G7, G20, AB gibi uluslararası örgütlerin aldığı karara rağmen kömüre yönelik teşvikler hala olduğu gibi duruyor. Oysa teşviklerin enerji maliyetlerini düşürmek yerine aynı maliyetleri farklı kalemlerle topluma ödettiği unutulmamalı. Teşvikler kalktığı anda, kömürün düşüşünün başlaması kaçınılmaz görünüyor…
Dünya genelinde karbonsuz bir ekonomiye geçişin önündeki en ciddi engellerden biri, kömür madenciliğine ve santrallarına verilen teşvikler olarak öne çıkıyor. İstanbul Kemerburgaz Üniversitesi Ekonomi Bölüm Başkanı Doç. Dr. Sevil Acar fosil yakıt teşviklerini, “Fosil yakıtlardan elde edilen enerjinin maliyetini düşürmek, enerji/fosil yakıt üreticilerinin eline geçen fiyatı yükseltmek, enerji/fosil yakıt tüketicilerinin karşılaştığı fiyatları düşürmek gibi amaçlarla devlet tarafından üreticilere ya da tüketicilere sağlanan kolaylıklardır” şeklinde tanımlıyor. Acar, Sabancı Üniversitesi İstanbul Politikalar Merkezi tarafından hazırlanan “Kömür Raporu”ndaki makalesinde yaptığı bu tanıma ek olarak, “Bu teşvikler direkt transferler, çapraz sübvansiyonlar, fiyat kontrolleri, satın alım garantileri, vergi muafiyetleri ve benzeri formlar alabilirler” diyor.
Bu teşvikler, piyasa aksaklıklarına ve savurgan üretime yol açmanın yanında doğrudan seragazı emisyonlarının artmasına da neden oluyor. Böylece sürdürülebilir, düşük karbona dayalı bir ekonomik kalkınma modeli önünde ciddi bir engel teşkil ediyor. Dahası, teşviklerin enerji maliyetlerini düşürmediği, ekstra vergiler yoluyla ya da vazgeçilen devlet gelirleri üzerinden topluma farklı şekilde dağıttığı unutulmamalı. Dolayısıyla bu dosyada farklı bir başlıkta incelenecek olan dışsal maliyetlerin yanında, teşviklerin iktisadi maliyeti somut bir gerçek olarak kabul edilmeli.
DÜNYADA KÖMÜR TEŞVİKLERİ
Söz konusu maliyetleri gidermek amacıyla iklim değişikliği ile mücadele ve yenilenebilir enerji teknolojilerindeki girişimler çerçevesinde başta kömür olmak üzere fosil yakıtlara yönelik teşviklerin kaldırılmasına yönelik uluslararası alanda pek çok adım atıldı. G20 ülkeleri 2009’daki zirvede özellikle iklim değişikliğiyle mücadele ve temiz enerji kaynaklarına yatırımı artırmak için verimsiz fosil yakıt teşviklerinin orta vadede aşamalı olarak kaldırılacağını ilan etmiş, Avrupa Birliği ise 2020 stratejisine teşvikleri sonlandırma hedefini dahil etmişti. En güncel gelişme ise bu sene Mayıs ayındaki G7 zirvesinde gerçekleşmiş, teşviklerin 2025’e kadar sonlandırılacağı belirtilerek ilk defa bu amaç doğrultusunda bir nihai tarih belirlenmişti. Fakat işin bir de uygulama ayağı var ki, burası pek iyimser bir manzara sunmuyor. Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) Mayıs 2015 tarihli “Küresel Enerji Teşvikleri Ne Kadar Büyük?” başlıklı araştırması 2013’te dünya genelinde 4,9 trilyon dolar olan enerji teşviklerinin 2015 yılı sonunda 5,3 trilyon doları bulacağını hesaplamıştı. Küresel GSYH’nin %6,5’i anlamına gelen bu miktar toplam sağlık harcamalarının da üzerinde. Dahası, Denizaşırı Kalkınma Enstitüsü (ODI) ve Uluslararası Petrol Değişim (OCI) tarafından hazırlanan “Boş Vaatler: Petrol, Gaz ve Kömür Üretimine Sağlanan G20 Sübvansiyonları” raporu, 2013 ve 2014 yıllarında G20’nin sadece fosil yakıt üretimine sağladığı desteğin ortalama 452 milyar dolar olduğunu ortaya koydu. Bu miktar, 2013’teki yenilenebilir enerji sübvansiyonlarının dört katından fazlasına karşılık geliyor. Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) 2011 verilerine göreyse dünya genelinde hükümetler fosil yakıtlara, yenilenebilire verilenin 12 katı kadar teşvik sunuyordu.
