İklim değişikliği, ekolojik ve ekonomik sürdürülebilirliği tehdit ederken en büyük tahribatlardan birini insan ve toplum sağlığı üzerinde yapıyor. Küresel bir tehditten bahsettiğimiz için bu olumsuz etki yerkürenin her bölgesinde farklı şiddette hissediliyor.
Arif ERGİN, Yeşil Ekonomi ve İklim Finansmanı Uzmanı, ergin@arifergin.com
Yaşam, küçük olasılıkların bir araya gelmesiyle ortaya çıkan, kırılgan bir mucize. O kadar kırılgan ki yaşamı oluşturan halkalardan yalnızca biri dahi koptuğunda bütün zincirin varlığı tehlikeye giriyor. Sonyıllarda yaşadığımız küresel problemler, kurduğumuz uygarlığın ve küresel ekonomik değer zincirinin de aynı yaşamın kendi gibi oldukça kırılgan olduğunu gösterdi. Bu küresel problemlerin başında iklim değişikliği ve onun yaşamın üzerinde oluşturduğu tehdit geliyor.
İklim değişikliği, ekolojik ve ekonomik sürdürülebilirliği tehdit ederken en büyük tahribatlardan birini insan ve toplum sağlığı üzerinde yapıyor. Küresel bir tehditten bahsettiğimiz için bu olumsuz etki yerkürenin her bölgesinde farklı şiddette hissediliyor. Hükümetlerin iklim değişikliğini nasıl anladıklarının ve buna nasıl yanıt verdiklerinin merkezinde “insan sağlığının” yer almasını sağlamak için çalışan Lancet Countdown, her yıl yaptığı çalışmaları rapor halinde yayımlıyor. Rapor; iklim değişikliğinin sağlık üzerinde oluşturduğu riskleri belirliyor, somut bulgularla riskleri irdeleyerek son yıllarda kaydedilen ilerlemeye ilişkin kapsamlı bir genel bakış sunuyor. Dünyada bu konu üzerinde çalışan 52 kurum, Birleşmiş Milletler’den (BM) 114bilim insanı ve sağlık uzmanının hazırladıkları son raporda ortaya çıkan tablo oldukça çarpıcı.
İklim Değişikliğinin Olumsuz Etkileri Derinleşiyor
2023 raporuna göre, iklim değişikliğinin insan sağlığı üzerindeki olumsuz etkileri uzun zamandır bilinmekle birlikte bu olumsuz etkilerin her geçen yıl fazlalaştığı ve derinleştiği gözlemleniyor. Sıcaklıkla ilgili ölümler, gıda güvensizliği ve vektör kaynaklı mikrobik hastalıklar iklim değişikliği nedeniyle giderek artıyor. Araştırmaya göre son beş yılda yükselen sıcaklıklardan kaynaklanan 65 yaş ve üstü yetişkinlerde yaşanan ölümler, 2000-04 yıllarına göre %85 oranında artmış görünüyor. Bu elbette dünya ortalaması. Karşılaştırma,
İnsani Gelişmişlik Endeksi (İGE) görece daha düşük olan ülkelerde yapıldığında ölüm artış oranının 10 kattan fazla olduğu ülkeler de var. Örneğin, küresel ısınmadan en çok etkilenen ülkelerden biri olan Ekvador’da 65 yaş üstü nüfusta iklime bağlı ölümler, 20 yıl öncesine göre %1.245 oranında artmış.
