1980’li yıllardan beri sürdürülebilirlik konusuyla ilgilenen ve daha 1988 yılında “Yeşil Tüketici Rehberi” başlıklı kitabı kaleme alan araştırmacı yazar Julia Hailes, 18-19 Ekim tarihlerinde İstanbul Swiss Otel’de düzenlenen “Yeşil İş 2012 Konferansı”ndaydı. John Elkington’la beraber SustainAbility adlı düşünce kuruluşunu 1987 yılında kuran ve halen Marks&Spencer, Shell, McDonald’s ve Procter&Gamble gibi markalara danışmanlık yapan Julia Hailes’le, dünyayı bir dev çöp kutusu olmaktan nasıl kurtarabileceğimizi konuştuk.
Yazı: Balkan TALU
Fotoğraf: Özgür GÜVENÇ
Neredeyse 1980’li yılların başından beri sürdürülebilirlik üzerine çalışıyorsunuz. “Yeşil Tüketici Rehberi”ni neredeyse çeyrek asır önce, daha bu konular hiç gündemde yokken yazdınız. Neydi bu kadar önce sizi harekete geçiren?
O dönemde ilk motivasyonum yağmur ormanlarının yok edilmesiydi ama zihnimde ışığı çakan ilk olay Karayipler’e yaptığım bir gemi seyahati oldu. Baktım ki yolculuk boyunca herkes bütün çöplerini denize döküyor. Adaya vardığımızda da aynı şey geçerliydi. Herkes çöpünü ortaya bırakıyordu. Daha sonra ortağım John Elkington’la buluştuğumuzda bir şeyler yapmaya karar verdik.
Tüketiciler olarak yaptığımız her şeyin doğaya belli bir dönüşü var. Dolayısıyla biz tüketiciler olarak, çevreyi umursuyoruz dersek, üreticiler de iş yapma tarzlarını değiştirmek zorunda kalırlar. Tabii bu değişimin ana akım işletmeler tarafından da benimsenmesi gerekiyordu. Rehberi de bu yüzden yazdık. Tüketicilerin, aldıkları ürünlerle doğaya etkisi arasındaki bağı görmelerini sağlamaya çalıştık. Başarılı da olduk. İnsanların gündelik hayatta ne yapabilecekleri hakkında bir fikir sahibi olmalarını sağladık.
Konferanstaki konuşmanızda “Batı Avrupa’nın yaptığı hatayı tekrarlamayın” dediniz. Ne demek istediniz, biraz açıklar mısınız?
Üretilen atığın en büyük bölümünü ABD domine ediyor ama biz Avrupalılar da haddinden fazla tüketiyoruz. Aldığımız ürünleri elimizde ne kadar tutuyoruz, bütün mesele bu. Örneğin kişi başına düşen cep telefonu ortalamasına baktığımızda inanılmaz yüksek rakamlar çıkıyor. Üstelik okul çağındaki çocuklarda tüketim hızı daha da artıyor. Çocuklar her yeni alet, her yeni model çıktığında telefon değiştiriyor. Dolayısıyla eskisi çöpe atılıyor. Bizler artık tüketici olarak daha dayanıklı ürünlere sahip olabilmeliyiz Belki de ilk etapta ürünler yerine hizmeti satın alarak bir geçiş süreci sağlayabiliriz. Biz printer almak yerine bir yerden gidip print out aldığımızda, bu sefer üretici de daha dayanıklı bir yazıcı üretebilir.
Örneğin Türkiye de gelecekte, pazara daha dayanıklı ve kaliteli ürünler sunarak farkını ortaya koyabilir. Bir sembol haline gelebilir. Bugün bir Çin malı aldığınızda üç ay sonra bozulacağını, kullanılamaz hale geleceğini biliyorsunuz çünkü…
“Yurttaş tüketici” diye bir tabir ortaya çıktı. Bu kitlenin, talepleriyle yeşil ürünlerin üretimini motive edeceği varsayılıyor. Siz yeni yurttaş tüketicilerin neler talep edeceğini düşünüyorsunuz?
Bence artık tüketiciler ürünlerden çok hizmetlerden yararlanacak. Birine diyecek ki, “sen evimi temizle”. Arabayı satın almayacak, kiralayacak. Bir de bundan sonra şirketlerin müşterilere daha fazla, daha detaylı bilgi vermesi gerekecek. İnsanlar artık sadece bu ucuz yeşil olmayan ürün, bu da pahalı ve yeşil ürün gibi seçeneklerle yetinmeyecekler. Tüketici olarak, satın aldığınız ürünü sunan şirketin, size en iyi yeşil opsiyonu sunduğuna inanmanız gerekiyor.
Bu bağlamda şirketlerin şeffaflık performansları hakkında ne düşünüyorsunuz?
Şeffaflık ve izlenebilirlik günümüzde anahtar kavramlar ama bugün hâlâ, yeşil olduğu söylenen ama içinde ne olduğunu bilmediğimiz ürünler var. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Bir de şu anda bunun kampanyasını yapıyoruz. Bizlerin bu ürünlerin üretim süreçleri hakkındaki detaylara vâkıf olmamız lazım. Ben mesela yağmur ormanlarını koruyabilmek adına senin ürününü alıyorum ama senin o malı nasıl ürettiğin tamamen muğlaksa, kurumun sorumsuzluk yapıyor demektir.
“Ürettiklerimizin Yüzde 98’i Çöp”
Julia Hailes’ın Yeşil İş Konferansı’ndaki Konuşmasından…
Biz her gün 112 Empire State binası büyüklüğünde çöp üretiyoruz. Piyasada malların yüzde 98’i doğrudan çöpe gidiyor. Örneğin İngiltere’nin çok ünlü kendin-yap mağazalarından birinin radikal iade politikası nedeniyle, müşteri tarafından iade edilen mallara hiçbir geridönüşüm uygulanmıyor. Yepyeni bir matkap doğrudan çöpe atılıyor mesela. Tamirat tamamen bitti. Elektronik eşyaların dayanıklılık süreleri beş yıldan iki yıla düştü. Ben 50’li yaşlarımı sürüyorum, cep telefonumu toplam üç kere değiştirmişimdir. 13 yaşındaki en küçük oğlumun elinden ise sekiz tane cep telefonu geçmiştir herhalde.
EKOIQ Dergisi Ocak 2013 Sayı: 25