Hemen her türlü seçimin son derece politik olduğu günümüz dünyasında, sürdürülebilirlik ve daha güzel yarınlar için apolitik kalmak ve sahip olduğumuz gücün tamamını bizi yönetenlere devretmek gibi bir lüksümüz yok.
YAZI: Arzu Deniz AKSOY, Sosyal Etki Girişimcisi, Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi arzudeniz.aksoy@gmail.com
Bu sıcak kış günlerinde ve yaklaşan kuraklığın gölgesinde, dünya giderek daha da yaşanılamaz bir hal alırken gencinden yaşlısına tüm insanlık gelecek nesillere daha iyi bir dünya bırakabilmek için tüketim alışkanlıklarını değiştiriyor ve yaklaşan sonla her gün daha bilgili ve bilinçli olarak mücadele etmeye özen gösteriyor. Bu durum günümüz markalarının da rolünü hızla değiştiriyor.
Çevresel felaketler, küresel ısınma ve benzeri sorunlar insanlığın hatta neredeyse bildiğimiz tüm yaşamın varoluşunu doğrudan etkiliyor. Koşullar yeryüzündeki bilinçli tüketici popülasyonunu artırırken markaları da salt kârlılık odaklarını terk etmeye yönlendiriyor. Onları toplumsal fayda sağlamakla sorumlu, aktif birer özne konumuna getirerek sürdürülebilirlik odaklı çalışmaya ve üretim yapmaya itiyor. Akademik literatürdeki birçok çalışma, toplumsal fayda ve sürdürülebilirlik ekseninde iş yapan markaların tüketici nezdinde daha iyi bir imaja sahip olduğunu gösteriyor. Ve buna bağlı olarak artan itibarlarının da finansal gelişimlerine katkı sağladığını ortaya koyuyor. Hem toplum hem de bilim, markalara böylesine hayati bir çağrı yaparken bu çağrıyı görmezden gelenlerin iş dünyasından silinip gitmesi işten bile değil!
Kara Cumalardan Yeşil Cumalara Dönüşüm
Markalar sahip oldukları pazarlama araçları vasıtasıyla yalnızca bir meta yaratıp satmanın ötesinde, insanlığın dört bir yanını sarmış olan ekranlar ve bunların çevreye saçtığı sayısız imge/sembollerin yardımıyla toplumu adeta bir bilgi bombardımanına tutuyor; tüketicinin ideal benliklerine, benimsedikleri hayat tarzlarına ulaşmalarına yardımcı olacak “anlamlar” yaratıyor. Böylelikle stratejik olarak hem finansal hem de toplumsal başarısını artırması için oldukça büyük bir fırsat sağlıyor.
Markaların sahip olduğu anlam yaratma gücü, daha yaşanabilir yarınlar için tüm Birleşmiş Milletler üye ülkeleri tarafından benimsenen ve 17 temel hedefin tanımlandığı “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları”na ulaşmak için de büyük bir itki olma potansiyeline sahip. Yakın geçmişte ortaya çıkan bilinçli tüketici grubunun tüm dünyayı etkileyen çevresel ve toplumsal felaketlere çözüm ortağı olma isteği bir itki olup birçok markayı sürdürülebilirlik ve toplumsal fayda ekseninde hareket etmeye itti. Dönüşen markaların sağlayabileceği yatırımlar ve bu sayede ortaya çıkan teknolojik atılımlarla yarattıkları ve insanlığın can damarlarına pompaladıkları anlamlar, hem daha fazla tüketicinin bilinçlenmesine hem de çevre dostu, sürdürülebilir ürün ve hizmetlere artacak talep dolayısıyla daha fazla markanın bu dönüşümü geçirmesine önayak olabilir.
Sürdürülebilirlik ve Daha Güzel Yarınlar için
Günümüz tüketici grubunun büyük bir bölümünün hâlâ temel ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanıyor olması yadsınamaz bir gerçek. Yoksulluk ve kıtlık hâlâ insanlığın büyük bir bölümünü tehdit ederken ben ve siz değerli okuyucular için bu düşünceleri yalnızca okumamız ve yazmamız ellerimizi yıkayıp kenara çekilmemizden farksız ve etik olarak da problemli olabilir. Bu nedenle hükümetlerimizden yoksulluğa karşı önlemler alınmasını, gelir eşitsizliğinin azaltılmasını talep etmeliyiz. Birleşmiş Milletler’in büyük bir çaba ile uzun araştırmalar sonucu önümüze koyduğu Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları çerçevesinde uluslarımızın üstüne düşen sorumluluğu yerine getirdiğinden emin olmalıyız.
Hemen her türlü seçimin son derece politik olduğu günümüz dünyasında, sürdürülebilirlik ve daha güzel yarınlar için apolitik kalmak ve sahip olduğumuz gücün tamamını bizi yönetenlere devretmek gibi bir lüksümüz yok. Ancak insanlık olarak birer yaratımız olan devletlerin, yoksulluk ve gelir dağılımındaki eşitsizlikleri azaltacak ve nihayetinde yok edecek önlemler alması durumunda, toplumsal iletişim ve pazarlama alanında adeta birer süper güce dönüşmüş olan markalar, toplumları sürdürülebilirlik odağında dönüştürebilir. İçinde bulunduğumuz karanlığa daha güzel bir yarının tohumlarını ekerek kara cumaları yeşil cumalara dönüştürme, vizyonu toplumsal fayda sağlamak olan, her amaç odaklı markanın benimsemesi gereken önemli bir rol.