Önceki örnekteki sonucu destekler nitelikte bir başka bulgu ise iklim değişikliğinin yarattığı sağlık risklerinin; düşük gelirli topluluklar, çocuklar, yaşlılar ve kronik hastalıkları olan kişiler gibi savunmasız nüfusları orantısız şekilde etkilediğini ortaya koyuyor. İklim değişikliğine karşı eyleme geçen görece kalkınmış ülkelerin yenilenebilir enerjiye yaptıkları yatırımlar sonucunda fosil yakıt kullanımının toplam enerji karmasında azalmasıyla, sağlık üzerinde kayda değer bir olumlu etki sağlandı. Örneğin, temiz enerji kullanımının arttığı bölgelerde, hava kirliliğinin azalmasıyla solunumla ilgili sağlık sorunlarının da paralel bir şekilde azaldığı sayılarla ortaya konuyor. Rapora göre fosil yakıt kullanımının azaldığı bölgelerde fosil yakıtlardan kaynaklanan hava kirliliğine bağlı ölümler, 2005 yılından bu yana %17,7 oranında azaldı. Bu düşüşün %80’i, kömüre bağlı kirliliğin azalmasından ileri geldi.
Ekosistem Büyük Zarar Görüyor
İklim değişikliği, insanların sağlıklı bir yaşam sürebilmek için ihtiyaç duyduğu ekosisteme büyük zarar veriyor. Aşırı kuraklıktan etkilenen küresel arazi alanı 1951-60 yıllarında %18 iken, 2013-22 yılları arasındaki 10 yıllık dönemde %47’ye yükseldi; böylelikle su güvenliği, sanitasyon ve gıda üretimine zarar verdi. 2021 yılında görülme sıklığı ve şiddeti artan sıcak hava dalgaları ve kuraklıklar, 1981-2010 yıllarına kıyasla orta veya şiddetli gıda güvensizliği yaşayan insan sayısında 127 milyon kişilik bir artışa neden oldu. Bu da milyonlarca insanı yetersiz beslenme ve potansiyel olarak geri dönüşü olmayan sağlık etkileri riski altında bırakıyor. Değişen iklim koşulları ayrıca sıtma, vibriyoz, Batı Nil Virüsü gibi yaşamı tehdit eden bulaşıcı hastalıklar açısından daha fazla nüfusu risk altında bırakıyor, epidemi ve pandemi risklerini de her geçen yıl artırıyor.
Küresel Eşitsizlikler Şiddetleniyor
Rapor, iklim değişikliğinin küresel sağlık üzerindeki doğrudan etkilerini değerlendirmekle kalmıyor, kurduğu korelasyonlarla küresel sağlığı dolaylı olarak etkilemekte olan, iklim değişikliği kaynaklı ekonomik ve sosyolojik tahribatı da gözler önüne seriyor. İklim değişikliği ile artan sıcaklıklar, ekonomik ve sosyolojik dayanıklılığı giderek daha fazla zayıflatıyor. Aşırı hava olaylarından kaynaklanan ekonomik kayıplar 2018-22 arasında, bir önceki 10 yıla göre %23 artarken, yalnızca 2022 yılında oluşan kayıp 264 milyar ABD dolarına ulaştı. Öte yandan aynı dönemde iklim değişikliği yüzünden küresel ölçekte yaşanan potansiyel gelir kaybının 863 milyar ABD dolarına ulaştığı hesaplanıyor. Sıcaklık artışlarından kaynaklanan ekosistem tahribatı yüzünden yaşanan işgücü kapasitesi kaybı, düşük ve orta İnsani Gelişmişlik Endeksi (İGE) ülkelerini çok daha kötü bir şekilde etkiliyor, küresel eşitsizlikleri şiddetlendiriyor. Gayri safi milli hasılaları düşük İGE ülkelerinde %6,1 ve orta İGE ülkelerinde %3,8 oranında daralma tespit ediliyor.
