Melbourne Üniversitesi’nin yeni raporu Land Gap, yalnızca ağaç dikerek küresel ısınmanın önüne geçileceğini ileri sürmenin samimiyetsiz bir tutum olduğunu savunuyor.
Haber: Katie SURMA
Çeviri: S. Sena AKKOÇ
Melbourne Üniversitesi’nin yeni bir raporuna göre ülkeler iklim taahhütlerinde bulunup ağaç dikme gibi karbondan arınma projelerini ortaya koysalar da projelerinin çoğu “gerçekçi olmamak” ile birlikte “aşırı ölçüde” arazi kullanımını gerektiriyor.
“Zorluklardan Kaçan Ülkeler Arazi Taahhütlerine Yükleniyor” Yorumu
Land Gap Raporu’nun başyazarı Kate Dooley, “Fosil yakıtlardan kaynaklanan emisyonlarını hızla azaltabilmek, gıda sistemlerini karbondan arındırmak ve ormanların/ekosistemlerin yok edilmesini engellemek gibi çalışmaların zorluğundan kaçan ülkeler, arazi taahhütlerine yükleniyor” yorumunu yaptı.
Dooley ve dünya ölçeğinde 20’nin üzerinde araştırmacıdan oluşan bir ekip hem hükümetlerin iklim planlarını hem de 166 ülkenin ve Avrupa Birliği’nin resmi açıklamaları üzerine inceleme yaptı. Ayrıca ekip, ülkelerin planladıkları karbondan arınma ve ekosistem yenileme projeleri için gereksinim duyulan arazi miktarını belirlemek amacıyla arazi kullanım verilerine de baktı.
Tespit edilen 1,2 milyar hektar alanın yaklaşık %65’i daha önce tarımsal faaliyetler gibi farklı amaçlarla kullanılmış arazilerden oluşuyor. Geri kalan alan ise Afrika’da ağaç, otlak ve bitki dikmeyi amaçlayan “Büyük Yeşil Duvar Projesi” gibi ekosistem yenileme projeleri için belirlenen bozulmuş arazilerden meydana geliyor.
Hükümetlerin iklim taahhütleri genellikle enerji santralları veya otomobillerden kaynaklanan emisyonların azaltılması ile atmosferdeki karbondioksiti biokütlede (ağaçlar gibi) tutmak veya karbonu yakalayarak jeolojik rezervlere enjekte etmek için yeni teknolojiler kullanmaktan oluşuyor.
Ülkelerin Net Sıfır İklim Planları
Birçok ülkenin ve endüstrinin “net sıfır” iklim planları, ağaç dikmenin fosil yakıt emisyonlarını, endüstriyel tarımı ve ormansızlaşmayı dengeleyebileceği varsayımı üzerine kurulu. Sık ağaçların bulunduğu yaşlı ormanların depoladığı karbon miktarı monokültür ile ekilmiş yeni ağaçlardan çok daha fazla. Dikilen genç fidanlar, olgun ağaçların tuttuğu karbon miktarının çok daha küçük bir kısmını tutabiliyor. Bu nedenle rapor, hükümetlerin ve şirketlerin öncelikle mevcut ormanları koruması gerektiğini vurguluyor. Mevcut ormanları korumada hükümetlerden çok daha başarılı olan yerel toplulukların haklarını tanımak da önerinin bir diğer adımı.
Yaşlı Ormanlar Monokültür Ağaçlardan Daha Faydalı
Biyolojik çeşitlilik açısından monokültür ağaçlardan daha faydalı olan yaşlı ormanlar; su filtreleme, daha iyi toprak besinleri bulundurma ve iklim değişikliğinin etkilerine karşı daha dayanıklı olma gibi avantajları barındırıyor.
Raporun ortak yazarlarından Anne Larson, “Kara ekosistemlerinde karbondan arınmanın en etkili ve adil yolunun yerli halkların ve toplulukların toprakları üzerindeki meşru haklarını korumaktan ve yaşamsal kontrollerini sürdürmelerini sağlamaktan geçtiğini savunuyoruz” dedi. Ne var ki Land Gap Raporu’nda incelenen taahhütler, hükümetlerin yerel toplulukların geleneksel arazilerinin yeni ağaç plantasyonları olarak kullanılmasını gerektiren tam tersi bir sonuca varıyor.
Raporun basın toplantısında kısa süre önce federal bir milletvekili olarak kongreye seçilen Brezilya Yerli Topluluklar Lideri Sônia Guajajara konuştu. Ülkede yerli halkın arazi anlaşmazlıkları yüzünden “sürekli bir tehdit altında” olduğunu belirten Guajajara, yerli halkın topraklarının yasal sınırlarının çizilmesi gerektiğini söyledi. Yanı sıra Guajajara, tüketim alışkanlıklarını değiştirmek ve Amazon’da ekolojik yıkıma yol açan mevcut ekonomik modelleri bırakmak için bir zihniyet değişimi çağrısında da bulundu.
“Bir Paradigma Değişikliğine İhtiyacımız Var”
Öte yandan hükümetlerin ve şirketlerin net sıfır planlarının da ötesinde tüketicilere farklı seçenekler de sunuluyor. Örneğin, ağaç dikme projeleri ile desteklenen karbon denkleştirme seçeneklerinin, havayolu uçuşları gibi hizmetlerden kaynaklanan karbon emisyonlarını dengeleyebileceği şeklinde yönlendirmeler yapılıyor. Guajajara’dan ise “Çevre ajandasından kopuk bir uluslararası ekonomik ajandamız olamaz” şeklinde bir görüş geldi.
Geçtiğimiz günlerde yayımlanan Land Gap Raporu, Birleşmiş Milletler Çevre Programı’nın hükümetlerin iklim planlarının Paris Anlaşması’nı 2 santigrat derece, ideal olarak 1,5 derece sınırının altında kalmak için yeterli olmadığını belirttiği bir raporun hemen sonrasında çıktı. İnsanların neden oldukları küresel ısınma, halihazırda 1,25 santigrat derecenin üzerine çıktı. Ve küresel ısınma, artarak sıklaşan seller, fırtınalar ve kuraklıklarla yıkıcı etkilerini her geçen gün daha fazla gösteriyor.
Land Gap Raporu’nun yazarları, kara ekosisteminin karbondan arınmasının yalnızca fosil yakıt kullanımını sonlandıracak köklü bir değişimin sağlanması gerektiğini savunuyor. Hükümetlerin ise iklim planlarında emisyonları azaltma ve karbondan arınma çabalarının yanı sıra bozulmuş ekosistemleri onarmaya odaklanmaları da gerekiyor.
Larson, “Arazi, tek başına tüm ihtiyaçlara yanıt veremez. Küresel iklim krizini çözmek için bir paradigma değişikliğine ihtiyacımız var. Yeni paradigma ise hem karbon emisyonlarını etkili bir şekilde ele almalı hem de adil olmalı” diye konuştu.
Haberin aslına buradan ulaşabilirsiniz.