#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
kalem de cozunur mu

Kalem de Çözünür mü?

“Beşikten Mezara” mantığı çoktan tarih oldu. Günümüz, her bir ürünün atığının bir başka ürüne dönüştüğü, çöpün yok olduğu, “Beşikten Beşiğe” olarak tanımlanan yeni bir dönemi müjdeliyor. Orta ölçekli bir kalem üreticisi olan Steppen firması, bunun farkına varmış ve bio-plastik kalemlerle, piyasada fark yaratmayı çoktan başarmış.

Yazı: Barış DOĞRU Fotoğraf: Saygın SERDAROĞLU

Söz uçar yazı kalır derler. Yazılar kalıyor evet, binlerce ağacın kesilmesine neden olan kâğıtlar pahasına. Ama önüne her zaman çözebileceği sorunlar koymayı bilen insanoğlu ve kızı da takkesini önüne koymaya başladı. Bu kâğıtları tekrar tekrar geri dönüştürebilmenin yollarını aradı, buldu. Hâlâ çok kısıtlı olmakla birlikte geri dönüştürülmüş kâğıt kullanımı giderek yükselen bir eğilim. Peki ya kâğıtlara yazıyı işlediğimiz araçlar, yani kalemler ne durumda?
Onu da düşünenler varmış; hem de Türkiye’de de. Geri dönüşebilen kalemlerin Türkiye’deki mimarları ise 1987 yılında kurulmuş bir KOBİ: Steppen. Uğur plastik ismi ile yola çıkan, 1992 yılında adını Steppen’e dönüştüren bu plastik kalıp ve enjeksiyon firmasının kurucusu ise, uzun yıllar boyunca promosyon sektöründe çalışan Tuna Yetkin. İşe otomotiv sektörüne yönelik ürünlerle başlayan firma ilk kalemini 1994’te üretmiş. Çin mallarının piyasayı kasıp kavurmaya başladığı o yıllarda kalite ve fiyat dengesini iyi bir şekilde kurmayı başaran Steppen’in kalemleri uluslararası fuarlarda da dikkat çekmiş. Firmanın Pazarlama Müdürü Tunç Şengül, burada kritik iki noktaya dikkat çekiyor: “Birincisi, Çin fiyatına Avrupa kalitesinde kalem üretebilmek. İkincisi ise, kendi tasarımımızla üretim yapmamız. Bu konuda önemli bir destekçimiz, çok iyi bir endüstri tasarımcısı olan Ümit Altun oldu.”
1996 yılında sponsor kalem üreticiliğine de başlayan firma, bu tasarım gücüyle 60’a yakın modele ulaşmış, pazarda tanınan, bilinen ve aranan bir üretici olmuş. Ama bir gün gelmiş ki…

