Birleşmiş Milletler’in 8 Haziran olarak kabul ettiği “Dünya Okyanus Günü”nün “Yeni Derinliklerin Farkına Varmak” başlıklı 2024 teması, insanlığın okyanusla kurduğu ilişki biçimini acilen değiştirmesi gerektiğine dikkat çekiyor. Öte yandan 10 yıllık müzakerelerin ardından geçen yıl imzalanan ve okyanusları korumaya yönelik en büyük ve bütüncül anlaşmanın 2025 Haziran’ında yürürlüğe girmesi bekleniyor.
Gezegenimizin %70’ini kaplayan, oksijenin en az %50’sini üreten okyanuslar, dünya üzerinde en çok biyoçeşitliliğe sahip alanlar. Okyanuslar, bir yandan hem insanlar hem de içindeki canlılar açısından besin kaynağı olurken, insanlar tarafından üretilen karbon emisyonunun %30’unu emerek küresel ısınmanın etkilerine karşı tampon vazifesi görüyor. Ancak zehirli kimyasallar ve milyonlarca ton plastik atık kıyısal ekosistemlere karışarak deniz canlılarını yaralayıp öldürüyor ve ardından da besin zincirine artan oranlarda karışmaya devam ediyor.
Dünya Okyanuslarına Tonlarca Plastik Karışmış Durumda
2021 verilerine göre dünya okyanuslarına 17 milyon ton plastik karıştı ve bu miktarın 2040’a kadar her yıl iki ya da üç katına çıkabileceği öngörülüyor. Öyle ki Birleşmiş Milletler (BM), gidişatın bu şekilde devam etmesi ve harekete geçilmemesi durumunda, 2050 yılı itibarıyla okyanuslarda balıklardan daha çok plastik olabileceğini bildiriyor.
BM verilerine göre, küresel balık stokunun 3’te 1’inden fazlası aşırı avlanmayla karşı karşıya. Uluslararası Doğayı Koruma Birliği‘ne (IUCN) göre de iklim değişikliğine bağlı olarak küresel çapta deniz türlerinin yaklaşık %41’i tehdit altında. Öte yandan yine iklim değişikliğine bağlı olarak okyanus sularının ısınması, kıyı bölgelerinde ve özellikle de küçük ada devletlerinde çok daha fazla aşırı hava olaylarına neden oluyor.
Okyanuslar Tüm Yaşamın Sürdürücüsü
BM Genel Kurulu 2008 yılında, 8 Haziran tarihini “Dünya Okyanus Günü” olarak kabul etti. Dünya Okyanuslar Günü ile okyanusların gündelik hayatımızdaki rolüne, denizlere ait kaynakların sürdürülebilir yollarla kullanımına dikkat çekilmekle birlikte okyanusların dünya üzerindeki tüm yaşamın sürdürücüsü olduğuna yönelik farkındalık da artırılmaya çalışılıyor. Günün 2024 yılı teması ise “Yeni Derinliklerin Farkına Varmak” olarak belirlendi. Tema, tüm canlı yaşamı okyanusa bağımlı olsa dahi bu suların yalnızca %10’unu keşfetmiş olmamızdan ve muazzam genişliğine karşın insan kaynaklı faaliyetlerin sonuçlarıyla mücadele ettiğine tanıklık etmemizden yola çıkarak belirlendi. Yanı sıra tema kapsamında, insanlığın okyanusla kurduğu ilişki biçimini acilen değiştirmesinin gerekliliğinin de altı çizildi.
Müzakereler 10 Yıldır Devam Ediyordu
Denizlerin ve okyanusların karşı karşıya kaldığı tehditlerin önüne geçmek için BM, 2021 – 2030 Uluslararası Okyanus Bilimleri On Yılı ilan etmişti. UNESCO’nun liderliğindeki çalışmalar aracılığıyla okyanus ve kıyı alanları kaynaklarının yönetimini iyileştirmek, araştırma programlarının, gözlem sistemlerinin geliştirilmesinin, deniz alanlarının planlanmasının ve deniz risklerinin azaltılmasının koordinasyonunun sağlanması amaçlanıyor.
Ayrıca bu ve benzeri tüm çabaların ötesinde okyanusların geleceğine dair geçen yıl çok önemli bir gelişme yaşandı. Açık denizlerin korunmasıyla ilgili 10 yıldır devam eden ve özellikle finansman ve balıkçılık hakları gibi başlıklar üzerindeki anlaşmazlıklar nedeniyle yıllarca ertelenen müzakerelerin ardından ülkeler, tarihi ve bütüncül bir anlaşmaya vardı. “Ulusal Yetki Alanının Ötesinde Biyolojik Çeşitlilik Anlaşması” (BBNJ) olarak da bilinen Açık Denizler Anlaşması’na dair metin, önce Mart 2023’te kabul edildi ve ardından 20 Eylül’de ABD‘nin New York kentindeki BM Üst Düzey Haftası kapsamında imzalandı.
Okyanusların korunmasının yanı sıra iklim değişikliği ve biyolojik çeşitlilik kaybıyla mücadele gibi konularda dünya ülkelerinin ortak hareket etmesini öngören BBNJ’nin Haziran 2025’te Fransa‘nın Nice kentinde yapılacak BM Okyanus Konferansı‘nda yürürlüğe girmesi için toplam 60 ülkenin daha ona vermesi bekleniyor.
Hedef: 2030’a Kadar Gezegenin En Az %30’unu Korumak
Okyanuslardaki tüm insan faaliyetlerinin yasal çerçevesini oluşturan BM Deniz Hukuku Sözleşmesi’ni (UNCLOS) tamamlayıcı bir nitelik taşıyan ve 75 makaleden oluşan yeni anlaşma çerçevesinde; deniz sularının korunması, okyanus ekosisteminin bütünlüğünün sağlanması ve yine deniz biyoçeşitliliğinin korunması amaçlanıyor. Gezegendeki en büyük yaşam alanı olan okyanusların ortak yönetimini öngören anlaşma kapsamında açık denizlerin kirletilmesine karşı, “kirleten-öder” ilkesine dayanarak okyanus dirençliliğinin güçlendirileceği de öngörülüyor.
Balık stoklarının sürdürülebilir bir şekilde yönetilmesine de değinilen anlaşmada, iklim değişikliğine bağlı olarak okyanus sularının ısınmasıyla deniz sularının atmosferden emdiği karbondioksitle tepkimeye girdiğine ve bunun sonucunda suların asitlenmesine dikkat çekiliyor. Anlaşmada durumu tersine çevirecek önlemlere de yer veriliyor. Biyolojik çeşitlilik ile birlikte 2030 yılına kadar gezegenin de en az %30’unun korunması hedefine ulaşılmasına önemli bir katkı sağlayacağı tahmin edilen anlaşma kapsamında, BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri 2030 içinde yer alan “Sudaki Yaşam” başlıklı amaca ulaşmak adına gönüllü bir fon oluşturulması da öngörülüyor.