve insanların bu yanlışlara nasıl inandığını resmediyordu. İşte Teyit, bu hikayelerin ortaya çıktığı, yanlış bilginin hayati denebilecek denli olumsuz etkilerinin derinden hissedildiği bir atmosferde ortaya çıktı, kurulduğu günden bu yana da yanlış bilgi sorununa karşı farklı seviyelerde çözümler getirmeye çalışıyor.
İnsanlar pandeminin çıkışının laboratuvarlar, uzaylılar hatta 5G istasyonları olabileceğine bile inandı ancak çoğu insan bunun biyolojik çeşitliliğe ve ormanlara müdahaleden kaynaklanabileceğini hemen kabul etmek istemiyor. Birçok insan komplo teorilerine inanmayı daha uygun görüyor. Komplo teorileri neden bu kadar çok seviliyor ve gerçekler yerine onlara inanmak neden daha kolay?
Bu konuda yapılan bilişsel psikoloji çalışmaları insanların sadece kendi inançlarını, düşüncelerini ve varsayımlarını destekleyen bilgileri dikkate alıp öne çıkarma eğilimi (confirmation bias) gösterdiğini, yanlılıkların yanlış bilgiye olan meyli artırdığını gösteriyor. Teyit olarak Türkçeye çevirdiğimiz Komplo Teorisi El Kitabı komplo teorilerine daha çok inanma ve onları yaygınlaştırmaya daha meyilli olanların, güçsüz veya savunmasız hissedenler olduğunu söylüyor. Ayrıca komplo teorileri, tam açıklayamadığımız olayları ya da cevaplandıramadığımız soruları yahut belirsizlikleri “gizli” ve “kötücül” bir komplonun sonucu oldukları varsayımına dayandırdıklarından da ilgi çekebiliyor. Komplo odaklı düşünenler, onlar için “sıradan” duyulan açıklamaları “büyük olayların arkasında büyük nedenler olmalı” yanılgısıyla yeni ve gerçeği yansıtmayan anlatılara oturtma eğilimi gösteriyor. Ayrıca el kitabına göre, mevcut düzene veya resmi anlatıya karşı çıkma motivasyonu da komplo teorilerinin bu denli yaygın olmasına neden oluyor. Ancak insanların bilgi ile kurdukları bağı yeniden şekillendirmek ve sağlıklı bir ilişki kurmalarını sağlamak mümkün. Son dönemde yapılan pek çok araştırma, insanların fikirlerinin gerçekleri öğrendikten sonra değişebildiğini gösteriyor. Biz de Teyit’de bu değişimi sağlamak için çalışıyoruz.
İklim haberlerine gelince, şu anda en çok mücadele edilen alanlardan biri iklim inkarcılığı. Facebook’un iklim inkarcılığını yaydığına dair raporlar yayımlanıyor. İklim inkarcılığının önlenmesi konusunda neler yapılabilir?
İklim inkarcılığı konusunun da temelde komplo teorisine yatkın düşünme fikrinden beslendiğini söylemeliyim. Çevirisini yaptığımız Komplo Teorisi El Kitabı içinde bu alana dair de bir takım araştırma sonuçları yer alıyor. Buradaki anket sonucuna göre iklim değişikliği inkarcılarının küresel ısınmaya tepkisi daha çok komplo teorisinden besleniyor, ardından da sırasıyla; kesin inkar, bilim şüpheli, abartılı ve doğal bir olgu gibi unsurlar geliyor. Yine aynı kaynakta yer alan bir diğer bilgi de komplo teorisinin merkezinde tutarsızlığın yer aldığını ve bunun insanların bilimsel kanıtların gücü hakkındaki algılayışlarını zayıflatarak iklim değişikliğine yönelik adımlar atmayı geciktirmeyi amaçlayan, etkili bir siyasi strateji olduğunun altını çiziyor. Bu alanda komplo teorileri tutarsızlıktan besleniyorsa eğer, konuya dair daha çok bilgi üretmek, bilimsel bilginin görünür kılınmasına çalışmak, sağlıklı şüpheciliğe alan açmak, kanıt ve tutarlılığı önceleyen bir sistematik için çalışmak gerekiyor. Bu nedenle iklim inkarcılığı hakkında gelişim kaydetmek, tek bir yanıtla değil, pek çok unsurun bir araya gelişi ile mümkün. Teyit’te bu konuda yapmaya çalıştığımız şey şüphe kaslarını tetikte tutmaya çalışırken insanların medya okuryazarlığı alanında güçlenmesini de sağlamaya çalışmak. Yani kişi bir haberi gördüğünde “kaynağına, içindeki bilgilerin inandırıcılığına, gönderinin siyasi bir motivasyonu olup olmadığına” dair sorular sormasına yöneltmek için çalışmak.
