Pandemi sürecinde, İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı İSKİ’nin yapmış olduğu çalışmalar sayesinde, kentin otuz yılı aşkın bir süredir kurumuş çeşmelerinden içme suyu kalitesinde su akmaya başladı. Bu, “güvenli yönetilen içme suyu servislerine erişebilen nüfus sayısı”nın artışı ve 6. Sürdürülebilir Kalkınma Amacı olan “Temiz Su ve Sıhhi Koşullar”a doğru bir adım anlamına geliyor.
6. Sürdürülebilir Kalkınma Amacı olan “Temiz Su ve Sıhhi Koşullar” ilk alt hedefi “2030 yılına kadar herkesin güvenli ve erişilebilir içme suyuna ulaşması” olarak belirlendi. Bunun için de “güvenli yönetilen içme suyu servislerine erişebilen nüfus sayısı” en önemli kriter olarak kabul ediliyor. Pandemi sürecinde bu sorun daha da belirginleşti ve önem kazandı, çünkü ellerimizi sık sık yıkamamız, en temel uyarı ve sağlığa açılan ilk kapıydı.
Tabii ki bu süreçte en kırılgan olanlar temiz suya erişimi olmayan topluluklar oldu. BM Su (UN-Water) örgütü, pandemi sırasında yaşananları göz önüne alarak Temmuz ayında gerçekleşecek BM Yüksek Düzeyli Sürdürülebilir Kalkınma Siyasi Forumu’nda “6. SKA Küresel Hızlanma Çerçevesi”ni sunacak. Bu raporun üye ülkelerde beş alanda ilerlemeyi destekleyeceği açıklandı. Bunlar, finans, veri ve bilgi, kapasite geliştirme, yenilikler ve yönetişim olacak. Bu çerçeveyle özellikle pandemi süresince çok önemli bir yer tutan temiz suya erişilebilirlik amacına ulaşmak için daha hızlı harekete geçilmesi planlanıyor.
Diğer yandan, değişen iklimle beraber son on yılda her sene, insanlığın tanık olduğu en sıcak dönem olarak tarihe geçiyor. En son 2020 Mayıs ayı, kaydedilmiş en sıcak ay oldu. Bu sıcaklıklardan en çok etkilenecek ve en kırılgan grubun sokaklarda çalışanlar olduğunu söyleyebiliriz. Yaklaşan sıcak hava dalgalarıyla baş etmek sadece insanlığın sorunu da değil. Sokaklarda çalışan/yaşayan insanlar kadar, hayvanların da bu sıcaklıklardan ciddi sağlık sorunları yaşadığı/yaşayabileceği biliniyor.
Türkiye’de 20 milyona yaklaşan nüfusuyla İstanbul, tarih boyunca su sıkıntısı yaşamış ve Bizans döneminden itibaren yağmur suyu hasadı veya uzak yerlerden kemerlerle su taşıyarak bu sorun çözülmeye çalışılmış. Ancak günümüze ulaşan sarnıçlardan sadece Yerebatan ve Eşrefiye Sarnıçları’nda su birikebiliyor. İstanbul’da 6 su yolu ve yaklaşık 1200 adet çeşme bulunduğu biliniyor. Bu çeşmeler, Osmanlı döneminde sadece insanların yararlanabileceği şekilde tasarlanmamış. Yalağın altında yer alan küçük bir tahliye kanalıyla sokağa verilen suyu hayvanların içebilmesi de düşünülmüş. Bazı çeşmelerde yer alan minik süslemelerle ise kuşların suya erişimine özen gösterilmiş. Bu topraklarda, her canlının temiz suya erişimi sadece ulaşılması gereken bir amaç değil, çok eski zamanlardan beri yerleşmiş ancak sonradan unutulmuş bir kültür.
Bu kalkış noktalarından yola çıkan İstanbul Su ve Kanalizasyon İdaresi (İSKİ) pandemi döneminde önemli bir çalışmaya imza attı ve yaklaşık 1200 tarihi çeşmenin 23’üne Mayıs ayı itibariyle temiz su bağlantısı yapıldığını duyurdu. Fatih’te (Tarihi Yarımada’da bulunan III. Ahmet Çeşmesi de dahil olmak üzere) 9; Üsküdar’da ve Beyoğlu’nda 5’er; Beşiktaş, Beykoz, Eyüp, Sarıyer’de 2’şer ve Zeytinburnu’nda 1 adet olmak üzere toplam 23 çeşmeden içme suyu kalitesinde su akmaya başladı. 55 çeşmeye ise su bağlantısı yapılmak üzere planlamaların sürdüğü açıklandı. “Güvenli yönetilen içme suyu servislerine erişebilen nüfus sayısı” her çeşmeyle birlikte artıyor, iklim krizinin olumsuz etkilerine karşı dirençli topluma doğru adımlar atılıyor.
Bizi sosyal medyada takip etmek için tıklayın: LinkedIn | Instagram | Twitter | Facebook