YAZI: ÖZGÜR ÇAKIR
FOTOĞRAF: ÖZGÜR GÜVENÇ
Karga şaşkındır. Tilki kurnaz. Kedi nankör, ayı saldırgan… Aklınıza gelen ilk hayvanları ve onların kafanızda nasıl bir davranış kalıbıyla eşleştiğini bir düşünün bakalım. Peki ama bu eşleştirmelerin tamamıyla yanlış olabileceği geliyor mu aklınıza? Biyolog Hüseyin Avni Özen, “Doğadan Hayvan Hikâyeleri” adıyla kaleme aldığı 8 kitaplık seride, hem çocuklarımızın, hem de yetişkinlerin hayvanlarla ilgili kalıplaşmış bilgilerini değiştirmeyi amaçlamış. Bu arada, kitap serisinin sekizi İngilizceye de çevrilmiş durumda. Sırada ise, Rusça, Arapça ve Almanca var…
Cemreler düştü. Doğa yeniden uyanmaya başladı. Şehirde etrafımızda yaşayan ya da evlerimizde beslediğimiz hayvanlarda da bunu rahatlıkla gözlemleyebiliyoruz. Ancak çoğumuz gündelik hayatın telaşı içerisinde bütün bunları, hayvanların sevimliliği ya da fazlasıyla dışardan “turistik” bir bakış ve “sözde hayvansever” gözüyle yapıyoruz. Toplum olarak hayvanlara karşı vicdan ile vicdansız arasında bir yerlerde salınıp duruyoruz. Doğaya saygılı ve hayvanlarla bir arada dengeli bir yaşamın önemi hakkında sürekli ayık olmak gerekiyor. Tabii küçük yaşta aldığımız eğitimin bunda payı hiç kuşkusuz çok büyük.
Peki, nesiller boyunca La Fontaine masallarıyla büyümüş bir yetişkinler grubundan böyle bir bilinç beklemek olanaklı mıdır? Artemis Yayınları’ndan çıkan Doğadan Yaşam Öyküleri adlı kitap serisini kaleme alan Hüseyin Avni Özen’e göre böyle bir olasılık söz konusu değil. Zaten Özen de bu seriyi bu tür bir motivasyonla kaleme almış. Aslen biyolog olan Özen, 15 yılı aşkın bir süredir hayvan davranışları üzerine yazıyor. Doğadan Yaşam Öyküleri serisi için yola çıkmadan önce, doğa ve hayvanlar hakkında Türkçe ve başka dillerde yazılmış kitapları araştırmış. Özen araştırması sırasında yaşadığı şaşkınlığı şöyle anlatıyor: “Açıkçası büyük bir hayal kırıklığına uğradım. Hem Türkiye’de, hem de dünyada bu alanda inanılmaz bir boşluk var. Sonra sebebini araştırayım dedim. Aslında esas sebebin, hayvanlar ve doğayla ilgili kitapları, meslek dışı insanların yazması olduğunu fark ettim. Hemen hemen hiçbiri biyolog ya da yaşambilimci değil.”
Konuşan Ama İnsanlaşmayan Hayvan Karakterler
Hayvanlar hakkındaki kurgusal metinlerde çok fazla ve ciddi yanlışlıklar yapıldığına dikkat çeken Özen, lafı La Fontaine’e getiriyor tekrar. “Hâlâ La Fontaine’in kitapları okunuyor. Beni bu durum çok rahatsız ediyor. Hayvanları ciddi şekilde yanlış tanıtıyor. Bana göre bugünkü kapitalist sistemin altyapısını anlatıyor, neredeyse bunu yeniden üretiyor. Çocukların bilinçaltına ‘birbirimizi nasıl kazıklarız’ güdüsü yerleşiyor. Örneğin Karga ve Tilki hikâyesi. Hikâyede çocuğa tilki gibi olmayı öğretmeye çalışıyor. Yanlış. Bu hit bir hikaye ama kargayı yanlış tanıtıyor. Karga, kuşların en zekisi, hatta en zeki hayvanlardan biridir. Hiçbir şey yapmayın, mesela gidin bir yerde oturup karga seyredin, mutlaka bir şeyler yakalarsınız.”
Hüseyin Avni Özen’in çocuklara yönelik bu tür kitaplar yazma fikri aslında 5-6 yıl öncesine dayanıyor. Özel işleri nedeniyle aksatmış. Serideki sekiz kitap İngilizceye bile çevrilip yayınlanmış durumda. Hatta Özen serinin Rusça, Arapça ve Almanca çevirilerinin de tamamlandığını, buralarda da basılma ihtimali olduğunu söylüyor.
Doğadan Yaşam Öyküleri serisinin esas hedef kitlesi çocuklar. Ancak ilk bakışta çocuklar için hazırlanmış, neredeyse birbirlerinin kopyası olan yüzlercesi gibi görünmelerine rağmen, okuma yazma bilen herkesin hayvanlar dünyası hakkında bir şeyler öğrenebileceği cinsten. Kitapları yazarken önce basılmış kitaplardaki yanlışları çıkardığını ve kendince şablonlar yaptığını kaydeden Özen, “Bir de biyolog ve yaşambilimci olarak neler vermem gerektiğine baktım. Hayvanları konuşturdum ama insanlaştırmamaya çalıştım. Hayvanlar, gerçekten kendi özelliklerini anlatıyor. Hikâyelerin içinde hem biyolojik hem de sosyal yaşantılarını buluyorsunuz” diyor.
