Kuzey Kutbu’ndan Karadeniz Sahillerine

Avrupa Komisyonu bünyesindeki “Çevre Politikası İçin Bilim” (Science for Environment Policy) adlı kurumun Mart ayında yayımlanan bülteninden seçtiği üç makaleyi paylaşan Fatma Gül Altındağ, Kuzey Kutbu’ndan Karadeniz sahillerine uzanan bilimsel bir yolculuğa çıkarıyor bizi…
Fatma Gül ALTINDAĞ, altindagf@gmail.com

Yükseltin Deniz Seviyesini İnsanlar
19 Mart tarihinde yayınlanan “Ka­radeniz sahillerini korumak için yeni veri tabanı yardımcı olabilir” (New beach database could help protect Black Sea shorelines) başlık­lı makalede, iklim değişikliğinin Ka­radeniz’deki etkisini yönetebilmek için karar vericilerin işlerine yaraya­bilecek bir çalışma yer alıyor. Çalış­manın çıkış noktasının Sallinger’in romanı olmasını dilerdik, ama ne ya­zık ki deniz seviyesinin yükselmesi ve ufacık bir yükselişin bile sahiller­de erozyon nedeniyle sebep olacağı geri çekilme.
Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli (Intergovernmental Panel on Climate Change ya da kısa adıyla IPCC) raporunda uzmanlar, gelecek yüzyılın başlangıcında deniz sevi­yesinin 1985-2005 yıllarına kıyasla 0,26-0,82 metre arasında yükselece­ğini tahmin ediyorlarmış. Çalışmada Karadeniz’in toplam 1228 sahilini inceleyebilmek için halka açık in­ternette bulunabilen uydu resimle­ri kullanılmış. Daha sonra her bir sahilin kumulunu, uçurumunu ve kıyı savunmasını da içeren özellik­lerini derledikleri bir veri tabanı oluşturulmuş. Bu veri tabanı 2000 km boyunca uzanan, genelde kü­çük sahillerden oluşan Karadeniz kıyı şeridi için bu şekilde yapılan ilk çalışmaymış.
Birçok farklı modelden de sonuçları birleştirerek, araştırmacılar deniz seviyesinin yükselişinin Karadeniz sahilleri üzerindeki etkisini incele­mişler. Senaryolardan ilkinde deniz seviyesinin 0,82 metre yükselmesi sahillerde erozyon nedeniyle 7-32 metrelik bir geri çekilmeyle sonuç­lanıyor. Eğer deniz seviyesi IPCC raporunda 2100 yılına gelindiğinde tahmin edilen maksimum değer ka­dar, yani 1 metre yükselirse, sahil­ler 9-37 metre geri çekiliyorlar. Son senaryoya göre de deniz seviyesi 1 metre değil de yalnızca 0,5 metre yükselirse Karadeniz sahilleri yal­nızca 4-21 metre geri çekiliyormuş.
Çalışılan bu üç senaryoda da sahil­lerin %90’ında kendi genişlikleri­nin %20’si kadar erozyon nedenli geri çekilme olacağı da ulaşılan başka bir sonuç. Çalışmayı yapanlar buradaki tüm önermelerin detaylı değerlendirmelerden çok, hızlı de­ğerlendirmeler olduğuna ve deniz seviyesinin yükselmesinin etkisinin hafife alınmış olabileceğine değin­mişler. Buna rağmen çalışılan veri tabanının bu işle uğraşan karar ve­ricilere ya da bilim insanlarına çok büyük faydasının olacağını da ekle­mişler. Yaptıkları veri tabanı, şimdi tüm karar vericiler ve bilim insan­ları için ücretsiz olarak kullanıma açıkmış.
İklim değişikliği, artık geri döndü­rülemez bir yerde olduğu için bilim dünyasının da bu konuyla ilgili ya­pacağı ancak bu kadar olabiliyor.
https://ec.europa.eu/environment/ integration/research/newsalert/ pdf/beach_database_could_ help_protect_black_sea_ shorelines_408na3_en.pdf