İklim inkarcılığına Türkiye açısından baktığımızda temelde bu konu daha çok çevre aktivistlerinin hedef gösterilmesi, eylemlerinin yersiz olduğu söylemleri ile değersizleştirilmesi biçiminde seyrediyordu. Ancak COVID-19 pandemisinden sonra Türkiye özelinde de iklim inkarcılığının yükseldiğine şahit olduğumuzu söyleyebilirim. Pandemi inkarcılarının virüsün insan eliyle üretildiği argümanı gibi bu kez de salgın sonrasında iklim değişikliğiyle insanlığın huzursuz edildiği söylemleri yaygın. Bunun temel nedeni bilim insanlarının COVID-19 krizi ile iklim krizinin getiri ve götürüleri arasında benzerlikler kurması ve bu krizi atlattıktan sonra bizi bekleyen iklim krizi konusunda uyanık olmamızı söylemeleri olabilir. Bu nedenle bir dünya krizi olan pandemi sırasında Teyit’te çıkardığımız tüm içeriklerde kulak verdiğimiz şey bilimsel bilgi ise, iklim inkarcılığı konusunda da aynı yolu izlediğimizi gönül rahatlığıyla söyleyebiliriz.
Diğer yandan iklim haberlerinde bir “felaket tellallığı” eğiliminin de olduğunu görebiliriz. Bu haberler abartılıyor mu? İklim haberlerinin teyitlenmesi konusundaki çalışmalar nelerdir?
İklim ya da bütünüyle ele aldığımız haliyle söylersek çevre haberciliği genel anlamda insanları umutsuzluğa sürüklüyor çünkü bunlar geldiğimiz yerin fotoğrafını çeken içerikler oluyor ve yaşadığımız yere çok da iyi davranmadığımız ortaklaştığımız bir konu. İnsanlar elbette “iç karartan, sadece karanlık resmi ortaya koyan” haberleri izlemekten kaçınıyor, araştırmalar da bunu söylüyor ancak buraya “felaket tellallığı ve gerçekler” çizgisini çekmek gerektiğini düşünüyorum. “Felaket tellallığı” haberciliği bir anlamda tık avcılığından farksız. Ancak fotoğrafı anlatmak gerektiğinde manzara felaketse de ortaya olduğu haliyle koymamız gerektiği fikrindeyiz. Bu, bizi gerçekliğe ve bir sonraki aşamada çözümlere yaklaşabilmeye de götürecektir.
Örneğin geçtiğimiz yıl yayınladığımız, sistematik olarak Haliç’in kirliliğinin bir yıl içinde gerçekleştiğini ortaya atan iddialarda gördüğümüz bir örüntü, bizi Marmara’nın bugün müsilajla sonuçlanmış halinin bu hale nasıl geldiğini anlatabildiğimiz dört bölümlük İstanbul’un Suları dosyasını yazmaya itti çünkü bilimsel veriler Haliç’teki kirliliğin bir yıl içinde oluşamayacağını ortaya koyuyordu. Yazılara baktığınızda manzarayı ortaya koyarken, çözüm önerilerinin de sesini yükseltmeye çalıştığımızı göreceksiniz. Bu nedenle felaket tellallığı ile gerçeklik çizgisinin ayrımı konusunda hem gazetecilerin hem de okuyucuların uyanık olması gerekiyor. Zira yanlış bilgilerin temelinde de yeterince açığa çıkmayan doğru bilginin, gizli kalmış olması yatıyor.
