#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
habitat

Kaybolan Dünyayı Kaydeden Bir Ses Ekolojisti: “Kaydettiğim Habitatların Yüzde 70’i Yok Oldu”

Bernie Krause, 55 senedir doğal dünyanın çeşitli seslerini kaydediyordu. Çalışmalarını anlattığı yeni sergisinde ise çevre için bir savunma planı öneriyor. 

YAZI: Janelle ZARA

ÇEVİRİ: Eren BALTAŞ

San Fransisco Araştırma Merkezi’ndeki siyah, küçük bir amfide; Zimbabwe’nin kurak ovalarındaki babunların konuşmaları ve kazların bağırtıları duyuluyor, Kaliforniya sahilleri, martı cıvıltıları ve dalgaların çarpışma sesleriyle hayat buluyor. Balinaların derin denizlerde gezinirken yarattıkları büyüleyici müzik, bu bilim müzesinin –ve dış dünyanın– sessizliğini bozuyor.

Bu çalan müziğin adı ise Büyük Hayvan Orkestrası: Ses ekolojisti Bernie Krause tarafından yaratılmış, yedi farklı ekosistemi içeren işitsel bir yolculuk. 2016’da Paris Cartier Vakfı müzesinde galasını yapan ve sonrasında Avrupa ve Asya’da turnesine devam eden sergi, ilk defa ABD’nin Batı yakasında sergileniyor.

Krause, 1950’lerin sonlarından beri San Fransisco Körfez Bölgesini evi olarak gören biri olarak, “zamanı gelmişti” diyor.

1938 Detroit doğumlu bir müzisyen olan Krause, doğal dünyanın seslerini bestelediği çalışmalarıyla biliniyor. Geçtiğimiz 55 yıl boyunca vahşi doğadan yüzlerce sesi kaydedip çeşitli kompozisyonlar yoluyla birleştirerek, küresel habitatların ezgilerini bizlere ulaştırıyor.

Örneğin, Dzanga-Sangha isimli beste, bizlere Orta Afrika Cumhuriyeti yağmur ormanlarında, 8 Eylül 1994 tarihli günün sabahının erken saatlerini yaşatıyor. Beste, karanlık ormandaki böceklerin günün ilk ışıklarındaki vızıltısıyla başlıyor. Ses düzeyi, şafak vaktinde, kuşların ötüşleri ile patlama yaşıyor. Tüm bu seslerin genel bestedeki düzeyi, bir grafik halinde müzedeki amfinin dijital duvarlarına yansıtılarak görsel anlatım sağlanıyor. Mesela böceklerin ses düzeyi 6,000 hertz ortalamasına ulaşırken, yaban fareleri 2,000 hertzi nadiren geçiyor. Grafiğin gün içindeki zirvesinde ise, bir bataklığı geçmekte olan fillerin uluması var: Bunun yarattığı ses o kadar yüksek gürültülü ve düşük frekanslı ki, amfinin ortasındaki küçük bir süs havuzunun dalgalanmasına neden oluyor.

Krause, amacının yalnızca bu habitatların güzelliğini aktarmak değil, doğal yaşamı tehdit eden iklim krizine de dikkat çekmek olduğunu belirterek “İnsanlara bu hayvanların yaşamlarının ne kadar güçlü olduğunu anlatmak, hissettirmek istedim” diyor. Toplamda 5,000 saatten daha uzun süreli doğal yaşam kayıtlarından oluşan şahsi kütüphanesi, giderek artan bir hızla kötüleşen dünyaya mesaj veriyor. Krause’un tahminlerine göre ise, arşivinin neredeyse %70’i yok olmuş habitatlardan oluşuyor.

Doğal Dünyanın Müziği

Ses ekolojisi, yaşayan organizmalar arasındaki akustik bağlantıyı araştıran yeni bir çalışma alanı. Hayatı boyunca müzisyenlik yapmış birisi olarak Krause, doğanın seslerini “müzikal bir bağlamda düşündüğünü” söylüyor ve bir ekosistemde kolektif olarak yaşayan canlıların çıkarttığı sesleri tarif ederken “biyofoni” kelimesini kullanıyor. Krause, spektruma bir müzik notasyonu gözüyle baktığında, farklı hayvanların seslerinin kendilerine has frekanslarda tıpkı bir şarkının notalarını andırdığını fark etmiş. 1980’lerin başlarında, sağlıklı ekosistemlerin böyle ses çıkardığını söyleyen fikirlerini ilk ortaya attığında ise ciddiye alınmamıştı: Bilim çevreleri, hâlâ hayvan seslerine yalnızca bireysel olarak önem gösteriyordu.

