#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

“Kültürün Dahil Edilmediği İklim Eylem Planları Başarılı Olamıyor”

İklim Mirası Ağı Koordinatörü Andrew Potts, başarılı iklim eylem planlarının ancak kültürel boyutların da dahil edildiği zaman gerçekleşeceğini belirtiyor ancak katılımcı ve kapsayıcı olmayan bir planın, kültürü içerse bile başarısızlığa mahkum olduğunu da sözlerine ekliyor.

Röportaj: Burcu GENÇ

Andrew Potts

Kültürün iklim eylem planlarında kendine yer bulamaması konusunda ne düşünüyorsunuz?

Bu bir problem. Kültürün iklim eylem planlarında bahsedilmemesi. Komik olan ise iklim eylemlerinin başarısız olduğunda ise iklim bilimi veya planlaması yerine “kültürel boyutların” neden gösteriliyor olması. Ancak buna rağmen, hâlâ kültür emekçileri, kültürel aktörler planlara dahil edilmiyor. Bu bir ironi. Çalışmakta olduğum İklim Mirası Ağı’nda, amaçlarımızdan biri kültürel boyutun iklim planlamasında tanınmasını sağlamak. Bizim “Çalışma Grubu 4” isimli grubumuzda dünyanın farklı köşelerinden kültür kurumları “iklim planlamasında kültürel miras” dediğimiz bir proje üzerinde çalışıyoruz.

Bu çalışma grubu, ulusal ve bölgesel iklim krizine uyum ve iklim krizi etki azaltma planlarındaki kültürün işleyişi konusunda başarısızlığa dair bir pilot çalışma görevini üstlendi. Bu raporu da Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Toplantıları yani COP26’da sunacaklar.

Kültürün iklim eylem planlarında bahsedilmemesi. Komik olan ise iklim eylemlerinin başarısız olduğunda ise iklim bilimi veya planlaması yerine “kültürel boyutların” neden gösteriliyor olması.

Raporda, kültürü iklim planlamasına nasıl daha iyi entegre edilebileceğine dair bazı ön tavsiyeler veriliyor ve iklim planlarında kültürü vurgulayan ülkeler, bölgeler ve kentler tanıtılıyor. Örneğin İrlanda; dünyada kendi ulusal uyum çerçevesinde kültüre arkeolojik miras olarak bölüm ayıran ilk ülke. Amerika Birleşik Devletleri’nden Kaliforniya eyaleti de başka bir örnek. Eyalet uyum planında kültür ve miras üzerine bölüm bulunuyor. Örnekler çoğalmaya devam ediyor; Galler ve İsveç’te iklim eylem planlarında kültürün bahsi geçiyor.

Yerel ve yerli toplulukları da dahil etmek de önemli, öyle değil mi? Çevreyi korumak için onları da korumak zorundayız.

Evet, kültürel aktörlerin iklim planlarını iyileştirmek için uygulayabileceği yollardan biri de iklim alanına katılımcı sürecin dahil edilmesidir. Bazen iklim eylem planı bulunduğu topluluk tarafından kültürel anlamda kabul görmeyebilir; kültürel olarak uygunsuz görülebilir veya toplumdaki marjinal sesleri kapsayıcı olmayabilir. Kültür sektöründe çalışmakta olanlar olarak bizlerin kapsayıcı-katılımcı süreçler konusunda sayısız deneyimimiz var. İklim eylem planlamasını kazanmak için, topluluğun veya nüfusun tanıdığı, saydığı kültürel elçiler tarafından gerçekleştirilebilir. Planın daha verimli çalışmasını sağlayabilir.

Yerli topluluklarına gelince, evet kültür kuruluşlarının yerli halkları desteklediğine dair herhangi bir kanıt bulunmuyor. Hatta kültürel kurumların, yerli halklarla kolonyal, sömürgeci veya çıkarcı ilişkileri çok daha fazla. Son zamanlarda bu ilişkileri onarmaya yönelik çalışmalar mevcut ve iklim değişikliği bu çalışmalarda gerçekten ilerleme gösterilmesi gereken bir konu. İklim eylemini desteklemek için yapılabilecek en verimli şeylerden biri yerli halklarını desteklemek; onların sürdürülebilirliğini, toprak imtiyazını, egemenliğini ve iklim değişikliğine yanıt vermeyi desteklemek gibi yan etkileri olan tüm bu eylemleri desteklemektir. Kültür kurumlarının ve kültür aktörlerinin bu sebeple yerli topluluklarıyla müttefik olması gerekiyor.

Yerli bilgisinden, geleneksel ekolojik bilgiden çok daha fazlasını konuşmak gerekiyor: Onların nasıl iklim değişikliğini durdurmaya yardım edebileceği gibi. Ancak şöyle bir korkum da yok değil. Yerli olmayan insanlar, buna kültür kurumları da dahil, yerli bilgeliğini çalışırken bu gene çıkarcı bir ilişkiye dönüşüyor. Bu insanlardan bilgiyi almak ve onları ortak yapmadan bu bilgiyi kullanmak gibi. Kültür kurumlarının yerli toplulukları destekleme yolu antropolojik olarak bilgiyi onlardan çekip çıkarmak değildir. Bunun yolu, yerli topluluklarının iyiliğini ve egemenliğini desteklemektir. Asıl bu durum iklim değişikliğiyle mücadelede yardımcı olacaktır çünkü yerli topluluklar herkesten çok daha iyi veya etkili koruyuculardır. Bizim de yapmaya

çalıştığımız şey kültür kurumlarının bu anlayışta olmasını sağlamak.

Diğer bir sorumda farkındalık artırmayla ilgili. Kültür olmadan iklim değişikliğinin etkisini azaltma üzerine farkındalık artırmak mümkün müdür? Elinizde hiç iyi uygulama örneği bulunuyor mu?

İklim Mirası Ağı, COP26’dan önce bir rapor yayımlayacak. İklim dirençli sürdürülebilir kalkınmada kültürün rolüne dair. O raporda birçok kültüre dayalı aynı zaman da iklim değişikliğinin etkilerinizi azaltan ve iklim değişikliğine uyumlu olan ileri sürdürülebilir kalkınma stratejileriyle ilgili bir kütüphane dolusu vaka çalışması yer alıyor.

Ancak İngiltere’den bir örnek verebilirim. İngiltere Sanat Konseyi’nin (Arts Council of England) bir girişimi var: Julie’s Bicycle. Çevre ve iklim eylemini dahil eden gösteri sanatları alanında iyi uygulamaları destekliyorlar.

Anlıyorum. İrlanda’nın iklim eylem planına kültürü dahil eden ilk ülke olduğunu söylediniz.

Evet, ancak bunu tarihi binalar ve arkeoloji alanında yapıyorlar. Yaratıcılık, elişi veya gösteri sanatları değil. Kapsamlı değil ama bu da bir başlangıç.

 

EkoIQ Editör