Kırılma Noktası: Bir Müşteri Toplantısı
O gün 2007 yılında, bir müşteri toplantısında gelmiş. Tunç Şengül o günü şöyle anlatıyor: “Toplantıda, biz böyle böbürlene böbürlene ‘şu kadar plastik üretiyoruz’ diye konuşurken bir müşterimiz kalktı ve şu soruyu sordu: ‘Peki bu kadar plastik nereye gidiyor?’ Bu bizim için bir kırılma noktası oldu. İlk olarak yansı kâğıt, yansı geri dönüştürülmüş plastikten kalem ürettik. Araştırdıkça doğal plastikleri, bio-plastikleri, oxo-degradable plastikleri gördük. OxodegradabIe plastikler birtakım kimyasallarla çözümlenmiş pIastikIer. BunIar çözünebiIen pIastik ama doğaI maIzeme yok. O yüzden bio-degradabIe ve composabIe pIastikIeri araştırdık. Böylece hem doğada çözünebilen ve sonra da gübreleşebilen plastikle karşılaştık.”
Gübreleşebilen plastik? Nasıl oluyor bu? PIastik, petroI türevi değiI mi? Şengül gülümseyerek yanıtlıyor: “Hayır adı plastik ama bu tamamen mısır nişastasından elde ediliyor. Daha doğrusu mısır nişastası elde edilirken açığa çıkan bir sıvı madde var. O sıvıyı bizim enjeksiyon makinelerinde işlenebilir hale getiren bir teknoloji kullanılıyor. Biz aslında çılgınca bir iş yapıyoruz çünkü Türkiye’de bu maIzeme çok az kullanılıyor.”
Peki bu malzeme Türkiye’de üretiliyor mu? “Hayır, İngiltere ve İtalya’dan ithal ediyoruz” diyor Şengül ve ekliyor: “Oldukça zor bir malzemeden bahsediyoruz; kalıplara yapışıyor, makinenin içinden zor temizleniyor vs. Başta bizi epey zorladı ve üzdü. Klips elimizde kaldı, buton kırıldı. Plastikle kâğıdın birbirine adaptasyonu olmadı. 2007 ve 2008 böyle geçti. 2009’da oturdu işler. Bir de bu hammaddeye ulaşana kadar ortadan ikiye bölündük. Herkes birbirinden sır gibi saklıyor. ‘Yok böyle bir şey’ falan diyor. Bu hammaddeyi kim üretiyor, nereden gelip nereye gidiyor? Hangi koşullarda üretilir Bizim için uygulanabilecek hammadde hangisidir? Piyasada üç çeşit hammadde var: ABS, polietilen ve polipropülen. Poletilen ve polipropülen kalem için uygun değil. O kadar büyük oranda üretim yapamazsınız. ABS kulIanmak gerekiyor. Bu sefer de onun denk düşenini bulmak gerekti. Hangi malzemeden yapılan, hangi polimerden, nasıl yapılan ABS sorularına cevap bulmak gerekti. Çok ciddi bir AR-GE çalışması yaptık aslında biz. Sonunda da Sanayi Odasının ödül verdiği ürünü oluşturduk.”

Ödüllü “Göknar” ve “Erguvan”
Evet, burası önemli çünkü biz de Steppen firmasını ve doğada çözünebilir kalemlerini Sanayi Odasının bu ödülleri ile fark ettik. 2009 KOBİ Çevre Dostu Ürün Ödülü, Steppen’in bu iki çevreci kalem modeli dolayısıyla kazanılmış: Göknar ve Erguvan. Göknar, biraz daha kalın, Erguvan ise adı gibi biraz daha ince ve nazlı. İki kalemi elimizde evirir çevirirken Tunç Şengül devam ediyor anIatmaya: “Bu ödüI işinde enteresan olanı şu oldu. Biz bir başvuru yapmamıştık. Sanayi Odası bize kendisi geIdi; kaIemIerimizi duymuştu. Apar topar hazırlandık. Bu oturduğumuz odaya 14-15 kişilik bir kadro geldi. KimIer yoktu ki: Sanayi Odasının temsilcileri; Çevre ve Orman Bakanlığının temsilcileri. Burada sıkı bir sorguya çekiIdik. Sadece ürünümüzü değil, fabrikamızı da didik didik ettiler, her köşesini gezdiler. Nasıl ürettiğimizi görmek istediler. ‘Nasıl üretiyorsunuz, kalıbınız ne, üstüne ne ile baskı yapıyorsunuz? Ne ile boyuyorsunuz? Kâğıtta ne kullanıyorsunuz?’ İnce ince her şeyi araştırdılar. Sonunda 25 Aralık’ta bizi ödül törenine davet ettiler ama kazanıp kazanmadığımız konusunda hiçbir bilgi vermediler.”
Şengül, Oscar töreni gibi hissettiklerini, çok heyecanlandıklarını söylüyor. Ve sonunda ödülü aldıklarında, bütün emeklerinin karşılığını almış oluyorlar ve dünyalar onların oluyor.
Yakın zamanda aldıkları bir haber, onlar için ikinci bir ödül gibi olmuş: THY’nin ihalesini kazanmışlar. Şengül heyecanla anlatıyor: “Artık THY de bizim kalemlerimizi kullanılıyor. Bunun üzerine dedik ki, ‘biz doğru bir iş yapıyoruz. Bu ürünü tercih etmeye, aramaya, ödül vermeye başladılar. Promosyon sektöründe bunu başka kimse uygulamıyor ama biz bu yola baş koyduk.” Bunun üzerine hayli iddialı bir karar alıyorlar: 2010 başından itibaren plastikle ilgili ürün tasarımı, AR-GE ve ürün geliştirme çalışması yapmayacağız. Onu hayatımızı sürdürmek için bir kenarda tutacağız. Onun yerine bioplastiklerle ilgili kısmımızı geliştireceğiz.

