Kozmetik ürünlerin içeriğindeki ağır metaller başta olmak üzere bazı maddelerin kullanımı sonucunda deniz canlıları, faydalı deniz bakterileri ve algler önemli ölçüde zarar görebiliyor.
Büyüyen kozmetik endüstrisinin çevreye olumsuz etkisi; hammaddelerin tedarik edilmesinden üretim, dağıtım ve son tüketiciler tarafından üretilen atıklara kadar birçok süreçte kendini gösteriyor. AA’nın haberine göre, Doç. Dr. Göktürk Avşar, kozmetik ürünlerin çevre sağlığı açısından daha dikkatli tüketilmesi gerektiğini söyledi.
“Gelecek nesillere sürdürülebilir bir gelecek bırakmak istiyorsak çevremizi düşünmek zorundayız. Kozmetik ürünlerde kullanımı sınırlandırmakta fayda var” diyen Doç. Dr. Avşar, özellikle durulanabilir kozmetik ürünlerinin kullanımı sonucunda bazı bileşiklerin deniz canlılarına, faydalı deniz bakterilerine ve alglere önemli ölçüde zarar verdiğini ve ekosistemi değiştirdiğini vurguladı.
“Ağır Metaller En Zararlı Maddelerin Başında Geliyor”
Çevre ve insan sağlığı açısından dikkat edilmesi gereken en zararlı maddelerin başında ağır metallerin geldiğine dikkati çeken Avşar, “Ağır metaller, insanlarda kanser gibi hastalıklara neden olmalarının yanında bitkiler için de oldukça zararlıdır. Toksik etkiye sahip olmaları nedeniyle bitkilerde su alımı, fotosentez, enzim aktivitesi, çimlenme, protein sentezi, membran stabilitesi, hormonal denge gibi birçok fizyolojik olayın bozulmasına neden olmaktadır. Ağır metallerin karaciğer, böbrek ve bağırsak başta olmak üzere kalp ve beyne çok büyük zararları vardır. Özellikle kurşun, organlarda hasara neden olur” dedi.
Kadınların en çok kullandığı kozmetik ürünlerden olan rujların içeriğinde kurşun ve cıva gibi ağır metallere rastlanabildiğini ifade eden Doç. Dr. Avşar şunları söyledi: “Yapılan bazı çalışmalarda özellikle dudak bölgesi ürünlerinde 0,026 ile 7,19 ppm düzeyinde kurşun olduğu tespit edilmiştir. Ortalama kurşun seviyesi 1,09 ppm olarak değerlendirmeye alınmıştır. Göz farı, vücut losyonu, maskara, fondöten, pudra allık ve benzer birçok üründe kurşun seviyesinin 0,0084 ile 14 ppm arasında değiştiği rapor edilmiştir. Özellikle ruj, dudaklara sürülen bir ürün olduğu için içeriğindeki maddelerin istemeyerek de olsa yutulabilmesi durumunda toksik etkiye neden olabilir.”
Genellikle üretim sırasında kullanılan makine ve ekipman ile kullanılan bazı içeriklerin temas etmesi sonucu cıva, kurşun, kadmiyum ve arsenik gibi ağır metallerin ortaya çıktığı bilgisini paylaşan Avşar, ilaç ve kozmetik sektöründe faaliyet gösteren firmaların, üst düzey hijyen kurallarına uyarak üretim yaptıklarını gösteren GMP (Good Manufacturing Practices / İyi Üretim Uygulamaları) belgesine sahip olmaları gerektiğini dile getirdi.
Oksibenzonun Zararları
Ağır metaller dışında, kozmetik ürünlerde çok tartışılan bir diğer bileşiğin oksibenzon olduğuna değinen Doç. Dr. Avşar, şu değerlendirmelerde bulundu: “Reproductive Toxicology Dergisi’nde yayımlanan bir çalışmada oksibenzonun çok uzun süreli ve sık kullanımında, anne karnındaki bebeklerin bağırsaklarının sonundaki sinir hücrelerinin eksik olduğu tespit edilmiş, bu nedenle bağırsak tıkanmaları gibi ölümcül sorunlara neden olabileceği bildirilmiştir. Oksibenzon, çevre sağlığı açısından da tehlike yaratabiliyor. Hawaii’de mercan kayalıklarında DNA hasarına neden olduğu gerekçesiyle oksibenzon içeren kremlerin satışı yasaklanmıştır. Özellikle oksibenzon içeren durulanabilen kozmetik ürünlerin, denizlerde mercan resiflerinin yaşamına ve gelişimine zarar verdiği söylenmektedir.”
İyi bir ultraviyole emici olsa da güneş kremlerinde kullanımı tartışmalı olan oktinoksat maddesinin denizlere kadar ulaşması sonucunda resiflerin zarar gördüğünün altını çizen Doç. Dr. Avşar, bunun önüne geçebilmek için mineral bazlı kremlerin tercih edilmesi tavsiyesinde bulundu.
Krem, şampuan, saç şekillendiriciler, vücut losyonları gibi kozmetik ürünlerde pürüzsüzlük, homojenlik ve ferahlatıcı etkisi nedeniyle kullanılan siloksanların tüm türevlerinin Avrupa Kimyasallar Ajansı (ECHA) tarafından yasaklandığını hatırlatan Doç. Dr. Avşar, “Siloksanların hormonları bozduğu ve karaciğere zarar verdiği, aynı zamanda ekosisteme çok büyük zararlar verdiği biliniyor. Uzun vadede öngörülemez ve geri döndürülemez etkilere neden olabileceği için çevre sağlığı açısından yasaklanmıştır” dedi.
Doç. Dr. Avşar, kozmetik ve kişisel bakım ürünlerinde kullanılan diğer zararlı maddelerin çevreye etkisiyle ilgili şunları söyledi: “Diş macunlarının, kozmetik ürünlerin, sabunların ve deodorantların içinde yaygın olarak bulunan ve antibakteriyel bir bileşik olan triklosan, suya karıştığında deniz florasında önemli değişikliklere yol açıyor. Kozmetik ürünlerde kullanılan özellikle uzun zincirli parabenler de parçalanmaları nedeniyle suya karıştığında ekolojik açıdan tüm canlıları olumsuz etkileyebiliyor. Deodorant, parfüm gibi ürünlerde itici gaz olarak kullanılan bir diğer zararlı madde kloroflorokarbon gazları. İnsan sağlığına zararının yanında en önemlisi, atmosferde bulunan ozon tabakasındaki ozon molekülüne radikalik klorla gidip bağlanarak daha sonra asidik bir forma dönüp asit yağmurlarına neden oluyor. Hem çevre hem insan sağlığına çok büyük zararları olduğu için yasaklanmıştır.”