Kent

Kentlerin Dirençliliği: Çoklu Krizler Karşısında Güçlenme Stratejileri

6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri sırasında da deneyimlediğimiz toplumsal dayanışma ağları ve yerel topluluklar, afet durumunda kamu hizmetlerine oranla daha hızlı yanıt verebildi; kentlilere ulaşabildi ve farklı çözümler sunabildi.

Emre GÜZEL, Kurucu Direktör / Roof Coliving, emre@roofcoliving.org

Dirençli” olarak İngilizceden Türkçeye çevrilen “resilience” kelimesinin “direngen, dayanıklı” gibi kullanımlarını da görmemiz mümkün. Farklı kullanımları olmakla birlikte benzer anlamlar taşıyan “dirençli olmak” kentsel dirençlilik bağlamında ne anlama geliyor? Kentlerin dirençli olabilmesi kent sakinleri için neden önemli? Neler yapabiliriz? Toplumsal katılımın dirençli kentler yaratmadaki konumu nedir? Bu soruların cevabını etki odaklı tasarımcı kimliğimle yanıtlamaya çalışacağım.

Doğal ve insan kaynaklı çeşitli baskılara maruz kalan kentler, ekonomik gerileme veya sosyal ve fiziksel çöküş gibi risklerle karşı karşıya. Tarihsel olarak kentsel risk yönetimi, belirli tehlikelerin etkilerini anlamaya ve riski azaltmak için uygun önlemleri almaya odaklanmış. Ancak son yıllarda artan risk çeşitliliğinin yanı sıra kentlerin giderek karmaşıklaşması, iklim değişikliği, küreselleşme ve hızlı kentleşmeyle ilişkili belirsizlik, kentsel dayanıklılığın oluşturulmasını kritik bir öncelik haline getirdi.

Kent yönetimleri, baskılarla başa çıkmak ve kriz durumlarında etkili bir şekilde tepki verebilmek için stratejiler geliştirmeli. Bu stratejiler; altyapı yatırımları, afet hazırlığı, risk yönetimi, toplumsal katılımın teşvik edilmesi ve ekonomik çeşitlendirme gibi alanları kapsayabilir. Çeşitli krizleri çok farklı boyutlarda, farklı şekillerde yaşayan kent sakinlerinin yaşamlarını ve kentin iyilik halini önceliklendirmek için bu stratejilere mutlaka ihtiyaç duyulduğunu söyleyebiliriz. Bununla birlikte kentsel dayanıklılığın sağlanması sürecinde toplumsal katılım da oldukça önemli. Yalnızca kent sakinlerinin bilinçlenme çalışmaları ile değil, aynı zamanda kentsel mekanı deneyimleyen yurttaşlar kimliğimizle dayanıklılığı birlikte geliştirmek ve kentsel politikaları oluşturmak için de toplumsal katılım gerekli. 6 Şubat Kahramanmaraş Depremleri sırasında da deneyimlediğimiz toplumsal dayanışma ağları ve yerel topluluklar, afet durumunda kamu hizmetlerine oranla daha hızlı yanıt verebildi; kentlilere ulaşabildi ve farklı çözümler sunabildi. Bu nedenle toplumsal dayanışma ağlarının güçlendirilmesi ve yerel toplulukların afetlere karşı dayanıklılık kapasitelerinin geliştirilmesi, kentlerin kriz dönemlerinde daha hızlı toparlanmasını sağlayacaktır.

Kentlerin karşı karşıya olduğu çeşitli riskler ve belirsizlikler, kentsel dayanıklılığın önemini vurguluyor. Kent yönetimleri, zorluklarla başa çıkmak için kapsamlı ve stratejik bir yaklaşım benimsemek ve kentlerin uzun vadeli dirençliliğini katılımcı politika ve uygulamalarla güvence altına almak ile yükümlü. Bunu, kentsel alanların sürdürülebilirliğini sağlamak, kent sakinlerinin refahını güçlendirmek, iyilik halini ve yaşanabilirliğini korumak için kritik bir adım olarak görebiliriz.