Güle Güle Zalim Plastik!
Tunç Şengül’ün yüzüne, söylediklerinde gerçekten ciddi mi diye bakıyoruz. Nihayetinde plastik enjeksiyon ile kalem üretimi yapan orta ölçekli bir firmadan bahsediyoruz. Ama evet, Şengül gayet neşeli ancak gayet de ciddi. Ve bir anda çıtayı biraz daha yükseltiyor: “Eğer buna uygun bir piyasa oluşursa plastikle çalışmayı tamamen bırakmayı düşünüyoruz.”
Gerçekten ilginç bir firma ile karşı karşıyayız. Üstelik bu firma 2008’den itibaren BM Küresel İlkeler Sözleşmesini de imzalamış. Şengül yine gururla anlatıyor: “Türkiye’deki 170 imzacıdan biriyiz. Bunu gururla söylüyoruz çünkü biz sonuçta 33 kişinin çalıştığı küçük bir KOBİ’yiz ama o 33 kişi çok efektif çalışıyor. BM’nin Binyıl Kalkınma Hedefleri doğrultusunda BM Kalkınma (Türkiye Zihinsel Yetersiz Çocukları Yetiştirme ve Koruma Vakfı) ve Alternatif Yaşam Derneği var.
Bu arada TEMA’yla da bir ortaklık kurduk. Bioplastikle üretilen her kalemde onların da bir payı var. Onun dışında geri dönüştürülmüş plastiği siyaha boyayarak yaptığımız kalemler var. Orada da geri dönüştürülmüş plastik kullanmamızdan kaynaklanan tasarruf ettiğimiz bir para var. O bedeli göz ardı ettik ve bu konuda çalışmalar yaptığı için o bedeli TURMEPA’ya aktarıyoruz.
En son olarak, internet sitelerinde gördüğümüz bir haberi soruyoruz: Üretimde kullandıkları, mısır nişastası kökenli bio-plastiği, 180 günlük yaşlandırma testine tabi tuttunuz. Peki, sonuç nedir? “Aldığımız bio-plastiği İtalya’ya geri gönderdik; klimatize edilmiş ortamda ne kadar çözünecek diye yağmurun karın soğuğun olduğu ortamda bir test yaptılar. 180 günün sonunda da yüzde 94’ünün çözündüğünü bildirdiler bize.”
180 günde doğaya karışan kalemler, Küresel İlkeler sözleşmesine imza atan 33 kişilik bir firma, TEMA ile ortaklıklar ve çevre dostu ürünlerle alınan ödüller, kazanılan ihaleler… Dünya değişiyor gerçekten. Hem de çok hızlı. Bakalım bütün bu eski önyargılar, kalıplaşmış düşünceler, aşın tüketim çılgınlığı ve petrol tiryakiliği ne kadar zamanda doğaya karışıp, kaybolup gidecek? Hep beraber göreceğiz…

Kalemden Çıkan Karaçamlar
Tasarımcımız Ümit Altun bir gün öze bir tasarımla çıkageldi. Kalemin kapağının içindeki küçük bilg bölmede üç adet Karaçam tohumu. Fikir çok hoşumuza gitti. O tohumlar alacaklar, küçük bir pet şişenin içindeki toprağa dikecekler. Sonra bir yıl boyunca, küçük bir fidan haline gelinceye kadar, masalarının üzerinde bakacaklar ve ardından ormanlık bir alana dikecekler. Bunun, insanların SMS göndererek ağaç dikmelerinden çok daha güzel bir şey olduğunu düşünüyoruz.

Dr. Barış Doğru

#ekoIQ ve iklimhaber.org Yayın Yönetmeni, Sürdürülebilirlik Uzmanı