Boş Vaatler raporunda ayrıca;
– Hesaplanan 452 milyar doların, fosil yakıt üretimi için ulusal sübvansiyonlara aktarılan yaklaşık 78 milyar dolardan; G20 devletlerinin iştiraklerine ait 286 milyar dolardan ve kamu finansmanından gelen yılda ortalama ek 88 milyar dolardan oluştuğu;
– Japonya’nın 2013 ve 2014’te 19 milyar dolar ile G20 ülkeleri arasında fosil yakıt üretimine en fazla kamu finansmanı aktaran ülke olduğu;
– ABD’nin sadece ulusal sübvansiyonlar için 20 milyar doların üzerinde, Rusya’nın 23 milyar dolar kaynak sağladığı, Çin’in ise devlete ait iştirakleri vasıtasıyla fosil yakıt üretimine yaptığı yurtiçi ve uluslararası yatırımın diğer tüm G20 ülkelerini çok geride bırakarak yıllık neredeyse 77 milyar dolara ulaştığı;
– Birleşik Krallık’ın 2015 yılında Kuzey Denizi’nde çalışan şirketlere sağlanandan daha da fazla vergi muafiyeti ve sanayi desteğiyle, fosil yakıt sanayiine desteğini kayda değer bir şekilde artıran tek G7 ülkesi olarak öne çıktığı belirtiliyor.
Yine rapora göre bir yandan yenilenebilir enerji payını 2025’e kadar %40-45 civarına çıkarmayı hedefleyen Almanya diğer yandan 2012’de kömür üretimine 3 milyar euro aktararak Avrupa’daki en büyük kömür destekçisi olarak göze çarpıyor. Diğer G20 ülkelerinde de ciddi teşvikler bulunuyor. Acar’ın “Kömür Raporu”nda yer alan makalesinde yapılan derlemede, Avustralya ve Kanada hükümetlerinin fosil yakıt arama çalışmaları için de çeşitli teşvik mekanizmaları kullandığı, Avustralya’nın 2,9-3,5 milyar dolar civarında bir teşvik aktardığı belirtiliyor. Kanada’nın ise Export Development Canada adlı kredi ajansı eliyle ve Dünya Bankası, Avrupa İmar ve Kalkınma Bankası, Asya Kalkınma Bankası gibi kuruluşlardaki hisseleri aracılığıyla denizaşırı projelere de önemli miktarlarda fon sağladığı hatırlatılıyor. Ayrıca Hindistan’da hükümetin 2013 yılında kömür arama, çıkarma ve Ar-Ge faaliyetlerine yaklaşık 70 milyon dolar harcadığı, %90 kamu sahipliğinde olan Coal India Limited şirketinin 2012-2017 arasında deniz aşırı ülkelerde kömür projelerine 9,8 milyar dolar civarında yatırım yapmayı planladığı, bu miktarın 1,5 milyar dolarının 2013-2014’te sadece Mozambik’te kullanılmak üzere ayrıldığı vurgulanıyor. Yakın zamanda petrol üretiminin ciddi oranda azaldığı ancak kömür madenciliğinin çok hızlı bir şekilde artmaya başladığı Endonezya’da net kömür ihracatını 2000’den bu yana altı katına çıkarken hükümet, fosil yakıt sektörlerine arama çalışmalarını doğrudan destekleyen vergi kolaylıkları ve muafiyetleri sağlıyor.