Krause, “Bilim insanları bu sahaya kuşları ve kurbağaları birbirinden ayıran, böcekleri ve memelileri ortak bağlamları olan çevreden koparan bir bakış açısıyla yaklaştılar. Sonuç olarak, sesleri hiçbir zaman ‘gerçek’ duyulan bir biçimde bir araya getirmeyi başaramadılar” diyor.

Krause, ilk saha kaydını Warner Brothers ile sözleşme imzaladıktan sonra 1968 yılında San Fransisco’nun kuzeyindeki Muir Ormanlarında almış. O dönemin başarılı bir elektronik müzisyeni olarak In a Wild Sanctuary albümündeki sesleri kaydeden müzisyenin bu albümü, daha sonrasında enstrümanları vahşi doğa sesleriyle ve synthesizler ile birleştirmek konusunda çığır açan bir çalışma olarak anılacaktı. Krause, ormana çekilmesini hayatını değiştiren bir deneyim olarak anımsıyor, camsız stüdyosundan ve ADHD’den bir kaçış olarak anlatıyor: “Kendimi hayatta hissettim”

1979 yılında Apocalypse Now filminin müziklerine katkıda bulunduktan sonra Krause biyoakustik dalında bir PhD kazandı ve daha sonraki birkaç on yılını da sahada, doğayı dinleyerek ve ilham alarak geçirdi. 1983 yılında Afrika’da geçirdiği bir gecede bir aydınlanma yaşadı ve insanların müziğindeki ritimlerin köklerinin doğada bulunabileceğini fark etti: “Bu da bir orkestra. Bizim dans edebilmemize ve şarkı söyleyebilmemize yol açan şey bu.”

Çevre için Acil Savunma Planı

Büyük Hayvan Orkestrası, Krause ve Görsel Sanatçılar Birliği (UVA) arasındaki işbirliğine dayanan bir proje. UVA, izleyiciler için projedeki ses frekanslarını anlatan spektrumları ve grafikleri çizmiş.

“Sağlıklı bir habitatta bu spektrumlar, geniş bir skaladaki hayvan seslerini görselleştiriyor” diyor Krause. Bunlar, doğal akışın sade bir illüstrasyonu görevi görüyor. Sergide, 1988 yılında Kaliforniya, Lincoln Çayırında alınmış bir kayıtta, bu spektrumlar parlak ve karmaşık yapılarıyla bölgedeki ispinozları, serçeleri ve bıldırcınları anlatıyor. 1989’da orkestra görece daha sönük kalıyor, fakat önceki seneye göre fark, spektrumda da anlaşılıyor: Gözle görebildiğimiz tek frekanslar nehrin akışına ve Sphyrapicus cinsi bir kuşa ait.

Bu iki senede çayır Krause’a tamamen aynı görünmüştü, işte Büyük Hayvan Orkestrası’nın işlevi de tam burada yatıyor: Sorunlar daha henüz görünür hale gelmeden önce Krause, onları “duymuştu”. Müzisyen, zaman ilerledikçe iklim krizine yönelik çaba konusunda giderek iyimser hissettiğini söylüyor. Krause’a göre 1960’larda açık arazide 10 saat geçirmek, müziği için kullanabileceği materyali yakalamak için yeterliydi; şimdiyse bu süre neredeyse 1000 saate yaklaşıyor. 2017’de Bernie ve eşi Katherine Krause; Kaliforniya, Sonoma’daki evlerini dönemin ölümcül orman yangınlarında kaybettiler. Uzmanlar, bu felaket tipinin yaşanma sıklığının küresel ısınmayla beraber giderek artacağını söylüyor.

Krause, kariyeri boyunca hep bir “öteki” olmaya alışkındı. “Benden başka kimsenin ilgi duymadığı dev bir kaynağım vardı” diyor ve albümlerinin hayat bulduğu ortamları da eşiyle birlikte yönettiği çevre organizasyonu olan Wild Sanctuary’de paylaşıyor.

Büyük Hayvan Orkestrası isimli kitabını 2012’de çıkarttıktan kısa bir süre sonra sanat müzesi sahibi Fransız Cartier Vakfı, müzisyene bu sürükleyici görsel ve işitsel sergi için bir komisyon teklifinde bulundu. Sonuç ise dünyanın kök bağlarının ses yoluyla anlatımı oldu.

Krause, bu çalışmanın çevre için bir savunma planı olma umudunu koruduğunu belirtiyor: “Sanatsal bir üretim yaptığımda, insanlara duygusal bir bağlamda ulaşma imkanım oluyor. Bu, herhangi bir araştırma kağıdından çok daha güçlü bir bağ. Dışarılarda bir yerlerde, yeteri kadar insanı değişime ihtiyacımız olduğuna ikna edebilecek hayal ve ifade gücüne sahip insanlar olduğunu biliyorum. Fakat bu artık çok hızlı olmak zorunda.”

Haberin aslına buradan ulaşabilirsiniz.

EkoIQ Editör