Bütün bunları göz önüne aldığımızda iklim ya da çevre konulu haberleri teyitlerken ya da bir dosya hakkında çalışırken kullandığımız yöntemler Teyit’in tecrübelerinden geçerek oluşturulan ve her gün biz Teyitçiler tarafından da sınanan klasik metodolojisinden farklı değil. Bulgularımızın temelini konu hakkındaki bilimsel araştırmalar oluşturuyor. Bunun dışında konunun tüm yönlerini araştırmak, kazıyabildiğimiz kadar derine gitmek, bulduğumuz izleri takip etmek, araçlara, bilimsel görüşlere yer vermek diğer özelliklerimiz. Çevre ile ilgili bazı bilgilerin ortaya çıkması zamana ihtiyaç duyar bu nedenle de özellikle bilimsel kaynaklar diyoruz. Çevre alanındaki içeriklerimizde de her zaman çözümleri, başarılı olmuş iyi örnekleri, alanda alınmış dersleri araştırmaya vakit ayırıyoruz.
İklim krizinin ve sürdürülebilirliğin diğer en büyük sorunu ise “green-washing” yani yeşil badana. Özellikle pandemiyle beraber artan yeşil iyileşme amacıyla yapılanlar verilen taahhütlerin yeşil badana olup olmadığını nasıl anlarız? Bununla ilgili yaptığınız bir çalışma var mı?
Yeşil badana içerikleriyle ilgili ayrıca bir çalışma yapmayı çok istiyoruz, bu konuda yapabileceklerimiz üzerine çalışıyoruz. Bu konu, temelinde farkında olmayı gerektiriyor. Yani az önce de bahsettiğimiz gibi sağlıklı bir şüphe payını bırakmak, taahhütlerin peşine düşmek, bu taahhütleri takip etmek bir yöntem. Yeşil badanayı etiket üzerinde görmek bile mümkün ancak oradaki bilgileri de sorgulamak gerekiyor. Öte yandan bu yeşil iyileşme dönemi gezegenin sağlığı konusunun bir “moda” haline gelmesine de yardım ediyor. Yani çevreyle ilgilenir olmak ilgi uyandıran, çekici bir şey de. Yeşil badana bu gibi alanlardan da besleniyor. Burada bir gazetecilik yöntemini önermek mümkün; parayı, paranın izini takip etmek, bize neyin ne olduğunu gösterebilir ve bir fotoğrafı ortaya koyabilir.
İnsanlara, verileri teyitleme ve haber okuryazarlığı konusunda nasıl öneriler verirsiniz?
Öncelikle Teyit’i takip etmelerini ve hep bahsettiğimiz şüphe kaslarıyla bizi de sorgulamalarını önermek isterim. Teyit’i nasıl teyitleyeceğini soran okuyucularımızla karşılıklı bir öğrenim süreci içine girebildiğimize inanıyoruz. Yanlış bilgi sorununa karşı bilgiyi üreten, dağıtan ve regüle eden aktörlerin dönüşmesi kadar bireysel aksiyonlara da ihtiyaç var. Bu ihtiyacın merkezinde eleştirel dijital okuryazarlık yer alıyor. Eleştirel dijital okuryazarlık hem dijital araçları kullanma hem de eleştirel düşünme becerilerinin alaşımından oluşuyor. Kullanıcıların karşılaştıkları bilgiyi zihinsel süzgeçlerinden geçirebilmeleri ve dijital araçlarla bilginin doğruluğunu sınayabilmeleri, kaynağının peşine düşebilmeleri, hiç değilse sorgulayabilmeleri eleştirel dijital okuryazarlığın olmazsa olmazı. Open Society Institute tarafından yapılan Avrupa Medya Okuryazarlığı İndeksi’nde Türkiye’nin 35 ülke arasında 34’üncü sırada olması da bu ihtiyacı gösteriyor. Kullanıcılar için bilginin kaynağını araştırmak, farklı kaynaklarla kıyaslama yapmak, tersine görsel arama yöntemini kullanmak, aile WhatsApp gruplarından gelen mesajlara mesafeyle yaklaşmak teyitçilik konusunda giriş niteliğinde kullanılabilecek nitelikler arasında.