Biyoçeşitlilik Ders Olarak Okutulmalı
Özen kitaplarında çocuklara mesajlar vermeyi de unutmamış. Özellikle biyolojik çeşitlilik ve her canlının doğa için ne kadar önemli olduğuna dair vurgular dikkat çekici. “Buradaki amaç hayvanları ve doğayı tanımamız. Normal hallerini bilirsek sorun kalmaz. Hayvanın doğaya katkısını öğreniyorsun ve onlara karşı sevgi ve saygın da artıyor. Ben biliyorum ki solucanı okuyan çocuklar, gördüklerinde üzerlerine basmayacaklar” diyen Özen, çocukların bilinçaltına, doğada hayvanların gayet güzel bir şekilde hayat geçirdiklerini yerleştirmek istediğini de söylüyor. Özen ayrıca hayvanlarla ilgili temel bilgi eksikliğini de hatırlatıyor. “Bu konuda maalesef çok cahiliz. Bazı hayvanlar bazı bitkileri çoğaltıyor. Mesela eşek ağaç dikiyor. Eşek meyve yiyor ve çekirdeğini ısırmadıysa, mide asidi eritemiyor. Onu da dışkısıyla çıkartıyor. Mesela cevizlerin neredeyse tamamı -eğer insanlar işin içinde değilse- kargalar tarafından dikiliyor. Karga gidiyor bazı cevizleri bir yerlere gömerek saklıyor. Çok yiyecek potansiyeli olduğu için bir süre sonra ona gerek kalmıyor. Gömdüğü ceviz de ağaç oluyor. Düşünsenize, Amazon Ormanları’nın çoğunu bir ağaç türü oluşturuyor. Bunu da bir kuş türü sağlıyor. Meyvesini toprağa gömüyor. Bilim insanları ‘Bu kuşlar yok olursa birkaç nesil sonra Amazon Ormanları yok olabilir’ diyorlar. Bence biyoçeşitlilik, ders olarak okutulmalı. Hassas türler var. Onların hikâyelerini herkes öğrenirse bunun önemi çok daha hızlı kavranır.”
Özen’le sohbetimiz sırasında Türkiye’de bazı belediyelerin uygulamaya başladığı pet shop’larda kedi köpek satışı yasağına da geliyor konu. Zaten kitaplarında da bu tür dükkânları ve özellikle de sirkleri ciddi şekilde eleştiriyor. Bir nesil sonrasının bu tür uygulamaları ciddi şekilde eleştirmeye başlayacağını düşünen Özen, “Hiçbir hayvan ‘canım dans etmek istedi, basket atayım’ demez. O hayvanı çeşitli şartlı reflekslerle zorlayarak yapıyorlar. Hepsinin altında beslenme vardır. Ben de insanlara, zorlamayla dört takla attırabilirim. Bunun, bir zamanlarki kölelik uygulamasından hiçbir farkı yok. Yeni kitaplarımda hep bunlardan bahsettim. Bunun çözümü ancak satın almayarak, sirke gitmeyerek olur. O zaman vazgeçer insanlar” diyor. Özen, doğal yaşamı korumak için öncelikle gündelik hayatımızı örgütleyen ciddi yasalara ihtiyacımız olduğu görüşünde. Hatta atık yönetiminin de ders olarak ilkokuldan itibaren öğretilmesini öneriyor.
Kitaplar İçin Kamu Desteği
Doğadan Yaşam Öyküleri, çok daha fazla çocuğa ulaşmalı diye düşünürken, Özen bu konuda da bir takım girişimlerin başladığını aktarıyor. “Çevre ve Şehircilik Bakanlığı benden 10 kitap istedi. İki hayvan üzerinden gittim. Yunus ve balıkçı çocuk karakterlerini beş kitap boyunca gezdiriyorum. Kitaplarda, denizlerdeki hayat ve denizlerdeki çevre problemlerinden bahsediliyor. Bir de beş kitaplık bir martı ve tarla faresi serisi yaptım. Bakanlık onları yayınlayacak. Ayrıca İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile de prensip olarak anlaştım. 10 kitap da onlar çıkaracak. Okullarda etkinlik yapılacak. Okullara gidiyorum, çocukların kafalarına takılan soruları yanıtlıyorum. Büyükşehir ve Bakanlığın sponsorluğuyla kitaplar devlet okullarında dağıtılacak.”
Çocukların doğa eğitiminde anne ve babalara da büyük sorumluluklar düştüğünü kaydeden Özen, kitaplardaki yanlışların dışında, çocukların hayvanları sinema aracılığıyla da yanlış tanıdıklarına dikkat çekiyor. Son dönemde çekilen animasyon filmleri eleştiren Özen, “Piyasadaki filmler aslında çocuklar için değil, büyükler için yapılmış. Anne ve babanın sıkılmaması lazım çünkü. Bir animasyon film için senaryo çalışmasında bulunmuştum. Çocuk psikologlarıyla çalıştık. Orada anladım. Piyasadaki filmler öyle değil. Çocukların bir şeyler öğrenmesi önemli değil. Yeter ki gülsünler, eğlensinler. Ben de büyüklerin okuduklarında sıkılmayacakları bir şey çabaladım.”
Belli ki her gün şehirde gördüğünüz ya da doğadan tanıdığınız hayvanlar hakkında neleri doğru bildiğimizi yeniden düşünmenin vakti geldi de geçiyor bile. Hüseyin Avni Özen’in kaleme aldığı Doğadan Yaşam Öyküleri’ne bir göz atarsanız hatanın neresinden dönersek kârdır diye düşüneceğinize eminiz.