Çok Seslilik ve Dirençlilik Kesişiminde Bütüncül Kent Yaklaşımı

Bütüncül kentsel sistemleri; farklı araştırmalarda da karşımıza çıktığı gibi dirençli kentlerin planlama, tasarlama ve uygulama sürecinde olmazsa olmazımız diyebiliriz. Öte yandan bütüncül bir kentsel sistem, toplumsal katılımdan bağımsız düşünülemez. Kentin çeşitli kimliklerinin ve yaşam tarzlarının bir araya geldiği çok sesli yapısı, kentsel dirençliliğin önemli bir unsuru olarak öne çıkıyor. Farklı kültürel, ekonomik ve sosyal gruplar, kentin dinamiklerini şekillendirirken bu çeşitlilik aynı zamanda kentin dayanıklılığını artırıyor. Ancak, kentsel dirençliliği sağlayan sistemlerin etkin bir şekilde oluşturulabilmesi için toplumsal katılımın da sağlanması mutlaka gerekli. Toplumsal katılım, kent sakinlerinin karar alma süreçlerine aktif şekilde katılmaları, kentsel politikaların tasarlanmasında ve uygulamalarında söz sahibi olmaları demektir. Bu, kentin yaşayanlarının ihtiyaçlarını ve endişelerini daha iyi anlamayı sağlamakla birlikte kentsel dirençliliği artırıcı önlemlerin belirlenmesinde kritik bir rol oynar. Örneğin, kentin farklı kesimlerinin görüşlerinin alınması, yerelin davranış pratiklerinin bilinmesi, mevcut kültürün anlaşılması ve birlikte hareket ederek dirençli kentlerin oluşturulması, bütüncül kentsel sistemleri kurmak için daha kapsamlı ve etkili çözümlerin geliştirilmesine yardımcı olur.

Ayrıca, toplumsal katılımın kentsel dirençliliği artırıcı etkisi, kentin çeşitli kesimlerinin bir araya gelerek ortak bir vizyon oluşturmasına da olanak tanır. Kentin sakinleri arasında diyalog ve işbirliği, farklı toplulukların ihtiyaçlarını anlama ve ortak çözümler bulma konusunda önemli bir zemin oluşturur. Bu da kentin daha dayanıklı ve sürdürülebilir bir geleceğe doğru ilerlemesini sağlar.

Toplumsal katılım yurttaşın kendi başına örgütlenmesiyle karşılık bulabilir. Yanı sıra katılımcı ve demokratik kentsel yönetim anlayışını güçlendirmede kamu hizmet ve görevlerine oldukça kritik sorumluluklar da düşüyor. Toplumsal katılımı, oy toplamak için göstermelik siyasi malzemeden çıkarıp, katılımı ve yurttaşı manipüle etmeden anlamlı ve dönüştürücü katılım araçlarını, yollarını düşünmek dirençli kentler yaratmak için oldukça önemli.

Roof Coliving, yerelde gerçekleşmesi gereken bu alanları yaratmak, anlamlı katılım araçlarını sağlamak, geliştirmek ve uygulamak için çalışıyor. Farklı kimlikleriyle, disiplinleriyle insanların bir arada yaşayabileceği ortak yaşama alanları kurma hayali ile çalışmalarını gerçekleştiriyoruz. Yaşam alanlarını, insan ve topluluk ilişkilerini de içerecek biçimde katılımcı yöntemlerle yeniden tasarlıyoruz. Bu alanlar ile insanların birlikte yaşama ve üretme yetilerini geliştirerek yeni bir birlikte yaşama kültürü oluşturmayı hedefliyoruz. Amacımız, mekanların tasarım ve uygulama süreçlerini, kültürünü kişiye özel olmaktan çıkarıp müşterek bir hayata dönüştürmek. Bir arada yaşamı kent ölçeğinde yaptığımız çalışmalar ile yurttaşların katılımlarıyla bölgesel ihtiyaçlara yönelik ortak yaşama alanlarını modelliyor, tepeden inme tasarım yaklaşımlarını kabul etmeyerek kentlerde çoğulcu, katılımcı diyalog alanları yaratmaya çalışıyoruz.

Yer Yapanlar

Roof Coliving olarak deprem bölgesinde gençlerin farklı kullanım pratiklerine göre mekansal ihtiyaçlarını karşılamak, mekansal aktivitelere katılımlarını teşvik etmek için “Yer Yapanlar: Kamusal Alanlarda Gençlik Katılımı” projesi Kale Seramik Vakfı ve Kale Grubu, İbrahim Bodur Sosyal Girişimcilik Programı Topluluk Desteği ile hayata geçti.

Projemiz kapsamında amaç, Adana ve Hatay’da kısa vadede gençlerin sosyal ve kültürel faaliyetlere katılımını artırıyoruz. Gençlik odağındaki mekanların tasarlanmasını ve uygulanmasını katılımcı şekilde gerçekleştiriyoruz. Bu mekanlar, insanların psikolojik sağlığı, iletişim kurma becerileri, stres azaltma, topluluk bağlarının güçlendirilmesi, toplumsal dayanışma ve motivasyon sağlanması gibi birçok konuda etki yaratabilecek alanlar açıyor.

Bu yazı, ekoIQ’nun 111. sayısında yayımlanmıştır. Dergiye buradan ulaşabilirsiniz.

About Post Author