#ekoIQ | Sürdürülebilirlik Hakkında Her Şey
liderlik

Liderlik Sanatı: İş Dünyasında Fark Yaratan Yaklaşımlar

Yunan filozof Herakleitos’un da katılacağı gibi, “Değişmeyen tek şey değişim”, biz liderlere de buna ayak uydurmak düşüyor! Peki, nedir farklı renk ve spektrumlardaki liderlik yaklaşımları?

Arzu Deniz AKSOY, Sosyal Etki Girişimcisi, Bağımsız Yönetim Kurulu Üyesi [email protected]

Liderlik, insanlık tarihi kadar eski bir kavram. İnsanlar; toplulukları bir araya getirmek, ortak hedeflere ulaşmak ve geleceği şekillendirmek için daima liderlere ihtiyaç duymuştur. Bugün, benzer şekilde, iş dünyasında liderlik hem bireyler hem de organizasyonlar için yön gösteren ve hedeflere ulaşma yolunda ilham kaynağı olan kritik bir unsur olarak karşımıza çıkıyor. Liderlik kavramı, sadece bir pozisyon ya da unvanla da sınırlı değil! Her zaman söylediğim gibi, liderlik aslında davranış biçimleri, değerler ve bakış açılarıyla şekillenen bir yolculuk.

Bu yolculuk, yalnızca liderin kendisini değil, onun etrafındaki insanları da dönüştürüyor. Bu yolculukta, her birey kendi karakteristik özellikleri, tecrübeleri ve yaklaşım biçimleriyle bir liderlik tarzı geliştirmeli. Fakat insan zaman zaman belirli çerçevelere ihtiyaç duymuyor değil! Liderler de zaman zaman belirli çerçevelere ve yol haritalarına ihtiyaç duyuyorlar.

Her ne kadar kişisel bir süreç olsa da liderliğin bazen belirli modeller, stratejiler ve yöntemlerle desteklenmesi gerekiyor ki hangi yolu yürüdüğümüzü şaşırmayalım! Bu noktada literatürdeki liderlik türleri ve yaklaşımları devreye giriyor, çünkü değişimin kaçınılmaz olduğu bir dünyada, liderler bu değişimi öngörüp yönlendirme becerisine sahip olmalılar. Farklı liderlik türleri arasında esnek bir şekilde hareket edip kendi ritmini tutturmalılar. Yunan filozof Herakleitos’un da katılacağı gibi, “Değişmeyen tek şey değişim”, biz liderlere de buna ayak uydurmak düşüyor! Peki, nedir farklı renk ve spektrumlardaki liderlik yaklaşımları? Gelin, birkaçına birlikte bakalım.

Liderliğin Renkleri

1) Dönüşümcü Liderlik:

Hayal Edilemeyene Yolculuk

Dönüşümcü liderler, değişimi tetikleyen, yenilikçi fikirler ortaya koyan ve çalışanlarını ilham verici bir vizyon etrafında birleştiren liderlerdir. Ortaya koyduğu vizyon ile bireylerin ve kurumların sınırlarını zorlayan bu liderlik tarzı, çalışanlarının kişisel gelişimini ön planda tutarak onları motive eder ve daha büyük bir amaç uğruna çalışmalarını sağlar. Önemli olan ekibin potansiyelini gerçekleştirmesi ve elbette, organizasyonun belirli değerler toplamı ve ortaya konan vizyon ışığında filizlenmesini sağlayarak sahip olduğu gücü ortaya çıkartmaktır! Ancak burada olay “büyük” hedefler koymakla sınırlı değildir, dönüşümcü lider adeta bir sanatçı gibi ekibini ve yönettiği organizasyonu daha önce hayal etmedikleri yerlere götürmeyi bilen yaratıcı bir ressamdır da! Farklı imge ve renkleri bir araya getirerek bir anlam yaratır, uğruna çalışıp ter dökmeye değecek bu anlam, onların sadece bugünü değil, geleceği de şekillendirmelerini sağlar.

2) Hizmetkar Liderlik: Birimiz Hepimiz için

Post-modern dünya biz insanları artık hiyerarşik yapılardan uzaklaştırıp daha yatay, daha kapsayıcı bir toplumsal yapıya doğru götürüyor. Hizmetkar liderlik modeliyse bu değişimin en net yansımalarından biri! Bu liderlik modeli, liderin kendini ekibinin hizmetine adamasını, onların ihtiyaçlarını önceliklendirmesini ve çalışanların refahını asıl öncelik haline getirmesini öneriyor. Lao Tzu’nun da dediği gibi “En iyi liderler iş bittiğinde insanların bu işi biz başardık diyebilmelerini sağlayan kişidir”. Bugün, bu yaklaşım, modern iş dünyasında sürdürülebilirliğin ve çalışan bağlılığının temel taşı olarak karşımıza çıkıyor. Çünkü bir organizasyonu ayakta tutan tek şey, yalnızca ettiği kâr değil, çalışanların mutluluğudur. Bu mutluluk da uzun vadeli başarının anahtarı aslında!

3) Demokratik Liderlik: Biz Seçimlerimizle Varız!