Karnın Doyuyor mu Alle Alle?
26 Mart tarihinde yayınlanan bül­tende “Kuzey Kutbu buzullarının erimesi deniz kuşlarının beslenme davranışını etkiliyor” (Arctic ice melt affects seabird feeding beha­vior) başlıklı bir makale yayınlandı. Çalışmaya konu olan deniz kuşu, İngilizce “little auk”, Latince “Alle alle” olarak anılan bir kutup nöbet­çisi (Bizim pek münasebetimiz ol­madığı için henüz Türkçe bir isme nail olamamış, bu nedenle yazı boyunca ondan “Alle alle” olarak bahsedeceğim). Alle alle’lerin ba­şına gelebilecek herhangi bir şey, davranışsal değişiklik ya da nüfus­larındaki azalış; kuşların doğasının değiştiğine dair vahşi dünyaya bir tehdit sinyali gönderdiği için bu tür, kutup ayılarının da içinde bu­lunduğu nöbetçi türlere dahil edili­yormuş. Nöbetçi türleri, bu yüzden gözümüzü kırpmadan takip etme­miz gerekiyormuş.
Dünya yüzeyinde suyun kar ve buz gibi katı formda bulunduğu; deniz buzu, göl buzu, nehir buzu, kar ör­tüsü ve diğer buz tabakaları ya da donmuş toprak bölümlerinin hepsi­ne birden “kriyosfer” deniliyor. Ark­tik Konsey’in de içinde bulunduğu organizasyonlar, kriyosfer üzerin­deki arktik çeşitliliği, ana bilimsel meselelerden biri olarak tanımla­mış. Kutup ayıları ve Alle alle’ler de zaten bu çalışmanın içinde önemli nöbetçi türler olarak listelenmişler.
Alle alle, 19-21 cm boyunda ve kanatlarını açtığında 34-38 cm ge­nişliğine ulaşabiliyor. Hayvansal planktonları avlayıp su ekosiste­minde önemli bir rol oynayan Alle alle’lerin küresel sayıları 40 milyon civarındaymış ve Arktik çevresinde bulunan adalarda üreyip kışın Ku­zey Denizi’nden güneye doğru göç ediyorlarmış.
Makalede en kuzey habitattaki türler araştırılmış. 108 bireyin be­denleri ölçülmüş ve beslenme alış­kanlıklarını takip edebilmek için 15 bireyin üzerine hareket sensörleri yerleştirilmiş. Ne zaman besin bul­mak için, daldıkları böylece ortaya çıkmış. Ek olarak çocukları için hangi türleri avlayıp özel keselerin­de taşıdıklarını görmek için 20 ye­tişkin kuş da yakalanmak suretiyle gözlemlenmiş.
Sonuçta 1992’de yapılan benzer çalışmaya kıyasla nüfuslarının %4 azaldığı ve ek olarak, 1991-1993 yılları arasında yapılan bir başka ça­lışmaya kıyasla avlanma alışkanlık­larının da değiştiği gözlemlenmiş. Şimdiki çalışmada avcıların hemen hemen tamamı (%97,5) bir plankton türü olan kopepod ile (Eklembacak­lı hayvanlardan, gerçek eklemba­caklılar (Euarthropoda) alt dalının, kabuklular (Crustacea) sınıfından, serbest ya da asalak yaşayan bir takım) besleniyorlarmış. 1991-1993 arasındaki çalışmada ise kuşlar yine kokepodları yiyorlarmış ama %13’ü “Apherusa glacialis” isimli bir ka­buklu deniz canlısıyla besleniyor­larmış.
Araştırmacılar, tabii bu sonuçları buz yüzeyinde gerçekleşen deği­şikliklere bağlamışlar. Alle alle’ler, normalde deniz buzunun kenarında bulunan soğuk sudaki türleri av­lıyorlarmış ama 1973-2003 arasın­da %55-70 arası buzla çevrili olan deniz, 2003-2004’ten beri eriyen buzlar nedeniyle şimdi uydu fotoğ­raflarından neredeyse buzsuz gibi görünüyormuş, dolayısıyla avlana­cakları pek bir yer kalmamış.
Neyse ki bu Alle alle’ler, hemen uyum sağlayabilen bir tür de hemen kendilerine eriyen buzullardan yeni bir yemek bulabilmişler. Bu sayede minik yavruların büyüme oranında bir gelişme bile olmuş, ancak bu se­fer yetişkinlerin vücut kitle endeks­lerinde bir düşüş gözlemlenmiş. Bi­lim insanları da iklim değişikliğinin bu türlere ne getireceğini tahmin ettiğimiz bilgisayar modellemelerin­de, türlerin adaptasyon davranışını da dikkate almak gerektiğine karar vermişler.
Bizim üzerinde yaptığımız değişik­liklere uyum sağlamak için doğa kendince yollar bulmaya çalışıyor da bu onu ne kadar idare eder, işte orası meçhul. Alle alle’ler yiyecek bir şey bulurlar elbet ya da belki başka bir türe evrilirler, kendi ken­dilerine nerede o eski Alle alle’ler diye dertlenirler, onu da artık onlar düşünsün. İnsanlık olarak evrile ev­rile ne biçim bir tür haline geldik, biz asıl kendi derdimize yanalım!
https://ec.europa.eu/environment/integration/research/newsalert/pdf/arctic_ice_melt_affects_seabird_feeding_behaviour_409na4_en.pdf