TÜRKİYE’DE TEŞVİKLER
Özetle veriler bir araya getirildiğinde dünyada teşviklerin kaldırılması adımları ile hız kesmeden uygulanmaya devam edildiği bir sürecin aynı anda yaşandığı söylenebilir. İlan edilen tarihler teşviklerin en azından gelişmiş ekonomiler açısından sonunun yaklaştığını gösterebilir. Türkiye’de ise kaldırmak bir yana teşviklere ne yazık ki yenileri ekleniyor. Türkiye’nin fosil yakıtlara dayalı enerji bileşimi, yenilenebilire yönelik politika eksikliğinden dolayı teşvikleri tek çıkar yol olarak öne sürüyor. Zira petrol ve doğalgaz açısından büyük oranda ithalata bağımlı olan Türkiye’de teşvikler yerli kömürde yoğunlaşıyor. Türkiye, ciddi miktarda linyit rezervine sahip olmakla birlikte enerji üretimi açısından çok daha verimli olan taş kömürü ihtiyacının %90’ını yine ithalatla karşılıyor.
Yakın zamanda yapılan araştırmalar Türkiye’deki kömür teşviklerine dair ciddi veriler sunuyor. Sevil Acar’ın EKOIQ dergisinin 56. sayısına verdiği röportajda belirttiği üzere, teşviklerin tahmini seviyesi kilowatt-saat başına 0,01-0,02 dolar aralığında. 2013 yılında kömür sektörüne sunulan toplam ölçülebilir teşvik miktarı 730 milyon dolar olarak belirlenirken, bu rakam taşkömürü endüstrisine Hazine’den yapılan doğrudan aktarımları, kömür kaynaklarının araştırılması için verilen teşvikleri, elektrik santrallarının iyileştirilmesini ve yoksul ailelere yapılan kömür yardımını kapsıyor. IMF’nin 2015 yılında ilan ettiği ülke bazındaki hesaplamalara göre 2013 yılı için Türkiye’deki fosil yakıt üretici ve tüketici teşvikleri, dışsal maliyetler de dahil olmak üzere, GSYH’nin %3,8’ine karşılık geliyordu. 31,2 milyar dolarlık bu miktarın 21,5 milyar dolarını kömür, 4,9 milyar dolarını doğalgaz, 4,8 milyar dolarını ise petrol teşvikleri ve dışsal maliyetleri oluşturuyor.
Eylül 2015’te OCI ve 350.org tarafından açıklanan “Türkiye’de Fosil Yakıt Üretimini Sübvanse Etmenin Maliyeti” raporuna göre ise sadece fosil yakıt üretici teşvikleri yılda 300 milyon ila 1,585 milyar dolar arasında. Bu rakama hakkında veri olmadığı için hesaplanamayan çeşitli teşvik türlerinin dahil edilmediğinin kaydedildiği raporda, ulusal teşviklerin yanı sıra uluslararası kamu finans kuruluşlarının 2007 yılından bu yana Türkiye’deki üretici teşviklerine 5 milyar doların üzerinde katkı sağladığı vurgulanıyor.