Katılımcı ya da demokratik liderlik, ekip üyelerinin karar alma süreçlerine dahil edilmesini sağlayarak bireylerin kendilerini değerli hissetmelerini sağlıyor. Demokratik liderler, ekip üyelerinin farklı perspektiflerinden yararlanarak daha yaratıcı ve yenilikçi çözümler üretebiliyor. İş dünyası için bu tarz, özellikle kriz anlarında veya büyük değişim süreçlerinde oldukça etkili! İnsan, kendini yazan bir kitap gibidir; demokratik liderlik tarzı, tam da bu noktada insanlara kendi hikayelerini yazabilecekleri bir alan sunuyor. Sartre’a göre biz insanlar için bu hem bir nimet hem de büyük bir yükümlülük! Özgür olmak, sonsuz imkanlar sunarken aynı zamanda da bir karar verme zorunluluğu getiriyor. Bu da varoluşsal kaygılara neden olabiliyor, fakat lider burada devreye giriyor! Bu özgürlüğün getirdiği varoluşsal kaygılar, yani “yanlış yapma” korkusu, liderin rehberliği sayesinde minimize ediliyor. Lider, ekibine güven aşılayarak onların hem bireysel hem de kolektif sorumluluklarını sahiplenmelerini sağlamış oluyor. Sonuçta, demokratik liderlik, bireylerin kendi potansiyellerini keşfetmeleri için güvenli bir alan yaratırken, aynı zamanda da ekibin ortak hedeflere ulaşması için güçlü bir itki yaratıyor!

4) Kurum İçi Ağ Oluşturucu Liderlik: Başarıyı Örmek

Modern iş dünyasında başarı, artık bireysel performanslardan çok, insanlar ve fikirler arasındaki bağlantılar sayesinde ortaya çıkıyor. İşte bu noktada Kurum İçi Ağ Oluşturucu Liderlik devreye giriyor. Bir lider düşünün; sadece görevleri dağıtmakla kalmıyor, aynı zamanda ekip üyeleri arasında köprüler kuruyor, bilgiyi akışkan hale getiriyor ve işbirliğini cesaretlendiriyor. Bu tarz liderler ince eleyip sık dokuyarak ördükleri ağlar yardımıyla hem dayanıklı hem de esnek bir organizasyonel yapıyı mümkün kılıyor. Bu yapı, tıpkı kurşungeçirmez bir yelek gibi üstümüze kurşun misali yağan krizlerden bizi rahatlıkla korurken klasik hiyerarşik modellerden uzaklaşarak kurum içi yatay bir etkileşim ağı sağlıyor! Böylesi bir yapıda her düğüm, yeni bir bilgi, yeni bir fikir, yeni bir potansiyel taşıyor. Bu ağ içinde, herkes hem bir öğrenen hem de bir öğretici oluyor. Bağlantılar arttıkça, organizasyonun dayanıklılığı da artıyor, çünkü bilgi ve deneyim akışı hızlanıyor. Sonuç olarak ağ oluşturucu liderler, modern iş dünyasında sadece başarıyı değil, aynı zamanda dayanıklı organizasyonları da inşa ediyor!

5) Otokratik Liderlik: Krizlere Demir Yumruk

Otokratik liderlik, kriz anlarında ya da hızlı kararlar alınması gereken durumlarda kendini gösteren bir liderlik modeli. Özellikle askeri veya benzeri yüksek riskli sektörlerde bu liderlik tarzı, başarıya ulaşmak için gerekli olabiliyor. Fakat hatırlatmakta fayda var; otokratik liderlik, sürdürülebilirlik açısından sıkıntılar yaratabilir. Çalışanlar üzerinde artan baskı hem çalışma ortamına hem de inovasyona ciddi şekilde zarar verebilir! Bu nedenle, liderin bu tarzı kullanırken dikkatli olması, çalışanlarının motivasyonunu korumak için dengeyi bulması gerekir. Nihayetinde amaç krize engel olmak ya da herhangi bir hassas bilgiyi korumak… Kendinizi sizden korkan insanlarla sarılı olduğunuz bir yankı odasına kapatmak istemezsiniz, emin olun!

Sonuç olarak her liderin, organizasyonun ihtiyaçlarına ve karşılaştığı zorluklara göre kendi tarzını yaratması, diğer bir deyişle yeri geldiğinde bulunduğu kaba şekil vermesi, yeri geldiğindeyse kabın şeklini alması ve hatta kabın dışına uzanabilmesi ve hayal edilemeyene dokunması gerekebiliyor! Bazen bir dönüşümcü lider olarak ekibinize ilham verebilirsiniz; bazen bir hizmetkar lider olarak onların gelişimine katkıda bulunursunuz. Ama her durumda, liderlik, sürekli öğrenmeyi ve değişimi yönetmeyi gerektirir. Dönüp dolaşıp bir şekilde Darwin’e atfedilen fakat kökenleri henüz tam olarak aydınlatılamamış şu satırlarla noktalayalım yazımızı: “Ne en güçlü olan tür hayatta kalır, ne de en zeki olan… Değişime en çok adapte olabilendir hayatta kalan!”

Bu yazı ekoIQ’nun 115. sayısında yayımlanmıştır. Dergiye buradan ulaşabilirsiniz.