Bu ülkelerde sağlık sistemleri giderek daha fazla zorlanmakla birlikte araştırma kapsamında yapılan ankete katılan şehirlerin %27’si, sağlık sistemlerinin iklim değişikliğinin olumsuz etkileri nedeniyle karşılaşacakları aşırı yükten dolayı endişe duyduklarını belirtiyor. Çoğu zaman sınırlı finansal kaynakları, kısıtlı insani ve teknolojik kapasiteleri nedeniyle iklim değişikliğinin olumsuz etkilerine karşı en savunmasız durumda olan ülkeler, aynı zamanda yeni koşullara adaptasyon konusunda da ilerleme katetmekte büyük zorluklarla karşı karşıya kalıyorlar. Yani gelişmiş ülkelerle olan makas gittikçe açılıyor. Bu da küresel ekonomik dönüşümde adaletsiz bir geçiş yaşandığını tüm netliği ile ortaya koyuyor. Eşitsizlikler giderek şiddetleniyor çünkü zengin ülkeler, Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamında “gelişmekte olan” olarak tanımlanan ülkelerdeki iklim eylemini desteklemek için vadettikleri (ve artık oldukça mütevazı kalan) yıllık 100 milyar dolarlık desteği sağlamakta başarılı olamıyorlar. Sonuçta tarihsel olarak iklim değişikliğine en az sebep olan ülkeler, sağlık etkilerinin en ağır yüküyle karşı karşıya kalmış durumdalar. Bu hem iklim değişikliğinin temel nedenleri içinde yer alan yapısal eşitsizliklerin bir yansıması hem de doğrudan bir sonucu olarak gösteriliyor.
Bu yılki raporda yeni projeksiyonlar, eylemdeki daha fazla gecikmenin tehlikelerini de ortaya koyuyor. Küresel ortalama sıcaklığın yükselmeye devam ederek sadece 2°C’ye ulaşmasının bile, -adaptasyon konusunda önemli bir ilerleme kaydedilmediği de hesaba katıldığında- 2050’ye kadar sıcaklık kaynaklı ölümleri dünya genelinde yılda ortalama %370 artırması bekleniyor. Bu senaryonun gerçekleşmesi durumunda küresel yetersiz beslenme riskinin şiddetlenmesi, iş gücü kaybının %50 artması ve orta ila şiddetli gıda güvensizliği yaşayacak insanlara 525 milyon kişinin daha katılması öngörülüyor.
Şüphesiz ki tüm bu sayılan riskler arttıkça, adaptasyon maliyetleri ve zorlukları da çarpan etkisiyle geometrik olarak artacak. Bu tahminler, geleceğin ne olabileceğine dair hepimize ürkütücü bir fikir veriyor. Bir önceki rapor, insan ve toplum sağlığının fosil yakıtlardan doğrudan etkilendiğine; insan sağlığı ve refahı için iklim değişikliği, enerji ve sağlık krizlerini birlikte ele almanın dönüştürücü bir fırsat olduğuna vurgu yapmıştı. Yeni rapor ise bu konularda kayda değer bir ilerlemenin başarılamadığını vurguluyor. Sanayi öncesi döneme göre 1,14°C’lik mevcut 10 yıllık ortalama ısınma ile iklim değişikliği, dünya çapında insanların sağlığını ve sistemin sürdürülebilirliğini giderek daha da olumsuz bir şekilde etkiliyor. Projeksiyonlar ise bu risklerin daha fazla eylemsizlik durumunda önemli ölçüde kötüleşebileceğini gösteriyor. Yanı sıra sağlık konularının iklim değişikliği müzakerelerinde öne çıkmasıyla birlikte rapor, iklim değişikliği eylemi ve herkes için güvenli ve sağlıklı bir gelecek sağlamak için yeni fırsatların altını çizerek umutları bir sonraki yıla taşımanın yollarını da anlatıyor. Çalışmaya katılan yüzlerce bilim insanı, tıpkı Carl Sagan’ın söylediği gibi, “Karanlık bir dünyada bilimin mum ışığı ile” insanlığın yolunu aydınlatmaya, kurtuluşun formülünü anlatmaya devam ediyor. Elbette, anlayana…
Bu yazı, ekoIQ’nun 114. sayısında yayımlanmıştır. Dergiye buradan ulaşabilirsiniz.