#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey

Kurumsal Karbon Nötrlüğüne Bakış: “Karbon Dengeleme Yeşil Badana mı?”

COP26 ve sonrasında aktivistler, finans sektörü liderlerini karbon dengelemesine güvenip yeşil badana yapmakla suçlayınca iklim ile uyumlu yatırımlar üzerine tartışmalar da kızıştı. ‘Kirletmek için öde’ stratejilerinin net-sıfır bir dünyada yeri olmadığı konusundaki eleştiriler haklı olsa da bazı dengelemeler – geçici olsalar bile – olumlu bir rol oynayabilir.

Yazı: Geoffrey Heal

COP26’dan sonra birçok şirket sürdürülebilirlik sürüsüne katılarak yüzyılın ortasına kadar karbon nötr olmayı (net sıfır emisyon) taahhüt etti.

COP26’dan çıkan bu hevesli duyuruların arasında 500 finansal servis şirketinin kürsel ısınmayı 1,5 derece ile sınırlandırmak da dahil Paris Anlaşması’nda belirtilen iklim hedefleriyle uyumlu hale gelmek için verdiği 130 milyar dolarlık (dünyanın finansal varlıklarının %40’ı) taahhüdü de her alıyordu.

Ancak birçok yorumcu bu tür bildirilere şüpheli yaklaşarak bunların yeşil badana olduğunu söylüyordu. Eleştiriler, şirketlerin daha geniş iklim tartışmalarına giderek daha önemli ve tartışmalı olan “dengeleme” seçeneğine güvendiklerini işaret ediyor. Taahhütlerin gerçekliği o kadar karmaşık ki BM İklim Eylemi ve Finansı Özel Temsilcisi Mark Carney liderliğinde kurumsal emisyon taahhütlerini değerlendirmek için yeni bir yönetim komitesi olan Gönüllü Karbon Piyasalarını Ölçeklendirme Görev Gücü kuruldu.

Dengeleme konusunda endişeli olan eleştiriler haklı. Dünyanın yüzyılın ortasına kadar net sıfıra ulaşması gerekiyor ve bu dengeleme yoluyla yapılamaz. Şirketler dengelemeyi yalnızca seragazı emisyonlarına devam edebilmek için kabul ediyor. Böylece dengeleme ile yine sıfır emisyona ulaşabildiklerini iddia ediyorlar. Yine de dengelemenin varlığı, alıcıların emisyonlarının sıfır olmadığı anlamına geliyor.

Ancak bütün karbon dengelemeleri aynı değil. Eleştiriler genelde bir şirketin veya ülkenin emisyonlarını azaltabilmek için bir başkasına ödeme yaptığı ve sonra emisyonları azaltanın kendisi olduğunu iddia ettiği dengelemelere odaklanıyor. Bu, dünyanın net sıfıra ulaşması isteniyorsa izin verilmemesi gereken türden bir dengeleme.

Bununla birlikte doğrudan hava yakalama veya ormanlaştırma gibi seragazını atmosferden uzaklaştıran diğer dengeleme yöntemleri de var. Eğer bir şirket 100 ton karbondioksit yayıyorsa ve aynı miktarda karbondioksiti atmosferden çıkarıyorsa, net emisyonları yine sıfır olabiliyor. Eğer tüm şirketler bunu yaparsa dünyanın net sıfır emisyona ulaşması mümkün olacak.

Elbette ormanlaştırma seçeceğine başvurmak bir uyarı notu gerektiriyor. Ağaç yetiştirmek iki sorunu gündeme getiriyor. Bunların ilki eklenme; çünkü ormanın bir müdahale olmadan büyümeyeceğinden emin olmak zor. Diğeri ise kalıcılık; çünkü ormanların yanma riski son yıllarda çok daha görünür ve ciddi bir sorun haline geldi.

Yine de karbon dengeleme, olumlu bir rol oynayabilir. Seragazını azaltma maliyetleri ve bu maliyetleri ödeme isteği veya gücü emisyon kaynakları ve gelişim seviyelerine göre ülkeden ülkeye değişiyor. Bazı ülkeler, kendi sınırları içerisinde bu yüksek maliyetleri karşılama konusunda istekli olmayabilir ve daha düşük maliyetli bir seçenek olarak emisyonlarını başka yerlere taşıyabilir. Bu durum söz konusu olduğunda bir denkleştirme piyasası emisyonları azaltmayı başka türlü gerçekleşmeyecek şekilde kolaylaştırabilir.

Bu senaryoda dengeleme, en azından dünyayı net sıfıra yaklaştırmak açısından faydalı olabilir. Ancak bitiş çizgisine ulaşmak için bir noktada onların da karbondan çıkmaları gerekiyor. Yani sonuç olarak net sıfır dünyasında karbon dengelemesine yer yok.

Diğer yandan politikacılar ve iş dünyasının liderleri uzun zamandır ihmal eden bir başka alanda çalışıyor: Kapsam 1, kapsam 2 ve kapsam 3 emisyonlarını ayrıştırmak. Kapsam 1 emisyonları, şirketin kendi operasyonlarını kapsarken kapsam 2, şirketin satın aldığı elektriğin üretimi ile ilişkili emisyonları kapsıyor. Kapsam 3 ise tedarik zincirinin diğer bölümlerinden -özellikle de ürünün tüketiminden- kaynaklanan emisyonları oluşturuyor.

Şirketler arasındaki emisyonlar toplanınca burada bazı emisyonları çift sayma potansiyeli oluşuyor. Eğer şirketim yerel bir elektrik şirketinden elektrik satın alırsa ilgili emisyonlar benim için kapsam 2 sayılıyor. Exxon, Boeing uçaklarında kullanılması için American Airlines’a jet yakıyı satarsa buradan çıkan emisyonlar American Airlines için kapsam 1, Exxon ve Boeing için ise kapsam 3 sayılıyor. Yani bu alışverişte emisyonlar üç kere sayılıyor ki bu her muhasebe sisteminin sorunu. Her kapsam 2 ve 3 emisyonu, bir başkasının kapsam 1 emisyonu durumunda.

Neyse ki bu türden bir karışıklık önlenebilir. Eğer her şirket kendi kapsam 1 emisyonlarını sıfırlarsa, toplam şirket emisyonları da sıfırlanacak. Bu nedenle tüm şirketlerin kapsam 1’e odaklanması mantıklı. Eğer bu emisyonlar sıfırlanırsa, kapsam 2 ve 3 de kendiliğinden çözülebilir.

Yalnızca kapsam 1 emisyonlarını azaltmaya odaklanmak, şirketlere verilen genel politika rehberliği ve talimatları basitleştirmeye de yardımcı olabilir. Şirketlerin uzun vadede dengelemenin kaldırmaları ve seragazını atmosferden uzaklaştıran fırsatlar aramaya devam etmeleri gerekiyor.

EkoIQ Editör