İstikbal Çatıdadır
26 Mart tarihinde yayınlanan “Çatı bahçeleri kentlerin sebze ihtiyacı­nın dörtte üçünü karşılayabilir” (Rooftop gardens could grow three quarters of city’s vegetables) baş­lıklı makalede, çatıları yeşillendir­meyle neler başarabileceğimize dair bir çalışma yer alıyor. Ekilen çatılar, sadece kent sakinlerinin sebze ihti­yaçlarını karşılamıyor, aynı zaman­da kent biyoçeşitliliğinin artmasına katkı sağlıyormuş. Kirli havayı filtre ederek ekolojik ayakizini azaltan yeşil çatılar, böylece gürültüyü ve karbon emisyonunu absorbe ediyor ve sağladığı gölgeyle de sıcaklığın kontrol edilmesine yardımcı oluyor­muş.
2010 yılında İtalya’nın sosuyla ünlü kenti Bolonya; yerel otorite, üniver­site ve kâr amacı gütmeyen bir orga­nizasyonun işbirliğiyle, kamu bina­sında sebze bahçesi yetiştirmek için İtalya’da deneme yapılan ilk kent olmuş ve bu ilk deneme, 2012-2014 yılları arasında devam etmiş. Neler neler yetişmiş bu üç yılda… Marul, karalahana, hindiba, domates, pat­lıcan, kırmızı biber, kavun, karpuz, hepsi var. Bunları yetiştirirken kul­lanılan malzemeler; bazen plastik borular, bazen bitki artıklarıyla ya­pılmış gübreyle dolu geridönüşüm malzemesi kullanılarak yapılmış palet, bazen de polistiren olmayan geridönüşüm malzemesi olmuş.
Ortalamada geridönüşüm malzeme­sinden yapılan organik gübreli palet sistemi, kullanılan alan başına yeti­şen sebzede şampiyon olmuş (diğer sistemlerin yukarıdaki sırasıyla iki ve üç katı verimde). Buna karşılık değişik mevsimlerde, her sistemde yetişen sebzenin miktarı önemli miktarda değişiklik göstermiş. Bo­rulu sistem, alanın kısıtlı olduğu yerlerde asılarak da kullanılmış; tüm bu parametreler ve denemeleri dikkate alarak 216 metrekarelik bir alanı tüm yıl boyunca en verimli ola­cak şekilde tasarlamışlar. Bu farazi çatı bahçesinde her yıl üç ton seb­ze yetiştireceklerini öngörmüşler. Bir sonraki adımda araştırmacılar, kentte kullanılabilir durumdaki tüm çatıları dijital haritalar ve CAD prog­ramıyla belirleyip tüm bunları yine daha önceden tasarladıkları gibi, en verimli şekilde bahçeye çevirdikle­rini varsaymışlar. Vardıkları sonuç şöyle: Eğer Bolonya’daki tüm uygun çatılar ve teraslar bahçeye çevrilirse yıllık 12 bin 500 ton sebze yetiştiri­lebilir. Bu da, kentin sebze tüketimi dikkate alındığında, kent sakinle­rinin sebze ihtiyacının %77’sinin çatılardan sağlanabilmesi ve dahası karbondioksit salımının 624 ton azaltılması anlamına geliyor.
Araştırmayı yapanlar, alanlar arasın­da bağlantı sağlayacak 500 metrelik bağlantıları da haritalandırmışlar. 500 metre olarak belirlemelerinin sebebi, arıların yem aramak için uçuş mesafesinin 750-1500 metre arasında olmasıymış. İçinde polen taşıyıcı böcekleri de barındıracak bu bağlantılar uç uca eklenirse 94 kilometreye varan dev bir doğal ya­şam koridoru ediyormuş. Durun git­meyin, bu bir inşaat reklamı değil, tam tersi belki gezegenin kaderini değiştirecek müthiş bir uygulama… Hatta hemen çevredeki çatılara bir göz atın. Ekin, biçin, ekolojiye can verin!
https://ec.europa.eu/environment/integration/research/newsalert/pdf/rooftop_gardens_could_grow_three_quarters_of_citys_vegetables_409na2_en.pdf

Önerilen makaleler