Bu teşviklerin etkilerine dair Acar, teşviklerin ve dışsal maliyetlerin göz ardı edilmesinden dolayı könebilir enerjiden daha ucuz olduğu yönünde yanlış bir algının oluştuğunu belirtiyor. Uluslararası Sürdürülebilir Kalkınma Enstitüsü (IISD) tarafından Mart 2015’te yayımlanan “Türkiye’de Kömür ve Yenilenebilir Enerji Teşvikleri” raporunda Acar, “2013 yılında Türkiye’nin milli gelirinin yaklaşık %0,1’ini oluşturan ve oran olarak düşük görülebilen bu teşviklerin ülkeyi kömüre bağlı teknik, kurumsal ve hukuki yapıya mahkum ettiğine ve yenilenebilir enerjilerin gelişmesinin önünü tıkadığına” dikkat çekiyor. Dolayısıyla enerji maliyetlerine ileriki sayfalarda incelenecek dışsal maliyetler de dahil edilirse, rüzgar ve güneş enerjisinden elektrik üretmenin bugün bile kömürden daha ucuza mal olacağı rahatlıkla görülebilir.
Türkiye Halkı Fosil Yakıtların Maliyetini Nasıl Ödüyor?
Oil Change International ve küresel iklim hareketi 350.org’un 2015 Eylül ayında açıkladığı “Türkiye’de Fosil Yakıt Üretimini Sübvanse Etmenin Maliyeti” raporu, Türkiye’nin mevcut durumuna ve atılması gereken adımlara dair önemli tespitler ve öneriler barındırıyor. Raporda öne çıkan bazı bulgular şöyle:
– Türkiye’de fosil yakıt üreticilerine yıllık tahmini 300 milyon ila 1,585 milyar dolar arası teşvik sağlanıyor.
– 2013’te sadece fosil yakıt arama çalışmalarına 500 milyon dolar civarında kamu kaynağı ayrıldı.
– Tespit edilen en büyük sürekli teşvik, taşkömürü işletmelerine sağlanan yıllık 250 milyon ila 400 milyon doların üzerindeki teşvikler.
– Sağlık ve Çevre Birliği (HEAL) tarafından yapılan “Ödenmeyen Sağlık Faturası” raporunda Türkiye’de kömürün ortaya çıkardığı sağlık maliyetinin yıllık 2,9 ila 3,6 milyar euro arasında olduğu belirtiliyor.
TEŞVİKLERİ KALDIRMANIN FAYDASI
Peki, bu teşvikleri kaldırma girişimleri başarıya ulaşırsa pratikteki karşılığı ne olacak? IMF’nin yukarıda alıntılanan raporuna göre enerjide küresel fosil yakıt teşviklerini ortadan kaldırmak, fosil yakıt kaynaklı emisyonların sebep olduğu ölümlerin oranını %50, karbon emisyonunu ise %20 dolayında azaltabilir. Sadece 2015’te enerji teşviklerinin kaldırılmasından elde edilecek gelir 2,9 trilyon dolar, yani küresel GSYH’nın %3,6’sı olarak hesaplanmış. Bu kaynak sayesinde diğer vergileri azaltmaya ya da büyük enformel sektörlerin daha geniş mali enstrümanları kısıtladığı ülkelerde gelir tabanını güçlendirmeye yönelik büyük bir fırsat oluşuyor. Gelişmiş ekonomilerde kurumlar gelir vergisini yarıya indirecek ya da kamu sağlık harcamalarının dörtte birini karşılayacak oranda kaynak yaratabilirken, gelişmekte olan ülkelerde oluşacak kaynak, kurumlar gelir vergisi gelirlerinin ya da kamu sağlığı harcamalarının iki katına tekabül ediyor. Düşük gelirli ülkelerdeyse aynı miktar, kurumlar gelir vergisinin veya kamu sağlık harcamalarının 1,5 katına denk düşüyor. Mali ve çevresel kazançlardan daha yüksek enerji fiyatlarının tüketiciye maliyetini çıkardıktan sonra reformdan oluşacak net kazanç, 1,8 trilyon dolar olarak hesaplanırken, mali kazançlar işgücü ve sermaye üzerinde büyümeyi artıracak vergi kesintilerine veya eğitim, sağlık, altyapı gibi alanlardaki yatırımlara harcanırsa oluşacak net kazanç çok daha fazla olabilir.