Kamu, özel sektör ve sivil toplum işbirliği ile toplumsal cinsiyete duyarlı planlar, stratejiler ve programlar geliştirilerek ivedilikle hayata geçirilmeli. Özel sektör sahip olduğu maddi kaynaklar, insan kaynağı, tedarik ağları ve geniş kitlelere ulaşabilme kapasitesiyle krizlerin üstesinden gelmemizde önemli bir rol oynayabilir.
Yazı: Global Compact Türkiye
Doğal afetler, savaşlar, iklim değişikliği ve sağlık krizleri başta olmak üzere tüm krizler kadınları daha olumsuz etkiliyor. Mevcut sorun ve eşitsizlikleri derinleştirerek daha görünür kılıyor. 6 Şubat 2023 tarihinde 11 ilimizi sarsan depremlerin de benzerlik göstererek kadınları daha orantısız bir şekilde etkilediğini gördük. Çocuk ve yaşlıların bakımlarını da üstlenen kadınlar; sağlık ve hijyen ürünlerine erişimde sıkıntılar, ekonomik zorluklar ve güvenlik endişeleriyle karşı karşıya kaldı. Kadınların yalnızca afetlerin akut döneminde değil, toparlanma döneminde de zorluklarla daha uzun süre mücadele etmek durumunda kaldıkları biliniyor. Örneğin kadın derneklerinin araştırmalarına göre, bölgede yaklaşık 300 bin ailenin geçimini kadınlar sağlıyordu. Her kriz döneminde olduğu gibi bu depremlerin ardından da çok sayıda kadının aile ve çocuk bakımı için ekonomik hayattan çekileceği tahmin ediliyor. Yanı sıra eğitimin genel olarak aksamasıyla birlikte okuldan alınan kız çocuklarının sayısı da daha fazla oluyor. Bu da hem eğitim güvencesini tehlikeye atıyor hem de şiddet ve erken yaşta zorla evlendirmelerin önünü açıyor.
Toplumsal Cinsiyet Eşitliğinin Vazgeçilmezliği
Kadınların karşılaştıkları sorunları bertaraf edebilmek için toplumsal cinsiyet eşitliği; bu ve benzeri afetlere hazırlık, afet yönetimi ve toparlanma politikalarının vazgeçilmez bir parçası haline getirilmeli. Kamu, özel sektör ve sivil toplum işbirliği ile toplumsal cinsiyete duyarlı planlar, stratejiler ve programlar geliştirilerek ivedilikle hayata geçirilmeli. Özel sektör sahip olduğu maddi kaynaklar, insan kaynağı, tedarik ağları ve geniş kitlelere ulaşabilme kapasitesiyle krizlerin üstesinden gelmemizde önemli bir rol oynayabilir.
Bir krize ya da doğal afete müdahale ederken kimseyi geride bırakmayacak ve farklı kesimlerin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde planlama yapılması büyük önem taşıyor. Krizler öncesinde hazırlık/dayanıklılık, kriz sürecinde yönetim ve kriz sonrası yeniden inşa politikalarımızı toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifiyle değerlendirmeliyiz.
Planlama ve Hazırlık süreçlerinde dikkat edilmesi gereken konular:
- Hazırlık, kriz yönetimi ve yeniden inşa süreçlerini tasarlayacak gruplar kadın temsiliyeti bakımından kapsayıcı bir şekilde oluşturulmalı.
- Tedarikçi, şube, bayi ağları da dahil olmak üzere veriler toplumsal cinsiyete duyarlı bir şekilde toplanmalı. Bu aşama krizlere yanıt verirken bir başlangıç noktası oluşturur ve krizlere müdahale yöntemleri bu verilere dayalı olarak tasarlanır.
- Hazırlık, kriz yönetimi ve yeniden inşa da dahil olmak üzere tüm süreçler tasarlanırken kadın çalışan, tedarikçi ve bayilere ihtiyaçları sorulmalı. Böylelikle toplumsal cinsiyet temelli kırılganlıklar tespit edilebilir. İhtiyaç odaklı bir süreç tasarlanabilir.
- Konu hakkında bilgi sahibi ve tecrübeli paydaşlarla (kamu, üniversite ve kadın hakları dernekleriyle) işbirliği yapılmalı.
Kriz Yönetimi açısından dikkat edilmesi gereken noktalar:
- Afetten etkilenen kadınların ihtiyaçlarını rahatlıkla söyleyebilmeleri için gönüllü ekiplerdeki kadın-erkek dengesi gözetilmeli.
- Bölgeye götürülen yardımların kadınların ve hamilelerin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde sağlanması önemlidir.
- Güvenlik riskleri gözetilmeli ve riskleri bertaraf etmek amacıyla kolluk kuvvetleriyle işbirliği yapılmalı. Ayrıca böyle dönemlerde ne yazık ki cinsiyet temelli şiddet ve insan kaçakçılığında da artış eğilimi görülüyor. Buna karşı güvenlik güçleri ve gönüllü gruplarla işbirliği yürütülebilir.
Yeniden İnşa ve Toparlanma döneminde dikkat edilmesi gereken konular:
- İş dünyası bölgedeki kadın istihdamını destekleyebilir. Bu hem işe alımı hem de mevcut çalışanlar arasında felaketten etkilenen çalışanların esenliğini kapsar. Çalışma koşulları çalışanların beden ve ruh sağlıklarını da göz önünde bulunduracak şekilde yeniden tasarlanabilir.
- Şirketin tedarik zinciri gözden geçirilebilir. Depremden etkilenen 100’den fazla kadın kooperatifi olduğu biliniyor. Bu kooperatiflerin hayatta kalabilmesi için bankalar çeşitli fonlar sağlıyor. Şirketler de satın alımlarında bölgede yer alan kooperatiflere ve kadın girişimcilere öncelik verebilir.
- Dünya Bankası verileri, kadın çiftçilerin afetlere karşı erkeklerden çok daha savunmasız olduklarını gösteriyor. Birçok kadın için birincil gelir kaynağı olan tarım alanlarının kullanılamaz hale gelmesi yıkıcı bir etkiye sahip. Bu tip bir etki tekstil ve otomotiv gibi sektörlerde kadın istihdamının yoğun olduğu işkollarında da görülebilir. Bu etkilerin giderilmesinde politika yapıcılara destek verilebilir, diğer paydaşlarla işbirliği yapılarak hayata geçirilen projeler desteklenebilir.
Doğal afetlerin veya çoklu krizlerin önümüzdeki dönemde de devam edeceği öngörülürken benzer felaketleri yaşamamak için önlemleri bugünden almalı, toparlanma sürecini kimseyi geride bırakmadan gerçekleştirmeliyiz. İş dünyası depremin ilk gününden itibaren gösterdiği dayanışma ve desteği, uzun vadede işbirlikleri ve iş stratejileriyle birleştirerek sürecin önemli bir aktörü olmaya devam edebilir.