Yazı: Zeynep Özler, Kale Grubu Kurumsal İletişim Müdürü, Zeynepozler@kale.com.tr
Ekoiq okuyucularını sağlıkla, sıhhatle, sevgiyle selamlıyorum. Yeni başlangıçların sihrine çok inanırım. Hele ki içinden geçtiğimiz, her cephede sınandığımız bu zorlu dönemde, bu köşenin, benim için çatlaktan sızan bir ışık olduğunu söylemek mümkün.
Sürdürülebilirliği, henüz ana akım olmadan kendine dert edinmiş, yayıncılığın zorlu yollarında pes etmeden, hep daha iyiyi hedefleyerek emin adımlarla ilerleyen bu mecrada, iki ayda bir “İyi Bak” köşesinde sizlerle buluşacak olmak kıymetli.
Umarım bu bize açılan alan; ilham verici diyaloglara, yaratıcı paslaşmalara, anlamlı kesişmelere vesile olur. Bu niyetle ilk yazıma başlamak isterim.
Yazının başlığından da anlaşılacağı üzere, bu ilk yazımı çok inandığım “İyi Bak Dünyana” hareketine ayırmak istiyorum. Bu hareket, felsefi duruşu kadar, eyleme çağıran potansiyeli ile de daha geniş kesimlerce duyulmayı ve benimsenmeyi hak ediyor.
İyi Bak Dünyana, Kale Grubu tarafından geçtiğimiz aylarda başlatılan, dünyayı daha iyi bir yer yapmak için her bireyin kendi etki alanında yapabileceği bir şeyler olduğuna inanan bir hareket. Yaşayan mekanlara yeni anlamlar katmak amacıyla üreten ve ürettiği değerleri toplumla paylaşan Kale Grubu’nun pandemiyle birlikte öze dönüş-önüne bakma ile deneyimlenen farkındalık döneminin meyvesi.
Hepimizin bildiği gibi, pandeminin tetiklediği kırılganlık, tekinsizlik ve kaygı duygularıyla birlikte her düzlemde ve ölçekte bir yüzleşme yaşandı. Mikro düzeyde, herkesin kendi içine, hatta uçurumuna baktığı, evine dönerek dünyaları sığdırdığı, hal böyleyken daha önce hiç fark etmediğini gördüğü zamanlar. Var olmak için günlük hayatında, akışında, alışkanlıklarında ister istemez değişiklikler yaptığı, belirsizliğin had safhada yaşandığı, adım atmanın her zaman mümkün olmadığı sancılı bir dönemin içinden geçiyoruz. Sıradan insanın fabrika ayarlarıyla oynayan bu durum, hepimiz için mekân ve zaman algısını da değiştirdi.
Diğer taraftan, makro düzeyde, evimiz-dünyamızda risk addedilen birçok konu, artık hakiki bir kriz olarak kapımızda. Burada artık sorunu tespit etmek değil, acil ve kararlı bir şekilde adım atmak, eyleme geçme zorunluluğu var.
İnsanlık olarak, “eski dünyanın öldüğü, yeni dünyanın doğmaya çalıştığı” bir araftayız. Daha eşit, adil ve yeşil bir dünya için her birimizin yapacakları ve bu anlamda üzerine düşen bir sorumluluk var. Bu, insan olmanın, dünyada iz bırakmaya çalışmanın gereği olduğu kadar, aynı zamanda vicdani ve ahlaki bir sorumluluk. Bugün gelinen durumdan ötürü sorumluluk hissederek, geleceği, seçimlerimizle biz şekillendireceğiz.
Tam da bu bilinçle, “evin senin dünyan, dünya senin evin, iyi bak dünyana” diyoruz. Buradaki döngüselliğe de dikkat çekmek isterim. Ev ve dünya kavramı, birbirinden bağımsız değil; bütün, tamamlayıcı, bir. Tıpkı, dünyadaki bütün canlı ve cansız varlıkların görünmez bağlarla iç içe, etkileşim halinde olduğu gibi…
İyi bak dünyana derken, daha yakından içe bakma, öze dönme halinden söz ediyoruz. “Olmak cesaretinden” (Paul Tillich) ilham alıyoruz. Tıpkı sakin bir göle atılan taş misali, her bireyin, kendi zihninden, bedeninden, ruhundan başlayarak, dalga dalga büyüyecek şekilde kendi evine, sokağına, mahallesine, şehrine, son tahlilde gezegenine iyi gelecek adımlar atması, harekete geçmesi için ilham vermeyi, güç transfer etmeyi amaçlıyoruz.
Dünyayı daha iyi bir yer yapmak için adım atmak isteyen herkesi bu hareketin bir parçası olmaya davet ediyoruz. Bu hareketin etkisini büyütecek, #İyiBakDünyana dedirtecek her türlü ilham verici fikir ve aksiyon önerisini duymak için sabırsızlanıyoruz.
Bu hareketin sözcüsü olan, duyarlı ve sorumlu liderlik anlayışıyla iş dünyasına başka bir dünya mümkün çağrısı yapan Kale Grubu Yönetim Kurulu Başkanı ve CEO’su Zeynep Bodur Okyay’ın sözleriyle ifade etmek gerekirse, “Sorundan değil sorumluluktan beslenmeye, sahip olmaya değil, sahip çıkmaya, tüketmeye değil üretmeye” çağırıyoruz.
Bu bakış açısıyla kaleme alacağım gelecek yazılarda sürdürülebilir bir gelecek için “havadan, sudan” konuşmayı, artan gerilimi “topraklamak” için, gürültünün içerisinde gözden kaçabilen ancak dünyaya iyi gelecek fikirleri, insanları, icraatları paylaşmayı hayal ediyorum.
Saint-Exupéry’in dediği gibi “Hiç kimse hem sorumluluk hem de umutsuzluk hissine aynı anda kapılamaz”.
Umut aşısına her şeyden çok ihtiyaç duyduğumuz bugünlerde, gelin tercihimizi sorumluluktan yana kullanalım…
Bir sonraki yazıya değin, sağlıkla kalın…